Özge Canın görünen ve görünmeyen katilleri var. Görünen katiller yakalandı. Görünmeyen katiller ise görünen katillere küfrederek içini rahat tutmakta. işin ilginci, görünmeyen katillerin çoğunluğunun kadın olduğunu biliyor musunuz? Hiç kimse ataerkillik şu bu demesin. Bu ülkenin kadını ataerkilliği kendi lehine çevirmeyi bilmiştir. Bu durumdan da oldukça mutludur. Çünkü bu ülkenin ahlakçı yaklaşımının doğurduğu cinsel açlıktan dolayı sıradan tipe sahip bir kadına bile onlarca talep, facebook mesajı gidiyor. Egosu nirvanaya ulaşan bir kadın bu durumdan neden şikayet etsin ki? Neden bu düzenin değişmesini istesin? Üstelik gelen onlarca talep içerisinden, duygularını hiçe sayarak, tamamen kendini satılık bir eşya konumuna koyarak zengin ya da iyi maaşlı bir sevgiliye/kocaya varıp lüks bir yaşam ihtimali bu denli yüksekken. Neden sadece bu ülkenin erkekleri Yeter artık gitmek istiyorum bu ülkeden diyor da, kadınlar bunu dile getirmiyor? Çünkü mutlular. Çünkü Avrupada ve Amerikada kendilerini prenses gibi hissedemeyecekler.
Görünmeyen katiller bunlar. insanlık suçlarına neden olan düzenin devamını ve güçlenmesini sağlayanlardır bunlar. Şu halinizle çok yapmacık, çok sahtekarsınız.
şimdi bu adam bırakın insanlara, hayvanlara ve doğaya zararı; elinden geldiğince hepsine yardım ediyor.
örneğin insani ilişkilerde kimseye küfretmiyor, kavga etmiyor, hiçbir kadını taciz etmiyor, yeri geliyor insanlara gücü oranında yardım ediyor, dürüst ve samimi yaşıyor.
sonra sokakta bi deri bi kemik kalmış köpeklere, kedilere yiyecek veriyor, su veriyor.
şimdi bu adam, bu dünyayı bir yaratıcının yarattığını düşünmediği için sonsuza dek cehennem de mi yanacak? bu mu suç? bu gerçekten büyük bir suç mu sizce? her şeye gücü yeten bir varlık, neden böyle gereksiz bir şeyi sorun ediyor?
birbirini programlayan milyarlarca insanın aynı yaşam biçimiyle mutlu olabileceğini inanması, sonsuza dek yaşayacağını düşünmesi dahası beyin nöronlarını sadece hormonların tatmini için kullanması kadar acı bir şey var mı bu dünyada? bir insan daha nasıl hakaret edebilir ki kendine? klasik bir insan yaşantısı boka benzer. meslek için eğitim, iş, evlilik, çocuk, emeklilik. milyarlarca insana bu bok sunulur, onlar da sinek gibi üşüşür tabi. daha hücreden oluştuğunu bile bilmeden, bir yıldızın enerjisinin ne olduğunu bile bilmeden girer kara toprağa. ne vahim lan!
cinselliğin ayıplandığı, dolayısıyla cinsel açlığın hat safhada olduğu bir ülkede kendisine yönelik onlarca güncel talebin kezbanın kendisini tanrı gibi hissettiği anda bile vuku bulabilecek bir olayın kahramanı.
siz hiç bu ülkede yaşamak istemiyorum artık, yurt dışına gitmek istiyorum, diyen bir kız gördünüz mü?
göremezsiniz. çünkü gayet de bu ülkedeki cinsel açlığın ekmeğini yiyorlar. başka hangi ülkede böyle götleri kalkacak ki söyleyin bana?
götü bir karış havada yaşayan bu kızın kendini kerhanedeki fahişelerden de sincice pazarlama isteği, yani zerre duygu hissetmediği bir zengin adama kendini satma arzusu ve o yaşamın getireceği rehavet ve lüks ihtimali, kahramanımızın elini ayağını titretir.
ve ne yazık ki, kadınların %95'den fazlası tek bir kişiye fahişelik yapma arzusuyla yaşar.
cevabını çok merak ettiğim bir soru. bir an için bunu hayal edin. her şeyin üremek ve cinsel zevk üzerine kurulduğu, ilişkilerin ve evliliklerin birer alışverişe dönüştüğü şu dünyada cinsellikten haz alınmasaydı, zevkli bir şey olmasaydı..
6 milyar civarındaki insan bunun için okuyor, çalışıyor, yaşlanıyor. ya o olmasaydı?
düşünüyorum, belki de bu kapitalizmin sonu olurdu. çünkü rekabeti ve daha fazla kazanmayı arzulatan şey besinden çok cinselliği doyasıya yaşamak. insan, gerçekten insan olurdu. erkek bunu arzulamayınca, bugünün onursuz kadınları ( maalesef çoğunluk) herhalde zengin koca yahut geliri iyi olan bir erkeğe kapak atmak için çırpınmazdı, kendini satmazdı.
neyse ya siktir et. insanlar kendi bokluğunda boğulsun. bazen iyi ki ölüm var diyorum, bu iğrenç kurnaz ilişkileriniz yok olacak diye...
Çok var bunlardan. Gün içerisinde zombi gibi dolaşır. Hiçbir işe odaklanamaz, sersemlemiş bir şekilde akşamı getirir. Ölü gibi dolaşır ortalıkta. Sonra arkadaş ortamında övünür kendisiyle "bana 4-5 saat yeter yeaa".. he amk he, allah seni özel yarattı, bizdeki hücrelerden farklı senin hücrelerin...
Az önce yolda bir reklam panosunda gördüğüm yazı. Ölüm yolculuğumuz tüm hızıyla devam ediyor. Birgün sonsuza dek toprak olacağız, nedir bu koşuşturmaca?
özgüvensiz, ezik bir insan davranışıdır. utanıyor musun annenin fotoğraflarının altına yapacağı sempatik yorumlardan? başka birilerinin onları görme ihtimali seni çok mu korkutuyor?
ne denli basit. insana dair bütün kaynaklar sadece mesleğe yönetilmiş durumda. 6-7 yaşınızda alırlar sizi, beyninizi bir robot mekanizmasına dönüştürerek ileride hormonlarınızı nasıl tatmin edeceğinizin yollarını gösterirler. o vakitten sonra bireyin bu yörüngeden çıkması imkansıza dönüşür. mutsuz, huzursuz ve meraksız bir yaşam örer kendisine.
mideniz ve sperm hücreleriniz bütün vücudunuza kötülük aşılıyor, yaşamınızı katlediyor!
hayattan beklentilerinin çok olmasından kaynaklanır.
askerliğimde sağlıkçıydım. yaklaşık olarak 300 kişilik bir birlikteydim, anadolunun ücra, ıssız bir köşesinde. askerlikte intihar vakası yaşanmaması için ilaçlar teker teker bizim vasıtamızla verilirdi. ve o 300 kişilik birlikte, sadece 10-15 kişi anti-depresan ilaçlar kullanıyordu.
hayatımda gördüğüm tanıdığım kadınların ise çoğunluğu bunu kullanıyor. çünkü kadınlar psikolojik sorunlar geçirmek zorundadır. bu sistem, onlara beklentilerinin çok ama çok yüksek olmasını empoze ediyor. babasıyla başlıyor her şey, her şeye gücü yeten ve her ihtiyacını karşılayan babasıyla. sonra büyüyor ve beklentileri daha da farklılaşıyor, hem aşk arıyor, hem maddi durumu çok iyi birini, hem yakışıklı birini, hem de bunların harmanlandığı özgüven sahibi, kültürlü-zeki bir insan profili arıyor. bir kadın için başka kadınların kendisi hakkında ne düşündüğü çok ama çok önemlidir. hayattaki en büyük hazları, en büyük mutlulukları bu olduğuna eminim.
kadınlardaki bu aşırı beklenti, nesnel koşullardan dolayı gerçekleşmiyor. onlara psikolojik sorunlar yaşamak kalıyor.