bir alice in chains best of albümü..
içerisindeki parçalar şu şekildedir:
01 get born again
02 we die young
03 man in the box
04 them bones
05 iron gland
06 angry chair
07 down in a hole
08 rooster
09 got me wrong
10 no excuses
11 i stay away
12 what the hell have i
13 grind
14 again
15 would
taç atamayan, orta yapamayan, pas veremeyen, hızlı çıkamayan, adam tutamayan, kıçını kaldıramayan ama kendi takımının ofsayt taktiğini bozabilen futbolcu müsvettesi.
saçsız baki mercimek'in, saçlı ibrahim toraman'a göre, kapasitesinin üstünde varını yoğunu ortaya koyarak oynamasına rağmen, bu 2.kaptan müsvettesinin adaşı olan, saçlı 1.kaptanı da yanına alarak defolması gereken maçtır. demek ki iş saç uzatmakla olmuyormuş. (bkz: felsefe yapmak)
halen neden, ne için durduğumuzu anlayamadığım çok, çok acı olay.. esas acı olan da şudur ki, bu namert örgütün, içimizdeki, yere göğe sığdıramadığımız demokrasimizdeki sesi olan, ne halt oldukları aşikar olan milletvekili müsvettelerinin maaşlarını ödememizdir.. çok acı, çok..
kral çıplak diye bağırasımı getiren film. genel ifadelerle: senaryo oturmamış, oyuncular şeyh ve erkan can hariç vasatın altında -bilhassa güven kıraç-,diyaloglarda çok düzgün ve bilimsel bir dil kullanılarak doğallıktan uzaklaşılmış, bir nebze ışık ve çekimleri başarılı.
beşiktaşımızın ilk yarıda sol kanattan en ufak bir girme dahi yapamamasına rağmen, hislerime dayanaraktan o bölgeden gelecek bir atakla gol atıp 3 puanı alacağı maçtır. (bkz: müneccim)
-cumhurbaşkanı'na,
-sancak'a,
-cenazeye,
-ülkemizi ziyaret eden devlet başkanları ve yabancı sancaklara,
-istiklal marşı çalınırken,
-göndere bayrak çekilirken ve indirilirken,
tüm cepheniz boyunca, mevzu bahis olgu hangi tarafa dönerse dönsün, takip ederek verilen, selam biçimi veya biçemi.
hıncal uluç'un maksadı ve tarihi gelişimini açıkça ortaya koyduğu simge.
"Bir defa adını doğru koyalım.. Türban değil.. Çünkü türban başka bir şey ve yüz yıllardır var.. Nedir türban?..
Bir Hint dini inanışı Sih (Sikh) erkeklerinin baş bağlama şekli.. Dikkat buyurun erkeklerinin. Kadınlarının değil. Sih kadınları, bizim sıkmabaşı andıran çift örtü ile kaparlar başlarını.. içte saçlarını saran sıkı örtü, dışta, bizim Anadolu usulü bağlanmış ikinci örtü. Boyna dolanmış, sıkılmış değil, boyunda gevşek düğümlenmiş..
Yüzyılın başlarında, o zaman dünya modasını yöneten Paris, Sih erkeklerinin serpuşunu stilize ederek bir kadın başlığı yaptı, adına da "Tulip/ Lale"den türeyen Türban dediler. Paris sosyetesi türbanlandı.
Türkiye o zamanlar, Fransa'yı yakından izliyordu. Türban istanbul sosyetesine de geldi. Ankara da sevdi. Üst düzey yönetici ve bürokrat hanımları kullanmaya başladılar.
Türban Köşk'e de çıktı. Mevhibe Hanımı zarif türbanı ile hatırlıyorum. Köşk davetlerine katılan türbanlı hanımları da..
O Paris modası türbanın herhangi bir dinle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Bir kadın başı olarak, Sih de değildi çünkü..
Bizde, yakında Köşk'e çıkması beklenen ve kim ne derse desin ülkeyi karıştıran siyasal islam simgesi örtünün adı, sıkmabaş..
Mucidi Şule Yüksel Şenler adlı ünlü kadın yazar.. Çıkış noktası, Ege adalarındaki Ortodoks Yunan kadınlarının başlarından esinlenen, Lübnan kökenli küçük bir islam tarikatının baş örtüsü.. Şule Yüksel görüşleriyle birlikte başlığını da yaydı. Giderek belirli bir tarikatın simgesi oldu. Siyasete girdi. Erbakan'ın Milli Görüşçü kadınlarının üniformasına dönüştü.. Sıkmabaş üzerine giydikleri yere kadar uzanan mantolar, ya da cübbeler, siz adını ne koyarsanız koyun, renkleri ile tarikat, cemaat farklarını belirlediler.. Yeşil, gri, pembe ve saire..
Sıkmabaş yayılırken, manto ve cübbeler önce kısalmaya, sonra tümden yok olmaya başladılar.. Çünkü artık sebep dini tarikat ve cemaat mensubiyeti değildi.
Sıkmabaşlıların yaş ortalaması düştü.. iyice gençleştiler.. Ve günün birinde sıkmabaş genç kızlar arasında, bir dini inancın ötesinde, bir moda, tam tersine, bir dikkat çekme, kendine baktırma yöntemi olarak kullanılmaya başlandı.
Bakınız, dini örtünmenin sebebi belli.. Erkeğin dikkatini çekmemek, onu tahrikten kaçınmak, kadınlığını mümkün olduğu kadar saklamak için örtüneceksin.. Kadın saçı bile cinsel öge kabul edildiğinden, onun da örtülmesi gerek..
Şimdi soruyorum..
Ayakta Gucci papuçlar, elde Ralph Loren çanta, daracık belde markası 40 metreden okunan Dona Caran kemerli bir genç kızın kafasındaki parlak, ışıltılı Hermes eşarp nasıl bir örtünme, dikkatten kaçma olur söyler misiniz?..
Buna bir de yüzdeki pahalı ve abartılı makyajı, alttaki daracık pantolon ve üstündeki rengârenk bluz veya ceketi ekleyin..
Hemen her gün Ortaköy'de Ertekin'de oturuyoruz.. Önümüzden yüzlerce, hele tatil günüyse binlerce insan geçiyor..
Minilisi var.. Beli bir karış çıplak olanı var. Pantolon diye tayt giymiş, nerdeyse çıplak havasında dolaşanı var.. Ama millet bunlara alıştı. Bakmıyor bile.. En çok dikkat çekenler, bu üzerinde her parlak rengi taşıyan Hermes eşarplı teenagerlar.. Yani lise üniversite çağındaki kızlar.. Onlara bakılıyor, onlar yanlardakine işaret ediliyor..
Neden?..
Çünkü bugün için onlar farklı ve yeni!..
Moda da bu değil mi zaten.. Farklı ve yeni olarak dikkati çekmek..
Okuyoruz.. Hayrünnisa Hanım'ın başlıklarını modacı Atıl Kutoğlu hazırlayacakmış. Sebep dinsel inançsa, modacı elinin ne işi var, First Lady'nin başında?.. Çünkü, kadın ve moda at başı gitmiş, tarih boyu..
Amacı fark yaratmak ve dikkat çekmek olan bir genç kızın, kadının dini sebeplerle örtündüğüne inanabilir misiniz?..
Bugün Hermes eşarplarını takıp, Bağdat Caddesi, Ortaköy, Bebek, Nişantaşı'nda piyasaya koşan genç kızların durumu bu..
Peki ya, eşler?..
Üst düzey siyasetçiler, yöneticiler ve bürokrat eşleri neden sıkmabaşlı?..
Çünkü gerçek.. Eşi sıkmabaşlı olmak, günümüzde yükselmenin önemli sebeplerinden biri.. Meclis'e girmenin de hatta.. AKP'de en önemli tercih sebebi, kimse inkâr etmesin. Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı'nı eşinin sıkmabaşına borçlu.. Köksal Toptan Meclis Başkanı olunca, "Artık Köşk'e de sıkmabaşlı çıksın" denmedi mi?.. Söyleyin denmedi mi?..
Peki ama "Sıkmabaş bir siyasal simgedir. Gamalı haç gibidir. Sorun örtünmekse bin yıllık Anadolu kadını gibi baş örtüsü kullansana" kıyametlerine rağmen, Emine ve Hayrünnisa hanımlardan da işte bu teenagerlara kadar niye ısrarla Hermes markalı sıkmabaşta direniliyor?.
işte en önemli noktaya geldik..
Çünkü klasik baş örtüsü, köylü kadınların, kenar mahallelilerin, eve ve işe gelen hizmetçi sınıfının başlığı kabul ediliyor... Onlardan ayrılmak, farklı olmak gerek ki, gören karıştırmasın..
Hele de markalı sıkmabaş, kentli, üst sosyal sınıf, sosyetik kadın başlığı.. Farkı hemen ortaya koyuyor ve "Ben kent soylu, okumuş ve ekonomik üst sınıftanım. Beni köylüler, kenar mahalleliler ve domestiklerle karıştırmayın" anlamına geliyor.
Yani sıkmabaş, baş örtülülerle sınıf farkının simgesi aslında, Siyasal islamın sembolü olmanın da ötesinde..
Anlatabildim mi?..
Aslında işin temelinde, belkide bu topraklarda değişimi ve deneyselliği gören kimselerin durumları pek farklı değil. Yani 30 Temmuz da Harbiyeyi dolduran 3500 kişilik izleyici ile 500 kadar davetlinin ( Bu veriler biletixten temin edilebilir), Erkin Koray ın 3 saatlik performansı karşısında, bir tarihe tanıklık ettikleri sabit iken, 2-3 tane gazeteci müsvettesinin çıkıp da, konser başlamadan çektiği resimler vasıtasıyla, bir rock&düşünce adamına vefasızlık yapıldığına dair haberi mutlak ki farklı amaçlar taşımaktadır. Bu belkide sınırların olabildiğine zorlanması ile hükümetin de pek işine gelmeyen hususlarda, devamlı bir çaba sarfeden, kimi resmi organlardaki yolsuzluklara karşı tek başına "hayır" diyen Erkin Koray' a karşı (bu husus da sevgili medyamızda yeralmadığından veya yeraldırılmadığından vatandaşın haberi yoktur), kasıtlı olarak yapılan bir tükenme ve bitme yaygarasıdır. Şu aşamada bizlerin hatası da bu haberi önemsiz gibi görerek, gerçek dışı haberlere karşı durmamamızdır. Bu demek oluyor ki, forumlarda yazılar yazan, aynı müzikal çizgide yeralan bizlerin kulağımızdan giren notalar diğer taraftan çıkmaktadır. Genelleme yapmak istemiyorum ama çoğunlukla bu iş böyledir. Elimizde bir şeylere karşı mücadele eden kaç kişi var ki, onları da yanlız bırakıyoruz. Erkin Koray bu ülkeye 50 senedir bir şeyler söylüyor ama...
30 temmuz 2007 de, harbiye de, tüm yazarların bu kutsal 50.yıl gecesinde bir araya gelmesinin, hac vazifesi olacağı organizasyon. (bkz: 30 temmuz 2007 erkin koray harbiye konseri)
1999 yılında çıkan erkin koray albümü ve şiiri.. albüm kadrosunda ahmet güvenç ve alpay şalt bulunmaktadır.
çın çın
çınlıyor kafamda
kurbağaların sesi
yok!
kurbağaların değil,
bu devlerin nefesi
çın çın
çınlıyor kafamda
kurbağaların sesi
doğmuyor içime ötesi
şiir
devlerin işi
benim gibi bir cüce kişi
yeltenmesin sakın
devlerle boy ölçüşmeye
ne o?
nedir o?
birden bire karşımda beliren...
arka ayakları üstünde duran
garip yaratık?
nasıl da bakıyor
toparlak gözleriyle
hiç kıpırdamadan bana...
bak...!
titremeye başladı şimdi
bu cumcuma...
o titredikçe,
görünmez teller havada
çarpıyor suratıma...
dur diyorum sana!
ne oluyor bu titremek?
dinlemiyorsun,
dinlemek istemiyorsun demek
öyleyse seni
gebertmek gerek..!
uzatarak elimi yanımda yanan muma,
ateşini tuttum yaratığın başına...
ve ateş...
büyüdü
büyüdü
ıkiye bölündü
bir parçası
top top
uçtu havaya
ve bu ateşten top havalarda dolaştı
geldi,
yuvarlandı,
düştü önüme...
erimiş demirden sıcak,
cam gibi parlaktı bu yuvarlak...
yaratığın başındaki ateş ise
yandı
yandı
ve söndü...
yaratığı deliye döndürdü
başladı sıçramaya
yüzünü yerelere sürüp
öteye beriye koşuşmaya...
ağzı burnu şişmişti
gelip tam karşıma dikildi
parlak gözlerini gözlerime dikti
ve bekledi...
bak..!
şimdi karşımda
bir şair de belirdi
şair bağırıyor,çağırıyor
"kalem! kalem!"
diye haykırıyor...
doğdu demek içine..!
kalem arıyorsun demek
döktürmek için kağıdın üzerine...
kalem ha..!
yazacaksın
yazacaksın da,
yazılarımı bir yana atarak
yazılarını okuyacaklar
bana cüce deyip
seni dev sanacaklar...
yok sana kalem!
yok..!
nafile yere bağırıp çağırma
kim koşar imdadına..?
ne o?
karşımdaki yaratık sallandı
bir o yana
bir bu yana...
ve bir kalem atarak
şairin kucağına
sessiz bir kahkaha salıverdi
bakarak suratıma...
çın çın
çınlıyor kafamda
kurbağaların sesi
yok!
kurbağaların değil,
bu devlerin nefesi
erkin baba'nın, türk rock'n roll'u, anadolu psycheliası ve proggresive-deneysel müziğinin, 50 senelik örneklerini vereceği konserler dizisi (since 1957). 3 büyük şehirde, flarmoni orkestrası eşliğinde verilecek konserlerin, daha dar bir kadro ile anadolu'nun çeşitli yerlerinde verilmesi planlanıyor.
erkin koray'ın 50. sanat yılı münasebetiyle, süpriz sanatçıların da iştirak edeceği, muhtemelen de muhteşem geçecek olan konser. bir ihtimal konser albüm ve dvd olarak da kaydedilerek tarihteki yerini alacaktır.
--spoiler-- http://www.biletix.com/we...sEvent.do?eventCode=HMO03
--spoiler--
türlü zamanlarda söylenebilecek bir söz olmakla beraber (özellikle seçim cazgırları altında verilen yüzlerce şehitlerin olduğu an itibariyle), dinar bandosu isimli grubun saykodelikdeşik isimli albümünün açılış parçası.