yerine göre berbet bir sondakika hadisesine dönüşebilecek durumdur. sabahlanmış proje bitmiş artık teslim edilmesi gerekiyordur fakat o da ne bir printer in olmadığı hatırlanır ve her ortalama öğrenci gibi internet cafeye elinde flash bellekle gidilir, ucuz kartuşla proje rezil gibi basılır o aceleyle bellek cafede unutulur ve okul yolu tutulurken yine ve yine küfredilir.
insanı yarma noktasında güldüren diyaloglardır. aslında uygulama güzel, yani yolculara daha iyi hizmet verebilmek için anında trafik nerede yoğun nerede açık öğrenip daha hızlı ulaşım sağlanıyor fakat uygulanış kopartıcı. zaten %95 doğru düzgün türkçe konuşamıyor, bir de buna herkes dinliyor diye düzgün konuşma çabası eklenince başlıyor yolcular için eğlence, hele bir de telefondan ses bangır bangır geliyorsa...
-bip.yeddikuledee kaza varıdı acebağı şindi durum nedir, bilen arkadaşlar anons yapsın..bip
-bip.. eheo ben şindi gelirm yedikuledeen vallah yokhdu bişi.tamam..bip
hadi bunu geçtim bir de kendinden komik olnları var;
yer taksim durak;
-bip..arkadaşlar acık öne alın arkası şişti..bip
-bip..PUHAHAHAHAHAHAHHHAUAHUAHAUHA..bip
ispanya'da akşam saat 22.00'dan sonra gençlerin sokaklara ellerinde içki şişeleriyle dağılıp hep beraber şehrin muhtelif yerlerinde içmesi, eğlenmesi, ağaç diplerine işemesi kültürü. köken olaraktan ispanyolca botello (şişe)'den gelmektedir. söylentilere göre şimdilerde yasaklanmıştır. fakat feci kaynaşılası, bir valencia akşamında sokağa çıkıp 'botellon nerede?'diye sorulası olaydır.
türk insanının zekasının kurban bayramındaki yansımasıdır. gerçekten yaşanmış hadisedir. kurbanı kestikten sonra hani derisini yüzmek için hayvan canice şişirilir ya bu adam da kompresör kullanmış. hani tükemmez kalemle bile kurban şişirenini görmüştüm ama bu hakkaten yardı beni..
beyoğlunda tünele doğru konuşalnmış tarihi pasaj. üst katlarında ofisler bulunan pasajın fotojenik bir görüntüsü vardır. özellikle balkonları falan nefistir. ben diyim gidin 3-4 makara harcayın gelin.
18 Ekim 2006- 28 Ocak 2007 tarihleri arasında istanbul modern'de görülebilecek olan sergi.
gerçekten çok yaratıcı işler var. özellikle tamponlardan yapılmış ihtişamlı avize ve musalla taşında kendi ölümünü oynama hadisesi çok sağlam geldi bana. görülmesi gezilmesi gereken kültür arttırıcı olaydır.. http://www.istanbulmodern.org/tr/f_index.html
nike markasının ünlü swoosh logosu 1971 yılında bir yarışma sonucu seçilmiş. logoyu çizen zamanın öğrenci insanı caroline davidson ödül olarak sadece 35 dolar almıştır.. muhtemelen şu anda torunlarına ne büyük bir saf olduğunu gururla anlatıyordur..
yaratıcılıkta sınır tanımayan yönetmen lars von trier'in 2003 yapımı filmi. film belgesel tadında gelişiyor. filmin konusu şöyle; yönetmen jorgen leth lars von trier'in favori yönetmeni, ünlü kısa filmi 'the perfect human' favori filmidir. yönetmen leth o günlerde kendini sinema dünyasından çekmiş haiti'de huzurlu emeklilik günlerini geçirmektedir. trier ise en sevdiği yöneetmeni sarsıp sinemaya geri getirmek için böyle bir proje geliştirir. öyle ki 'the perfect human'ı herbirine koyacağı engellerle 5 defa daha çekmesini jorgen leth den ister. jorgen kabul eder fakat sonradan pişman olur çünkü trier kişisi git gide memnun olmayan inanılmaz zor bir insana dönüşmektedir.ama konulan her inanılmaz engelde jorgen leth sıradışı işler çıkarır. ve ortaya jorgen leth'in nefis çekimleri ve lars von trier in dehasıyla tadından yenmez bir eser çıkmıştır. izlenilmesi gerekir..
'akşamdan kalma olmak' hadisesinin ramazanda boyut değiştirmesiyle ortaya çıkan olaydır.
yıl boyu deli gibi içki içen ve her sabah işe veya okula enkaz vaziyette giden insanlardan farklı olarak dini bütün kesim bunu ramazanda yaşar. gece x bir vakitte yatılır, haliyle orucu aç tutmak olmaz sahura kalkılmalıdır. ama o da ne zaten 7 buçukta kalkıp işe gitmen gerekir. ama uyku üstün gelir o dolu mideyle tekrar yatağa girilir iki saatçik uyunur ve nerdeyim ben tribiyle iş için koşturmaya başlanır. vaziyet enkaz, durum sahurdan kalma halidir..
ünlü italyan yazarın fantastik öğelerle desteklenmiş ve tarzını yansıtan kitabı.. baş karakter baudolino tarihin en büyük yalancısıdır ve zekasıyla tarihin satırlarını gizlice manipule eder. bir bukalemunun anında bulunduğu ortama uyup renk değiştirmesi gibi sadece birkaç kelimesini duyduğu dilleri akıcı bir şekilde konuşarak bulunduğu topluma adapte olur. açıkçası kitbı okurken tarihteki her büyük hadisede baudolino'nun bilinçli ya da bilinçsiz parmağının bulunması bana forest gump etkisini hatırlatmadı değil. ama kitap uzun tarih araştırmaları, sayfalar süren tasfirleri, din çatışmaları ile umberto eco'nun adını hak etmiş gibi görünüyor..
beyoğlunda nevizade denen sokakta bulunan bira mekanı. çalan müzikleri ve insanları hoştur.. ama eskiden daha güzeldi, zira şindi biraz havası bozuldu..
akarsu caddesinin bir ara sokağında bulunan pastaları süper cafe. ayrıca işletmecisi nadia tatlı muhabbetiyle kahvenize eşlik ederse tadından yenmez...
cihangir akarsu caddesinde bulunan nezih cafe. fiyatları çok yüksek olmamakla birlikte lezzetli yemekler yenebilen fakat ger gişimde farklı garsonla karşılaştığım kalburüstü mekan..
cihangir isimli istanbul semtinin paralı entellerinin takıldığı yerdir. hertürlü ünlü cafe ve pastanenin bulunduğu cadde..
(bkz: leyla)
(bkz: kahvedan)
(bkz: vena)
sigara gibi sarılıp içildiğinde astıma ve sinüzite iyi geldiği söylenen,
aktarlarda tezgah altından bulunabilecek, kaynatılıp içildiğide çok fena asit tribi yapan, ottan çok ağaca benzeyen bitki. kaynatılıp içince ilk bir saat falan bi etkisi görülmüyor fakat çok içilince geribeslemeler şeklinde, sürekli halde adamı tribe sokar. içenlerin söylediğine göre genelde sıkıntı verici halüsinasyonlara sebep oluyor ve genelde seansın sonu acil serviste bitiyor. evde tek başına yapılmaması gereken bir aktivite. daima bir ayık bulundurulmalı..
kokona diye de tabir edilen sosyetik ve hasta ruhlu insanlar için kullanılan tabir. ilk kez bülent üstün falan kullanmıştı galba tam hatırlamıyorum..
(bkz: bülent üstün)
ünlü darwinci zoolog. 'gen bencildir' kuramıyla olay yaratmıştır. (bkz: gen bencildir). kendisi nairobi doğumlu bir ingilizdir. cennetten akan irmak, kor saatçi türkçeye çevrilen diğer kitaplarıdır. dikkat çok fena inancı sorgulattırır.
ün(bkz:lü evrim bilimcisi richard dawkins in taşma yaratan kitabı. kafaları karıştıran kuram şöyle: insan denen makine sadece gen soyunun taşınması ve hayatta kalması adına programlanmış varlıklardır. genler evrim basamaklarında tırmanırken seleksiyona yenik düşecekleri anlaşılınca insan makinesi taşıyıcı olarak kullanılmaya başlanıyor. genler ve insan parazitik olarak ya da diğer bir yaklaşımla mutualitik olarak insan içinde soylarını devam ettirmeye başlıyorlar.
kuram öyle gerçekleri ispatlıyor ki şaşıp kalmamak mümkün deil. mesela üç kardeş ve bunların 8 kuzeni var. 3 kardeşten biri herhangi bir sebepten dolayı kendi hayatı karşılığında diğer kardeşlerinin hayatı seçimini yapmak zorunda kalıyor. ve nitekim de kendi hayatını veriyor. burda asıl gerçek kardeşlerin birbirine olan sewgisi deil gen soyunun mümkün olduğunca sağlıklı devamıdır. burada zaten üç kardeşin de gen dizilimi aynıdır ve iki kopya gen diziliminin geleceğe ulaşması daha mümkündür. bu yolda tek bir gen diziliminin feda edilmesi tamamen genin kendi bencilliğinden kaynaklanan özverisidir. ama aynı özveri kuzenleri için aynı boyutlarda olmaz çünkü gen dizilimleri farklıdır ve gen kendi içinde bencildir.
insanın yaşama iç güdüsünü ve üreme iç güdüsünü açıklamak için müthiş bir kuram. insanın sadece genlerin soyunu ayakta tutabilmek için yaşama dört elle tutunması gibi. diğer taraftan insanın sadece bebeğini sevip öpmek için okadar acıya ve dert e katlanması bana gerçekten de pek mantıklı gelmiyordu. bravo richard abi dimaamı aydınlattın..