küçük bir çocuğu bilmem kaça kadar tutmuş diye eleştirilmesine anlam veremediğim şovmen.sanırsınız ki çocuğun istikbaliyle oynamış,hayatını karartmış.o küçük çocuk hepimizden cindi.öyle hiçte uykusu gelmiş bir hali yoktu ayrıca bunu bizden daha fazla düşünecek ailesi var değil mi.bunun dışında o kadar sevimli bi kızdı ki açıkcası lütfen hemen göndermesin dedim içimden.
bu duyarlı arkadaşların henüz,ağır işlerde,saatlerce,çalıştırılan çocuklardan bahsedenine rastlamadım.üç kuruşa tehlikeli işlerde çalıştırılan,geceleri ellerinde bi kaç paket selpak ve ciklet ile caddelerde ezilme tehlikesine rağmen para kazanmaya çalışan yavrular.onlar çocuk değil mi,onların da uykusu gelmiyor mudur.lütfen çok duyarlı insan taklidi yapıp sahte şeylere duyarlı olmayalım.eğer bazı şeylere karşı gerçekten tepkiliysek gerçek şeylere tepki verelim.
arabadan çıkmayan bireylerin uygulayabileceği ve bu yüzdendir ki genelde üst tabakanın tercih edeceği harekettir.siz şimdi gidip bebek etiler nişantaşı vb semtler dışında ayakkabıyla eve girmeye çalışırsanız biraz öküzlük etmiş olursunuz.analarımız o halıları yıkayana kadar canları çıkarken abidik gubidik dizilerdeki gibi olucam diye eve toz toprak taşırsanız kafanıza yiyeceğiniz terliğide dikkate almak zorunda kalırsanız.
panoda iki hafta asılı duran sınav tarihlerine bakmak yerine beyinsiz bir arkadaştan sınav tarihlerini alma salaklığını göstererek sınav bittikten bir saat sonra okula gelmek ile gerçekleşebilir.havalı havalı okulun kolidorlarında yürürken birden başınızdan aşağı kaynar sular iner.çünkü soruları ve cevaplarını adınız gibi bildiğiniz sınava geç kalmışsınızdır.hemen akabinde sağlık ocagı hastane ve poliklinikler arasında deli dana gibi koşturma başlar, maksat spor yapmak değil,rapor alabilmektir.lakin salaklar üç tane olunca malesef yalan atma potansiyelimiz sıfıra iner haliyle yalvardığımız yakardığımız doktorlar yüzümüze manda yavrusu görmüş gibi boş boş bakmaya başlar.tek çözüm kalmıştır özel poliklinik.fakat bir sorun vardır acaba okul özel poliklinigin raporunu kabul edecek midir.öğrenmenin tek yolu vardır okulu aramak.zaten ne olursa bundan sonra olur salak arkadaşınız alt tarafı özel poliklinik raporu geçerli mi diye soracaktır ne kadar basit degil mi, peki böyle mi olmuştur tabi ki hayır,salak arkadaş ilk başta "şey ee ben yani biz hastaydık,evet hastalandık giremedik sınava daha doğrusu eee ya aslında bakarsanız biz geç kaldık ve rapor alcazda..."işte bu salak arkadaşımız o saf kalbiyle okul yönetimine her şeyi açıklamıştır ve telefonun ucundan gelen diğer ses"demek sahte rapor alacaktınız.ismini numaranı aldım o raporu getirsen bile kabul etmeyeceğiz"evet salak,aynı zamanda da bitmiş olan arkadaşın ağzından çıkan son söz ise şunlar olur "boku yedim"o boku yemiştir ama biz aynı boku yememek için doğru klniğe gider yalvar yakar raporu alırız.endişeli bekleyişin ardından raporumuz kabul edilir.ve sınava girilir.sadece bir sınava girememenin ne demek olduğu böylece anlaşılır.
"benim diğer çemkirenlerden neyim eksik ben bi kere bütün jürilerden daha iyi çemkiririm "iddiaları ile sözlüğe adım atan, geleceğin yarışmacılarını pataklayacak delirtecek, gelecegin juri uyesidir. kendisi türk televizyoncularının kurtarıcısıdır. onun sayesinde yetmiş milyon bizi izlemeye devam edecek.
-necla sana bi şey söylemeliyim
-söyle berke,
-ben senin arkadaşına aşık oldum.
-nasıl yani.
-ya ilk başlarda dostluk sandım ama öyle değilmiş ona karşı çok güçlü duygular besliyorum.
-ama nasıl olur
-oldu necla, ben orhanı seviyorum bu durumda seninle olamam.*
-ay ne sevimli şey...söyle bakalım bıcırık anneni mi seviyorsun yoksa babanımı
-bos ver anneyi babayı hadi geel ben seni seviyom
-eh eh ayy ne sevimli şey nerden öğrendin bunları
-öylendim işte..pipimi de gösteriyim mi hep amcalara gösteriyo babamlar
-yok evladım.hay allah.zamane çocuğu işte.
karma dedikleri felsefe bu olsa gerek.ama nedense işe yaradığına pek şahit olamadığım cümle.iyilik yapmanın bile başa dert açtığı kötülüğün bu kadar büyük bir yer kapladığı dünyada malesef iyiler iyiliklerini gösteremeden ezilmeye mahkum bırakılıyorlar.
aslında her sabah yeni bir rekor kıran otobüslerdir. amerikalı bilim adamları gelip inceleseler dahi bunu nasıl gerçekleştirdiğimizi anlayamazlar. 50 kişilik otobüse 250 kişinin nasıl sığdığının, hepsinin inmesi gereken duraklarda nasıl indiğinin bir otobüsün bu kadar yükü nasıl kaldırdığının hepsini geçtim bu insanların nasıl nefes aldığının hiç bir bilimsel açıklaması olamaz.
önce iki avuç fondöteni spatula yardımı ile karıştırırız. harcımız kıvamına ulaşınca şlap bi yanağa, şlap diğer yanağa atarız ve yine spatula ile sıva işini bitiririz. hemen akabinde yüz dikkatli bi şekilde pudra dolu kovaya batırılır. inşaatın, pardon yüzün kabası bittikten sonra ince çalışmalara başlanabilir. gözler ve dudaklar ortaya çıkarılır. **
mutlaka kafaları iyi olan, sapık ruhlu, tuhaf saçlı, uyuz gülüşleri olan yayık yayık konuşan tipler olurlar. kızlar ise renkli taytları ve kabarık saçları ile dans adı altında enteresan hareketler yaparlar. yalnız her türk filminde böyledir bar olur, ev olur, park olur, muhakkak müzik ve içki vardır. sanki bu insanların başka işleri yokmuş gibi yorulmadan bıkmadan günün 24 saati sürekli tepişirler.
gargamel suratlı zalim amcadır. çocukların korkulu rüyasıdır. ayrıca çocukların hayal dünyasının baş kahramanıdır. hakkında onlarca hikaye uydurulur çocukları kestiği bodruma kapattığı gibi. ve işte o an sabırsızlıkla büyümeyi istersiniz. o topların intikamı içinizde kalır. seyredilen çizgi filmelerin de etkisi ile mutlaka öc alınmak istenir.
sempatik değildir, kalıbına göre çok enteresan bi ses tonu mevcut ayrıca sanırım kendisinin bi ego problemi var. sürekli standartların üzerinde olduğu amerikada yetiştigi için standartlarının yüksek olduğu gibi enteresan şeyler söylemekte ve sürekli çemkirmektedir kendisi. ayrıca bence juri üyesi olarak kalitesini kendi elleriyle yerlere indiren kişi olmuştur. **
-bak abicim yavşaklık yapmazsanız beşimiz birden gireriz dokuz ay sonrada çıkarız sonra herkes kendi yoluna
-abi ya hepimiz giremezsek ya sadece birimizi kabul ederse
-oğlum o zaman b planı ben içeri girerim doğar büyürüm bi yaşına gelince kardeş diye tuttururum
-yapma ya senin anan güzel mi
-henüz görmedim
-anam anam şerefsiz hüsoya bak noluyo lan koşun yakalayın girdi lan girdi
-umarım kardeş ister
-sus lan salak o zamana kadar kim öle kim kala.
bulunduğu bölgede tsunami çıkmasına sebebiyet verebilecek olay. belediyenin sürekli çevredekileri ikaz etmesi ve korkulacak bir şey olmadığını duyurması gerekir. zira halk her an panik içinde pencerelerden atlayabilir.*
yapılması gereken en centilmence hareketlerden bir tanesidir.sırf sevdicek üşümesin yeter ki, ben zatüre olsamda önemli değil, mantığı ile düşünenen en asil duyguların insanıdır. *
dünyanın en itici hareketi. bir kızın ağzına küfür hiç ama hiç yakışmaz küfür hiç kimseye yakışmaz ama özellikle kızların ağzından duyunca beni dumurlara uğratır. hoş olmaz çirkin durur.
evet belki bir çok genç tanımıyor deniz gezmiş i. ve bilmiyorlar o dönemi. son zamanlarda çekilen diziler sayesinde yeni yeni şekillenmeye başlıyor beyinlerinde.merak ediyorlar, araştırıyorlar öğrenebildikleri kadar öğreniyorlar. bazıları ise merak etmiyor. ama gençleri bu kadar suçlamamak lazım bence. çünkü çok güzel unutturuldu bu olaylar. sanki tarihten bir sayfa yırtılıp atıldı. kimse bahsetmedi bu olaylardan. çok güzel unutturdular. ve bazı şeyler daha yeni yeni konuşulabilir iken o zamanın ağır isimleri yeni yeni itiraflarda bulunur iken yönetmenlerimiz şimdi şimdi biraz ürkekcede olsa o konuları işlemeye başlamışken gençlerin deniz gezmiş i tanımaması normal değil mi. bilmeyene değil öğretmeyene ve unutturanlara bakmak lazım belkide.
yetmedigi taktirde eski sevgiliye böcek ilacı sıkmak,hemen akabinde kafasını buzlu suda on dakika tuttuktan sonra parmaklarını kerpetenle koparmak dişlerini söküp tekrar kendisine yutturmak gibi faaliyetlerde yapabilecek olan zihniyetin düşüncesidir.
çoğumuzun çocuk olduğu dönemler. hep güzel gelir seksenli yıllar unutamadığımız bir çok şey barındırır içinde ama acaba 80 li yılları unutulmaz yapan çocukluğumuz değil midir. yoksa 80 lerde daha mı güzel yaşanırdı çocukluk bilinmez. ama o zamanlar her şey daha reelidi.
erkekler için muamamadır. dünyanın en uysal kızının bile çantasını açmaya kalkarsanız o uysal kedi vahşi bi kaplana dönüşür. neye uğradığınızı şaşırmakla beraber merakınız kat ve kat artar.*