giderklen de 'ben asiyim aslında, ben yaşarken farketmediniz ama gerçekten de, valla bak.' demektir bir " nevi. kendi içinde çelişkidir, gereksizdir, hatta bazen yanlıştır.
eğitim şart, boş beleş yaşama. hayata da bir katkın olsun. sen göçüp gittikten sonra da şu şu hanım da şunu şunu başarmıştı desinler. dedirt. omuzlarının üstünde taşıdığın kafa, bir beynin var unutma. boş kutu değil, aklın bacaklarında değil.
bana Odtü'ye otobüsle giriş yaparken tanık olduğum içler acısı durumu hatırlatır. henüz türbanla kampüse girişin izin verilip verilmediğinin belli olmadığı, muallak zamanlardır.
güvenlik görevlisi otobüse biner ve kimliklere bakar. en önde oturan türbanlı kıza da:
-başörtünüzü çıkarır mısınız, böyle sizi içeri alamam, der.
kız:
-sen ne karışıyorsun benim başörtüme.
-o zaman aşağı iner misiniz, kimliğinizi almam gerekiyor.
-sen kim oluyorsun, bu ne cüret.sen kapıdaki köpeksin, ben de senin içerdeki sahibin.
bundan sonra zaten başka söze ne hacet.
ege de güzel bir örnektir. bazen imrenilesi, bazen kaçınılası bir durumdur. zira arkadaş ortamlarında dalga geçilme olasılığı yüksektir, hasbelkader bir evlilik söz konusu olduğunda, daha da garip bir durum ortaya çıkabilmektedir.
cem yılmaz'ın bir gösterisini akla getirir.
Çocuk şöyle der:
-Baba bana at al, sonra da sipahi ocağına yazdır beni.
Daha sonra babasını ikna etmek için bağırmaya başlar:
-At aaaaaallll, attan hoşlanıyorum ben.
Çocukların uçsuz bucaksız hayal güçlerini anlatır.
çoğu işini gücünü çoktan eline almış, kendi döneminden insanların arada sırada ziyarete geldiği, uzun seneler sonunda artık bir döneme de ait olmayan, olamayan ve her bölümde en az bir tane bulunan vurdumduymaz insan türü.