aslında soruyla ilgili bir alıp veremediğim yok, sadece bu oldukça manidar geliyor.
sanırım nedeni fahişenin bir denizciden arda kalan bir yanının olmaması, meslektaş gibi.
ikisi de güzel güzel üniformalarını giyer, kendi denizlerine açılır ve aynı yalnızlığı, özlemi yaşarlarlar.
çok manidar ya, gelirken buna bi sigara yaktım, aklımdan çıkmıyor, tanıdığım o orospu ruhlu kızdan olsa gerek. metrobüs turnikesini geçerken niye dik yürüyüp bi' denizciye benzemediğim için üzüldüm.
yoktur.
zattına göre olmayan bir şeyle, elinde çomak, toprakla oynayan çocuk gibi oynaması oldukça işsizce ve bu işsizliği mantıklıdır. nitekim bilgisiz olduğu barizdir.
sizi apateistliğe davet ediyorum, kafa ütülemeyin.
gerçekten çok kompleks bir müzik tarzı ancak becerip ortaya güzel bir ürün koyan çok az kişi olduğundan her dupsteb in dinlenmemesi gerektiğine çağrı yapan bir önermedir.
halihazırda salondaki dolabın üst rafında birkaç milyar para olup kemikleriniz sayılsa bile 'yemeği neden bitirdin?!' gibi çıkışlara mağruz kalabileceğiniz biri ile yaşamaktır, itina ile silkinip gidilmesi zaruridir.
saf ve avanakça sevgi değerlerimle birlikte ortalıkta gezinirken, insanların aslında kelimenin tam anlamıyla birer 'şerefsiz' olduğuna yıllardan sonra kanãt getirebilince, kırıldım. insanlar sever sanıyordum, iyiler di. .
bu gibi gereksiz değerlerim bana yük olduğu sırada buna katlanmak istemediğimi farkedip salakça bir boşluğa daha düştüm. tahammül etmenin tek yolu uyum sağlamaktı. süper ötesi sevgi kavramımı değiştirip insanların, sandığımın aksine çıkar ilişkileri pahasına yaşayabileceğini gördüm. bu düzlemde de insanların prensibleri şaşırtıcı oluyordu, tutarsızlaşıyordu. ben de karşı koyamadıkları yada karşı koymak zorunda kaldıkları güdülerine güvendim.
bu arada;
dünyayı yeni tanıyan liseli ergen beyanı, kopul bi' çocuğunun tekidir.
Okumalık sınıfına giren yaZılı kitaplarda geçen benzetmelerdir, az önce okuduğum bi'kaç cümle bana gülümsemekten kitaba ara verdirtti, dayanamayıp paylaşıyorum bende işte, insanlar sevdikleri şeyleri fazla paylaşmazlar övünmek gibi olmasın da gerçi herkes yapmıyorsa bu da beni bir çeşit salak sınıfına sokar ki en iyisi ben cümleme geliyim; (kapının bir yerlerine sıkıştırılmış mazîli eski bir resmi, o dairenin yedek anahtarına sahip olan çayı bitmiş yan komşu iki bayan misafirini yan daireye gönderip çay aldırırken bir sebepten ötürü düşen resim olaydan sonra gelen daire sahibi adamın aklında kalır ve yan komşusuna can sıkıntısısan gidince hafif bir zamanda durumu anlar ve dairesine giren bu yabancı ama komşu misafiri bayanlara sorar, kapıyı zorlamış olmalılar.) ;
"kapıyı kapatırken zorlandınız mı?
Kapının Dili kekemedir."
'Abi-ablalar, efsane deği mi sizce de?'
Der gereksiz konumu kapatırım.
(bkz: ikircikli biricik)
Bir anlık kendi dalgınlığına yenik düşmüş ramazan davulcusunun ritim tutturarak hafif oynak ama kısa bir parça çalması halidir, üzgündür belki, sorunları vardır..
hayran olunası bir beceriklikle duyguları, çizimleri ile resmen arka cebinden çıkaran, her bir çiziminde derin hikayeler anlatmayı becerebilen, anladığım kadarıyla tavşanları çok seven, belki biraz sakar yürekli , çizimlerindeki hayran olduğum o starry wolf'u ara sıra atfettiği köpeği ölen, beni bu yola iten bir ilistratördür. kendilerini oldukça sever-sayarım.
facebook vs yerlerden takip edip, yaptıgı işlere bir göz atabilirsiniz.
Bireyin, Şarkılarda gezinen küçük hayat parçacıklarını kendi hayatına uyarlaması sonucu bağrında yanan garip bir histir. Sanki her şey olabilir, bir müzisyen, kendini anlatabilen herhangi biri veya gerçekten olabileceği başka biri..
Ama her ne olabilecekse olsun kendi zamanıNı kaybetmiş gibi hissetmeden edemez.
Sanırım yaşamayı beceremediği şeyler yakasına yapışır ve kendini haklı hissetmesini sağlar.
çoğunuzun umrunda olmayan şu yulin festivali saçmalığı hakkında kafanızda bir farkındalık oluşması için çabaladığım bir video. birçok insan belki bilmiyor, ben de bilmiyordum, keşke bilmesemiydim onu da bilmiyorum.
sizden tarafımca istenilen sadece ve sadece şu videoyu izlemeniz. yulin hakkında bir fikir edinmiş olursunuz. sadece yulin yok yani, bilin.
edit: video şahsıma ait değildir.
edit2: (bknz: hayvan terörü +18)
edit3: video izlenemiyor, isteyenler mesaj atabilir. whatsapp tan gönderebilirim.
şimdi eğer atomlardan oluşuyorsak, tamamen cansız varlıklardan mı oluşmuş oluruz? bir taşı oluşturan atomlar bizi de oluşturanlarla aynı atomlardır.
eğer atomlar cansızlarsa ve bizim gibi sözde canlı varlıkları oluşturabiliyorlarsa bir kayanın cansız olduğuna yada bir insanın canlı olduğundan emin olamayız.
yani ya canlılar vardır ve her varlık canlıdır yada varlıklar cansızdır veya hem canlı hem de cansız varlıkların var olduğunu kabul etmemiz gerek.
eğer canlı ve cansız varlıkların varolduğunu kabul edersek materyalizm çökmüş olur.
(not: çok unutkanımdır, devamını düzeltme yaparken unuttum. Olası editlerime hazır olun.)
Yaşam kadar güçlü ama onun tam tersi etkiye sahip lanetli kâbus vehimleriyle ruhları kararan 'yüreksiz' insanların, pek te beceremediği için sevdiceğini önce hayatının uyuşturucusu yapmış sonra da bu yüreksizliğiyle her şeyi tamamen berbat etmiş, hayatta tamamen şans eseri var kalan, ayakaltı böcekleri misali arsızlıkla ayakaltında dolaşan yüreksizlerin soyutsal karadeliklerinden kopup çıkan başka bir safsatadır.
Genel evlerin legâlleştirilmesi bır yana fahişelerin iş yapabilmeleri için devletten vesika almaları başka bır yana. Bunlar tamamen katıksız onun bunun cocukları efendiler. Aksini düşünen bana ulaşsın daha rahat konuşayım.
yaza çalan bır aksam, ılık deniz kokuları, temiz çarşaf kokuları, Berrak yeşil- mavi gökyüzü ve yıldızları. Siz de hayatı kaçırıyormuş gibi hissetmiyor musunuz? Yaz akşamları, gün yeni başlarken, evde lanet bır koltukta oturmuşken, yalnız, ben hissediyorum. Hemde fena.
Simdi, şu dakikalarda, yapacak onca şey varken dostlarla, şu lanet sandalyedye oturmak canımı sıkıyor, nefes alasım gelmiyor bu ılık havadankinden başka, bu çok saçma..
Bu lanet sandalye cok saçma.. Midemi bulandırıyor.. Bir izin özgürlük istiyorum, arkadaşlarımla gezmeyeli yıllar oldu, bu akşamlarda.
özlüyor insan,
anılarını kıskanıyor.
şuan tam olarak açıklayamayacagim bır histir.
daha bu gün sokakta yürürken, bır apartmanın, aşağılarda bır yerde üstü açık ama önü kapalı bır çıkıntı seklinde oluşturulmuş hafif balkonumsu, beyaza boyanmış tahta camların önündeki bisiklet oyuncağı.. öyle bır his koydu ki icime küfrettim. sanki bu his cok tanıdıktı. aciklayamıyorum ama cok tanıdık bır histi, unutmuştum, ama hissiyati hala içimdeydi.
az önce eski kitaplarıma baktım, birden cok garip geldi, benim gibi durmuyordu bır daha okumazdim onları, ama bır an için onları da bır oyuncak gibi düşünüp tekrar okuduğumu hayal ettikçe birden kahroldum. içim o kitaplara işlediğim anı ve duygularla doldu, evet bu kitapları asla okumazdim. ama yaşlanırsam eğer, gençliğimi hatırlamak için okurdum ve o'nu da hayal edeyim dedim, her kelimede her cümlede her sayfada o hissiyati yasadım, o unuttuğum anıların yogun hissiyatını. tam kaybolmamıştı ama sanki uzun bir hayat süzgecinden geçmiş ve hepsi berraktı. o histen bır anda nefret eder oldum hafızamı geri istiyordum.
ama biliyorum ben pislik bır ınsanım, uzun bır ömür yaşayıp camın önündeki masanın kenarında ki sandalyede oturmuş, elimin altında bır kitap, dışarıyı izleyip hala insanlara aç bır şekilde düşüncelere dalarak öleceğim. cok iğrenç, umarım öyle salakça bır durumda ölmem.
Bır kafa eseridir.
Olmayı reddetmiş ve olmamaya çalışan bır kafanın başka bır hayal eseridir.
Hayata, yaşadığı kurgularca tahammül edebilen bır algının varlıklardan türer. iğrenç döngüler olgusundan, buna ait kafa karışıklığından, zaten bilemediği kendi emellerini, duygularını, fikirlerini ve benliğini değiştirip durmasından, kendi kurak denizinde sürünerek yüzmesinden nefret eden bır kafanın eseridir. Çatlamış çamur kalıntılarına tutunamayarak akıntılara kapılan kafaların girdabıdır. Bu kafaların tutunacak salları yada bu salı yüzdürecek denizleri ya kurumuş yada hiç olmamıştır. Her yer onlara uzak ve her yer yakındır. Herkes uzak ve herkes uzaktır. Herkes uzaktadır. Bu kafalara herkes uzaktadır. Herkes. Uzaktır.
Kendi hiçlik yıldızlarıyla kurumuş ve yokedilmeye zorlanmış tozdan denizlerinde, bu kafalar, ellerindeki durbunlerle hiçliği bükerek diğer galaksilerdeki denizlere bakarlar.
Hem gitmeyi diler hem de gidemezler. Hem orada olmayı hayal eder hem de gitmek istemezler. Çünkü bu kafalar yersizdir. Bulundukları bedenimsi toz denizi fasılsiz evrenlerde kendini bilmezlikle yola çıkmıştır bile. Bu kafalar sallarını terkedemezler, sadece teleskoplarindaki merceğe bağlıdır tahammülleri. Onları da yanlarından hiç ayırmazlar.
Bazıları terkedilmiş yıkık gökyüzü arasından masmavilikteki beyaz lekeli şehirlerin çatılarını seyre dalar. Böyle uyurlar. Çatılarına odaklanırlar çünkü o engin mavilik onlara çok ama çok derin gelir. Bunu kaldıramaz sadece üzerlerinde yüzen büyük beyaz' lekeli şehirlerin çatılarına bakarlar. Oralarda, kendilerinin teleskopları gibi başka galaksilere çevrilmiş pasli antenler görür. Bacaların üstüne ısrarla oturan martıları görür, yaramazca yesillenip artık birer delikanlı olmuş çiçekleri görür, kaçak yapılmış tahta kulübeleri görür, sanatsal bir sekilde yapilmiş sol anahtarıi bacayı..
Ama mavilik olamaz hayır. Neden bilmez ama olamaz. Canını acıtır.
Ruhunu hiçlikte yok eder.
Birey ve toplum çatışmasını kazanmak adına açılmış başka bır basliktir ve söyle devam eder;
Toplumun kabul ettiğinin aksine insanlar zayıf canlilardir. Okuyup, sözde adam olup, iyi bır işe sahip olup, evlenip gül gibi yaşayıp gitmeleri gerekmez. insanlar eşcinseldir. insanlar aseksueldir. Firjittir. Tembel dir. Okumayı sevmiyor olabilir. Çalışmak istemiyor olabilir. Bazıları belkide bu kapitalist düzene karşıdır. Bazilarininsa sorunları vardır. insan Gül gibi geçinip gidemezler, kavgalar olur. Kendi içlerinde savaşlar verirler. iki artı iki neyi çözebildi hayatta? insanlar düşünmeyen canlilardir. Onları zorlamamak gerekir, insanlar yapmak istemeyen canlilardir. Yasamak istemeyen canlilardir. Çelikten sinirleri olmadıgı için otobüslerde gaz çıkardıklarında utancından gözleri dolup bır sonraki durakta inen canlilardir, onlara kızan canlilardir. Tahammül edilemeyen ve etmeyen canlilardir.
Başarılı olmamız gerekmez. Her şeyi daha iyi ve daha yaşanabilir kılmak için teknolojinin gelişmesi gerekmez, sözde insanlık tarihinin gelişmesi, tipin ilerlemesi gerekmez. Ben sevmiyor muyum sanıyorsunuz? Bilimi, havalı teknolojik aletleri. Ama insan faktörümüzü yitiriyorsak ne uğruna gelişiyoruz? Daha iyi savaşmak için mı? Daha iyi kesip biçmek daha çok can acitmak için mı? Hitlerin' yaptıkları? Osmanlı nin yaptıkları? Amerikanın yaptıkları? ısid in yaptıkları? Ve benzeri kuruluşların yaptıkları? Sizce de çok mü gerekli? Hepsini "insanın doğasında var bi kere canilik." diyerek göz yumabilmemiz hiç hoş degil.
Neden insanlar degerlerini korumuyorlar? Neden insanlar şerefsizlerin bayrak tutanları? Neden insanlar bes para etmiyor? Halbu ki insan çok saçma çok aciz bır varlık,.?!
Halbu ki çok sevilesi çok saf bır varlık. Balnı ki çok guzel inanılmaz guzel bır varlık. Ağlayan bır varlık. Çabalayan bır varlık. Paytak konuşan bır varlık, sakar bır tane! Neden cebimizde bır lira olmadan simit alamıyoruz? Neden cebimizde milyarlar olmadan bır eve sahip olamıyoruz? Neden cebimizde hiç metalik olmazsa su icemiyoruz? Neden bunları haketmiyoruz? Biz haketmiyoruz. Para hakediyor.
Degerlerini sayılarla veren insanlardan nefret ediyorum. insan olduğunu farketmeyen kimseyi insandan saymıyorum. Hicbir canlıdan saymıyorum, bes para etmez arsizlar. Balnı ki ne kadar kolay. Beraber neşeli sen şantaj yasamak. Sevmediğimiz seylere tahammül edebilmek. Paylasabilmek. Ben hatırlarım biz küçükken paylaşmak diye birsey yoktu. Ben bunu büyüyünce öğrendim çünkü paylaşma diye bır kavram yoktu. Biz ihtiyacı olana elimizdekinin bır kısmını yada hepsini vermesini bilirdik. Paylaşmak, cimriler için öğretildi. Bana kimse öğretmedi insanlara üzülmeyi. Yada sevdiğim bır yazarintabiriyle ; bize annemiz öğretmedi sevmemiz gerektiğini. Biz biliyorduk bır sekilde. Anlıyorduk birbirimizi.
Şimdi kimseyi anlayamaz oldum. Başarılı olmayı ve gelişmeyi de reddediyorum. insan acizdir, kendimden emin olasiya kadar hicbir güç kazanmayı istemiyorum. insanlar igrencler, ar diye bır kavramın varlığından habersizler. insan hoş ve saf bır varlıktir bana göre. Makina degil. Okuldan nefret ediyorum. insanların degerlerini belirten statülerden nefret ediyorum. Böyle sayısal düşünen insanlardan nefret ediyorum. insan nefret eder ve ediyorum. Birine istemediği bır şey yapandan nefret ediyorum.
Siz insan olmayı pek beceremiyorsunuz ya keske robot olsanız. Acizliğiniz sizi bır canavara dönüştürüyor. Ciğeriniz kokuyor be.. Pislik saçıyorsunuz. Üstüne alınmak isteyen alınabilir.
Sonuçta bes para etmez canlilariz ve umarım hep böyle kalırız. Bes para edenler gercekten şerefsiz oluyorlar. Kendisine sayısal degerler yükleyenler veya yuklenenler, anca bes para edicek canlilarsiniz fazla boş yapmayın. Canımı sıktınız gece gece. Soyunuz kurusun.
Yazarların üşengeclik seviyelerini ölçmek için açılmış bır basliktir.
Mesela ben;
Hafta sonları sabah uyandığımda sırf kahvaltı yapması olacak diye tekrar yatar, öğlen kalkar, kalan kahvaltı kırıntılarıyla akşam yemeğini bekleyecek kadar üşengecimdir.
(#2826522) bu entry den de yola çıkarak sizden yardım istiyorum.
yardım edin lütfen varolmam için ne gerek? elimde haketmedigim ama beni seven , evrenimin tabanı olmuş biri var. bana ihtiyaç yok ama o sevdiğim kişi beni benim onu sevdiğim kadar sevmiyormuş gibi hisediyorum, yada onun sevgisini anlamıyorum.. sinirli yada yorgun olduğumda, onun kollarında olmak istiyorum. kız olmasına rağmen adı görkem, biraz garip te biri. biraz bisexuel gibi. tüm bunlara bakılırsa varolmam için ne gerekli? o mu? yoksa bu gerekli değilmi? var olmam? çünkü bir hiçim ve kimseye bir faydam yok. o kız da beni onu anlamaya çalıştığım yada saf bir kalbim olduğundan veya her ne olursa olsun onu olduğu gibi kabul ettigimi düşündüğü için beni seviyor olabilir. yada ihtiyacı olduğu için mı bilmiyorum. ama kafamda kurguladigima göre eğer bana ihtiyacı yoksa hep yanımda kalmaz ve ben bunu istiyorum. ama bana ihtiyacı olmasını da istemiyorum ancak gitmesini hiç istemiyorum. bu düşünce hatalı mı? tüm bunları hesaba katarsak varolmam için ne gerek? o mu yoksa hiçbir şey mi? yoksa varolmaya gerek yok mu?
(#2826522) bu entry den de yola çıkarak sizden yardım istiyorum.
yardım edin lütfen varolmam için ne gerek? elimde haketmedigim ama beni seven , evrenimin tabanı olmuş biri var. bana ihtiyaç yok ama o sevdiğim kişi beni benim onu sevdiğim kadar sevmiyormuş gibi hisediyorum, yada onun sevgisini anlamıyorum.. sinirli yada yorgun olduğumda, onun kollarında olmak istiyorum. kız olmasına rağmen adı görkem, biraz garip te biri. biraz bisexuel gibi. tüm bunlara bakılırsa varolmam için ne gerekli? o mu? yoksa bu gerekli değilmi? var olmam? çünkü bir hiçim ve kimseye bir faydam yok. o kız da beni onu anlamaya çalıştığım yada saf bir kalbim olduğundan veya her ne olursa olsun onu olduğu gibi kabul ettigimi düşündüğü için beni seviyor olabilir. yada ihtiyacı olduğu için mı bilmiyorum. ama kafamda kurguladigima göre eğer bana ihtiyacı yoksa hep yanımda kalmaz ve ben bunu istiyorum. ama bana ihtiyacı olmasını da istemiyorum ancak gitmesini hiç istemiyorum. bu düşünce hatalı mı? tüm bunları hesaba katarsak varolmam için ne gerek? o mu yoksa hiçbir şey mi? yoksa varolmaya gerek yok mu?
(#2826522) ohaa.., bu entryden de yola çıkarak sizden yardım istiyorum.
yardım edin lütfen varolmam için ne gerek? elimde haketmedigim ama beni seven , evrenimin tabanı olmuş biri var. bana ihtiyaç yok ama o sevdiğim kişi beni benim onu sevdiğim kadar sevmiyormuş gibi hisediyorum, yada onun sevgisini anlamıyorum.. sinirli yada yorgun olduğumda, onun kollarında olmak istiyorum. kız olmasına rağmen adı görkem, biraz garip te biri. biraz bisexuel gibi. tüm bunlara bakılırsa varolmam için ne gerekli? o mu? yoksa bu gerekli değilmi? var olmam? çünkü bir hiçim ve kimseye bir faydam yok. o kız da beni onu anlamaya çalıştığım yada saf bir kalbim olduğundan veya her ne olursa olsun onu olduğu gibi kabul ettigimi düşündüğü için beni seviyor olabilir. yada ihtiyacı olduğu için mı bilmiyorum. ama kafamda kurguladigima göre eğer bana ihtiyacı yoksa hep yanımda kalmaz ve ben bunu istiyorum. ama bana ihtiyacı olmasını da istemiyorum ancak gitmesini hiç istemiyorum. bu düşünce hatalı mı? tüm bunları hesaba katarsak varolmam için ne gerek? o mu yoksa hiçbir şey mi? yoksa varolmaya gerek yok mu?
isminin görkem olduğunu söyleyince bende şaşırmıştım. Babası, doğduğu sıra kendi kardesinin düğününde olduğunu duyduğum zamanda da. Annesinin ondan önce birkaç düşük yaptığını duyduğum zamanda da. Size bir kız anlatıdan ahali.. Öyle bir kız ki bir anlık rüzgâr, bir yudum su, aklınıza başka rahatlatıcı ne gelirse hepsi ondan türemiş sanki. Kendisinin parasomniasi var, ilaçli tedaviye daha yeni başladı, korkuyordu onu bir yere kapaticaklar diye, bende korkuyordum tabii.. Ama iyi gecmis ilk randevu, bir ay kadar sonra tekrar gitmeliymis, eğer savsaklarsa daha büyük sorunlara yol açabilirmiş ki ben icini dısını öğrendim bu hastalığın, biliyorum yani sadece onun söylediklerini yazıyorum. Yada onun yazdıklarını, çünkü uzaktayiz. Değiliz aslında o 4. Levent'te ben Beylikdüzü, Üsküdar'a falan gidiyorum sık sık, okulum orda, bı türlü de buluşmadık görkemle ve iki yılı gecti tanıştığımız süre. O öyle bir kız ki, bütün o sorunlarına içindeki deliye rağmen hep güler çünkü buna katlanamaz, iç düzeni ve kendi hayatı o kadar boktan ki etrafında da düzensizlikler çıkarsa tahammülü kalmaz artık. Hep güler bu yüzden iste, hiç kırılmamış gibi güler, hep sevilmiş gibi güler, hiç kaybolmamış gibi. Nasıl dayanabilir ki bir insan buna? Ben dayanamıyorum o kadar, insanları eğlendiğim onları yasamaya teşvik edemiyorum onun bana yaptıgı gibi. Kızın tekine hoş olduğunu söyledim, en yakın arkadasimdi aslında yakından kastım bu tarz seyleri hiç beklemediği biri, ama dedim iste.. 3 yıl, yüz yüzeriz ve ben bunu dedim o kıza, Jersey'i mahvettim, kalbimi ruhumu neşemi kaybettim ve görkeme rastladım. Hiç birisi size "koynumda ahlayabilirsin" dedi mi ? Bana dememişti o güne kadar, herkes başından savarken o beni bulan tek insandı. Hoş belki biraz çocuksu ama kesinlikle zayıf ve saf, beni böyle tanıyor. Digerleri ise boş. Bana bile boş geliyorum ama görkem bir sekilde sevilecek yanlarımı bulup diğer herseyi es geçiyor. Beni yıllardır taşıyo, ruhunu ve boktan hayallerimi. Bu tür insanları zor bulursunuz başlığı açma sebebim de bu zaten, tabi ara ara yazacağım ancak genel sebebim bu.
Hiç böyle değildim ben şimdi yastıklara sarılıyorum onu düşünerek, o denli değerli ve muhtacım ona ama korkağın teminim ben ve güçsüzüm. Ancak o beni taşıt ve korur, ben hep oldugum gibi etkisiz eleman, yoldaki tas olur dururken o beni su olur taşır. Şimdi ben mı abartıyorum yoksa dünya bu kadar bokta. Ve o kız bu kadar değermi yasamaya? Sadece ona minnet duyduğumdan bile yaşayasım geliyor, onun için, eve her geldiginde ayaklarını falan yıkarım abi ben onun aynı evde yaşasak.. ilk defa böyle hissetmiyorum, ancak uzun zamandır hissetmiyordum bu koruma ihtiyacını. Çocukken anneme Abi'lerine karşıydı onlar büyüdü, gittiler , geldiler anladım bana gerek yok. Bu çok kötü bir şey, hayatınızın yapı tası olan bir seyin size ihtiyacı olmaması. Görkemin de bana yok belki ama sorun değil bu, benim olsun da istemiyorum zaten, sadece mutlu olsun. Kendine zarar vermesin, bir kaç kere intihar etmeye kalkmış, iyiki beceriksizliği, sakarlığı engel olmuş ehehe.. Ama simdi amacı var, ben gelecekler ilgili konuştuğumda kendini ihmal ettirmeden katiyo hikayenin icine, o kadar yakın değiliz belki, yada ben fazla bağlandım belki ancak o hep yirtik çoraptan çıkan parmak misali bıryerlerden çıkıyor hayallerimden bahsettikçe.
Siz böyle hayatınızın yapıtaşı olabilecek birine rastladınız mı? Bu tür insanlar için yasamaya deger var ya..