işten ayrılmışsındır hayatında kimse yoktur, olanlar da dandik seçimlerdir, yüksek lisans tezini bir türlü konsanrte olup verememektir, yaşıtların evli-mutlu-çocuklu modunda takılırken sen; babalı-anneli evde bir evde yaşamaktasındır.. bunların daha da çoğaltılabilir bileşkesi sonucunda işte saçmalıklar yüzeye çıkmaya başlar. abuk subuk dizi izlersin, normalde görüşmeyeceğin insanlarla görüşürsün, 3 saat bilgisayar ekranına mal mal bakarsın, google den abuk şeyler aratırsın, içki falan zaten ha getire.. ne diyim her insan evladının başından geçmiştir herhalde. yani umarım geçiyordur *
lisans eğitimini noktaladıktan sonra işe girersin bir yandan belirli bir olgunluğa eriştikten sonra iş hayatında, tatmin olmayıp yüksek lisansa kasarsın ve başarırsın. yüksek lisans yaparken işten ayrılırsan, o gözü çıkarırsın işte. diplomalı işsizlier sınavına; ki yaşın da 30 lara dayanmışsa, aday olursun.
aslında demem o ki; akademik kariyer yapıcam olayı yalandır kardeşim. anca torpiller beri gelsin. kasarsın akademik kariyere ama uzun emek ve çabalardan sonra elde var sıfırdır. sonra yiten yılların ardından bul bakalım iş bulabiliyorsan..
sevip sevmediğin ve hayatını onunla birleştirmek isteyip istemediğin konusunda ki kararsızlık durumudur efendim. aşıksan sorun yok karar verdiysen evlenirsin aşkın söndüyse ayrılırsın. lakin sevdiğini düşünüp ama yine de kararsızsan ve hala ''daha iyisi olabilir'', ''alternatifler çok lanet olsun ama sadık olmalıyım '' diyorsan; bir bel bağlantın olmayıp bu kadar kararsızken ayrılmak da elindeyse ama ayrılamıyorsan; işte bu poh gibi bir durumdur efendim. birde bu ilişki yıllanmışsa vay haline. hala neden kararsızlık sürer, neden mantık ararsın bulamayınca da yine ayrılamazsın o başka mevzu zaten.
insanoğlu karışık bir mekanizma vessellem..
21 Aralıkla ilgili kıyamet süresinin ortalama 3-4 gün süreceği söylenmekte. e araya haftasonu giriyor zaten.24'ü işbaşı tarihi olarak ele alırsak; ordan itibaren 28 e kadar 4 gün eklenir.e 29'u zaten cumartesiye denk geliyor. yani ben derim ki hökümetimiz bu konuda bir atakta bulunsun ve haftasonuna denk gelen, kıyametle birlikte güme giden haftasonu iznimizi 24'ünden itibaren uygulasın.
mantıksız mı? bu kadar mantıksızlık içinde mantıklı bile. valla bak.
iktidara geldiğinden beri türlü vaadler,kelamlar,kabadayı tavırlarıyla kitleleri peşinden sürükleyen rte, bugüne kadar yaptığı icraatleri ile halkın nasıl oluyorsa gözüne perde indirmiş durumda. halk çok mu masum? hayır. cehalet parayla değil tabi kömürle,bedava dağıtılan okul sütüyle falan geliyor. kalkınıyoruz diyor, %3 lük zam peyda ediyor. okullara tablet diyor, arkasından 4+4+4 lük eğitim sistemi saçmalığını getiriyor. tek din tek dil diyor sonra kıvırıp dilim sürştü diyor. 12 eylül'ün intikamını alıcaz haydii referanduma diyor, eli ayağı tutmayan 100 lük adamı göstermelik yargılatıyor; asıl amacı olan ki tek kişinin burnu kanamamış olan 28 şubatın intikamını almaya çalışıyor. sağlık sektörünün içine ediyor,futbolun içine ediyor, kültürün,tiyatronun sanatsal faaliyetlerin anasını ağlatıyor kimsenin gıkı çıkmıyor belirli zümreler dışında. bu ülke neler gördü geçirdi ama tarihin hiçbir sayfasında bu millet cumhuriyet kurulduğundan beri bu kadar nefret dolu,kin dolu,kaosun içinde ve birbirine düşman yaşamamıştı. ve hala gözler bunu görmüyor. şimdi hertürlü yol,köprü,otoban vs parayla olacak bir özelleştirilmeyen bu kalmıştı zaten. hala da halk sus pus... şimdi başkanlık sistemi peyda olma yolunda, ve yine halkı sınıyor; kendine o kadar güveniyor ki , bu halkın saflığına ya da sindirilmişliğine inancı o kadar büyükki; referanduma gideriz olursa olur başkanlık sistemi diyor. e biliyor halk uyuyor, her koşulda yine ''evettttt''naraları atılacak referandumda.
Hayır o değil de; bu halka ''hayır!!'' demesi için daha hangi sorunun sorulması gerekiyor?
ve isyan bayrağını açıp uykudan uyanmaları için neremize çomak sokması gerekiyor hükümetin, çok merak ediyorum..
Herşey olması gerektiği gibi gittiğinde, belki de iyi gittiğinde bile peyda olabilen;mütemadiyen de sıkıntılı zaman da da ortaya çıkan,insanın hiçbirşey yapmak istememesi durumu.. Bir şey yapmak istemezsin,birşey olsun;ama ne olsun onu bile bilmessin.. için de sıkıntıyla karışık koca bir karadelik vardır iyi yada kötü anlarını bile yutarcasına. Depresiflikmidir yoksa insanın rutin hallerinden midir orası bilinmez ama çok can sıktığı kesindir..
akp nin, sağlık alanında , ona kanan halkına sunduğu sözde hizmet ve iyileştirmelerle ilgili iddialarına türk tabibler birliğinden gelen cevaplardır.
türk tabibler birliğinin ( ttb) ''sağlıkta, hayaller, yalanlar ve gerçekler '' kitapçığında, akp nin sağlık alanında ' başarı '' olarak sunduğu faaliyetler irdelendi. ve cevapları gecikmedi. 50 adet iddiaya 50 adet cevap vermiş olan ttb, akp nin havadan sallamalarını ve yalanlarını '' bilirkişi'' olarak su yüzüne çıkardı. her konuda kandırılan güruh bunadaa sessiz kalacaktır muhakkak. yine padişahları doğrusunu biliyordur. lakin, bence uzman gözüyle konuya bakmakta yarar var. tabi şakirt bozmaları ve şakşakçılara, ayrıca hala rte ye inanan güruh isterse okumasın, zira gözlerine yazık nasılsa kapılmış gidiyorlar padişahlarının arkasından. neyse uzun bir entry olacak, bilgilendirme amaçlıdır, (bkz: copy paste değil alınteridir). ben 7 - 8 tanesini sizlerle paylaşıyorum. cumhuriyet gazetesin den mustafa çakır ın yazısından alıntıdır.
1- )akp : istediğim hastahanede tedavi oluyorum;
ttb : evet , sgk ile sözleşme imzalayan özel sağlık kurumlarında tedavi olunabiliyor. ancak; taburcu olurken önlerine konulan milyarlarca faturayı ödeyebilmeleri gerekiyor !
2- )akp : hastahanelerde rehin kalma sorununa son verdik;
ttb : evet , hastahaneler faturayı ödeyemeyen hastaları artık rehin almıyorlar. hastaya senet imzalatıyor, sonra icra memurları geliyor ödeyemeyenlere hapis yolu gözüküyor
3- )akp : artık herkesin sağlık sigortası var;
ttb : işsizlik sigortasından yararalanamayan işsizler, kayıtdışı çalışanlar, primini ödeyemeyen esnaf ve zanaatlarlar,primini ödeyemeyen çiftçiler, 18 yaşını dolduran çalışmayan kız çocukları genel sağlık sgortasından yararlanamıyorlar!
4- )akp : muayene katılım payı sadece 2 tl olacak;
ttb : genel sağlık sigortasının daha yürülüğe girdiği ilk gün muayene ücretlerine zam yapıldı. uygulama yargıtaydan döndü ama hükümet yeni düzenleme yaaparak muayene ücretlerini %650 arttırdı. artık her muayene için devlet hastanelerinde 8, özellerde 15 tl muayene ücreti ödenmek zorunda. üstelik, bu düzenlemelerle daha önce muayene ücreti ödemeyen ssk lı çalışanlar, yeşil kartlılar, kamu çalışanları ve emeklileri ile aile bireyleri artık ücret ödemek zorundalar!
5- )akp : genel sağlık sigortalı tüm çalışanlar artık eşit olacak;
ttb : sgk, özel hastanelere giden vatandaşları ödeme güçlerine göre a,b,c,d,e diye sınıflara ayırdı. ödeme gücü olmayan vatandaşlar mecbur kalsalar bile özel hastanenin kapısından bile giremeyecekler!!
6- )akp : aile hekiminiz sizi doğumdan ölüme kadar izleyecek;
ttb : aile hekimlerinin iş güvencesi yok. sözleşmesi heran için feshedilebilir, sizde kendinize yeni bir aile hekimi aramak zorunda kalabilirsiniz! **
7- )akp : doktorlar 17 bin lira maaş alıyor;
ttb : kamuda çalışıp o kadar maaş alan tek doktor olsa olsa sağlık bakanıdır !
8- )akp : sağlıkta yolsuzluklara son verdik;
ttb : sağlıkla yolsuzluklar bitmek bir yana kat be kat arttı.emniyet genel müdürlüğü kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele daire başkanlığının 2010 rapornda yeralan bilgilere göre; sağlık sektörü yolsuzlukta birinciliği kimselere kaptırmadı. geçen yılki 155 yolsuzluk operasyonundan 54 ü sağlıknalanında gerçekleştirildi.
gerçekten varolmayan bir kavram üzerinde dikiş tutturamadığını düşünüp hayıflanmaktır belki bu dikiş tutturamıyorum mevzusu.. ya da varlığını inkar edip asla başaramadığımız bişeyi reddetmek.savunma mekanizması grince devreye rahatlıyoruz değil mi? değil.. bu konuda değil. sadece dışarıya güçlü gözüküyoruz ama içeriden hep bir eksiklik hissediyoruz.. yaşıtlarına bakarsın, kendinle kıyaslarsın ister istemez.. ''neden hiçbir ilişkide dikiş tutturamıyorum'' dersin.. ''benim ne eksiğim var ki'' sorusu en klişe sorudur zaten. aşka en çok ihtiyacın olduğu zamanlar da asla yanında olmaz. bir kendine döner bakarsın sonra yine, '' sorun kesin bende'' diye. yaşıtların ya evlenmiştir ya güzel giden ilişkileri vardır. lakin,senin sokağından geçmez böyle şeyler. yani, geçer geçmesine ama ya sen sürdüremessin, binbir türlü kusur bulursun, ya da istenmezsin ilişkinin bir yerinden sonra. ya tertedilirsin ya terkedersin.. 3 ay ı geçemez ilişkilerin. en doğrusu olsun istersin yine olmaz, bir yerlerde tıkanır gider herşey.. ilk kalp acısından bir savunma mekanizması geliştirdiğinden olsa gerek üzüldüğünü de belli edemessin sevgini de. gitme demek istersin lakin, asla diyemessin. bir başka ilişki de sevilirsin ama bu sefer giden sen olursun.. nedendir bu gitmeler iki tarafta da.. ya da bunu bulanların meziyeti nedir?.. hala inanmıyorum dediğim ''aşk sorunsalı'' konusunda satırlarca şey yazabiliyorum mesela. bu da kendi içinde ayrı bir çıkmaz zaten. belki egolardır bunlara sebep belki de sadece şans. tek bildiğim... neyse hiçbirşey bilmediğim yine sanırım.
öncelikle belirtmeliyim ki, başlıkta ''ali demir' e açılacak soruşturmanın seçim sonrasına ertelenmesi'' diyecektim, lakin bildiğiniz üzere karakter kısıtına takıldım. evet açıklamamı yaptıktan sonra;
yök Başkanı yusuf ziya özcan, ali demir hakkında soruşturma izni istenmesine ilişkin dosyanın yök Genel Kurulu toplantısında görüşülmesinin, 12 Haziran seçimleri sonrasına kalabileceğini söylemiş.
ve bir allahın kulu da çıkıp itiraz edememiş. biz dahil.. bunun gibi büyük, hatta çok büyük bir skandalın unutturulmaması, her daim gündeme getirilmesi gerekirken, kasıtlı olarak başka suni gündemler yaratılıp, bu olay normalleştirilmeye çalışılıyor. ne demek seçim sonrasına kalabilir ya? zaten soruşturmanın ne kadar süreceği belli değil.. sen bir başla bakalım.. neden basında, medyada bir kişi çıkıp ''hoop noluyoruz neden seçimden sonrasına kalıyor soruşturma bir an önce başlamalı'' demiyor? çünkü herşeyi kanıksıyoruz artık. en acısı da bu. büyük skandal denilecek olayları bile normalmiş gibi karşılıyoruz artık.. böyle başlıyor işte yıkım ve geriye gidiş... ilk önce bu gibi olaylarla halkın nabzı ölçülüyor, baktılar ses çıkmadı, derecesini arttırıyorlar olayın, nereye kadar sesleri çıkmayacak acaba? diye.. ve yine ses yok... sonra bir bakmışız... (bkz: 1979 iran devrimi)
yok yok hiçbir şekilde popülist yaklaşmaya çalışmıyorum. ütopikte düşünmüyorum. gerçekten halkın tepkisi ve gidişatı bakımından bu iran devrimi ile çok benzeşiyoruz. hepiniz zaten biliyorsunuz lakin, bir daha süreç olarak bu devrimi incelerseniz, halkın psikolojisi ve tepkilerini, o zaman ne kadar bu süreçte benzeştiğimizi görürsünüz...
yazık... ses yok - hayat yok __________________________________________
tam anlamıyla fiyasko bir sınav ve fiyasko puanlardır. konuştuğum insanların geneli bu görüşte.
zaten geç açıklandı, bir de üstüne bu puan depresyona girme nedeni. sözel bölüm sayılsaldan daha zor gelmişti. sonuçta da sözel bölümden zıçmışım afedersiniz. paylaşmak istedim sözlük.ağlamaklıyım.
içlerinde yaşatmaları gereken, tamamen vicdanı ve kişisel bir olgu olan dini, siyasete ve ülke yönetimine karıştırmakta sakınca görmeyen, din propogandası yaparak ülkem insanının en hassas noktasından yakalayarak siyaset yapmaya çalışan bir partinin taraftarlarıdır aynı zamanda. birazcık dogmatizmden ayrılıp düşünebilseler onlar da anlayacaklar nasıl haince kandırıldıklarını. ama bir ülke nasıl yönetilmeyi hakediyorsa o şekilde yönetiliyor. bunu çoğunluk olan bu güruh istiyor. biz geri kalanlar ise, görüşlerini klavye bağlantısıyla ekrandan öteye taşıyamıyor.bizim de ayıbımız bu sanırım.. bakalım nereye kadar sürer gider böyle suskun suskun...