yarından itibaren ben. vakit geldi, yavaştan toparlanıyorum. 6 ay kadar bir kafa tatili yapmaya gidiyorum. etrafınızda hiçbir şeyden anlamayan, sivilde çok şen şakrak konuşkan, içeride tam tersi sessiz birisi görürseniz bilin ki o benim. esen kalın.
anladığım kadarıyla içkili mekan, restorant, eğlence yerleri ve otellere can suyu verme amacı güdüyor. her yerde yasak ancak içkili mekan ruhsatı olan yerlerde ve evde içmek yasak değil. dışarıda içen adam zaten evinde içmek istemediği, bunaldığı için sokakta, plajda orada burada içiyor. şimdi valilik diyor ki bu yasak, sen ancak içki ruhsatı olan mekanlarda dışarıda içki tüketebilirsin. aksi takdirde cezasını ödersin. ceza ödeyeceğine mekana otur, parasıyla iç.
gibi bir senaryo var aklımda bilmiyorum çok mu paranoyağım. turistin gelmemesi, eğlence mekanları, barlar, restorantların sinek avlaması ve bir nebze antalya ekonomisine by pass müdahalesi gibi bir şey olmuş gibi.
bilmiyorum, belki gerçekten çok saçma bir düşüncedir, paranoyaklaştım.
allah aşkına artık geri getirin. ekşi ile sidik yarıştıracak ya ismail, kafasına göre bu yeni tasarıma geçirdi burayı. eski tasarım çok güzeldi, artık geri gelmeli. ben portakallı fonu kullanıyordumm lan onda. adiler.
tanıştığım zamanlardan kalma hesabımı silmeselerdi, 8 yıl önce başlamıştım uludağ sözlüğe. şimdi düşünüyorum da epey bir zaman olmuş. lise öğrencisiydim ilk zamanlar, herkesten gizlerdim. aman dalga geçmesinler diye. vay arkadaş. eski reyizler vardı burada insanın okudukça okuyası gelirdi. galiba en son gidenleri 4-5 sene önce gittiler. geldiğim zaman iyiydi burası, şimdi olmuş bok gibi.
en son ne zaman bir şeyler zırvalamışım bir baktım 3 ay önce, ondan önceki 4 ay, ondan önceki 5 ay. bir ramazan vakti üye olmuştum onu iyi hatırlıyorum. gene geliyor bir ramazan daha.
içim bir buruldu be sözlük. arka fonda duman dinliyorum düşün. onu da oldu dinlemeyeli bir 6-7 sene. kendimi evini karısını terk edip gününü gün edip, elden ayaktan düşmeye başlayınca geri gelen hayırsız koca gibi hissediyorum.
sabahın köründe saçmalama huyumda yoktu benim. gerçi eskiden sabaha kadar da uyanık kalmazdım. alkolmetre taksalar bir yerime 0 çıkar. kafam da yerinde. ne yapıyorum, neden yapıyorum bilmiyorum.
hepinizi öptüm, dikkat edin kendinize, havalar bir hoş, hasta olmayın.
dün meydana gelen patlama sonrası şehit düşen çevik kuvvet polislerini saygılamış bir türk futbolcu.
gaziantepspor karşılaşmasında attığı gol sonrası kale arkası tribünündeki türk bayrağına asker selamı vermiş ve sonrasında saha kenarında bulunan çevik kuvvet polislerine sarılmıştır. çok duygulandıran bir davranış, var olsun.
kurtlar vadisi pusu dizisi için yapmış olduğu bir eser olan plastik toplar beni her dinlediğimde korku ve endişeye esir etmiştir.
beni bu kadar etkileyebilen ve ürkütebilen bir başka müzik eseri daha yoktur. bilakis dinlerken içimi derin bir korku kaplıyor.
ahmet pınar vasıtasıyla facebook üzerinden filmin belli zaman aralıklarıyla paylaşılan fragmanlarını izlediğimde keşke bu kadar görüntü vermeselerdi, her şeyi gördüm havasındaydım. ama filmi izlediğimde gerçeğin bu olmadığını fark ettim. bu arada ahmet pınar filmde astsubay başçavuş eşref çullu rolünü üstleniyor aynı zamanda çekim aşamasında ekibin eğitmenliğini de yapıyor. okuyorsa selam olsun, çok güzel bir iş çıkartmış.
filmde türkçülüğün ön plana çıkartılması, özellikle hüseyin nihal atsız beğ'in hatırlanması çok hoşuma gitti. yolların sonu kitabından kahramanların ölümü şiirinin her 2 dizesinin bir sahnede okunması ve okuyanında; türkçü, milliyetçi cüneyt arkın'ın oğlu murat arkın'ın olması filme ayrı bir güzellik katmış. kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için! kısmında gözlerimizi doldurmuştur.
kullanılan mühimmat manevra fişekleri tahminimce. olaya ayrı bir gerçeklik katmış. mpt 76 tüfeğinin kullanılması yani yerli üretim bir saldırı tüfeğinin tercih edilmesi oldukça yerinde olmuş. diğer tüm filmlerde olduğu gibi her sıpeyşıl forsısların * kullandığı m4'ler burada yok. kullanılan nişangahlar oldukça iyi, orjinal parçalar olması muhtemel, ince detayı düşünmüşler gibi.
patlama sahneleri oldukça iyiydi. top atışları, tuzaklama, mayın fikirleri ve görsellikleri harika olmuş. o youtube'da izlediğimiz gerçek görüntülerden ayırt edilmiyor, belkide gerçekten boş alana top atışları yapılmıştır bilemiyorum *
o kafalardaki tek adamın hayalet gibi oradan oraya girmesi, herkesin boğazını kesip çıkması vs. hayal ürünü olaylar yok, takımın önemi ortaya çıkarılmış. tıpkı gerçekte olduğu gibi. amerikalıların contact!!! move up! terimleri temas, görüntü! şekline çevrilmiş iyi olmuş.
filmde genel olarak zaman oldukça karışık. çatışmanın ortasındayken bir anda 6 yıl önceye gidebiliyor, bir anda bulunduğun ana dönebiliyorsun. bu ilk filmde de vardı, bu filmde de var. yönetmenin tarzı olduğunu düşünüyorum.
ve geldik arıza bekir'e. bekir her zaman ki bekir. küfürbaz ve düz mantık. ama türk, biz de türk! *
figen'in evine emniyetin kapıyı zorla açarak girmesi pek bir hoşuma gitti. nasıl da bağırıyor ama haydut gibi giremezsiniz bu eve diye. götürürler merkeze, ****** herkese.
anlayacağımız dilde, uluslararası pratik atış konfederasyonu.
uzun mesafelerden yüksek nişan alma süreleri ile yapılan atışların tam tersi.
kısa mesafede çok kısa sürede atışların gerçekleştirildiği bir atış sporu. kronometrenin sesi ile verilen komutla beraber, önceden belirlenmiş yerlerdeki karton hedeflere 3-15 metre arası değişkenlik gösteren mesafelerden tabanca, yivli tüfek ve yivsiz taktik atış tüfekleri atılarak icra edilir. süre atıcının son atışında sese duyarlı kronometreler aracılığıyla durmuş olur. karton hedeflerin bazılarına bir, bazılarına birden fazla atış yapılır. double alpha bu birden fazla yapılan atışlarda en güzel sonuçtur. sporcular müsabaka esnasında özel donanımlar kullanırlar. bunlar tabanca üzerinde kompansatör, elektronik nişangah, şarjör yuvası yanakları, kaymaz kundak gibi nesnelerdir. gövdesi üzerinde ise atışa uygun, aparatlarını(şarjörler) muhafaza edebileceği kemer ve tabanca kılıfıdır. baş bölgesinde ise yüksek desibelin verebileceği zararı engellemek amacıyla kulaklık, barut yakması ve kovan fırlaması ihtimaline karşı koruyucu atış gözlüğü ve ışığa karşı hassasiyeti gidermek amacıyla şapkadır. elbiseleri hareket kabiliyetini kısıtlamayacak şekilde rahat ve esnek olur.
kullanılan tabancalarda marka model kısıtlaması olmaz. farklı markaların aynı çaptaki tabancaları model gözetmeksizin müsabakada kullanılabilir. dünyaca ünlü ipsc yarışmacılarının tercihi genellikle 0,45 inch(45 kalibre) çaptaki tabancalardan yana olur. 45 kalibre merminin kapsül alanı ve hacminin fazla olması, aynı zamanda namlu iç yüzeyinin(9 mm ve türevlerine göre) daha fazla olması ve namlu çıkış kısmının geniş alanlı olmasından dolayı patlama kuvveti, nüfuz edecek daha çok alanla karşılaştığı için basınç hissedilir derecede az olmaktadır. bu da silahın elde şahlanmasına mani olarak, daha kolay zapdetme imkanı sağlamaktadır. bu da mükerrer(art arda) yapılan atışlarda daha hassas sonuçlar vermektedir. ipsc yarışmacıları bu kalibredeki tabancaların arasından bir efsaneyi tercih ederler, 1911.
bu işin üstadı, bilir kişisi, defalarca dünya şampiyonu olmuşu;
sözlükte, alt tarafı ne idüğü belirsiz bir etnik unsur ermeni ile koskoca türk'ü bir tutanları gördü bu gözler. söylenildiği gibi dna ve genetik yapılarımız ??? aynı olsaydı bu doğrudan karaktere ve kişiliğe de etki ederdi. ermeni etniğide cesur, gözü kara ve mert olurdu. lakin türk ulusunun sahip olduğu bu meziyetlerin bir dirhemi dahi ermenilerde bulunmamaktadır. korkaklık, arkadan iş çevirme, yalan gibi vasıfların toplandığı bir etnik unsura neden alerji olmamalı bir ulus. bu tip malum ırk topluluklarına kin ve düşmanlık beslemek elbette ki türk ulusunun temel vazifesidir.
emekçi kadınlar gününü kutlama ayağına, k*rtçe slogan atıp terör örgütünü öven söylemlerde bulunulursa, tepki vermek gayet normal bir eylem olur. her fırsatta k*rt ırkçılığı yapmaya çalışan, pekekeli* eniklerin eylemi. kıymetli türk kadınlarının eylemine leke sürmüştür.
bunların çalışmalarını paylaştığı nedir kanalında bir video vardı. burcu isimli arkadaş bir şeyler anlatıyor komikli konuşuyor ama altta daha komik bir yorum var. "biz ekranda kocaman iki meme görmek istiyoruz, billur geri dön" tarzında. aklıma geldi paylaşayım dedim. o billur da isimden kaybediyor aga, billur, taş taş, doşşak der gibi. şaka bir yana laz mışta ben bunu bulsam kaçırmazdım. billuru yani, adamın ömrünü uzatır o.
turancı hareket platformu tarafından çıkartılan 15 günde bir yayınlanacak gazete. imtiyaz sahibi yanlış bilmiyorsam aygan yayıncılık. yani hasan hüseyin kocabey*. gazetenin isminin neden ihtar olduğunu ise hasan şu şekilde açıklıyor; "Gazete" bizim silahımız olacak bu yüzden ismi vurgulu olsun istedik.
inşallah devamlılığı olur. türkçü çizgide yazılar çıkacağından, kaliteli olacağından şüphem yok. hayırlı olsun tüm türkçü turancı camiaya.
tez elden sonuca varmak için yapılacak hamleler bellidir. it ile değil sahibi ile konuşacaksın. konuşma kısmında bağırmak veya bağırtmak da serbest.
bu örgüte siyasi kanattan destek veren, onları tüm kamuya zararsız göstermeye çalışan, ve finansal desteği üzerlerinden sağlayan, yetmezmiş gibi devletin onlara tahsis ettiği makam araçlarında, dokunulmazlıklarını kullanarak örgüte silah taşıyan sözde barış elçisi özde bölücüler var. bu sözde barış elçisi özde bölücülerin birinci dereceden birçok akrabası var. hatta bu birinci dereceden akrabaların bazıları müzik kursuna gidiyor, bazıları üniversitede lisans eğitimi alıyor. hatta bu müzik kursu ankarada. bir piyano kursu. hatta bu üniversite ankarada. mektebi mülkiye.
şimdi ülkesinde ve tüm dünyada barış isteyen oldukça demokratik ve insan haklarına saygılı türkiye cumhuriyeti vatandaşları örgüte destek veren ve önder kadrosundaki kişilerin çocuklarını onların tabiriyle falan cadde falan sokaktan alsa ve 1 gece sonra bu şekilde bir video çekse ne mi olur? izlediğimiz videodaki arkadaşlar aynı gece evlerine özel araçla bırakılır.
ek not: bu yazıdaki tüm ifadeler tarafıma aittir. sözlük yönetimini ilgilendirmez.
yurtiçi kargo mağduru birisi olarak beni bir nebze rahatlatmıştır. ilk defa bir kargocu benim kapımı çalıp, kapıyıda açmayınca telefonla aramıştır. yurtiçi kargoda nasıl, kargonu caddeden geçerken düğün dernek filmindeki gibi pencerene atmaya çalışıyorlar, girerse iyi, girmezse müşteriyi bulamadık. *
ateşli silahlar ve de bıçaklar konusunda yerli bir duayen. silahları sadece bir atıcı olarak değil, bir mühendis yönüyle de tarif eden(yer yer atalet momenti ve eksantrisite indisleriyle bile açıklama yapar) yüksek bilgiye sahip ağabeyimiz. gerek beyefendiliği, üslubu, türkçemizi çok güzel kullanmasıyla, gerek tecrübesiyle, bizim gibi genç atıcıları mest eder olmuştur. yaşını öğrendiğinde de insan bir maşallah diyor*. sayesinde bütün maddiyatımı silahlara yatırmaya başladım ayrıca. hickok45 ile kıyaslanacak olursa, türkiye'de ki imkanlarla gayet de başarılı görüyorum osman beği. yerli hickok amcamız. browning hp ve hk usp ile elde ettiği grupmanlar aklımdan çıkmamıştır bu arada. *
bir ahmet şafak parçası. bu saatte sigara ile gayet iyi gider.
Anladım bu aşkı öldüreceksin
Anladım elleri güldüreceksin
Katlime ferman yazıp geceyi
Aklınca gündüze döndüreceksin
Anladım bu işin lamı cimi yok
Kurdugun darağacının silicimi yok
Ne yazık ben ölmem ölemem aşkım
Aşkı yaşayana ne yapar ölüm
Bu aşkı öldüremezsin
Elleri güldürmezsin
Aşka kurşun işlemez gülüm
Sensiz hayat zaten bir ölüm
Sen sen ol kendin ol gülüm
Ben ölmem senle yaşarım
Yine sevdana koşarım elimden gelsede ölüm
Bu aşkı öldüremzsin
Elleri güldüremezsin
Ben ki aşkımla katran karası geceleri güneşele buluşturmuşum
Demir dağları eritmişim gökcek sevdalara yoldaş olmuşum
Yetim kalmışım kısacası avı biçmişim pusulardan geçmişim
Bin kere ölmüşüm ama bir kere öldürmemişim aşkımı
Aşka kurşun işlemez gülüm sensiz hayat zaten ölüm
Gözlerin bir vakit beni yakardı
Yüreğin yüreğime akardı
Şaçların memleketim gibi kokardı
Nasıl edip beni öldüreceksin?
Bir köşe başında bu genç yaşımda
Bir ölüm yoldaşım gibi peşimde
Seni düşündüğüm an çıkıp karşıma
Ecel olup nasıl tetik düşüreceksin?
Bu aşkı öldüremezsin
Elleri güldüremezsin
Aşka kurşun işlemez gülüm
Sensiz hayat zaten ölüm
Sen sen ol kendin ol gülüm
Ben ölmem senle yaşarım
Yine sevdana koşarım
Elimden gelse de ölüm