proton pompasi inhibitoru
532 (ordinaryus)
beşinci nesil silik 2 takipçi 7.20 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    sözlük yazarlarının şu an üzerindekiler

    6.
  1. dolmuşta dinlenilen şarkıyı belirtme ihtiyacı

    1.
  2. dolmuş dediysek sadece dolmuş sanmayın ey insanlar, ey kız tavlamak için ne yapacağını bilmeyen eşsiz bünyeler, otobüs olur, vapur olur...

    hadisenin gerçekleşmesi için toplu taşıma, walkman/mp3 ve kulaklık olması kafi.

    harbiden de yolculuk yapmak, özellikle yalnızken çok sıkıcı bir aktivitedir. üstüne üstlük hep gidilen yollar iyice monotonlaştırır. uzun mesafeler ise iyice çekilmez kılar yolculuğu fakat işte bu mucizevi, müziği kulağımıza ileten cihazlarla sıkıntı yarı yarıya azalır, kalıbımı basarım buna, fakaat dolmuşta müzik dinlemek yalnızca dolmuşta müzik dinlemek değildir. müzik zevkinin ispatıdır, tarzınızın kanıtıdır.

    - e kız güzelmiş, yanıma da oturdu, dinlersem yüksek sesle, kulağına gider müziğim. bakıyım tarzına, converse, bol bi kot, rocker tarzı, çanta dandik, rocker ama piyasa bilir, buna uygun ne dinlesek.

    koçum sen manyak mısın, ruhun h1n1 olmuş, hala nelerle uğraşıyorsun.
    nolucak ki ? kız "oha ne güzel şarkı dinliyor, yanaşıyım" mı diycek?
    nah.

    - dış sesi de defettim, evet nerde kalmıştık, ne açalım diyorduk. "creep" olur mu ? olmaz, sesini de açıcam, kulaklıklar da dandik zaten, üzerinde l ya da r bile yazmıyor. parlak. ses çatlar, tınıları ayrıştıramayabilir. daha anlaşılır olsun, hadi hadi -var mı biletini uzatamayan, para üstü almayan-, ne olabilir öyle ya, micheal jackson olsa, hem yeni öldü, vefakar olduğumu düşünebilir, üf olmaz ne o yüksek belli beyaz gölge gençliği havaları, türkçe mi olsa, "teoman", çok demode, şebnem ferah? yok, o da olmaz, duman? ı-ıh, hah buldum umut kaya olsun, senin gibi olsun'u çalsak ? yok, bilmeyebilir, tamam mor yazma'yı dinliyoruz, volume 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25.

    5 dk sonra, takriben kulakların patlamasıyla eş zamanlı.

    - aha, o da çıkartıyor mp3 ünü, var mısın aynısını açsın, tanışıklık olsun, üf be süper, kısıyım ben 25 24 23 22 21 20 19 18 17 16 15 14 13 12 11 10 9 8.

    ne o çalan ya, fake plastic trees mi, yok, ne o ki, oha tarkan mı ?

    şıkıdım.

    şıkırsın tabi salak.
    3 ...
  3. msn de avatara bebeklik resmi koymak

    7.
  4. türk gençliğinin birrr numaralı sosyalleşme aracı olan msn de, avatar diye nitelendirdiğimiz kısma bebeklik resmi koyma hadisesidir.

    türk genci atiktir, çeviktir, zekidir. msn e en kral resmini koyar, eğer kızsa en afili, makyajlıysa en güzel, değilse en doğal ama hoş olanını, eğer erkekse, ki biz kızlar kadar estetik olmadığımız için ya bir göz parçası (gözümüz renkli ya da eşşek gözü kadar güzelse) ya da, ya da başka bir şey koymayız, dedik ya onlar kadar estetik değiliz biz, neyse.

    velhasılkelam erkeklerin msn avatarları hayati önem taşır. siz, avatarında spider-man olan bir erkekler konuşur musunuz ? ben konuşmam. ha bu adam gizliden mesaj vermeye çalışıyordur, "ben her gece ağ atarım" mentalitesindedir, o zaman saygı duyarım ama yine de konuşmam. ya da ninja kardeşlerden leonardo resmi varsa? hiç şahin marka arabasını msn avatarı yapan bir erkek gördünüz mü, varsa da gaydir zaten.

    ulan gelemedik konuya. çocuklar şirindir, eminim kibariye'nin annesi makbule tokmak'ın ya da recep çetin'in çocukluğu bile şirindi. en azından ilk 1 haftalık halleri. tamam 4 gün olsun, sonuçta şirin olan bir halleri herkesin, hepimizin var.

    kızların tatlı çocuk sevme merakı, erkeklerin av merakıyla birleşince ister istemez erkek msn leri de şirin bebeklik resimleriyle dolup taşıyor. özellikle bekar erkeklerde bolca var bu hadise.

    - ay ne şirin, bu kim? (iç ses olamayacak kadar masum)
    - benim küçüklüğüm o, ne şirinmişim değil mi hale (elleri oğuşturma hareketi)
    - gerçekten mi (ulan tatlı çocukmuş küçükken)
    - evet, baksana ayaklarıma yumuk yumuk (bildiği tek kelime bebeklikle ilgili bu muhtemelen)
    - ayy evet ne şirinmişsin.

    işte konuyu örnekledik üstüne de.

    baktım şimdi de, ne güzelmişim ya gözler yeşil yeşil, sapsarışın, ayy.
    3 ...
  5. alternatif vodafone reklam replikleri

    293.
  6. - liverpool besiktas maci nin gollerini kimler atmıştı ?
    - kapa. avea dan arıyorum.
    3 ...
  7. yıllara göre kahvaltı alışkanlıkları

    21.
  8. ben 27 yaşındayım, sizi bilmem. güzel bir ailem vardı eskiden. eskiden dediysem 90 larda falan, o kadar da eski değil. kahvaltıyla arası iyi bir çocuk olmadım hiç. yeni uyandığımda asla sofraya oturamazdım. hala da öyle.

    o yıllarda hafta içi okula gitmeden önce elime tutuşturulan bir börek ve bir dikişte bitirdiğim meyve suyundan ibaretti kahvaltı benim için. ben meyve suyunu hiç göremedim bardağın içinde, gözlerim şişti yeni uyandığım için çünkü. büyüdüm, sabahları yatakta geçirilen 5 dakikanın, sofrada yenecek bir dilim ekmekten daha önemli olduğu kararına vardım ve kahvaltı yapmamaya devam ediyorum. herneyse.

    benim ailem de öyle olduğu için mi yoksa gerçekten mi öyleydi bilmiyorum ama haftasonları kahvaltısı bir aile için çok özeldi. en azından bizim ailemiz için öyle. özellikle pazar günleri resmen kahvaltı günüydü. çünkü kahvaltıyı babam hazırlardı.

    pazar günleri sabah 8 civarında kapının çarpma sesiyle uyanırdım. bu, babamın bakkala gittiği anlamına gelirdi. sonra tekrar dalardım (gerçi bilgisayarım olduktan sonra hep o kapı sesiyle uyanıp hemen bilgisayarın başına geçtim). sonraki ses yine kapı sesi olurdu ama bu kez kapının açılma sesine torbaların hışırtı sesleri karışırdı. babam, elinde kocaman beyaz poşetler, kolunun altında da biri mutlaka spor gazetesi olan 3-4 gazeteyle kapıdan girerdi. muhtemelen annem de o hışırtı sesine uyanır ve kalkardı. sonra bir ses daha duyardım.

    - oğlum hadi kahvaltı hazır.

    kalkmakla kalkmamak arasında gider gelirdim ama en son kendimi o şiş gözlerle yine kahvaltı sofrasında bulurdum. bizimkiler oturmuş, çaylarını koymuşlar bana günaydın derlerdi. ben de gözlerimi oğuşturarak gider otururdum ama;

    - yürü yüzünü yıkamaya.
    - öff

    yüzümü yıkardım, gerçekten de açılırdım. sofra, benim o her sabah yaptığım börek ve görünmeyen meyve suyundan çok daha zengin olurdu. iki çeşit peynir, salam olurdu, sonra domatesli sosis. tabakların uyumsuzluğundan anlardım kahvaltıyı babamın hazırladığını. babam sofrayla pek ilgilenmez, o kurduğu güzel sofrayı sunmanın mağrur halleri yansırdı. gazetesini okur, çayını içerdi. ben de bi gazete alıp hemen spor sayfasını açardım. o günkü maçlara bakar, kim kimi yenerse ligde kaçıncı olur hemen hesaplardım.

    sonra zaman geçti.

    ne aile kaldı, ne de o unutulmaz pazar kahvaltıları.

    zaman çabuk geçiyor be.
    8 ...
  9. uludag sozluk teki cifte standart

    7.
  10. özel isimlere getirilen eklerin ayrılması gerektiğini bilmeyenlerin yazar olmasıdır.
    2 ...
  11. sevgilinin kaba etini yastik niyetine kullanmak

    3.
  12. 6 kasım 2008 benfica galatasaray maçı

    157.
  13. 6 kasım tarihinin psikolojik etkileriyle beraber fenerbahçe'nin arsenal deplasmanında aldığı puanla şen, şakrak ve avrupanın yeni prensi reloaded kıvamında gezdiği bir günde, bu kara bulutları bir nebze olarak dağıtmak amacıyla boynu bükük ayçiçeği gibi kalınmaması için mutlak surette puan çıkartılması gereken müsabakaydı.

    benficalıların moulin rouge'e taş çıkaracak organizasyonları, maçtan 4 gün önce başlamış, sokaklar kırmızı-beyaz bayraklarla donatılmış, daha sonra bu bayrakların lisbon muhtarlık seçimi için olduğu anlaşılmıştı. maç günü gelip çatmış, köfteciler stad etrafındaki yerlerini almış, karaborsacılar kuyruklara girmiş, "gel abi, gel abi, ben abinin yerine tutuyordum" sesleri, çekirdekçilerin "gel abi bozuk paraları alıyorlar içerde" diyip külahlara çay bardaklarından düşen çekirdek seslerine karışıyordu. büyük bir çoğunluk da köpük alıp kaseyi güvene alıyordu.

    merdivenlerden ışığın stadı olan estadio da luz'a çıkan seyirciler yine, "abi, ışığa doğru gidiyoruz yan basmayalım" esprisini yapıyordu. uçan bir kartal gördüklerinde hayvanat bahçesine geldiklerini sanıyor, bu sanan seyircilerin türk olduğu ve portekiz adetlerini bilmediği hemen ortaya çıkıyordu. portekiz'de maç başlamadan, önce kartal uçurulur daha sonra istiklal marşı okunur ve top-kale seçimi yapılırdı. fakat bu kez gariplik vardı, iyice gaza gelen dişi kartal, sahibinin aleti kopartıyor ve tribünlere doğru uçmaya başlıyordu (before). bu hareket tribünlerde büyük bir coşkuyla karşılanıyor, dul bayanlar kuşa el edip "geh" diyorlardı. dışarıda köfte-ekmek yaptıramayan insanlar da buldukları ekmeklerin arasını açmış, kuşu bekliyorlardı. maç sonrasında, artık eşcinsel olan kuş bakıcısı ve ilişkide "aktif" rolü üstlenecek kartal arasındaki ilişki, kartalın kur yapmasıyla start alacaktı (after).

    http://img221.imageshack....y.php?image=kartalfw6.jpg

    derken maç başlıyor, bir portekiz geleneği olarak sporting lisbon kulübünün sponsoru yılmazlar, galatasaray'a başarılar diliyordu. trt'nin yayınladığı son maç olan arsenal-galatasaray maçından sonra trt yeniden bir maç yayınlıyordu. bunu bilen morgan de sanctis, taffarel'i anmak gerek düşüncesiyle ters ayağında yakalanıyor ve ancak topu üstten dışarı atmak suretiyle salıveriliyordu. dizilişi, serveti'in "arda, biz burdayız, sen, lincoln, baros, ümit takılın" şeklinde olan galatasaray, iddaa'da üst oynayan yaklaşık 772 bin insanın içine korku düşürecek şekilde ilk yarıyı golsüz bitiriyordu. tahminler doğru çıkıyor, bir portekiz geleneği olarak 15 dk sonra ikinci yarı başlıyordu. milan baros yine bir karşı karşıya pozisyon harcıyor, birkaç dakika sonra kornerden gelen topta emre aşık topa öyle bir vuruyordu ki top fizikçilerin bile çözemeyeceği bir saçmalıkla kaleye giriyor, emre de "ulan doğru kaleye mi attım" bakışlarıyla arkadaşlarının altında kalıyordu.

    galatasaray, uefa yolculugundaki borussia dortmund maçını anımsatacak şekilde oynuyor, ki maçı da aynı skorla 2-0 kazanacaktı, ikinci golü de ortadoğu ve balkanların en itici, bülent ve materazzi'den sonra en çirkef 3. adamı olan ayhan, ayağında soytarı ayakkabısı varmışçasına bir pası ardanın kafasına çarptırarak ümit karan'a atıyor, ümit karan da bu tilt oyununu, topu ayakkabısının içinde parmak olmayan ucuyla kaleye gönderip, benficalıların "hocam vallahi bir numara var bu golde bi de çözemedik, iptal et" yakarışları arasında skoru 2-0 a getiriyordu.

    bu dakikadan sonra biraz da politik bir davranış yaparak yaser arafat'ı oyuna alan skibbe, portekizlilerin tepkisiyle karşılaşıyordu. galatasaray, maçı 2-0 kazanıp iddaa'da tek maçtan yatan tüm bahisçilerin ahını alıyor, "ulan nasıl üst bitmez bu maç, ulan hep senin yüzünden üst dedin oynadık, tek maçtan yattık" tartışmalarının müsebbibi oluyor, sözü de usta yorumcu hakan ünsal'a bırakıyordu.
    8 ...
  14. odayi sasirip felcli anneye tecavuz eden andaval

    1.
  15. inanın 5 dakikadır düşünüyorum, bu kişi için nasıl bir tanım yapılabilir diye, gel gör ki bulamadım. tanımsız adam. undefinited f*cking object misali dolaşıyor ortalıkta. neler görmüştük ama böylesi kurgulanamaz bile.

    hadise şu, yakışıklılıkta brad pitt, david beckham, leonardo di caprio, internet mahir ve ferhat göçer ile kürsüye çıkma mücadelesi verebilecek kadar yakışıklı bir adam, ki kendisi ahmet yılmazmış, içkiyi fazla kaçırıp yeni tanıştığı kadına girecekken, annesine girmiş, odasına yani.

    ***
    hurriyet: Yeni tanıştığı kadının evinde alkolü fazla kaçıran Ahmet Yılmaz, gece yarısı uyanınca yanlış odaya girdi. Karanlıkta kadının, 76 yaşındaki felçli annesine tecavüz eden Yılmaz kendini, "Çakmağı yakınca gözlerime inanamadım. Besmele çekip kadının elini öperek odadan ayrıldım" diye savundu.
    ***

    çakmağı yaktığında alkolden uçsaydın be kardeşim. kendini savunmuş, "elini öptüm" demiş. aferin.

    ***
    Bursa 1inci Ağır Ceza Mahkemesinde 18 yıl hapis cezası istemiyle yargılanmaya başlanan Ahmet Yılmaz, "Gülsümün odası yerine yanlış odaya girmişim. Bu sırada çıkan sesleri Gülsümün aldığı zevk olarak düşündüm. Hoşuma da gitti. Göğsüme vurmasını fantezi olarak kabul ettim.Elimi ısırınca Ne oluyor bu kadına? diye sinirlendim. Işığı yakmaya korktum. Cebimdeki çakmağı yakınca gözlerime inanamadım. Çarpıldığımı sandım.
    ***

    vurmasını fantezi olarak kabul etmiş, elini ısırınca sinirlenmiş. "noluyor bu kadına" demiş. tamam çok yakışıklısın ama emin ol sana hayır diyebilecek kadınlar da vardır dünyada.

    bu arada okursan, sen çarpılmışsın, haberin yok.

    link de verelim bu yakışıklı arkadaşı herkes görsün

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10216083.asp?top=1
    5 ...
  16. 5 kasım 2008 arsenal fenerbahçe maçı

    64.
  17. star tv ye mail atılarak saat 12 den sonra kırmızı nokta ile banttan yayınlanması gereken karşılaşmadır. arsenalli oyuncular, özellikle zenci olanlar flulaştırılmalı ya da mozaiklenmeli o da olmuyorsa gözlerine siyah bant çekilmelidir. çocuğumuz çoluğumuz var.
    7 ...
  18. goze japon yapistiricisi kacmasi

    5.
  19. bu haberi okuyamayacağı için bolca sallanılması gereken kişidir.

    ne salak adamsın lan sen, iyi başka yerini yapıştırmadın.

    sinirimizin bir kısmını çıkardıktan sonra haber üzerinden devam edelim isterseniz.

    haber der ki: işsiz olan Fatih Karademir, kırılan gözlük çerçevesini japon yapıştırıcısı ile yapıştırmak istedi. Ancak yapıştırıcının bulunduğu tüpün ağzı tıkalı olduğu için kuvvetlice bastırınca, yapıştırıcı sol gözüne sıçradı. Panik içerisinde kalan Karademir eliyle de gözünü ovuşturunca göz kapakları birbirine yapıştı.

    gazete işsiz demiş, acındırmak istiyor adamı belli çok dalga geçilmesin diye. gözlük çerçevesini bir dahaki sefere kafasına yapıştırsın, hiç çıkmaz böylece, düşmez de hem. panik içerisinde kalıp eliyle gözünü ovuşturdu ve göz kapakları birbirine yapıştı diyor. iki göz kapağı mı birbirine yapıştı acaba sayın haberciler?

    düşünsenize adam geliyor hastaneye, sağ ve sol gözkapakları yapışmış. ben doktor olsam bir çadır koyup adamı içine oturturum, 5 ytl ye bilet satıp hem insanları bu büyük zekadan mahrum bırakmayıp bu adamı görmelerini sağlarım hem de adam üzerinden para kazanırım.

    yalnız artık doktor mu o yeşil kıyafetli adam her kimse duruşuna dikkatinizi çekerim. açık olan pencereden girmiş ve fatih'e "şimdi s.ktim ebeni" şeklinde bir düşünceyle dalacak olan hısmına benziyor. arabesk filmindeki uğur yücel-şener şen hesabı. o adam hastane görevlisi olmayabilir buradan samsun devlet hastanesi yetkililerini uyarıyorum.

    bunun gözleri bantlamışlardır da. şş fatih bunu okuyorsan topsun olm.
    2 ...
  20. 21 ekim 2008 fenerbahçe arsenal maçı

    321.
  21. babanın harçlık verememesi

    3.
  22. bi "e" harfinin insanı nasıl hüzünlendirdiğinin göstergesidir.
    100 ...
  23. başlıkları alt alta okumak

    11164.
  24. genelkurmay i yipratmayan tek sey (6) ...
    kaynana semra (2) ...

    oluru yok.
    3 ...
  25. bilgisayarin cocukluktaki etkileri

    1.
  26. beynim şöyle işledi.

    piyasa allak bullak, borsa verilerine ulaşmam lazım, site açılmıyor. google'a gir, borsa verileri canlı yaz, sabah canlı borsa programı yükle, çalıştır, file action blocked. neden? neden sistem, dosyayı bloke ettiğinde içini tatlı bir huzur kaplıyor? düşün. f-prot'u anımsa. huzur arttı mı? müspet. kağıdı çek önüne, kalemi al, yaz alt alta.

    commodore 64-amiga 500
    f-prot
    napster
    championship
    modem bağlantı sesleri
    robotics
    paint ==> paint it black

    sözlüğe gir, belki aynı şeyleri yaşayan biri okur ve hatırlar. tebessümünü sağlarsan mutlu olur musun? evet. uzun zamandır yazdığın ilk yazıyı yaz.

    bir çoğumuz çocukken tanıştık bilgisayarla. o kadar hayatımıza girdi ki artık, sorgulamaz olduk eski düşüncelerimizi. hafızamızı zorlayınca, günlük hayatın hengamesinden sıyrılıp o, bugüne göre saf, kıyıda köşede kalmış düşünceler sarıyor ve emin olun çok da güzeL enstantaneler yakalıyorsunuz.

    benim bilgisayarla tanışmam ortaokul dönemine denk gelir. ben de bu yazıyı okuyan bir çok insan gibi -burada kesip ilk okuduğunuz kısmı yazdım ve devam ediyorum- -ilk madde kontrol, devam- commodore 64 tür hayatıma giren bilgisayar namına ilk şey. yie-ar kungfu'lar, eh soccer'lar, kolu geriye çekince daha fazla benzin depolayabildiğiniz uçak oyunu (adı buraya gelecek yardım ederseniz), dahası, dahası. eh soccer kasedini koyup load yazıp play tuşuna basmak kadar zevklisi var mıydı tabağında şokellalı ekmek varken? o renkli çiziklerin arasında kaybolurdum ben oyun yüklenirken. eh soccer, 45 buçukta yüklenirdi, birini tanıdınız mı o kasedi kasetçalara koyup dinleyen. ben yaptım, hem de oyunun seslerini duyabilirim umuduyla. duymadım.

    amiga 500, commodore 64 ün abisidir. sensible soccer gibi muazzam bir oyuna ev sahipliği yapmıştır. arkadaşımda vardı, gider oynardık o oyunu. coyistik kırardık falso vermek için. gaza gelip yatağına geçer, kaleci olurdum. elle orta yapar kafa atarlardı maç aralarında. bir gün yatağını kırdım çocuğun. okula sunta getiricem dedim. ağladı.

    sorna bilgisayarla tanıştım. ilk aldığım gün paint'te resim yaptım. bilgisayardan maksimum verimi aldığımı sanıyordum. resimler çirkin oldu. zaten annem yapardı ortaokulda resimlerimi. 3 aldım resimden ben hep.

    internet çıktı. babam interneti telefon faturalarından, annem babamın sinirinden, akrabalar sürekli meşgul çalan telefondan tanıdı. bense, eh soccer'ı yüklerken ona rakip olan modem bağlantı sesinden. ağzımla taklit ederdim. muhabbet kuşumuz bile bazen o sesi çıkarmaya başlamıştı. superonline'ın bütün telefonlarını ezberlemiştim. önce telefon çalar, karşı taraf açar sonra o büyülü sesleri duyardım modemden. ne güzeldi.

    icq dan her yollananı aldım, kötü bir şey olduğunu, herkese güvenmemeyi, yaz kış windows 95 yükletmek için bilgisayarı elimde taşırken anladım.

    f-prot çıktı. kötülerin en büyük düşmanıymış, öyle yazıyordu. yükledim. sürekli bakıyordum bana saldıranlara. onunla evimi düşmanlara karşı savunuyordum, o benim kalkanımdı, sürekli blockladığı numaraları gösteriyor, bense bunun bilgisayarıma girmeye çalışan azılı düşmanların olduğunu sanıyordum. portmuş. boşuna yatarken, dizlerimi karnıma çekip annemle babam ayrılmasın, herkes sağlıklı olsun, f-protum bozulmasın diye dua etmişim. hiçbiri olmadı.

    eğer championship manager'i kuzenim, oyun çektirmek için gittiğimiz dükkanda "5 disketim kaldı, hadi sen seç bu oyunu" dediğimde parmağıyla naylon poşetli dosyanın üzerinden eliyle basıp göstermeseydi, şu an belki de evimize icra gelirdi telefon faturalarından. herkesin bir hikayesi vardır, ben hayatımda hiç "exit game and return to the real world" tuşuna basamadım. oralarda olan varsa seslensin, duyarım.

    paint'ten paint it black'e geçiş sürecidir bu.

    solitare oynamadım ben hiç.
    2 ...
  27. pkk icin cehenneme yeni ozel bir kat acilmasi

    1.
  28. sözlükten vatan kurtarmanın bir diğer yolu. bu adet yeni çıkmadı, msn e şehitler için gül konmasını rica ederken,

    "tüm ŞehitLer için Lüthfen Sen de msn iletine ---,---'@ koy, $ehitler ölmes vatan bölünmes" (aslında harfler büyüklü küçüklü)

    yazan insanlarla alakalı bir hadisedir.

    çok güzeldir. mutlaka yapılmalıdır.

    evet cehennemde kat açılsın. msn ime yazmam gerek.
    4 ...
  29. ayar alan yazarin seoviye donusme sureci

    1.
  30. ayar yiyen yazarin bir seovi ye donusme süreci, bir gazetecinin superman'e dönüşme sürecinden bile sıkıntılıdır.

    1.evre (evragenidis de kuluckha)

    sinsi yazarımız avını arayan bir boz ayı misali başlıklarda dolaşmaya başlar. karnı iyiden iyiye acıkmıştır. dün geceden beri sadece birine -de -da ekini ayırmadığı için ayar vermiştir. başlıkları taramaya başlar, bir harf hatası, bir mantık hatası ya da çelişkili bir yazı arar. dün gecenin açlığı, gözlerini kan çanağı haline getirmiştir. karnı guruldamaktadır. en son ne zaman "bir siktir git çay koy" yazdığını düşündü, hatırlayamadı. bu durum onu daha da hiddetlendirdi. başlıkları tararken soluk alışı hızlandı, göz kapaklarını daha hızlı kırpıştırmaya başladı, heyecanlandığında hep böyle yapardı. derken,

    2.evre (mavrogenidis de batman begins)

    o başlık ile karşılaştı. başlık yanlış yazılmıştı. "yıldızlarda kayar" diye bir başlık olamazdı. bunu biliyordu, "dahi anlamına gelen -de -da ekleri" her zaman ayrı yazılırdı. hatta geçmişte güzel ve dahi ile ilgili bir başlığa yazdığı esprili bir entrysi bile vardı "güzel ve de, keh keh" diye. eski günlerini hatırladı. gözleri doldu fakat hesaplaşması gereken bir başlık vardı. sandalyesinde doğruldu. "buraya entry gir" yazan yere hışımla tıkladı fakat bir şey olmadı. daha sonra altındaki boş kutuya tıklayıp yazmaya başladı.

    3.evre (seitaridis de kukumav)

    (bkz: yıldızlarda kayar ne lan)
    (bkz: besinci nesil yazarları toptan silmek)
    ve altına da o çok sevdiği ve özgün olan bakınızı verdi.
    (bkz: bsg çay koy)

    gerçekten harika bir ayar vermişti. o sırada titreyerek boşaldı. dün geceden beri biriken kinini harika bir şekilde açığa çıkardı. arkasına dayandı gururla. "kesin haftanın en beğenilenlerine girer" diye düşündü. gözleri yaşarmıştı. böyle özgün ve ayarcı olduğu için kendiyle gurur duydu. ayar vermişti ama o biliyordu ki ayar verilmez, alınırdı. "yıldızlarda kayar" ın nasıl yazılacağını bilmeyen biriydi bunu yazan ve bu kadar cahil olamazdı, bunun da bir cezası vardı ve bunu çekmek zorundaydı. o an kendisini savcı gibi hissetti. rahmetli annesi hep savcı olmasını istemişti onun. hayatta olsa onla gurur duyardı. hemen ellerini göğe açıp annesine okçu selamı verdi. kaç oy aldığına bakmak için hemen "ben" i tıkladı, fakat

    4. evre (alessandro costacurta de troleybüs)

    sol frame'de ismini gördü. "bu kadar çabuk dikkat çekeceğimi düşünmemiştim, neyse ki bu sözlükte sanata, sanatçıya ve savcıya değer veren insanlar hala var" dedi içinden. gururla tıkladı ismine. henüz 4 entry'si vardı başlığında, biri de ecayip heyvanlara benziyorsun rumuzlu arkadaşın yazdığı "dünün sözlük namzeti, bugünün yazarı, hoşgelmiş" entrysi idi. bunu sevmiyordu. o, böyle özgün yazarken herkesin altında yazan bir cümle kalıbıyla karşılanmak ağrına gidiyordu. derken kendi ismine tıkladı tekrar. fakat

    5. evre (how to be an ass de criminal)

    nick altında yazan şeyi gördüğünde gözlerine inanamadı. yazarlardan biri, "başlığı okmadan ayar vermeye çalışan yazarcık" yazmıştı ona. olamazdı, başlığı neden okusundu, yıldızlarda kayar, yanlış bir yazımdı. kalbi pıt pıt atıyordu, bu hissiyati hatırladı. sözlüğe üye olduğunda july4th den gelen mesajı okuduğu an aynı şeyleri hissetmişti. çabucak başlığı açtı, genç bir sanatçının albüm ismi olduğunu, başlığın da tam olarak böyle yazıldığını gördü. gözlerine inanamadı, o an yer yarılsa da içine girsem denilen anlar başlığını düşündü. artık o başlığın bir parçasıydı. gözleri doldu, gözünü hırs ve intikam bürüdü. o yazarın bazı yazılarına denk gelmiş, hatta bazılarına iyi oy bile vermişti. hata yaptığını anladı ama bunu kabullenmek istemiyordu. hemen online yazarlar kısmına girdi. online olan yaklaşık 180 kişi vardı fakat ziyaretçiler kısmındaki sayı kanını dondurdu. 3142. yaklaşık 3250 kişiye rezil olmuştu. "o insanlar, çevrelerindekilere bu olayı anlatırlarsa rezil olurum" diye düşündü. o korkuyla arkada çalan kral tv yi kapattı. intikam almalıydı ama nasıl?

    6. evre (intikam the peshinde av)

    daha önce seri şekilde eksilenmişti bir kez. çok kızmıştı. hemen bilgisayarı kapatıp yatmıştı ama bunu yapan kişilerin ileride ibne olacağına dair söylentiler vardı. bunu düşündü ve hemen pijamasının altından baktı. yerli yerinde duruyordu. derin bir oh çekti. yazarın entrylerine baktı. bir entrysi 4 kez oylanmıştı. gözlerini kapattı ve...
    6 ...
  31. kazım kanat

    134.
  32. ismindeki entry sayısını gören arkadaşlar, malesef...

    ne olursa olsun türk sporuna renk katan biriydi. başta tüm beşiktaşlılar olmak üzere türk spor camiasının başı sağolsun.

    sonradan, çok tarafsız bir göz olmanın rahatlığıyla;

    bu adamın ölüme bir baş kaldırışı vardı, eşiyle, oğluyla televizyonlara çıkar ve gözlerinden sonra parlayan şeyi; küpesini görürdük. bu yaştan sonra bunu yapabildiğine imrenir, ahmet çakar'la olan tartışmalarını gördükçe keyiflenirdim.

    hangi takımın taraftarı olursa olsun, herkesin ortak kanısı, bu adamın bir "duruşu" olduğuydu. beşiktaşlı değilim ama o çok bahsedilen beşiktaşlı duruşu bu olsa gerek.

    tekrar başımız sağolsun. hayatın tüm renkleri birer birer kayboluyor.

    edit: hayır, anlamadığım bunun neyini kötülüyorsun be adam.
    23 ...
  33. sevisirken cikarilacak giysiler

    2.
  34. kadınlar;

    1- ayakkabı (biraz büyük gibi galiba, 41 mi o?)
    2- ceket (vatkalı galiba, omuzlar da genişmiş)
    3- gömlek (harika)
    4- ince siyah çoraplar (e çıkardı ama bacaklar neden siyah acaba)
    5- yandan fermuarlı etek (of çok tahrik oldum)
    6- külot (işte geliy.., assiktir, ahmet yıldız ölmedi cikti)
    8 ...
  35. tayyip erdoğan fatih terim ibrahim tatlıses triosu

    2.
  36. ahmet yildiz olmedi

    189.
  37. altına yazılan yazıların, ertesi günün dikkat çekenlerine girme yüzdesi oldukça yüksek olan arkadaş.

    hadi bakalım, bugün de siftahı benden bereketi allahtan.
    yani siftah derken öyle değil, vallahi bir şey yapmadık.
    hayırlı işler babacan.

    edit: ilk entrysini ben gireyim diye 8 de kalktım yeminle.
    edit2: bereketsiz geldim sana dostum.
    10 ...
  38. cinsel organindan balik cikan adam

    2.
  39. hem piskopat hem zoofilidir.

    işerken falan girmemiştir o balık. düpedüz balığa tecavüz etmiş hintli arkadaş. yalnız özellikle ikinci resimdeki balıksa kaçan, cinsel organa değil direk arkadaşın g.te girecek büyüklükte.

    - cinsel organınızdan çıkan balık için ne diyorsunuz?
    + akvaryumda kalçasını sallıyor ve gözlerimin içine bakıyordu. açıkça beni tahrik etti.
    - sonra?
    + sonra akvaryumun kenarına yaklaşıp ağzını boouuvv boouuvv şeklinde açıp kapatarak gülümsedi.
    - olayda tahrik var diyorsunuz.
    + kesinlikle. rızasıyla oldu.
    4 ...
  40. ismail yk dinleyen insani kucumsemek

    7.
  41. travesti gay ibne escinsel konsomatris kim lan bu

    1.
  42. bunlar. evet, evet bunlar olucaktı.

    travesti, konsomatris, gay, ibne, eşcinsel, aktif, pasif, transseksüel gibi kavram kargaşalarının oldukça arttığı son dönemlerde ayrıştırılması gereken kavramlardır. ha ayrıştırsam nolur demeyin, rehberimizi inceleyin. gerçek hayatta işinize yarayacaktır.

    travesti: etekli erkek demek abi, bunu biliyorum. bir erkek etek giyiyor ve iskoç değilse bu adam %90 travestidir. bir de anılarını sözlüğe taşıyıp, döviz bazında konuşuyor ve "kusucam" diyorsa oran bir anda %100 e çıkar.

    korunma yolları: prezervatif. başka korunma yolu yok. şaka lan, yolda yürürken genelde ara sokaklarda karşılaşırız bu arkadaşlarla. benim aklımda iyi diye kalmış, bunlar iyi insanlardır. harbiden diyorum. sanki sokağın ortasında gaspçılar saldırsa, travestiler etekleri ve topuklu ayakkabılarıyla saldırıp beni koruyacaklardır diye düşünürüm hep. harbilerdir yani, ha hiç muhabbetim oldu mu, olmadı. geçerlerken laf atarlar, "şşt yakışıklı", "bir baksana genç" tarzı cümlelerle gönlümüzü çalmaya çalışırlar. ben diğerlerinden ziyade daha harbi bulurum bu arkadaşları. bir de sağlam kırıtırlar sokakta yürürken ve eğildiklerinde eteklerinden omuriliğini görebilirsiniz sanırım, o kadar kısa.

    gay: bu arkadaşlar genelde yurtdışında yaşayan ibnelerdir. ismini, gaybana geceler türküsünden alır. 2 arkadaş yolda bu türküyü söylerken, onlara iş attıklarını sanan 4 genç tarafından iğfal edilirler. isimleri de buradan tüm dünyaya yayılmıştır.

    korunma yolları: bunlar, sanki bir şey yapmayacakmış gibi gelir insana. bir barda sizi keserler, içki içerken yanınıza gelirler ama saldırmazlar, kendi hallerinde takılırlar. öyle bir barda, keserek bir erkek kaldırabileceklerini düşünmüyorum. zararsızdırlar.

    ibne: elimizin baş ve işaret parmağını birleştirmek suretiyle ifade edilen kişilerdir. genelde yalaklanırlar, ibneliklerini herkes bilsin isterler, heryerde karşılaşabiliriz bu arkadaşlarla.

    korunma yolları: çok entry yazmamak, ayar vermemek ve çok dikkat çekici yazmamak başlıca korunma yollarıdır. bu ibnelerin size verebileceği en büyük zarar çaktırmadan yanağınızdan öpüp kaçmaktır. öyle de yavşak, sulular işte.

    eşcinsel: bunlar belki de içlerindeki en temiz, en suya sabuna dokunmayan tiplerdir. erkekli kızlı gezerler. haber bültenlerinde görürüz hep elele. "ulan" dersin adama bak ne yakışıklı, yanındaki hanzoyla elele.

    korunma yolları: bunlar sadece periyodik olarak gösteri yaparlar, ikizler yarışması gibidirler. erkekler erkeklerle, kızlar kızlarla takılır. haklarını ararlar sürekli yürüyüşlerde. ne hakkı arıyorlar inanın bilmiyorum. velhasıl, bunlar da yavşaktır, antipatiktir ama ben konuşmam şahsen. ellemeyin bunları, size dokunmazlar.

    konsomatris: bu arkadaşın varolması için mutlaka bir pavyon ve bir masa şarttır. konsomatris arkadaş masaya gelir, içki ısmarlanır (herhalde, bilmiyorum). bunlar mevzubahis olunca para da işin içine girer.

    korunma yolları: pavyona gidip kafayı bulduktan sonra kapıda duran afeti yanınıza çağırmayın, sapı elinizde kalabilir.
    5 ...
  43. travesti ile ibne arasindaki farklar

    1.
  44. travesti, konsomatris, gay, ibne, eşcinsel, aktif, pasif gibi kavram kargaşalarının oldukça arttığı son dönemlerde ayrıştırılması gereken iki kavramın arasındaki farklardır.

    sabit değer sözlükse,

    travesti, anılarını yazar ve kusar.
    ibne bunları eksiler.
    8 ...
  45. dekoltesiz geleni derse almayan hoca

    3.
  46. kışın soğuğunda mini etek giyen erkek

    5.
  47. ahmet yildiz olmedi

    154.
  48. kızlar bir yaşında evlenebilir

    55.
  49. - ihsan, tanıştırıyım yengen.
    + hani abi, nerede?
    - işte bak elimde.
    + abi bu ne, yapış yapış olmuş elin.
    - evet, babasının onlar. şurdaki esmer olan bak. çok tatlı değil mi?
    2 ...
  50. sagda degil solda degil ustte olmak

    8.
  51. recep tayyip erdoğan ve türkiye'nin durumunu özetleyendir.
    0 ...
  52. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük