ben. aynı zamanda bir internet sitesi. türkçe'de internet üzerinde hem anlaşılır hem de rahat erişilebilir sosyal bilimler alanında güvenilir bilgi sunmayı hedefleyen bir internet sitesi. özellikle psikoloji alanında milletimizin psikologlar yerine şarlatanlara inanmaya olan eğilimine şiddetle ve hiddetle karşı çıkar.
ruslar tarafından yapılmış harkülade sosyal medya takipçi kazanma botu!
(bkz: youtube) (bkz: instagram) (bkz: facebook) (bkz: twitter) (bkz: vk) ve daha bir sürü websitesine hiç bir efort harcamadan takipçi kazandırabiliyorsunuz.
2- sitede bulunan "add a tast" butonundan istediğimiz servisin linkini ekliyoruz. (facebook,ınstagram,twitter,vk,youtube vs.) hesaplarımızdan istediğimiz herhangi birisi olabilir.
not: her site için şu an maksimum 4 link ekleyebiliyoruz. belki ilerde değiştirler.
3- botu indiriyoruz ve fake hesap açarak onun puan kasmasını sağlıyoruz. sınırsız hesap ekleyebiliyoruz. orjinal hesaplarınızı eklemeyin. programı yapan bir rus güvenemiyorum. size de zarar gelsin istemem.
4- bot arkada çalışıyor ve gidir normal işimize devam ediyoruz
stumble upon'da takılırken denk gelmiş bir çeşit karikatür sitesi. prostress 2.0 olarak da bilinir. sahibinin söylemine göre "prostress, kültürlü zevkler ve ilkel dürtülerle birleşmiş, aynı anda martini ve pala tutabilecek şekilde bir adam yaratır."
naçizane çevirim budur, orijinali için: "Prostress creates a man of cultivated tastes and primitive impulses that one senses is equally comfortable holding a Martini or a machete."
bilgisayar başında otururken daha da kötü bir hâl alan olay. zaten göz bilgisayar ekranına bakmaktan dolayı karanlıktaki hiçbir şeyi göremeyecek duruma gelir ve tam o esnada baba gelip "sabah 5'te boks maçı var, izleyeceksen gel" der. korkutur, afallatır.
mesaj içeriklerinde henüz türkçe karakterlere izin vermeyen, hatta mesaj dili rusça, çevireyim mi? diye soran mail sistemi. bu sorunu da aşarlarsa yıllardır kullandığım gmail hesabımı kapattırabilir. yine de şimdiden parselledim.
arap keman virtüözü. reha erdem'in korkuyorum anne adlı filminde şarkılarını soundtrack olarak kullandığı adam. salasel dahab adlı albümünü arayıp tarayıp bulamadığım güzide insan.
thanatos adlı alman progresif rock grubunun 1982 yılında yayınladıkları albümün adıdır.
playlist:
A1 Großstadtgetriebe 5:11
A2 Run Against the Devil 4:27
A3 Morgenrot 7:02
A4 Pretty strange Little Woman 3:08
B1 Nehmen ohne Geben 7:41
B2 Night of Nightmare 5:40
B3 Leere-gefuhl 6:05
başlığın aslı "amerikalının amerikan olduğu kadar türkiyelinin türk olamaması". olacaktı.
tarihsel ve kültürel bağı güçlü olan bir toplumun son dönemlerde rahatça anlaşıldığı üzere türk olmasından utanması durumuna dönüşmesi.
aynı şekilde, bir alevi olduğumuz kadar türk, ya da bir fenerbahçeli olduğumuz kadar da türk olamıyoruz. nedenleri nelerdir diye düşünceye iten durumdur aynı zamanda.
edit: ayrıca söz konusu durum az önce babamın izlediği yaban tvde* gördüğüm bir programda amerikanların her yere amerika bayrağı dikmesini görmemle aklıma geldi. ancak bu ülkede bile türk bayrağı görmeye tahammülü olmayan insanlar var.
yeni gelmiş dokuzuncu nesil yazardır. ben getirdim. ege üniversite'sinde kardeş bölümümüz olan ingiliz dili ve edebiyatında okumaktadır kendisi. sevin, koruyun, kollayın efendim.
http://www.shmoop.com adresinden ulaşılabilecek, sparknotes ayarında; ancak daha gevşek bir çalışma rehberi sitesidir. güzel geyik yaparlar. öğrencinin dilinden anlarlar.
tanım: uludağ sözlük'ün, özgürlükçü ve rahat bir ortam sunduğunu iddia eden incisözlük'ten daha özgürlükçü olması gerçeğidir.
incisözlük'te siyaset konuşmanın yasak olduğu söylenir; ancak gerçeklerin söylendiği, siyasetle ilgisi olmayan yazılar bile ırkçılıktan silinebilir ve yazarlığınız çaylak yapılabilir. oysaki uludağ sözlük'te böyle bir durum söz konusu değildir. burada, incisözlük'te olmayan bir ifade özgürlüğü vardır.
incisözlük anarşist bir oluşum olarak başladığı söylenmiş; ancak oligarşik bir yapıya bürünmüştür. kuralsız bir sistem oluşturulmaya çalışılmıştır; ancak bu sistem yerine oturduğunda belirli kurallara bürünmüş ve şu anda moderasyonun keyfi uygulamalarının ortaya çıktığı bir sözlük hâline gelmiştir. öte yandan uludağ sözlük'e yeni üye olmuş olmama rağmen burada hiçbir yerde bulamadığım ifade özgürlüğünü gördüğüm de bir gerçektir.
ifade özgürlüğü denen şeyin sınırı da "shouting fire in a crowded theater" sözüyle kısıtlanan bir olgudur. bu ne demektir efendim, yani toplum içinde kaos oluşturmayacak, insanları panikletmeyecek kadar özgürdür kişiler söylemlerinde. bu da uludağ sözlük'te yeterince mevcuttur.