--spoiler--
...Onun hikâyesindeki her şey, Amerikan bezinden biçilmiş, yanlardan öylesine dikilivermiş, üzerine geçiriverdiği, eprimiş bu gömlek yüzünden oluyor. Fabrika her türden, her renkten, her cinsten giysinin üretimini yapıyor ama Emine'nin üzerindeki gömlek başka. Fabrika, o gömleği kapıdan içeri sokmak istemiyor. Çünkü o gömlek içeri girince sessizce çalışıp sessizce tükenen adamlar ve kadınlar gidiyor, yerine hakkını arayan insanlar geliyor. Fakat bakın, insan bu gömleği üzerine geçirince başına neler geliyor.
"Evimin önünde cip bekliyor geceleri. Artık kimin, bilmiyoruz! Kızımı kaçırmaya çalıştı birileri. Tehditler, hakaretler... 8 aydır bu böyle. Ama ben daha katlanamadım. Sabahtan başlardık çalışmaya, gece devam ve hiç durmadan ertesi gün akşama kadar. DESA hükümeti burası dedilerdi, Buraya gelen adam karısını, kadın da kocasını unutacak Dayanılır mı buna!"
Ece Temelkuran'ın bugün ki köşesinden ufak bir alıntı bu yukarıdaki yazı. tam tamına 8 koca ay. hiç kimselerin haberi yok. hatta bağlı olduğu sendika'nın bile. sesini kimselere duyuramanın acısını derinden yaşıyor. belki var ama bir çok sözde insan haklarını savunan örgütler, dernekler gibi somut bir adım atmaktan aciz bir çok yöneticisinin kapitalizmin uşağı ve destekcisi durumundaki sivil toplum kuruluşlarından da zaten bir şey beklemek artık yalnış.
mahkeme 24 aralıkta görevinin başına dönebileceği yönünde karar almış fakat kararı takan yok. neden mi? devletin aldığı kararı * yine devletin onaylaması gerekiyor *. bürokrasinin çarklarına sıkışıp kalan güzel ablamız yılmamış ve fabrikanın önündeki eylemine devam etme kararı almış. tek istediği sendika'ya bağlı bir çalışan olarak işyerindeki görevine devam etmek olan bu insanın üstelik sendika anayasal bir hak iken ve görevine geri dönebileceğini onaylayan bir mahkeme kararı varken kanunları, nizamları hiçe sayan insanların pişkinliklerini daha da pekiştirerek ablamızdan bir yargıtay kararı istemişler ve zaten neye inandıklarını ortaya koymuşturlar.
kriz olduğunda hukuka sığınarak devletin kapısını çalacaksın ve işçilerin maaşını ödeyemiyorum bahanesi ile milyarlarca yardım alacaksın işine gelmediğinde devletin mahkemelerinin kararlarını hiçe sayıp iki yüzlülük yapacaksın. bu mudur işveren olmanın getirdiği sorumluluk? bu mudur sizin adalet anlayışınız?
bu ablamızın acilen görevine iade edilmesi gerekir. Türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu, mahkeme kararlarının hangi firma, hangi insan olursa olsun eşit işleyeceğini insanların emek ve ekmekleriyle bu kadar kolay oynanamayacağını göstermek acısından derhal işine geri iade edilmesi gerekir.
televizyonlarda ve meydanlarda boş boş konuşup sadece kendini kandıran sendika yöneticilerine de buradan selam olsun. size tavsiyem iktidarı yalamayı ve meydanlarda boş boş konuşmayı bırakın ve sadece şöyle bir etrafınıza bakın. gidin dolaşın işyerlerine gidin bakın kendi gözlerinizle görün oradaki insanların halini. eğer bir örnek lazım ise hemen kendimden vereyim. çalışma saatlerim sabah 09:45 akşam 22:00 şirketten aldığım hiçbir mesai veya ek gelirim yok günde 12 saat çalışıyorum ve çalıştığım firma bunu devlete 12 saat değil 8 saat olarak yansıtıyor ve neredeyse 1.5 yıldır maaşıma zam almadım. sabah mesaiye parmak okutarak başlıyor akşam gene aynı şekilde bitiriyoruz. sabahları servisimiz yok ve servisimiz olmamasına rağmen işe geç kalmalarda para kesintilerine maruz kalıyoruz. üstelik işçinin maaşından tek bir kuruş kesilemeyeceğine dair yasa olmasına rağmen.
Türkiye'de bir yıl içerisinde ortalama kişi başı kâğıt tüketimi 42 kilogram...Türkiye'de atık kâğıdın geri kazanımı yüzde 42 civarında kalırken, AB ortalaması 56,3 düzeyinde bulunuyor. Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki Almanya, yüzde 72 ile geri kazanımda en yüksek orana sahip ülkelerden biri. Türkiye'de kâğıt toplayıcılarının sessiz mücadelesi ise çoğu insanın dikkatini bile çekmiyor.
her dürüst çalışan gibi dünyanın en onurlu mesleğini yapmaktadırlar. bizim hiç düşünmeden çöpe attığımız kağıt parçalarını toplayarak kağıtların geri dönüşümünü sağlayıp üstünede para alır bu insanlar. bilindiği üzerede pek kimseyle işleri olmaz çöpleri karıştırır işlerine yarayanı alır yollarına devam ederler.
ankara belediye başkanı melih gökçek gene harika(!) bir karara imza atarak belediyenin çöplerini toplama işini sadece bir firmaya vererek bu insanların son umudu olan çöp tenekelerinide ellerinden almıştır. zabıtalardan köşe bucak kaçarak hayatlarını devam ettirmek zorunda kalan bu insanların kağıt toplamaktan başka hiçbir gelir kaynağı yoktur. zabıtalar tarafından yakalandıklarında hem kağıtlarına el konulur hemde üstüne ensef bir dayak çekilir bu da yetmezse arabalarıda ellerinden alınır. yani denir ki "hey dostum burası bizim çöplüğümüz iki horoz buraya fazla". demezler mi melihcim adama kimi kimin yerinden kovuyorsun? çok meraklıydın bu işlere yıllardır aklın neredeydi? baktınız iyi kötü para getirisi var "kim yapar bu işi, sonu ne olur" hiçbir şey düşünmeden o insanların son umudu olan çöplere bile göz diktin. ayıp değil mi melihcim? biz gelip senden su sayaçlarımızı istiyor muyuz?
ayrıca istanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi hakkari'den ankara'ya kağıtçılar isimli 1994 yılında köylerinden ankara'ya iş bulma umudu ile zorunlu olarak göç eden insanların yaşamını konu alan bir belgesel hazırlamıştır. ankara belediyesinin bu insanlara yaşattığı dramı daha detaylı öğrenmek için internette ufak bir araştırma yeterli olacaktır. araştırmaya üşenen insanlar için (bkz: aç bakim ağzını)
rte'nin büyük oğlu Ahmet Burak Erdoğan'ın sahibi olduğu on beş metre genişliğinde, doksan altı metre uzunluğunda tam tamına iki yüz tır yükü taşıma kapasitesine sahip halk arasında gemicik olarak bilinen aslında dört bin üç yüz tonluk kuru yük gemisinin ismi.
var olanı değerlendirememkse * ne yazık ki bu devletin acizliğini gösterir, kapitalizm ya da özelleştirmenin mükemmeliyetliğini değil.
özelleştirme gereklidir ve zaten bir çok alanda kullanılmaktadır. burda sorulması gereken soru hangi kurumun niçin özelleştirildiğidir. sadece kar etmiyor iyi yönetilmiyor diye ülkenin stratejik kuruluşları özelleştirilemez ki; yakın bir zaman önce kapitalizmin anavatanı amerika'da bile kamu kuruluşlarının özelleştirilmesine karşı çıkılmıştır.
genellikle mmorpg tarzı oyunlarda kullanılan bir çeşit tepki biçimi. tankınız yanlış yerde tanklıyorsa, healerınız over heal yapıyorsa genellikle bu kısaltma kullanılır.
hakkını arayan insandır. on iki saat çalışıp ssk, yemek ve yol ücretinide muhtemelen kendi cebinden verdiği için kendisine kalan üç-beş kuruş parayla evinin ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağını kara kara düşünüp her akşam evde karısıyla/kocasıyla kavga eden ülkemizin büyük bir bölümününün dahil olduğu sosyal bir kesime ait insandır.
güneşli bir günde yolculuk edecekseniz mutlaka güneşin hangi tarafa denk geleceğini iyi hesap edin ki kömür gibi bir enseye sahip olmayasınız. kesinlikle kafayı demire, cama dayamayın ki mor bir göz ya da şişmiş bir suratla dolaşmak zorunda kalmayasınız. ayakta yolculuk edicekseniz en arkayı şoför tarafını tercih edin. yaşlı teyze ve amcaların oflamalarına, puflamalarına aldırmayın yaşlılık deyip geçin gidin. öğrenci değilseniz öğrenci bir arkadaşınıza rica edip pasosunu alın nasıl olsa arkadaşınız kayıp ettim diyerek yenisini çıkartır.
film kurgu filmlerini bile zorlayacak olan hadise. bizde de örnekleri var ama mesela 10 yaşındaki bir çocuğa tecavüz eden adamın kendisini hücresinde boğması gibi yada gene tecavüzden tutuklu mahkumun ayağının kayıp düşüp kafasını ranzaya vurması gibi sanırım bizimkiler biraz daha inandırıcı...makedon gardiyanlara sesleniyorum böyle amatör işlerle bir yere varamazsınız türk meslektaşlarınızdan örnek alın lütfen.
harika ensiferum parçası. wow oynarken bu parça çalıyorsa ve karakteriniz dps warrior ise hele birde battle'da iseniz acırım karşı tarafa artık çoluk çocuk demeden katliam yapmamak için hiç bir nedeniniz kalmamıştır. Axe'ınıza kuvvet...
öbür tarafta tekel/kuruyemiş bayiisi ile birlikte en popüler mesleklerden biri olsa gerek. şöyle bir düşünüyorumda, herhalde acayip diyalogların adamı/kadını olur. muhtemelen barın girişinde damsızda aliyoruz, 18 yas siniri yoktur tabelasını astırır.
tıpkı mohammed aboutrika nin gol sevincini yaşadığı şekilde formasını sıyırmak vasıtası ile altına giydiği Gazze yazan tişörtünü göstermesi futbolun spor aynı zamanda bir iletişim aracı olduğunu kanıtlayan sevinçten çok bir tepki. işin en güzel yanı takım arkadaşlarının da frederic'e destek çıkıp yanında yer almaları. tüm duyarlı insanlara selam olsun.
mısır ile sudan arasında oynanan afrika kupası maçında golü attıktan sonra formasını sıyırıp Gazze ye sevgilerle yazan tişörtünü göstermesi sonuçunda ortaya çıkan aslında sevinçten çok bir tepki. dünyada yaşayan tüm ünlü * kişilere örnek olması dileği ile.
klasik rock tadında iki adet albümü bulunan dünyaca ünlü birçok müzisyenle çalışma fırsatı yakalamış sorrow adlı parçasıyla beni zencefilli dertlere katan ne yazık ki yakın bir zaman önce tanıma fırsatı bulduğum aranjör, prodüktör, komple sanatçı.
noel baba ve yılbaşı ile iligili bir takıntısı olduğunu düşündüğüm amerikalı gitar virtüözü. fender gitar ve kendi imzasını taşıyan amfi kullanıyor. bir Loreena McKennitt parçası olan God Rest Ye Merry, Gentlemen'i öyle bir coverlamıştır ki tadından yenmez. keşfedilmeyi bekleyen harika gitarist.
malumunuz 14 yaşındaki bir çocuğa cinsel tacizde bulunup salıverilmesine sebep olan hadise sözde çocuğun ruhsal sağlığının bozulmaması idi fakat verilen raporu beğenmeyen ve itirazlarda bulunan üç yetkili doktor idari, para ve kınama cezalarına layık görülmüş. Adli Tıp Uzmanları Derneği ve ATK 1. ihtisas Kurulu Başkanı Doç. Dr. Serhat Gürpınar Gaziosmanpaşa Şubesine uzman doktor olarak atanmış efendim. bazen şaşıp kalıyorum bir ülke bu kadar kısa bir sürede nasıl böyle değişebilir kurumlarda, kuruluşlarda bu kadar kadrolaşma olabilir mi? beyanatlarını, fikirlerini beğenmediklerini tüm ülkenin öğreneceğini bile bile yinede kimseden korkmadan, çekinmeden bu kadar kolay rahat cezalandırabilir mi? ayıplanmak için değil bazen insan insan olduğu için yaptıklarından utanmalı. yok kardeşim sizde bu da yok utanma duygusu yok, insanlık yok, karakter yok benim güzelim ülkemi ne hale getirdiniz beni ve ülkemi yönettiğiniz için sizden iğreniyorum bu dünyaya layık değilsiniz siz, sizi bir uzay mekiğine koyup galaksi galaksi dolaştırmak lazım evrendeki en iğrenç gezegeni de buluncada oraya yerleştirip kaçmak gerekiyor.
imkanlar doğrultusunda müşterilerine kaliteli hizmet vermeye uğraşan insanların ter akıttığı sabah 10 akşam 22 çalışma saatleri olan ömür törpüsü servis.
sözün bittiği kesinlikle "dayak cennetten çıkmadır" sözünün kanatlanması gereken olaydır. ordaki polis değil cumhurbaşkanı olsa o kızı yerde o şekilde sürüklediğinde kanımca orda bulunan insanlar tarafından linç edilmesi gerekiyordu hiç bir boka sesimizi çıkarmayan tıpkı bilimkurgu filmlerinde görmeye alışık olduğumuz insan görünümlü koyun sürülerine dönüştük fiziksel bir tepki verebilmemiz için illaki bizim ailemizden birisinin başına gelmesi gerekiyor lakin tecavüz gerçekleştikden sonrada bişeyler yapmak için bence çok geç.
önce hemen açıklamasını yapalım "volki" yani "mahalleden kanki" anlamına gelen genellikle çok samimi arkadaş topluluğu içinde "volkan" isimli arkadaşa takılan lakap.
öncellikle espiriyi yapacağınız sahışı gözünüze kestirdikten sonra hiç beklemediği bir anda cümlesini daha bitirmeden en olmadık yerde laf sokulur bu noktadan sonra konuşma yetisinde azalma olucak olan kurban afallamaya, ne söyleyeceğini unutmaya başlar gene tam o esnada ikinci ama esas, can alıcı espiri yapılır. kayışı iyice gerilen kurban volki'ye standart kankalar arasında kullanılan hitap şekilleriye artık buna bir son vermesini ister. mesajı alan volki "volki gibi espiri yalabilme sanatı"nın son halkasınıda tamamlamak için harakete geçer.
volki - kanka sen yumruk atmasını biliyormusun?
kurban - heralde olm. (gülerek)
volki - at bii bakimm.
kurban - all mına koim. (şaşırmış halde)
volki - olm öyle yumruk mu atılır? yumruğu böyle omuzdan atıcaksın iyice sallayacaksın omzunu. diyerekten kurbanın gözünün üstüne okkalı bir yumruk atılır.
son step'de gerçekleştirildikten sonra espiri tamamlanmış voltran oluşturulmuş olur.
ayrıca espiri yapabilme sanatı dışında "futbol oynayan arkadaşa arkadan tekme atma sanatı" gibi çok sofistike bir akımın muhtemel öncüleridirler kendileri...
önemli not: her ne olursa olsun arkadaş topluluğunun en kral espirilerini yapan çok sağlam bünyeye ve genellikle bonus saç modelinin hakim olduğu kafaya haiz çok kral delikanlıdırlar. her mahallenin, sitenin mutlaka bir volki'si vardır.
159.54 metreye tüpsüz dalarak dünya rekoru kıran Cenk Devrim Ulusoy'un göğsümüzü kabarttığı antalyanın kemer ilçesinde halen devam etmekte olan organizasyon.
bir aralar çok meşhurdu sivil polislerin elinde hortum, cop ya da haydar ile tiplerini beğenmediği yoldan geçenlere vurması şimdi de yeni mode bu sanırım. elinde ucu civili sopalarla mafyavari tavırlarla bakkal dükkanını basıp yaşını başını almış bir adamı dövmek pekte onurlu bir davranış olmasa gerek ayrıca bakkalı dövme nedenlerinin saat 23:00'da açık olması ve içki satmasından dolayı olduğu düşünülürse "bu zabıtaların sahibi kim?" diye sormak gerekir. zabıta ya da kolluk gücü olmaları bir esnafı dövmek için yeterli bir sebep mi acaba?
yarısı kadar olmayan maymunların 10 cm pipisi varken goriloğlu goril'de 5 cm pipi olması ilk başta baya ilginç gelsede insanı "olm belki işlevi büyüktür" argo atasözüne yönlendirebiliyor ayrıca sözlüğe de başlık açtıracak kadar da ilgi çekici olmuş. galiba en güzeli bayan gorile sormak lazım...
ntv muhabiri - cinsel hayatınızdan memnunmusunuz?*
bayan goril - beyyy yetiş ormana sapık girmiş.(bana senin cinsel organını soruyor, seks hayatımızı soruyor manyakmıdır nedir bu ya... vıdııda vıvıvdıı vıvıdıdıdvı)
bay goril - röportaja istersen gorillerle insanların çiftleşebilme olasılığını tartışarak devam edelim. hanım arkanı dön bakim sen.
90'lı yılların başında amerika'da kurulan, piyasaya çıkardığı 4 albümle country müziğine hatırı sayılır katkı sağlamış grup. Every Once in a While, I'm Not Strong Enough to Say No ve I Sure Can Smell the Rain parçalarını hiç bu grubu dinlememiş olanlara tavsiye ederim.*
iki çeşit su altı tüfeği bulunuyor. zıpkını gerdirilmiş plastik ip ile tüfeğin gövdesine bağlı normal silahlardaki gibi tetik mekanizması olan ve basıldığın da gerdirilmiş plastiğin kuvveti ile yol alan bir çeşit zıpkın. (lastikli tüfek) görünüşü tüfeği andırdığı için muhtemelen bu adı almıştır. genellikle uzun mesafede bulunan balıkları avlamak için kullanılır. oldukça tehlikelidir bir insanı rahatlıkla öldürebilir.
Kapalı bir hazne içine sıkıştırılan havanın itme gücü ile çalışan tüfekler. (havalı tüfekler) daha çok kısa mesafeli avlarda kullanılır ve oldukça hassastır tozdan ve kirden çok kolay zarar görürler.
not: sualti tufegi şeklinde bir ukte vardı yazılışı yalnış olduğu için bu başlığı açtım. özünde bu başlık bir ukte.
sol frame'de gördüğümüzde "aha bu da anket gibi başlık" dediğimiz hadisenin burnumuz tarafından algılanışı. yalnız dikkat etmek lazım her anket gibi görünen başlık anket amaçlı değildir burnumuza değil beynimize güvenmek lazım.**
