an itibari ile beni septikliğe yöneltenin cehalet olduğunu düşündürten başlıktır.
sonuçta ben bu anlamsızlığa hayatımın önemli bir bölümünü verip ulaşmışken siz düşünmeden de ulaşabilmişsiniz. demek ki burada bir cehalet var ve ben en iyisi başka bir şekilde yeniden ele alayım bu konuyu.
hayatın hiçbir geniş ve dar düzleminde rahat hissetmemek ve kendini tamamen boka batmışken hiçbir plan ve düşünce yolunun seni olduğun yerden daha ileri götürememesinden kaynaklanır.
açıkçası durumun tamamen parçasısındır.
1 bok nedir?
2 nasıl olunur?
aslında soruyla ilgili bir alıp veremediğim yok, sadece bu oldukça manidar geliyor.
sanırım nedeni fahişenin bir denizciden arda kalan bir yanının olmaması, meslektaş gibi.
ikisi de güzel güzel üniformalarını giyer, kendi denizlerine açılır ve aynı yalnızlığı, özlemi yaşarlarlar.
çok manidar ya, gelirken buna bi sigara yaktım, aklımdan çıkmıyor, tanıdığım o orospu ruhlu kızdan olsa gerek. metrobüs turnikesini geçerken niye dik yürüyüp bi' denizciye benzemediğim için üzüldüm.
yoktur.
zattına göre olmayan bir şeyle, elinde çomak, toprakla oynayan çocuk gibi oynaması oldukça işsizce ve bu işsizliği mantıklıdır. nitekim bilgisiz olduğu barizdir.
sizi apateistliğe davet ediyorum, kafa ütülemeyin.
yeni yasayla zaten cuma günleri verilmesi zorunlu olan iki saat cuma namazı ve öğle arası zamanı içerisinde toplum baskısından dolayı namaza gitmek zorunda kalacak yüzlerce insan olacak.
derdiniz ne sizin?
rte bu kapitalist düzende bile 2 saat ara buldu.
hatırlayalım daha düne kadar insanlar günde 18 saat çalışmamak için kelimenin tam anlamıyla savaş verdiler.
demek ki çirkinliğin yanında tarih de değersiz, insanlar da, para da.
yıl olmuş 2016 dır.
komiktir.
bırakın insnaları ne isterlerse yapsındır.
ilk anlamıyla (bkz: antika) eskimiş, iz almış, hayat kırıntıları taşıyan bir eşya, işe yarayan veya yaramayan bir nesne, varlık.
sürekli ben kimim, neyim, nasılım? gibi sorulara cevap arayıp, insanlara kendimi anlatmak için debelendiğimden gayrı arıyor olduğum yalın bir betim, kelime, özettir.
lakin bununla bitmedi,
bu kadar sıradan değilim. kompleksim çünkü, entrylerimde de dediğim gibi insan zaten doğası ve bu doğasına aykırı normatifleriyle çeliştiği için kendisi ve doğasıyla bir tezat içinde olan, bunun arasını bulmaya çalışan zavallı bir şamar valığı olması ve benim, bunun üzerine bu farkındalığa ulaşıp bu koca, saçma karmaşayı kabullendiğim için kendimi sadece 'antika'yla açıklayamayacağımı düşünmemin üzerine bu sözcükle yetimeyecektim lakin, sonuncu anlamı çok hoşuma gitti 'quaint' in.
bir yandan kesin bir varlıktım ama garipliği de ele alarak aynı zamanda ne idiğü belirsiz bir kesinlik içerdim.
diğer yandan bu garipliği ve tezatlığı tamamen reddetmeyip, benimseyip, kendimi direk kendimi düşünerek sevemediğim ve ancak sempati kurarak sevebildiğim için, bu koca saçmalığı da (bkz: septiktim) bacaksızlığımdan beri zaten sevmiş olmamı, o sondaki 'hoş' ile beraber anlatmış ve kendimi tanımlamış oldum.
ne kadar tanımlamak aynı zamanda sınırlamak olsa da, soyutluktan boğulan benim gibiler için elde tutulur değerler gereklidir ve maalesef, sınırlanmak hususidir.
bilimin felsefeden (bkz: ide) türediği bilmeyen, kitap okumazken düşünmenin mantıklı, okurken düşünmenin mantıksız olduğunu sanan beyin tanelerinin yapacak hiçbir şey bulamayıp 'bari kitap okuyanları yaftalayalım' diye iç geçirmeleridir.
bir kere insan düşünmek zorunda değildir.
başarılı olmak zorunda değildir.
bilimle uğraşmak zorunda değildir.
bu toplumsal bir dayatmadır.
yıl olmuş 2016 dır.
artık insanları bırakın da istediklerini yapsındır.