Kediler olarak genelleyebilir miyiz bilemiyorum ama evcil hayvanlar zamanla sahiplerine benzer diye bir laf vardır ya, buna katılıyorum. Sevgili kızım lilith, aynı ben gibi pek insancıl olmamasının yanı sıra bir kere bir insanı sevmezse karşıdaki ne yapsa sevmiyor onu. Çoğu kedi gibi değişimden pek haz etmiyor. Gereksiz kafa tutmalara girebiliyor.. (at’a tıslamışlığı var..)
Velhasıl kelam, kadınlar ve kedilerin en büyük ortak noktaları onlara olan sevginizin ancak onların canı istediği zaman bir kıymeti olmasıdır sanırım.
zaman zaman gerçekten çok güldürmüştür, komik adamdır kabul. ama her şeyin mizahı olmaması gerektiğinin de canlı kanıtıdır. trollük seviyesine varan bir mizah anlayışı var, komik olacağım diye insanlıktan çıktığı oluyor.
Buradan çok uzakta, eskiden iyelik ekini fütursuzca kullanabildiğim bana ait sessiz yalnızlıklarımın olabildiği gibi, kahkahalarımın öfkelerimin şefkatimin olabildiği yerde. Zaman, iki taraflı bir casus. Kavgalı aşığı insanın. Özlüyorum.
eski klavyelerin kabartmalı bastıkça kimine göre rahatsız edici bana göre ise yazma sebeplerinden biri olan sesleri vardı. bazı klavyelerde hala var tabi eski olmaya özel bir şey değil. ama şuan yazdığım klavye beni mutlu etmiyor. evet, klavyeden bile mutluluk bekliyorum. şey gibi bu, mutluluğun dibini sıyırmaya çalışmak gibi, meyveli yoğurdun kapağını yalamak gibi veya işte böyle şeyler.
internette senelerdir kullandığım bir kullanıcı adım vardı. artık ismim kadar ayırt edici ismim adar ifşa yeteğini olan bir kullanıcı adı haline gelmişti. birden fazla yerde senelerce kullanmaktan ötürü olabilir tabi. naifliğine, yalınlığına takılı kaldığım kelimelerdendi. ilk görüşte aşka inanmıyor olabilirim ama ilk okuyuşta aşık olduğum kelimelerim vardı. o da onlardandı. "hakikatsever" duruluğu o kadar sevdirdi ki kendini bana, sahiplenmem içselleştirmem çok kısa sürdü. hakikatı seven. sessizliğin huzuruna yaklaştığım şefkatle yaklaşıyordum kelimeye. zaten kendimi bildim bileli varlığımda mihenk taşı olmuş gerçek "hakikat" tutkum bu sıfatı hemen çekip almıştı kendine.
geçenlerde bu kadar cüretkar olmamdan zaten en başından beri rahatsız olan yanım "yeter, sen hayırdır?" deyince ufak bir oynama yaptım üstümde. tamam dedim seviyorum demeyeyim de bir parçam diyeyim. hakikat'a olan takıntılı tutkumu koparamıyordum kendimce. ama insan biliyor. kendine veya başkalarına ne yalan söylerse söylesin, hangi etiketin altında yaşlanırsa yaşlansın ne yaparsa yapsın içinde bir yerlerde hakikat'ı biliyor. bende biliyordum. biliyordum, gerçeğe olan tutkumun yavaş yavaş eriyip yok olduğunu. biliyordum hakikatsever! kelimesini benimmiş gibi sahiplenicek dolaşamayacağımı. üstünde oynamam sağını solunu kurcalamam sadece biraz daha kandırmaktı kendini. hakikat'tense kandırılmış huzura koştuğumu, sessizliği veya kendimi duyamacağım gürültüyü hakikate tercih ediyor olalı o kadar çok uzun zaman olmuştu ki.
yatağımdan bunun için kalktım. hakikat'le ilişkim kalmamıştı bunu somutlaştırmam gerekiyordu. isim kombinasyonum bile olabilirdi yerini alacak olan kullanıcı ismim. neden olmasındı? başka ne yalanı koyucaktım? hangi kelimemi harcayacaktım? isim kombinasyonum. o olamadı malum. internet şartları. ne olmalı ama? ne önemi var ki? yazarak saçmalamayı özlemişim, belki birgün gerçekten bir şey anlatabilirim. iyi uykular.
Amerika'ya gitme ihtimalim çıkınca, sevgilimin benden tek "ricası" orada LGBT'ci eylem ve bireylere bulaşmamam oldu. Güleyim mi sinir mi olayım bilemiyorum.
türkçe'ye "azöz" olarak geçmesini dilediğim akım. ve dekorasyon ayağında minimalizmi türk insanı artık lütfen çok rica ediyorum paçasından bir yerinden tutsun.
gerçek anlamda yeni mezun biri olarak * daha şimdiden bittiğine üzüldüğüm dönemlerdir. insan hayatında birçok dönemi geri sarıp baştan yaşamak ister, ama ben en çok bu dönemimi geri sarıp baştan yaşamak isterdim sanırım.
ortalama imkanlara sahip bir insansanız muhtelemen üniversite dönemi sizin için altın madeni olacaktır. lütfen benim yaptığımı yapmayın, işleyin. her anlamda.
En büyük zararı eğitim kavramının içi boşaltılmış olmasıdır. Üniversite diplomasını bir paçavraya çevirmiş, piyasaya nitelikli eleman hazırlamaktan çok diplomalı işsizler hazırlamıştır.
Akademisyenlerin kalitesi ve standartı iyice düşmüş, eğitim hayatını öğrenimini tamamlayamadan bitiren gençler yetiştirmiştir.
ilk maddem başlığa uyuşmayacak ama ben yine söyleyeyim.
1- Bölüm seçme durumuna gelirseniz lütfen bölümün derslerine bakın.
2- istediğiniz üniversitenin akademik kadrolarını inceleyin.
3- üniversitenin öğrencilerinden ve hatta mümkünse mezunlarından bilgi edinin.
4- üniversitenin olduğu yer oldukça önemli. Kendinizi geliştirebileceğiniz bir şehir olmasına özen gösterin.
5- eğer bölüm&ünivetsite&şehir kombinasyonlarından en ikisi sizi mutlu etmiyorsa lütfen üniversite tercihi yapmayın. Özellikle bölüm mutlu etmiyorsa.
Daha birçok var ama şimdilik bunlar geldi aklıma.
Ayrıca lütfen hazırlık okuyun. Ben okumadım çok pişmanım.
Senelerdir (10 seneyi aştı) taktığım iyi günde kötü günde Beşiktaş bilekliğim koptu. Çok mutsuzum. Bu kaçıncı bilekliğim bilmiyorum azcık sağlam yapıverin şunu ya.
her şeyiyle "praskovya bir diziden ne ister?" sorusunun cevabı olan the mentalist'in başrol oyuncusu. patrick jane karakterinde gösterdiği müthiş oyunculuktan sonra onu niye bir yerlerde görmedim diye hayıflanırken daha sonra rol aldığı oğu filmin romantik komedi olduğunu görmemle anladım.
iç gıcıklatan o kendine has gülüşü, zekası -bundan ötürü haklı ukalılığı- ile büyüleyen patrick jane karakteriyle gönlüme taht kurmuş olmasıyla bana bile romantik komedi izlettirebilir.
Yardıma ihtiyacım olan vizedir. Şöyle ki yazın orada okuyan kuzenimin yanına gitmeyi planlıyorum. (Evde kalıyor) Şuan üniversite son sınıfım ama vizenin çıkması ve gidişim mezuniyetimi bulur. Öğrenci vizesiyle mi başvuru yapacağım? Ve bilen biri varsa evraklar hakkında da bilgi almak isterim..
Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. Ne kadar geç olsa da biz bugün şampiyon olduk ya, o semti yaktık ya teşekkür ederim. 3 gündür toplam 2 saat uykuyla duruyorum, kutlamalardan çıktım geri dönüyorum şu dönüş yolunda kulaklarımda hala tezahüratlar yankılanıyor ya çok teşekkür ederim Beşiktaşım.
Marşlarımız sevdaya dahil.
Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar!
hayatımda içtiğim en nefis sigaralardan. tabi simsiyah oluşu beni aşırı derecede çekmiyor değil. 3 tane kaldı sigaradan geçen seneden beri içemiyorum kıyamadığım için. Hiçbir yerde bulamıyorum da.
En yakın arkadaşım istanbul'da üniversite okuyor. Ben Antalya'da. Uzağız birbirimize, denk düşemiyoruz çoğu kez. Bir senede toplasan 1-2 ay ya görüşür ya görüşmez olduk. Tabi hergün telefondan vs konuşuyor haberleşiyoruz ama yinede işte sarılamamak, derdini dinlerken gözlerine bakamamak ayrı bir durum.
Bugün taksim'de ki bir ingilizce kursunda dersi vardı. Dün WhatsApp grubundan diğer yakın arkadaşım gitme dedi ona. Taksim falan çok sıkıntılı ortalık karışık bu ara. Yarın kursa gitme. Dinlemedi bizimki.
Öğlen yakın arkadaşımın telefonuyla uyandım. Ela'ya ulaşamıyorum praskovya sende arkadaşlarının falan numarası var mı taksimde patlama olmuş diye. Vardı. Vardı da telefon bozuldu bir ara o arada gitti sanırım. Neyse. 40 dk boyunca çeşitli yerlerden ulaşmaya çalıştım. Taksim de bulunan tüm ingilizce kurslarını arayıp meşgul çalmayanlarla konuşup elayı sordum. Kursunun adını unutmuştum çünkü. insanların sesi o kadar korkmuş geliyordu ki. Merhaba kolay gelsin geçmiş olsun ile başlıyordum. Umarım en kısa sürede haber alırsınız dedi kapatırken kız. içime oturdu bu lafı. Alamamak gibi bir ihtimal var mıydı?
Tekrar bir şansımı deneyeyim dediğimde açtı telefonu. Yurttaymış. Bugünkü dersi hocası hasta olduğu için iptal olmuş, telefonu da geceden sessizde kalmış. Uykulu vaziyette açtı telefonu.
Rahatlama - kızgınlık - rahatlama - öfke- rahatlama duyguları eşliğinde kapattım telefonu.
Bugün herkes benim ve onun kadar şanslı değildi. Ölenlerin ailelerine sabır yaralılara acil şifalar diliyorum. Ne yapabilirim ki başka, ne gelir elden. Bugün o ölüm gibi gelen 40 dakika da kafamda hep "siz sanıyorsunuz ki hep tanımadığınız insanlar ölecek" sözü yankılandı. Çaresizliği bir organımızmışcasına hayatımıza sokan tüm şerefsizlerden ve buna izin veren ahlaksızlardan nefret ediyorum.
bunu "havalı" olarak algılayan kızla böyle bir şerefsizlik yapan arkadaşlar birbirlerine çok uyum sağlamışlardır. türlerininin devam etmemesini dileriz.
Hani bir film var, ismini şimdi çıkaramıyorum. Baya meşhur olmuştu bir sahnesi.
Adam kadına: "herkesin inandığı bir şey vardır bu amına koyduğumun hayatında. Benimki de sensin, napiyim!" der.
...
Öyle bir şey benimkisi. Ama ne, ama ne.
Garip. Uzun uzun yazılıp çizilecek mesele bu bende.
"çok tatlısınız, keşke ölseniz" modundan beni bir kedim lilith bir de sol frame de gördüğüm bu "beşiktaş" başlığı çıkarabiliyor işte bu kadar hızlı.
Öyle işte.
Beşiktaş güzel, Beşiktaş önemli.