emrah serbes düşündüğünü çekinmeden yiğitçe söyleyen bu ülkedeki sayılı dürüst insanlardandır. ona bu davanın açılması, demokrasi paketi diye ağızlarından düşürmeyenlerin geldiği son noktadır. ama bilin ki emrah serbes i yedirmeyiz.
siz hiç tanıyamadığınız 7 kardeşinizi kaybettiniz mi? aynı ülkede, aynı topraklarda yaşadığınız, belki bir gün birbirinizden habersiz yanından geçip gittiğiniz gencecik çocukların o gülen fotoğraflarını onlar öldükten sonra televizyonlarda izlerken ağladınız mı? acısını ailesiyle paylaşmak isteyipte içi kor gibi yanan o annelerin, abilerin yanına yaklaşmaya korktunuz mu acılarını gözlerinin içine bakarak görmekten çekindiğiniz için? neredeyse hepsinin yaşı sizden küçükken sizin yaşınızı sorduklarında söylemeye utandığınız oldu mu hiç? biz kaybettik, biz ağladık, biz yaşadık bunları. biz 4 aydır her gün bunlarla yaşıyoruz. bir sabah uyanıyorum ve hiç tanımadığım biri kardeşim oluyor bir anda. öldürmüşler. anne ağlıyor orada, baba, abi, abla, kardeş hepsi yasta. onların hepsi benim kardeşim, kardeşim çünkü o küçük yaşlarına rağmen onların ölümlerini '' ama'' larla meşrulaştırmaya çalışanlardan bin kat daha fazla herşeyin farkındaydılar. haksızlığa gelemedikleri, susmadıkları, ezilenleri korudukları için bugün o toprağın altındalar. hasan ferit 21 yaşına rağmen bu ülkedeki yaşanan yanlışlıkları kavrayabilecek ve buna söz söyleyebilecek kapasitede bir insandı. bak yazarken bile acı. 21. 21. düğününü derneğini yapmamız gereken çocukları annelerinin feryatları eşliğinde gömüyoruz toprağa. şehrin göbeğinde ve lüks yerlerine yakın yoksul insanların yaşadığı mahalleler kentsel dönüşümle yok olmasın diye uğraşan gençlerden biriydi ferit. sesini çıkardı buna. gezi den önce de, sonra da. çünkü o zaten o mücadelenin içinde doğmuştu. yaşadığı mahalle rantçılara gitmesin diye direnen mahallelerden biri orası. yoksul, belli bir mezhepte ve ideolojide insanların yaşadığı yerin tam ortasında doğmuş ferit. mücadeleyi, hayat telaşesini, yoksulluğu senden benden çok önce görüp yaşamış biriydi ferit. haksızlığa, çifte standarda, ezilenlere göz yummamış biriydi ferit. bu mahallelere ömrü hayatı boyunca bir kez olsun gitmemiş, orada yaşayan insanların halini görmemiş, çektikleri zorlukları bilmemiş, yediği önünde yemediği arkasında lüks içinde yaşamış, yüzü bir kere devlet okulu görmemiş, her istediğini en azından orta düzeyde de olsa elde etme imkanına sahip insanlar şimdi kalkıp bu olayı belli şekillerde meşrulaştırmaya çalışıyorlar. bu ölümü. bir canın gidişini. oradaki hayatları kendi yaşadıkları yerdeki gibi zannediyorlar. aralarında adım kadar mesafe olan zengin semtlerle aralarındaki hayatı yaşama biçimleri arasındaki fark, siyahla beyazdan daha fazla. onlar bunu bilemiyor. ferit in yaşadığı süre boyunca nelerle mücadele ettiğini, nasıl çalıştığını, nasıl onurlu, nasıl düzgün, nasıl mutlu olduğunu bilmiyorlar. bunu bilemeyecek kadar uzaklar bu ülkenin gerçek yüzlerine. bilir miydi ferit o gece öldürüleceğini, kafasında 4 kurşunla bir melek gibi uçup gideceğini? peki ya ölüsüne çektirilen o 3 günlük işkence? ah hayatta olsaydı ne kızardık beraber ona tüm bu yapılanlara. ona yapılanları görmeyip, 3 gün boyunca yağmur, çamur altında sadece öldüğü yerde helallık almak istedikleri için ailesine ve orada bekleyen insanlara yaşatılan şeylerden bahsetmeyenler bugün kalkıp ferit i başka biri gibi göstermeye çalışıyorlar. ferit bizim onurumuz. benim içimdeki yara. hayattayken onunla tanışma fırsatım olmadığı için kahrolduğum insan. ferit, kendinin de dediği gibi, yoksul, ekmeğini ezilenlerle bölüşen klasik anadolu insanı. insan. bundan ne bir eksik, belki çok fazla. sonunda kavuştun kara toprağa. burada göremediğin rahatı orada gör kardeşim. biz de gelicez yanınıza elbet. o güne dek bekle bizi kardeşim. rahat uyu...
para aslında ülkemizde olmayan bir uygulamadır. ülkemize cehape döneminde getirilmiştir. mevcut iktidar olmasa ağzımız kokacaktı. ne diploma falan olurdu elde ne de iş güç. faili meçhule gidenler de zaten kendileri gitmiştir. onlar suçlu öldürülmekte. beleşe muayene olmak daha önemli çünkü.
söyleyenlerin okuyarak en doğru şeyi düşünme hakkına sahip olduğunu zannettiği bir ibaredir. halbuki ne çok zarar verir okumuş düşünemeyenler okul okumamışlardan bu ülkeye. en doğru ben düşünürüm, benim dediğim doğrudur, dıplomam varsa ezerim ama biz hep mağduruzdur, orası ayrı. bizim dinimizde değil miydi ya mütevazi olmak, yaradılanı yaradandan ötürü sevmek. hobaa uçtu gitti. başbakanı eleştirip diplomanın kralını yapmış adamlar bu önermenin neresinde yer alıyor o vakit? istisna falan olamazlar baya çoklar. sonuç olarak; yav canım he hee.
tam olarak doğru olan söylemdir. sokakta neler olduğundan bihaber ve oturduğu yerden yorum yapan insanların zoruna giden bir gerçektir. sokaktakileri sokakta olmayanlara haksız göstermek için birşeyler söylemeleri gerekiyordu. nitekim başardılar. iki taraf arasında artık birleşmeyecek bir ayrım oluştu. bu çocuk hakkında polisi aklayacak veya başka şeylerle ilgili konuşmak ona haksızlıktır. acısı çok taze ailesine haksızlıktır. sokakta ne işin var diye soruyorlar. armutlu sanki süt liman biryerdi de ahmet ve diğer insanlar sokağa çıkınca kaos çıktı. baskı yüzünden, haksızlık yüzünden dışardalardı ve ahmet bunlardan korkmayacak kadar cesur ve onurluydu. tam akrebin oradan geçerken ahmetin düşmesi de tesadüftü zaten. çatıdaki şeyleri polise atmaya çalışmış diye iftira atan bile var. çatının şimdiki halini gösterdiler. paneller yerli yerinde duruyor. ayıptır gunahtır. 20 li yaşındaki çocuklara mezarı layık görenleri savunmak ayıptır. hadi diyelim bu olay şaibeli. son 4 ayda öldürülen 5 çocuğun ölümünde aklıyor mu bu yapılanları? hesabını sorarlar. gün gelir acı acı sorarlar. o zaman da biz ahmet in, ali nin, ethem in, medeni nin, abdullah ve mehmet in resimleriyle bakarız yüzünüze. unutmayın.
melih başganın odtü nün ortasından yol geçirme sevdasını fiilen başlatmak istemesi sonucu ortaya çıkmış direniştir. bana 27 mayıs 2013 gezi parkı gecesini hatırlatmaktadır. orada nasıl haklı sebepler varsa burada da aynı sekılde vardır. aralık' taki odtü direnişi varken ve gezi direnişi henüz çok tazeyken böyle bir yol işine girişmek bariz saflıktır. zaten idmanlıyız. o ormanı yedirmeyiz kimseye.
ne düşündüğünü söyleyecek kadar yürekli ve doğru, kimileri gibi birşeyler için bu düşündüklerinden vazgeçmeyecek olan bir adamın verdiği ayardır. üslubu bakımından da tarihidir. çünkü bu adam gayet samimidir.
zaytung haberleriyle kıyaskanacak derecede olaylar olan bir ülkede demokrasiyi sadece kendi için demokrasi yapan insanların ve en rahat hayatı onlar yaşarken sürekli bir mağdur olma çabası içine giren ve anca buralarda laf edebilecek zatların başlattığı olaydır. insanları hele hele bu ülkenin sanatçılarını yazdıkları, yaptıkları için hedef göstermek yapılabilecek en ilkel davranıştır.
tam biletimi almak için kendimi hazırladığım zamanlarda direnmekten aklıma bile gelmeyen konser. lise zamanlarımdan beri en sağlam dinlediğim yabancı grup. bir defa geldiklerinde kaçırmıştım sonra kaçırmıcam dedim. hoş şimdi gitsem de içimden gelmez eğlenmek. gidecek arkadaşlara iyi eğlenceler.
buraya ne yazsam ne duyduğum üzüntüyü ne de ona yapılanlara karşı hissettiğim kızgınlığı anlatabilir. gittiği günden beri aklımdan hiç çıkmıyor. sosyal medyada öldüğünü öğrendiğimde elimde telefon öyle kalışımı hatırlıyorum sadece. sadece 19 diyorum. sadece 19. ben 19 yaşındayken ne yapıyordum onları düşünüyorum. onun gibi üniversitede okula gidip gelen, bazen eğlenen, çok genç olduğumu düşünüp onun da kendi için dediği gibi daha yaşayacak çok şeyim olduğunu düşündüğüm zamanlardı. ben 20 oldum 21, 22, 23 ama ali hep 19. sonra gülen resimleri geliyor gözümün önüne, kendi hesabında yazdıkları, paylaşabileceğimiz ne çok şey varmış aslında, aslında gelseymişiz biraraya ne muhabbetler döndürürmüşüz diyorum. kendimi suçlu hissediyorum. ona o eller kalkarken onu koruyamadığım için. durun yapmayın diyip önlerine geçemediğim için. aynı şehirde bulunmuşluğumuz bile yoktur belki ama ben yine de suçlu hissediyorum kendimi. dur girme o sokağa ya da illa gideceksen beraber gidelim diyemediğim için. o gece, hastanenin banklarında beklediğin gece çağırsaydın ben seninle beklerdim ali diyemediğim için. yediğim gazın, suyun, sokaklarda kaçışlarımın bir önemi kalmıyor ali ye olanların yanında. ikimizde aynı şeyin mücadelesi için sokaktaydık ama o bedelini çok ağır ödedi. annesini düşünüyorum, babasını. o evde onlar için yaşamanın artık ne zor olduğunu. artık gelmeyecek olmasının ne ağır olduğunu. seni hiç tanımadım çocuk. bundan sonra da hiç tanıyamıcam. ama benim için o bir kişi, iki kişi, üç kişi, dört kişidekinden çok daha fazlasısın. ama seni hep yakınındakilerinden dinliyorum. köpeğini ne çok sevdiğini, ne kadar vefalı olduğunu, haksızlıklara karşı geldiğini ve bunun için sokağa çıkacak kadar direndiğini, aynı sloganları attığımızı. 19 yaşına ne çok şey sığdırdığını. zaman, yıllar geçicek sen gelmiceksin ama ben daha da büyicem, senin, mehmet in, ethem in annelerinin yaşına gelip çocuk sahibi olucam belki. işte onlara anlatıcam hepinizi, mücadelenizi, mücadelemizi. adın yaşayacak çocuklarımızda ali. bundan sonra da biz kalanların boynunun borcudur, 19 yaşındaki çocukların sokaklarında dövülerek öldürülmediği bir ülke yaratmak...