fatih sultan mehmet'in, camiiye dönüştürerek içine sıçtığı mimari harika! zorba bir devlet adamı yüzündendir ki duvar çinilerinin ve tasvirlerinin hiçbiri sağ salim günümüze erişememiştir.
bu despot herif ki, ayasofyanın balkonunda, korkuluk boyunca, haç motifleri var diye kenarlarını keserek "+" şu halden "I" şu hale getirmiştir, öyle bir saçmalık ki düşünün artık. orta yerde çük gibi sırıtan bir mihrab oturtmuş ve at sikinde kelebek kıvamında çiniler yaptırmıştır duvarlara. bizanstan kalma çinileri ve resimleri de alçıyla kapttırmıştır.
velhasıl kelam güzelim tarihi mirasın ağzına sıçmıştır, şimdi düzelt düzeltebilirsen. hoş; orjinal haline çevirsen de çakma hali de ayrı bir miras nereden yaklaşırsan yaklaş, iki ucu boklu değnek olan yapı. tek bir fark, biri(orjinali) eski dünya tarihinin en görkemli yapılarından birii gurur kaynağı; diğeri * tarihin en büyük yüz karalarından biri, ibret alınmalıdır. ayıptır yazıktır günahtır.
"gavurlar hiç beceremiyorlar... yüksek yüksek vuru vuruveriyorlar kaptırıyorlar. *
"bizimkiler iyi, hiç topu eylemiyorlar, hızlı hızlı ona ona atıveriyorlar." *~~
babaannemin yorumlarıyla ben kısmi felç geçirirken, hayatımdaki hiç bir maç da o kadar zevkli olmadı. e tabii, işin aslı kadın olayı çözmüş.
<asd> anlasan bi kere de...
<Merve> Anlasana diye bir şarkı vardı, ilhan irem'in idi sanırım.
<asd> sahi bir ilhan irem vardı nooldu ona
<Merve> Kozmik barış içinde büyüyüp serpilen bütün hamamböcekleri! Birleşin! Sevgi ve ışık ile... *
not: çok geliştirilmiş bir bot... aferin botego çalışıyor. *
<Merve> pardon, kapı çaldı da. nerede kalmıştık ?
<asd> kim gelmiş
<Merve> çocuklar zile basıp kaçtı sanırım.
<asd> yaa... demiyor ki eve giren çıkan belli deil
<Merve> o kadar açık seçik ortada mı cidden?
<asd> ne sandın bebeğim
<Merve> Sence?
<asd> sence?
iki elim kanda olsa katılacağım zirvedir
aha katıldım da.
allah belanızı versin.
bitse de gitsek dediğim zirvedir. *
1 saat 32 dakika sonra sınavımın olduğu zirvedir. *
ders çalışmaya gittiğim zirvedir. *
sözlük, öptüm, kendine iyi bak bye.
ismi lazım değil birileri olur hep... siz içinde olduğunu zannederken, aslında salonda izlersiniz perdedeki yansımanızı. yaşamak, geçmişe baktığında gözünün önünde canlananlar; "an"larsa yalanmış. ne kilitler vurulmuş ağzınıza, kabullenmekten başka şans bırakmamış şartlarınız, devler ülkesinde yaşam mücadelesi veren çelimsiz bacaklarınız.
bir gün gelip unuttum derken, içinde bir yerlerde yaşadığını görürsün, yediremezsin kendine, haketmediğin yaşanmışlıkları. cevap ararsın, hesap sorarsın, yalnız kalırsın.
--spoiler--
evlatlar babalarını nasıl hatırlamak isterse öyle hatırlarmış.
--spoiler--
yaşamak, geçmişe baktığında gözünde canlananlarmış; birileri olur hep...
nasıl bir zihniyettir bilinmez ama zihninden geçenler merak edilir. kocaeli üniversitesi olarak bu konuda kendimizi aştığımızı rahatlıkla söyleyebilirim. geçtiğimiz yıllara kadar tek cumartesi günüyken, bu yıl pazar gününe de sınav konulmuştur. allah akıl fikir versin, ıslah etsin.
islamiyet arap toplumunun yaşadığı bir coğrafyaya indiği ve ilk gelişimini o coğrafya üzerinde gerçekleştirdiği için, insanlar tarafından içselleitirilmiş ve kendi kültürlerinin bir parçası haline getirmişlerdir. islama getirilmiş ilk yorum olarak kabul edilebilir bu. fakat maalesef islamın sonraki yayılma alanlarında da bu sentez karşılaşılan diğer toplumlar bu şekilde empoze edilmiş ve islam dini altında arap-islam kültürü geniş coğrafyalara yayılmıştır. islam arap kültürü müdür? hayır araplar islamı kendi kültürleriyle harmanlayıp lokal bir hale getirmişlerdir ve arap kültürü islamın parçası olmuştur. o zaman islam arap kültürümüdür, evet; hayır olduğu kadar. ebleh? o da sensin.
"2008 Avrupa Şampiyonası münasebetiyle bu yıl kapak promosyonumuzda, şampiyonaya katılan 16 takımın geldiği ülkeleri sembolize eden motifleri değerlendirip ve Prost'u "şerefe" diye tercüme ettik. Reklam ajansımız, ispanya'yı Boğa Güreşi, italya'yı Gondol, Fransa'yı Eyfel Kulesi, Almanya'yı Brandenburger Tor ve Türkiye için de Ayasofya Camii ile Kahve fincanı ile tasfir etti. Amacımız herhangi bir medeniyeti ve inancı rencide etmek değildi."
burada kötü olan ne var! avrupa şampiyonası için özel ürettiği seride seni, kahven ve dünyaca ünlü ayasofya'nla tanıtmış. buna kalkıp da "alındık biz, camii resmi koymuşlar böhüü" diye tepki veren insanın aklından fikrinden şüphe ederim. bu kadar da yapmayın artık, ayıptır, yazıktır, hatta aynı dilden konuşalım, günahtır! biraz daha akıl mantık lütfen...
zaten senin bu zihniyetin yüzünden, italya gondolla temsil edilirken, türkiye camii ile temsil ediliyor. eğer yüzkarası olan ve utanılacak bir şey varsa o da sizlersiniz, sizin dışarıda yarattığınız izlenim!
ne güzeldi zamanın cine5 reklamları, keşke yine olsa; volkan mı cech mi, alex mi lampard mı, ballack mı aurelio mu, ashley cole mu roberto carlos mu, deivid mi kalou mu... evet evet... fenerbahçenin rahatlıkla yarı finale çıkacağı, bunu ilk maçtan garantileyeceği karşılaşmadır. pardesü ve şapkamla gizlenip gülmeye gideceğim maçtır aynı zamanda. *
hayat; sonsuzluk içerisinde, ömrümüzle sınırlandırılmış zaman dilimi. ne kadar yalan. sanki herşey benle varoldu ve benle yok olucak. kartaca savaşı benim için oldu, rönesans benim için yapıldı, kavimler göçü benim için oldu, haçlı seferleri benim için düzenlendi, dünya coğrafyası benim için var. arkana bakmadan bunları sindirmek ve basite indirgemek ne kadar anlamsız. yaş 20, cahit sıtkıya göre, yolun dörte birini çoktan geçmişim. daha başında olmak mutluluk verici mi yaşamanın, son dörtte üçü boyunca da tırmalamak. çok mu ayrıcalıklıyım herkesin beklentileri aynıyken hayattan...
yok olacak herşey, herkes biliyorum; benden sonra. herşey benim için benimle var sanki, herkes. uludağ sözlükteki 6000 yazar, türkiyede 70 milyon insan, dünyadaki 3 milyar kadın, empire state, sırrını gizeminde taşıyan piramitler, geceyi çıkartabilmek için sigara aldığım büfe ve amerikan tütünü. çok mu megolamanca veya saçma geldi. hayat belki de; subjektif bakabilme yetinizi yitirmenizden ibarettir ve kendinizi onun merkezine oturtum sorumluluğu altında ezilmeniz... ve bencilleşmek! ne güzel demiş nazım yaşlılık üzerine, bencillikten yola çıkarak;
kalın boynu kırışan kızım
imkansızdır ihtiyarlamamız bizim
etin kemikten gevşemesine br başka tabir gerek
ziraki ihtiyarlamak; kendinden başka kimseyi düşünmemektir.
galiba ihtiyarladım... ya da yaşlanmama sebep olan, bana günlerdir kendimden başka bir insan sesi dinletmeyen duvarlardır. evim, odam ve uyandığımda, mutfakta kaynayan bir çaydanlık sesi duyayamamamdır. yada yitip gidecek bir sesten korkmam... her ne olursa olsun, kendi seçimin değilse de zevk almayı beceremiyorsun her zaman. ne varsa içimde hayata dair...
boyumdan büyük cümleler kuramıyorum hayata dair, korkuyorum.
kader var mıydı gerçekten? beni edilgen bir kalıba sokan, arsız bir çocuğun elinde oyuncağa çeviren... peki tanrı? dünyaya geldiğimde yalnız olmadığımı kulağıma fısıldayan o sonsuz kudret(!).
kendine ait bir yalnızlık ve dünyana ait bir sukunet... insan bir jack daniels tan başka; daha ne isteyebilir ki... kendi ellerinle yerle bir ettiğin eserini izlemek için prime time saatlerde, kumandaya sarılmış bir şekilde üçlü koltukta uyurken beyninde yankılanan hayatın içinden, arkası yarın cümleler için. kapı çalınır da kalkıp açmaya üşenirsin.
tanrının malzemeden çaldığı bir zemin üzerine oturtulmuş bir hayat ve kat sakinleri... ve o temele tek bir şeyi, tek bir kişiyi oturtmak. ve de onun gitmesiyle tüm binanın üzerinize çökmesi. ne kadar acımasız. çok şey istemezsin halbuki ondan. olduğu gibi kabullenmeye hazırsındır, şartları o koyar ve sen kabul etmeye hazırsındır. sadece tek bir gün daha "bugünü de sağ salim atlattık yarabbi şükür" der gibi son anda yetişen pizzacıya. insanların birbirine güvenmek için yıllarını verdikleri bir ortamda ona güvendiğin için güçsüz düşersin, sadece onu beklediğin için. çok şey istemezsin, sadece hayatını paylaşmak istersin. çok anlam yüklersin, ve herşey "o"nun yok olmasıyla anlamını yitirir.
ne kafamdakileri yazabiliyorum, ne de yazdıklarım aklımdan geçenler. aksi şeytanın zihnime oynadığı oyun ve hayatın düşüncelerime koyduğu sansür altında eziliyorum.
galiba bu sefer ben kaybettim, ve çaresizce boyun eğdim.