sevdalinkaların en güzeli. klasik yorumu ayrı bir güzel kultur shocktan dinlense ayrı keyifli. bu şarkıdan etkilenmek için sözleri anlamak mı lazım şarkısı..ama sözleri de şöyle:
moj dilbere, kud se seces,
aj sto i mene ne povedes?
aj sto i mene ne povedes?
"sto te volim, ah sto te ljubim
aman, aman, boze moj..."
povedi me u sarsiju,
aj pa me prodaj pazardzii!
aj pa me prodaj pazardzii!
"sto te volim, ah sto te ljubim
aman, aman, boze moj..."
uzmi za me oku zlata,
aj pa pozlati dvoru vrata!
aj pa pozlati dvoru vrata!
bu başlıkla alakalı tanım yapmadan önce avatar izleyisicisi 3 gruba ayırmak istiyorum.
avatarcılar: bu arkadaşlar avatar ın hastası olmuş, çocukluklarında yaşayamadıkları görsel şölenin akabinde ziyadesiyle kendilerinden geçmiş fanatiklerdir. renk cümbüşü onları o kadar memnun etmiştir ki başka hiç bir şeyi sorgulamadan tatmin olup filmi gönüllerinin tahtına oturtmuşlardır.
emeğe saygıcılar: bu grup cameron ın yıllarca süren çalışmasına saygı duyarlar. filmi görsel açıdan başarılı buldukları gibi yönetmenin yıllar boyu sırf görsel kasıcam diye gerek senaryo gerek kurgu gerek de en basitinden hikaye mantığı açısından hiç bir şeyi önemsememesinı ve böylesine büyük paralar harcarken bu konuda hiç bir sıkıntı duymamasını, tuhaf karşılarlar. hiç ni kimse uyarmamış bu adamı yahu, görüşündedirler. böyle bir yapımın lotr ile karşılaştırılmasını bırakın, film hakkındaki nispeten yapıcı fikirlerini diğer iki gruba da laf anlatmaktan bıkmış tiplerdir.
anti-avatarcılar: geleneksel sinema sever çizgisinden daha farklı da olsa olaylara daha konservatif bir bakış açısıyla yaklaşan izleyici grubudur bu. olayın teknolojik açılımı ya da yapılan çalışmanın ortaya çıkarttığı teknik sonuç önemli değildir. müzik çok önemlidir ancak söz olmazsa müzik yarım kalır düşüncesinden hareket ederler bir manada. filmdeki alt metnin eksikliği, kurgusal bozukluklar, mantık hataları onları o kadar rahatsız etmiştir ki avatarın ismini bile duymak istemezler. mütemadiyen filmle ve filme dair iyi bir fikri olan herkesle dalga geçmek onların boyunlarının borcu olmuştur.
şimdi eğer avatar filmiyle alakalı kavga etmek konusuna gelecek olursak.. kaçınılması gereken bir durumdur bu. ben bu yüzden son bir haftada ocakları sönmüş ne aileler, arkadaşlıkları bitmiş ne dostlar,ne ayrılan sevgililer gördüm. etmeyin eylemeyin. alt tarafı bir film demek istemiyorum ama alt tarafı film. fanatikleşmek , olayı radikal bir şekilde uçlara taşıyıp tartışma yaratmak gereksiz. hani zenginin parası züğürdün çenesi lafı varya, 40 dile çevrilip tüm dünyaca benimsenmeli bu konuyla alakalı olarak. bir de renkler ve zevkler tartışılmaz var. ona hiç girmek istemiyorum. keza renk kelimesi bizi gene avatara götürecek.*
can boğazdan geliyorsa ve güzel bir güne iyi bir kahvaltıyla başlanabiliyorsa şayet gel ben sana hazırlayayım o kahvaltıyı demek istemenin sonucudur bu. tatlı yiyelim , tatlı konuşalım her şey güzel olsun demektir. ama hayat kahvaltıda içilecek olan çayı demlemek kadar kolay değil tabi ki. bu arada çay hazır.
bu başlığa bir tanımda bulunmadan önce fox tv nin burada yarattığı kategorilendirmeden bahsetmek istiyorum. örneğin kanal d lordlar kamerası ise fox tv avam kamerasıdır diyebiliriz. buradan hareketle fox tv elbette samanyolu televizyonu gibi değilse bile değil lost u isterse tüm en beğenilen yabancı dizileri aynı anda yayınlasın gene de dört büyükler gibi olamayacaktır. fanları kalabalık ama klişe olmaktan öte gidemeyen, insanı uyuşturan ve vallahi saçma tespitinde bulunduğumuz dizileriyle de böyle kalmaya mahkumdur.
dolayısıyla bu alt bilgiye dayanarak dört büyüklerde yayınlanan ama tahammül edilmekte zorlanılan bir çok dizi için downgrade edilerek fox tv de yayınlanmayı hakettiklerini söyleyebiliriz.
chp yalova milletvekili muharrem ince nin mecliste yaptığı, yaparken de ayar üzerine ayar verdiği bütçe konuşmalarında kullanarak literatüre kazandırdığı terimdir. her an kendilerine karşı gerçek bir suikast girişimi olabilir korkusuyla panik halinde dolaşan bülent arınç ve benzerleri için kullanmıştır.
1943 yılında Japonyada doğmuş, uluslararası ilişkiler ağırlıklı üniversite eğitiminden sonra ikinci bir üniversite eğitim alan, bir Alternatif Tıp Doktoru olan dr. masaru emato su üzerine yaptığı araştırma ile aynı yerden alınan su örneklerine yazılı ve sözlü kelimelerle veya müzikle değişik niyetler, düşünceler yönlendirildiği, odaklanıldığı zaman suyun karakterinin değiştiğini kanıtlamış oldu. bir nevi anneannelerimizin inandığı okunmuş suyu bilimsel bir açıklamaya kavuşturdu.
Deneyler şu şekilde yapılmıştır. 50 kadar kabın her birine 5cc kadar, aynı kaynaktan alınmış fakat farklı düşünceler yönlendirilmiş su damlacıkları yerleştirilir ve 3 saat boyunca -25 C de dondurulur. Daha sonra bu donmuş örnekleri içinde kameralı mikroskoplar olan -5 derecedeki donduruculara yerleştirilir ve donmuş her kristalin ayrı ayrı mikroskobik fotoğrafları çekilir. Aynı deneyler, karşılaştırma yapabilmek için, farklı kaynaktan alınan sular üzerinde de yapılmıştır.
Yapılan deneyler sonucunda çok temiz kaynaklardan gelen su örneklerinin ve kendilerine sevgi dolu sözcükler söylenen su örneklerinin aynen kar tanelerinin modeline benzeyen çok parlak, yoğun motifli, simetrik ve çok renkli desenler,harika kristaller oluşturdukları görülmüştür.
Buna karşılık çevre kirliliğinin çok olduğu bölgelerden gelen su örnekleri veya negatif düşüncelere maruz bırakılan su örnekleri ise koyu renkli, asimetrik ve tamamlanmamış motifler oluşturmuşlardır.
Kitapta kristallerin fotografları da var.görünce insan herşeye gücü yetermiş gibi hissediyor. gerçekten çok ilginç ve dikkat çekici bir çalışma.
dün geceden beri facebookta çılgınlığı yaşanan durum. meme kanserine karşı gösterilen içten bir duyralılığın ürünü olarak bayanlar sutyen renklerini yazıyormuş. ortalık renk cümbüşüne döndü. çoğu bayan rengini yazmakta bir beis görmedi. baylar yorum yapmaktan çekinmedi. nasıl bir kafadır anlayamadım.ama benim favorim sıçtın mavisi. sınav haftasındayız uleeynn , dağılın.
almancada merhamet etmek manasına gelen fiil. sich ile birlikte dönüşümlü olarak kullanılır. bir cümle içinde kullanacaksak şayet bach ın önemli eseri erbarme dich örnek olarak kullanılabilir.
bbc nin internet sitesinde yapılan habere göre ünlü yazar 8 aralık 2009 sabahı odasında ölü olarak bulundu. yanıbaşında bulunan antidepresan haplardan dolayı intihar etmiş olabileceği fakat kesin sonucun ancak haftalar sonra otopsi raporu ile anlaşılabileceği belirtiliyor.
hastası değildim ama üzüldüm gene de. genç bir insan fakat yakaladığı şöhrete dayanamadı sanırım.
tüm emoların acısı büyük.
edit: koskoca bbc de yalan atıyorsa daha da bir şey demem. noluyor lan?
edit2: evet birileri yalan atıyor ama atan bbc değil, ben de değilim.*
inanmayınız böyle haberlere efenim. büyük ihtimalle hatun an itibariyle phoenixte hayatına
mesut devam ediyor. özür dilerim. ama azıcık heyecan iyidir.
cevizlibağ trafiğinde taksiyle kalmışken ve sadece bir durak ötedeki mertere yetişmek zorundayken yapılacak en mantıklı iştir. taksiye kaç lira verirsen ver kımıldayamazken o trafikte metrobüsle oraya varman 10 dakika bile almaz ve sadece çift bilet vermiş olursun.
yıllardır chp alevilerin haklarına sahip çıkan çıkmasa da çıkıyormuş gibi yapan neredeyse tgek partiydi. dolayısıyla chp ye bağlılıklarıyla bilinen alevileri can evinden vuracak olan tek konu, yani dersim isyanı nedense chp ye alternatif olabilecek, halkın gözündeki yeni kahraman adayı mustafa sarıgül ün sesini çokça duyurmaya başladığı bu dönemde gündeme getiriliyor. üzerine chp den hatalı bir hareket. mustafa sarıgül zaten alevi ve bu olayların akabinde her daim objektif davranan kılıçdaroğlu bile protesto edilirken o meydanlarda gövde gösterilerine devam ediyor. kalabalık topluluklara hitap ediyor. ve sonucunda haklı olarak ilgi de topluyor.
bunlar gerçekten tesadüf mü yoksa ben mi paranoyaklaşıyorum.
20 kasımda gece yarısından itibaren tüm istanbula ve hatta marmara bölgesine hakim olan sisin yarattığı gerçek facia durumu. (bkz: facia)
21kasım tarihinde gece yarısından itibaren istanbul atatürk havalimanı ve sabiha gökçen havaalanına hiç bir uçağın inememesinden ötürü kalkışlar da gerçekleştirilemedi. terminal içerisindeki sistemler 6 saat boyunca kapalı tutuldu. hiç bir yolcuya uçuş bileti verilmedi. örnek verecek olursak sabah 7.55te kalkması gereken londra uçağı akşam üzeri 6.30 civarında, 13.10 uçağı ise ertesi gün geceyarısı 3.30da kalkabildi. iptal edilen seferlerin sayısı ise neredeyse tüme yakın.dolayısıyla transfer yolcuları bağlantı uçuşlarının hepsini kaçırdılar. sabiha gökçenden devam uçuşu bulunan yolcular atatürk havalimanına aktarıldılar fakat orda da durum farksız olduğundan havaalanında belirsiz bir süre ile beklemeye başladılar. öyle ki vize problemi nedeniyle havaalanında 2 gün boyunca kalan yolcular oldu.ve her geçen saat kümülatif bir şekilde artan yolcu sayısına hizmet verecek yeteri derecede görevli olmadığından ve yolcuların gerek beklemekten gerekse şirket tarafından tatmin edilebilecekleri hizmet sağlanamadığından sabırları taştı. yer yer alkışlı protestolar gerçekleşti. daha da ileri giden yolcular bayan görevlilerin bile üzerlerine yürüdüler. monitörleri kırmaya çalışırken 4 dilde küfür edenler oldu.yolcular kendi açısından gerçekten haklıydılar fakat çalışanların bir çoğu 5 dakika dahi mola vermeden yaklaşık 10 saat aralıksız çalıştılar. üstelik tahammül sınırlarını zorlayan yolcuların karşısında. neredeyse insanlıktan çıkacak hale gelerek.şimdi anlatınca gerçekten komik gibi olsa da haberlerde görmediğim için gerçekten şaşırdığım bir durumdur bu.savaş çıksa yaşanabilecek durumlardan bir tanesidir. ve gerçek bir faciadır.
ve thy yetkilileri benim gözlemlediğim kadarıyla daha önceden gerçekleşmesi kesin olan bu duruma hiç bir şekilde hazırlanmamışlardı ve oluşan krizi de yönetemediler. yolcuları umursamayan politikalar uygulandı ve bu da haliyle yolcuyu daha da çileden çıkardı.hiç erimeyen kuyruklar, kuyruklarda beklemelerinin karşılığı uçaklarını kaçıran ya da hiç uçamayan insanlar..
sis sonucunda olan, gitmek istediği yere parasını verip biletini önceden almasına karşın gidemeyen yolculara ve yetkileri sınırlı olarak çalışan genç insanlara oldu.
feel like a star sloganıyla açıldı thy dünya pazarına. şu an ise yerli yabancı herkes tarafından en büyük dalga konusu bu slogan.
hakkında çeşitli yorumlar bulunan konulardan biridir bu. bir anda kesip atacaksın, çabuk olacak ağrısız olacak diyen de vardır. zamana yaymak lazım diyen de ... önce ortamı hazırlamalı, sonra bitiş düdüğünü çalmalı diyenlerdir bunlar. fakat kim haklı kim haksız bilinmez. nitekim her sevgiliye farklı yöntem uygulanması daha mantıklı olabilir. evcimen birine uzun dönem planı uyguladığında. bunca zaman geçti artık evliliğe gidiyor bu ilişki kusurlarına rağmen diye düşünebilir. bir farklı versiyonu ise kısa kesip attı ama acele giden ecele gider belki de sadece zamana ihtiyacı var diyip peşinizi bırakmayabilir.
sevgili skalasındaki çeşitliliğe ve uygulanacak metodun bu bağlamdaki farklılığına karşın değişmeyen klişeleri de unutmamak lazım elbette. her ne kadar bunların alt metni aynı olsa da.. seni sevmiyorum..
bugün metrobüse bindim, yanıma bir kız oturdu... hoş, güzel bir kızdı ama abazan durumuna düşmemek için umursamadım pek, çekindim belki. arada bakıyordum ama çok uzun tutmuyordum süresini bakışlarımın...
derken beklemediğim bir anda yüzüme bakıp tebessüm etti ve "ağlar mısınız?" dedi. o an hiç beklemediğim için belki de böyle bir şeyi hafif şaşkın bir şekilde "anlayamadım" dedim.
sorusunu yeniden uyarladı "ağlayabilir misiniz? erkekler genelde ağlayamaz belki ama.. siz ağlayabilenlerden misiniz?"
bu defa kendimden daha emin cevapladım "kaybolana verdiğim değere paralel olarak, evet. ama gözlerden uzak olmalıyım... bu sorgunuzun sebebi nedir peki?"
- sadece merak ettim. benim hayatıma bir şekilde değen tüm erkekler sonunda ağladı da.. kız arkadaşın var mı?
+ hayır yok.
- hiç bir şey eskisi gibi olmasın. temiz bir sayfa açalım. eskiyi tamamen unutalım. aşk meşk konuşmak zorunda da değiliz. sadece konuşsak yeter. ama ağlamak yok. özellikle de ağlatmamaya dikkat etmelisin beni. olur mu?
+ yalan söyleyebilseydim "ağlamayacağım" der ve sizi bir çay içmeye davet ederdim. ama ağladığıma yalnızlığımdan gayrısı şahit olmaz genelde. bunu teyid edebilirim sanırım.
- eminsen kendinden, yağmurda bile dinlerim seni diyorsan başlayalım yeniden...
gülümsedim bu güzel kızın, bu fevkalade teklifine... ama onun da dediği gibi emindim ve bir oyun oynuyordu muhtemelen. cevapladım sonra:
+ böyle bir anda nasıl oluverdi anlamadım ama şanslı bir günümdeyim sanırım.
- belki de hayatının en şanssız günüdür yaşadığın. beni tanıdığına lanet edersin.
+ etmem, eminim. hayatta güzellikler çok sık çıkmıyor karşımıza di mi? eden oldu mu ki hiç sen böyle güveniyorken kendine?
- şu an şüpheye düştün farkındaysan. şüphe her zaman gözyaşı getirir.. burda numaram var ben ineceğim şimdi. eğer emin olursan kendinden ara..
kağıdı uzattı. ve gülümsemesiyle uzaklaştı.
eve gidene kadar bekledim kağıdı açmak için. aklımdaydı oysa tüm gün. hemen aramak huzursuz edecekti beni.kağıdı açtım numarayı heyecanla çevirdim.
"aradığınız numara bu operatöre kayıtlı değ.."
kağıda baktım yeniden yanlış mı çevirdim acaba diyerek. dikkat bakınca alttaki notu gördüm:
"kendi numaramı vermediğim için özür dilerim, ancak..
emin olduğunu sandığında bile gözlerin yanıltacak seni. ne yaptığımı anlayamayacaksın belki hiç. ama emin olmadığın hiç bir yola girme..şüphe gözyaşı getirir.. memnun oldum güzel yolculuk için.."
içerdiği zararlı kimyasallar yüzünden bebeklere zararlı olduğu düşüncesiyle avrupa ve amerikada satışının yasaklanıp, piyasadan kaldırılıyor olma durumu.
türkiye de muallakta durum hala.
not: mclaren fiyat aralığı ve kalite standardı sebebiyle türkiyede en çok kullanılan 3 puset markasından birisi.
bahsedilen eğer askerlik evrakıysa o da 3 parçadan oluşan bir kağıttır. ilk parça askere teslim olunduğunda, 2. parça acemilik bittiğinde 3. ve sonuncu ise terhis olma zamanı geldiğinde doldurulur. osmanlıca anlamına binayen bu kağıda sülüs denmiştir.
genelde yabancı dizilerde başınıza gelebilecek durum.
dizinin duygusal açıdan tavan yaptığı kısımda kullanılan vurucu şarkı o anki sahnenin de etkisiyle içinize,beyninize kazınır. kimin bu şarkı yahu moduna girersiniz. ama nafile. diziyi izliyim derken sözleri de kaçırmışsınızdır. aklınızda sadece kırık bir melodi ve sizde yarattığı etki vardır. önce google a danışılır, sonra sözlükle taranır. en olmadı dizi bir şekilde yeniden izlenerek, gereken yerlerde durdur-devam et yapılarak şarkı anlaşılmaya çalışılır. durum zaman zaman çok ümitsiz hallere ulaşabilir. ama umudunuzu yitirmeyin,bir gün bir yerde çıkacaktır o şarkı karşınıza.