aralarında kesinlikle ve kesinlikle ayrım yapılamaz. karşılaştırılmalarıda fazlasıyla saçma ve gereksizdir. biri dinimizi diğeri vatanımızı simgeler. nasıl ki bir elma ve portakalı birbirlerinden farklı oldukları için toplayamıyorsak, nasıl ki yaşamımıza devam edebilmek için akciğerimizden veya kalbimizden herhangi birini seçip yola devam edemiyorsak bu iki yüce kişidende herhangi birini seçip yolumuza devam edemeyiz..
çok kötüdür bu. hele birde pin kodunuz, şifreniz falan yoksa üç buçuk atarsınız resmen müdür yardımcısı bakacak mesajlarıma, resimlerime diye. okulda çekmiş veya çekinmiş olduğunuz abuk subuk fotoğraflarda varsa hele içinde... sonra telefonu geri alana kadar kim bilir kimler mesaj atar, neler yazarlar düşüncesi. elinizi atarsınız cebinize yoktur, saate bakmak istersiniz yoktur. geri kalan parçalarıyla avunmaya çalışırsınız. kulaklığını bırakmazsınız elinizden, şarj aletine sarılıp uyursunuz gecelerce... evet saçmalıyorum sözlük farkındayım; ama acım taze. yok telefonum ve benim içim hiç rahat değil.
evladına kızmış annedir. bir keresinde arkadaşlarla oturmuş annelerimiz hakkında konuşuyorduk:
arkadaş1: annem bana kızdığında allah sanada senin gibi evlat verir inşallah diyo.
ben: hadi be. aynısını benim annemde diyo.
arkadaş2: benimki de
arkadaş3:evet evet, benim annemde!
.
.
.
vs.vs. yani diyeceğim o ki klasik anne bedduasıdır ve unutmayın annelerin bedduası kabul olmaz *
hayattaki herşeyin karşı cinsi etkilemek olduğunu düşünen kızların itici bulacağı davranışı sergileyen erkeklerdir. erkeklerde insandır, kaya parçası değil. ki burada anneden, dünyadaki en değerli varlıktan söz ediyoruz...
sen kendini küçük zannedersin. halbuki en büyük alem sende toplanmıştır. ebru bunu fısıldar bize. bir tek nokta, en ince fırçanın ucuyla suya bırakılan minnacık bir nokta, olur sana umman-ı derya. yayılır, kıvrılır, lamelif misali dolanır. katreyiz alemde, lakin unutma ki, tek bir nokta, tekmil sırları içinde barındırır.
kişi sizin için fazlasıyla değerliyse ve tabiri caizse bittiğiniz, yandığınız, kül olduğunuz andır. bir daha onu göremeyeceğinizin, onunla iki kelime konuşamayacağınızın, gülümseyişinin içinizi ısıtamayacağının kafanıza dank ettiği andır. acıdır.
serinin üçüncü kitabını eline alırsın ve okumaya başlarsın. sonra canın sıkılır kitabı bırakıp yatmayı düşünürsün. o sırada şeytan dürter seni ve bi on, on beş, yirmi sayfa geriye bakıyım neler olacakmış dersin. bakarsın ve o da ne! kızın üvey kardeşi ölmüştür!! lan ne oldu, nasıl öldü dersin bi beş sayfa daha sonrasına bakarsın. bu iş böyle devam eder. bi elli sayfa daha atlarsın bakarsın ki kitabın kahramanı olan kız kaza geçirmiş ve sakat kalmış. ne! nasıl ya? falan olursun. son sayfayada bakıyım da tam olsun dersin, bakarsın onada. ne mi oldu? geçmiş olsun kitap hiç oldu. bir daha o kitabı alıp okuyasınız gelmez, çünkü heyecanı kalmamıştır. bir sonraki kitapta yapmamanız dileğiyle, hoşçakalın efenim.
bu tip programlar hep mi böyle yapmacık dedirten az önce zaplarken rastladığım itici yapım. gerçekten izlerken ben utandım ekranın başında. öyle sahte öyle yapmacık oynuyorlar ki...