olm bi hurriyete, habervaktime, cumhuriyete bakıyorum bi de ekşiye bakıyorum. gündemin manşetleri belli, malzemeleri belli, geliyorum ulu sözlüğe bakıyorum sol framede yarak kürek başlıklar.
buradan çıkaracağımız sonuç: ulu sözlük gerçekten cool bir oluşumdur.
lan allahsızlar nerden buluyonuz böyle seksi vokal hatunları. üstelik ısrarkeş. ısrar etmesine de gerek yok zaten ki. her ''beyefendi'', ''daha uygun'', ''bu fırsatı değerlendirin'' diyişinde eriyorum zaten ben, ikinci cümlene artık sıvı fazda cevap vermeye çalışıyorum. oynamayın artık benim gibi insanlarla, çok büyük günaha giriyosun telekom, öyle böyle değil!
-iyi günler.. ben türk telekom genel merkezden özlem, zöttürük pöttürükle görüşüyorum dimi? (yirim senin zöttürüğünü ben canım benim)
+evet buyrun benim (iyi günlere kadar herşey güzeldi aslında, sonrası hafif bi hüzün oldu, neyse)
-internet hattınızı kapattırmak istediğiniz bilgisi görünüyor ekranımda şu an, neden kapattırmak istediğinizi sorabilirmiyim özel bi sebebi yoksa? (aramızda özeli mi kalmış artık şekerparem, ayrı gayrımız mı var allasen)
+başka bir şehire taşındığımdan dolayı, hattori kattori mokoyela... (tamamen makul bi sebebi, düzgün ifade etmekle cebelleşiyorum o ara)
-hmm, peki bulunduğunuz şehirde internet kullanmayacakmısınız yani, isterseniz hattınızı donduralım, ve istediğiniz zaman tekrar açtırın, hiçbir nakil veya bağlantı ücreti ödemeyin üstelik? (çok pis giriyosun kanıma zilli, ne diyebilirim ki sana, kelimelerin kifayetsizleşmesine ramak kalmış)
+ama hangi şehirde yaşacağım şu an net değil, bi belirsizlik, bi almış başını gitmişlik, bir pervasızlık hakim hayatıma (istediğin şehirde istediğin hayat düzenini beraber kuralım bebeğim alt metinli bi mesaj veriyorum aslında sana, çok mu zordu bu mesajı almak vicdansız?)
-o zaman 3 aylık donduralım, 3 aya kadar herhangi bir şeye karar verirseniz, paket paket kampanyalarımızdan, hedelerimizden, hödölerimizden yararlanabilirsiniz. (sensiz bu hayatın affedersin ama paket paket amına koyayım be yavrum)
+anlıyorum evet. dediğiniz gayet mantıklı, o zaman sizin istediğiniz gibi olsun (seninle herşeye varım ben)
bu konuşma geçenlerde başıma geldi, geçti. bugün tekrar süpersonikliğinden gayet emin olduğum bi hatun tarafından arandım. üstelik izmir alan kodlu çıkınca nefes darlığı yaşadım birkaç saniye. ardından yine hüzün. bu seferki dondurduğum internet hattıyla ilgili kampanyalardan bahsetmeye çalıştı. dondurdum dedim. olsun dedi, tekrar kullanmaya başladığınızda geçerli olacak zaten bu kampanyalar dedi. 3 ay sonra nolacağım napacağım hiçbir şey net değil dedim. hayatımda ilk kez konuştuğum bu tatlı sesle 10 dakika daha konuşsak heralde bütün dertlerimi dökecektim. müthiş efkar basmıştı çünkü. anlıyorum peki o zaman vakit ayırdığınız için teşekkürler dedi. ben teşekkür ederim dedim. umarım bir gün bir yerlerde denk geliriz de sana hayatımdan uzun uzun bahsederim.
bi bok yedikten sonra, üstüne bir de yediği bokun tadının gayet de muhteşem olduğunu beyan eden bi cümle. çok klişe. çok sıradan. elitist sıradanlığı buysa eğer çok kötü. daha iyi bir şey beklerdim.
tartıştığımız olgu tabi ki de metal müziğin doğuşuyla veya felsefesiyle ilgili değildi, zira ne kendimi bu denli metal müzik konusunda eksper olarak görürürüm, ne de karşımdaki tiki bir yaşam formunun bu konuda cümleler kurmasına fırsat veririm, yanlış anlaşılmalara mahal vermeyeyim dedim, metalin felsefesi bu şekilde kirletilemezdi çünkü.
tartıştığımız olgu, olabildiğince sığ bir düzlem üzerinde gidip geliyordu, hiç istemediğim bir münazaranın içine, hiç istemediğim bir şekilde olabildiğince objektif yaklaşırken buluyordum kendimi. bir metalik kızın ve bir tiki kızın, sonisphere festivalinden bu konulara geleceğini tahmin etmeliydim, ama edemedim. taraf olmak istemiyordum ki tarafım alenen belli iken, tiki kızı kendince bu çetin savaşında yanlız bırakamazdım, vicdan araya giriyordu sürekli. ben her ne kadar ''ya vicdan du bi gözünü seveyim'' desem de, bırakmıyordu beni, bi türlü ağzına ağzına veremiyordum lafları tikinin.
özet olarak iki cümleden oluşan münazara, öyle hararetlenmişti ki, olaya taraf olmamaya çalışan ben araya girmek zorunda kaldım, ''metal müzik sanat değildir yahu'' lafı artık benim bardağımı taşırmıştı. ''orda bir dur bebeğim'' dedim. ''bak herşeyine eyvallah, sabahtan beri sıçıp sıvıyosun, etmediğin laf kalmadı, ben bile iki saattir empati kurmaya çalışırken, senin bu konuda zerre bir girişiminin olmaması beni derinden sarsmakta'' dedim. bu kadar uzun cümle kurmadım tabiki, ama demek istediğim buydu. tiki formuna sonsuz saygım olmasına rağmen, aynı saygıyı metal formu için alamamam, acayip sinirlerimi bozmuştu açıkçası, kendimi metal dünyasının yılmaz bir neferi gibi hissediyordum artık. bu saatten sonra geri dönüş yoktu, o lafları teker teker yedirmeliydim.
''sanat değildir ne demek ya'' dedim. aklıma ilk gelense tabiki bu kadar büyük üstadların, virtüözlerin çaldığı enstrümanları sıralamak oldu, ''lan bari yaptıkları müziğe saygın yok, çaldıkları aletlere saygın olsun'' dedim. dave mustaine yaptığımız şu tartışmayı görse, metal camiasından men edebilirdi beni. bir tiki bu kadar ciddiye alınmamalıydı çünkü, özellikle söz konusu metal müzikse. bana kalsa ben daha tartışmanın başında ''he canım'' diyerek kapatacaktım olayı. fakat iki zeytinyağı insanın arasında yoğunluğu oldukça düşük bir sıvıdan farkım olmadığı için, sonra biraz daha üste çıkmak için debelendim.
nihayetinde, ''bak herşeyi diyebilirsin, sonuç olarak olay zevk meselesidir, sana kuru gürültü gelebilir, kafanı ağrıtabilir, ama bu adamların kitlelerini asla küçümseme'' dedim. ''hepsi ruh hastası'' dedi. ben olayı klasik bir sona bağlamayı ümit edip bu gereksiz tartışmaya kapatmak isterken, bu dediği son laf sonrası açıkçası dumur oldum. ''ya meltem tamam abi ya neyi tartışıyoruz daha'' dedim. meltem, metalik olandı. artık sonsuza dek susmaya davet ettim her iki tarafı da.
içimden dediğim son şey ise ''metal tanrıları seni affetsin tiki kız'' oldu..
öyle nette dolanayım derken denk gelmemle dumura uğratmış hadise. olm eşşeğin amına bile lazer tuttunuz, tutmadığınız yer kalmadı derken bi bu eksikmiş, tebrik ederiz.
-düşüo hacı, düşüo, hadi olm az kaldı
+düzgün tut olm tam gözüne gelmiyo bak
olm ordaki herife yakışıyo da emin ol sana yakışmıyo. aşk-ı memnu izleyip kırmızı tayt giymek gibi bi şey lan bu. ona da ne giyse yakışıyo bu herife diye diye, en sonunda bokunu çıkardılar. vesselam dolaşmayın piyasada öyle daltarak gibi. hade bakem.
