bir zamanlar parıldayan bir kaç ürün yapmış olsalar da hiçbir şey üretmeyen, modası geçmiş, verimsiz, pozcu, hayvani boyuttaki rekabet yüzünden sürekli hırpalanan tayfanın istanbul'dan anadoluya geldiklerinde yaşadığı özgüven patlamalarıdır. misafirperver ve böyyüklerine saygıda kusur etmeyen saf anadolu insanının önlerine serdiği kırmızı halıdan yalpalayarak yürürken yüzlerine sinen acı gülümsemedir. gerçekliğe dönmeleri güngörmüş ve kafası çalışan birinin ani bir dürtmesine bakar. yazık.
hani böyle çakma gitaristler vardır ya, evde eşşek gibi teknik çalışıp seniyede onyuzbin nota basabilen ve fakat sahnede, provada odun gibi solo atıp olayın içine edenler..hah işte bunların şair versiyonları da daha etkileyici olacam diye ağzından salyalar saçarak onlarca imge kullanır, her nasılsa bedeninde eşek kulaklarından daha az hacim kaplayan kalbinin farkına vardığı güzelliğin de içine eder. imge yerine simge manyağı yapar okuyanı.
allaan salağı sen ne kadar etkileyici bi sey yazdiğinı düsünüyorsun ama anlaşılmaz bi zibidi olduğunun/algılandığının farkında bile değilsin. ama sırf bu yüzden birileri sana aşık olabilir. hadi yine iyisin lan.
ve asla unutmayın. kendine bu sıfatı layık görenlerin pek çoğu belediyede form doldururken meslek kısmına "şair" yazmaktan çekinmeyen saygıdeğer şaklabanlardır.
bir şairi osuruğundan bile tanırsınız zira. merak etmeyin. di mi can ağbi?
eğer ciddiye alınmak için gereğinden fazla çaba gösteriyor, ne bileyim boyle sezar gibi rol kesiyorsa gidin anasına babasına, sahip cıkmaları gerektiğini salık verin. sahip çıkılmıyorsa hala, sahtekarlıktan şairliğe evrilmesini sağlayın.