beyoglundaki en güzel sinemadır kendileri. salonda otururken tarihi bir mekanda olduğunuzu hissedersiniz , perde kenarındaki işlemelerden dolayı. özellikle (bkz: istanbul film festivali) dönemlerinde gidilmesi tavsiye olunan yerdir.
anlatmaya calisirsin kücücük parcaya icinden gecenleri. sayfalarca yazarsin bitmek tükenmek bilmez, hep yarinlara birakirsin devamini. tamamlamak ümidiyle baslarsin her gün yarim kalan cümleni. ve her yeni cümle yeni birini dogurur ve sonu gelmez icinde kopan volkanlari aktarmanin kagida. sen de bilirsin aslinda lafin lafi actigini ve sürekli ayni seyden bahsettigini ama yine de güzeldir yazmak ve her cümle bitisinde tekrardan almak tüm mektubu... aşk mektubunu... gidecegi yere bir türlü ulasamayan mektup. hep bi kitap arasinda tozlanarak kalmis olan mektup... üzerinden yillar gecse de yine de gözlerini dolduran, icini sizlatan mektup... iç buruklugunun sessiz haykırışı...
nuri bilge ceylan ve esi ebru ceylan'in beraber oynadigi seslerin cok ön planda oldugu bir filmdir. yagmurun insani rahatlatan sesinden tutunda bir findigi yerken agizda cikardigi sese kadar hepsi ayrintili bir sekilde verilmistir. ayrica filmdeki kar yagisi da görülmeye degerdir.
taht kavgasi kurbanlarindan. çok basarili olmasina ragmen taht kavgasi nedeniyle harcanan osmanli padişahlarindan biri. ayrica kendisi cok iyi zehir yaparmış ve kendi kendini yaptığı zehirle öldürmüş olup bursa'ya defnedilmistir.
coğunlukla kızlarda görülüp, aşırı stress altında karşıdaki kişinin ağlaması ile diğerinin de gözlerinin dolması durumudur. hele de en candan arkadaşınız veya kardeşinizse o an itibari ile orda bulunanları da ağlatması olası bir durum.