porsuga kar yagdi
396 (örnek şahsiyet)
yedinci nesil yazar 7 takipçi 68.84 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    normal hayata dönebilecek miyiz

    1.
  1. Hemen herkes, sağlıklı bir şekilde salgının sona ereceği ve normal yaşamın başlayacağı günlerin gelmesini bekliyor.
    Salgından önceki hayatı yeniden yaşayacağının özlemini çekiyor içten içe...
    Peki... Bu nasıl olacak?
    Aslında soru şu:
    -Şimdi...2 ay sonra deseler ki "Virüs bitti. Normal hayatımıza dönüyoruz." Sinemaya, konsere falan gider misiniz?

    iki görüş öne çıkıyor...

    Birinci görüş sahipleri: "Onaylanmış bir aşı yaygın olarak yapılıncaya dek asla gitmem" düşüncesi etrafında birleşiyor.

    ikinci görüş, birincinin tam tersi niteliğinde odaklanıyor...
    Şöyle ki; : Tehlikenin eninde sonunda sona ereceğini ve hayatın ister istemez normale döneceğini tahmin ediyor,

    Sonuç olarak ortada:
    Yaşadığımız, endişe ve korku yaratan ciddi bir salgın var.
    Bir yandan da, tehlikenin ortadan tamamen kalkmasıyla başlayacak normal yaşamın beklentisi ve hasreti.

    Merak edilen konu ise;

    Salgın tehlikesi geçtikten sonra o hasreti çekilen normal yaşama, her şeyi unutup, hiçbir şey olmamış gibi geçebilecek miyiz?
    Yoksa...
    Salgın sürecinin ruh hali alışkanlığıyla, tehlike söz konusu olmasa bile, o sürecin psikolojisini sürdürüp, normal yaşamı bir süre daha ıskalayacak mıyız?

    Galiba bunu zaman gösterecek…
    1 ...
  2. yalnızlık vs tek başınalık vs boşluk

    1.
  3. Sessizlik ve kendi başına kalmak konseptlerinin içini bazen farklı doldurabiliyoruz sanırım. Kültürel enstantaneler de bu bakış açımızı destekleyebiliyor pek tabi...

    Sessizliğin hakim olduğu alanlarda "cenaze evi gibi" ya da "kız çocuğu oldu" minvalindeki cümleler de; sessizliğin ancak bir yas ile gelebileceği inanışından doğsa gerek. Ya ölümle gelen... Ya da ataerkil dünyayla oğlan yerine kız olarak buluşma ile gelen...

    Kendi başına kalmak da bir diğer tarafı sanki bunun... Çoğu zaman yalnız yani yalın olma hali ile (bir deneyimde) tek başına olma halini birbirine karıştırabildiğimizi düşünüyorum. Hâlbuki insan tek başınayken yeryüzündeki bütün canlılarla bağlantısının farkında olarak yol alabilir... Keza insan kalabalıklar içinde de yalnız olabilir ve ne o kalabalık ne o gürültü yalnızlığın çığlığını bastıramaz...

    Bazen kendi içindeki sesi yakalayabilmek için sessizlik gerekir. Ve o sessizlikte dalga dalga gelen seslere kapılmadan sadece tek başına durabilmeyi ve bunu yaparken de ortak insanlıktan beslenebilmeyi...

    """"Hindu felsefesinde çok anlatılmış bir anekdotta, ki bu aynı şekilde Budizm e air bir alıntı da olabilirdi, bir öğrenci öğretmenine, Brahman'ın, yani dünyanın ruhunun ne olduğunu açıklayıp açıklayamayacağını sorar. Öğretmen soruyu duyduktan sonra sessiz kalır. Öğrenci cevaben tek bir kelime almaksızın iki üç kez daha sorusunu yineler. En sonunda öğretmen ağzını açar ve der ki: " ben bunu sana şu an öğretiyorum ama sen dinlemiyorsun....

    Cevap evet sessizliktir..."""

    Bu anekdota bir de ben ekleme yapayım. Bazen cevap kendi başına kalındığında karşılaşılan sessizliktir... Telefon, kitap, müzik, sohbet, film, sosyal medya olmadan... Hele böylesine derin bir sessizliğe birçok yoldaş birlikte ama tek başına oturursanız tadından yenmez....

    inzivaları özleyen yanıma selam olsun...
    2 ...
  4. bir yatırım aracı olarak kakao

    1.
  5. Yerli yatırımcının gözdesi gram altın yıl başından bu yana yüzde 22 değer kazanırken, bu dönemde emtia piyasasının öne çıkan yatırım aracı kakaodaki fiyat artışı yüzde 30'a yaklaştı. Bu sonuçla kakaonun getirisi, gram altını geride bıraktı.

    Emtia piyasasında çikolatanın ham maddesi olması dolayısıyla talep gören ve yakından takip edilen kakao yıl başından bu yana yatırımcısına yüzde 30'a yakın kazandırdı. Yılın ilk aylarından itibaren yükselen ve nisan ayında 2.943 dolarla 1,5 yılın zirvesini gören kakao
    nun fiyatı, mayıs ayında ise yüzde 13'ün üzerinde değer kaybederek kazanımlarının bir kısmını geri verdi.

    kakaofiyatında mayıs ayındaki hızlı düşüşün haziranda da kısmen devam etmesine karşın, söz konusu emtianın fiyatı yıla başladığı 1.900 dolar seviyelerinden yükselişe geçerek 2.433 dolar seviyelerinde dengelendi. Böylece kakaofiyatında, yıl başından bu yana yüzde 28 artış yaşandı.

    seçimlerin ardından en büyük vaatlerden birisi olan millet kıraathanelerinin açılması ile birlikte hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi kakaofiyatlarındaki yükselişin temel nedenini oluşturuyor. Batı Afrika'da hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi ve yağışların düşük kalması, kakao fiyatları üzerinde etkili oldu. Çünkü Fildişi Sahili ve Gana, dünya kakaoüretiminin yüzde 60'ını gerçekleştiriyor. Yağışların düşük olmasıyla kakaokalitesi de beklentilerin altında kaldı. Düşük kalite nedeniyle üreticiler kakaoyu satmakta zorlandı. Böylece kakaofiyatlarında, ocak ayından başlayıp devam eden bir yükseliş yaşandı

    ayrıca yaz döneminde artan altın günlerinin de kakaoüzerine önemli bir etkisinin olduğu yadsınamaz bir gerçek. şimdi kakaonun en büyük alıcısı, (bkz: kakao alıcıları)dır. onların da belli bir kalitede kakao talebinde bulunuyorlar. kakao alıcıları, mevcut stoklarını kullanarak şimdiye kadar üretimlerine devam ettiğini, yağışlarda da bir miktar artış yaşanıyor.

    Kısaca hava sıcaklıkları yüksek kaldıkça ve yağışlar düşük oldukça, kakaofiyatının gerilemesi çok gerçekçi olmaz. Şimdiki görüntüye göre, yıl sonuna kadar kakaofiyatları 2.500 doların üzerinde kalmayı sürdürebilir. (bkz: Uluslararası Kakao Organizasyonu), yeni sezona yönelik ilk tahminlerinde, kakaoüretiminin, sıcak hava ve düşük yağışlar nedeniyle önceki sezona göre yüzde 3,3 düşüş ile 4,59 milyon tona gerilemesi bekleniyordu. Fakat üretim kalitesindeki düşüş tahminlerde yer almıyor. Üretim fazlası olmasına rağmen, kalitedeki düşüş nedeniyle talebin düşük kalacağını söyleyebiliriz. Yağışların düşük kalması, kakaofiyatındaki güçlü seyri sürdürecektir. Bununla beraber ABD Merkez Bankası'nın faiz artırması, emtia fiyatlarını olumsuz etkiledi. Buna rağmen, eğer yağışlar düşük kalırsa kakaofiyatlarının yıl sonunda yeniden 3.000 dolar seviyelerine yaklaştığını görebiliriz.
    0 ...
  6. ergen heyezanları

    1.
  7. öncelikle heyezanla heyecanı karıştıracaklar için söyleyeylim

    heyezan; saçmalama, kopma, sanma anlamındayken, heyecan Sevinç, korku, kızgınlık, üzüntü, kıskançlık, sevgi gibi nedenlerle ortaya çıkan güçlü ve geçici duygu durumu anlamına gelir.

    şimdi gelelim gençlik heyezanlarına...

    yakın veya uzak çevremde gözlemlediğim veya geçmişimden hatırladığım kadarı ile ergenlik heyezanlarının başında arafta kalma durumu vardır. ölmek filan aklından geçmez ama hayatında da bir bok olmadığının farkındasındır. doğrusunu söylemek gerekirse olacağı da yok...

    hep bugün yarın diyerek bir şekilde yaşıyorsun. kimse seni, sen de kimseyi umursamıyorsun.

    işe gidiyorsun iş bok gibi. eve geliyorsun ev bok gibi. geçmişin zaten çöplük gibi. kimin kimsen yok, öyle yaşıyorsun. içinde birikenler, dökülecek yer arıyor ama yok. bunun gibi....

    bunları okurken "ahan da ben" diyorsan, ergenliğin doruklarındasın demektir.

    hemen silkin, mutfağa gidip kendine bir çay koy ve kendine "acaba gerçekten bu kadar duygusal mıyım, yoksa toplumun dayattığı rollerden sadece birisi mi bu?" sorusunu sor.

    sorunun cevabını aslında çok da önemli değil, şimdi toplumsal baskı, insanın kendinden başlayarak diğer insanları, evreni, doğayı, hayvanı, bitkiyi sevmeyi bilmeyişidir. sürekli negatif, sevgiden uzak bir varlık etrafa da nefret saçar. birbirine nefret saçan varlıklar nefretleri ile yalnızlaşırlar. insan sosyal bir varlık olduğu için yalnız kaldığında ruh sağlığında ciddi sorunlar meydana gelir.

    diğer bir neden baskılardır. bir insanın kendini en iyi hissettiği yer akıl hastanesidir. çünkü orada toplumun dayattığı kurallar ve baskılar yoktur. deli olduğunuz orada kabul gördüğü için ne yaparsanız yapın davranışlarınızı kimse tuhaf karşılamaz. ama toplum içindeyken mesela metroda herkes içinde dans ederseniz siz deli muamelesi görürsünüz. çünkü bu toplum kurallarına aykırıdır. dışlanmamak için dayatılan kurallara uymak zorunda kalırsınız. bu gibi yapamadıklarımızı içimize atmamız yine farklı ruh hastalıklarına neden olur. mesela bastırılmış cinsel duygulardan dolayı ülkede artan tecavüz ve taciz gibi suçlar buna en güzel örnektir.

    oldu mu?
    1 ...
  8. kadıköyden sabiha gökçene avrupadan giden taksici

    1.
  9. gün geçmiyor ki yeni bu topraklar üzerinde yeni bir dolandırıcılık vakası ile karşılaşıyoruz.

    Kadıköy’den Sabiha Gökçen Havalimanı’na gitmek isteyen Suudi Arabistan uyruklu bir turisti, yolları bilmemesinden faydalanarak yolu uzatan ve uçağını kaçırmasına neden olan taksici hakkında “nitelikli dolandırıcılık” suçundan 3 yıldan 10 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlendi.

    Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, müşteki Suudi Arabistan uyruklu A.N.M.’nin, istanbul’a turist olarak geldiği belirtilirken müştekinin istanbul’dan ülkesine dönmek üzere Sabiha Gökçen Havalimanı’na gitmek amacıyla şüpheli E.C.’nin şoförlüğünü yaptığı ticari taksiye bindiği anlatıldı.
    Fazla ücret için Avrupa Yakası’na geçirdi

    iddianamede, şüphelinin müştekinin turist olması nedeniyle istanbul’u ve havaalanı yolunu bilmemesinden faydalanarak daha uzun mesafe gitmek ve böylece daha fazla taksi ücreti alabilme amacıyla kasıtlı olarak Yavuz Sultan Selim Köprüsü yolundan Avrupa Yakası’na geçtiği kaydedildi.

    https://www.birgun.net/ha...hapsi-istendi-205262.html

    şimdi asıl mesele eğer turist uçağı kaçırmasa belki de haberi bile olmayacaktı bu çakallıktan. bu demektir ki, haberi olmadan bu şekilde kazıklanan binlerce insan var ,tek farkları belki havaalanına yetişmişlerdir.

    şimdi bu taksiciye sorsak, dini bütün bir müslümandır. ama hırsızlık yapmakta, başkasını dolandırmakta hiç bir beis görmemiştir.

    3 cumaya gitmeyen kafirdir, namaz kılmayan hayvandır, yok oruç tutmamak günahdır, yok şu günahtır diye bir sürü şey konuşulurken neden hırsızlık, sapıklık günahtır, insan aldatma günahtır diye söylenmez.

    zaten bireye tapmalar, kişilere peygamber gözüyle bakmalar, bıçaklarla ve silahlarla insanlara saldırmak, kadınları dövmek, yardım için toplanan paraları kaçırmak, ülkeyi satmak, küçük çocuklara tecavüz edenleri serbest bırakmak, ölenin ardından "oha ateyiz miymiş? dualarımı geri alıyorum demek, ölenin ardından kötü konuşmak, kaybedilen anneyi mağduriyet malzemesi yapmak, en kötüsü de dini maduriyet malzemesi yapmak. insanların yumuşak karnı olan, sadece yaratıcıyla aralarında bağ kurabilmeleri için sahip oldukları dinlerini sömürü malzemesi haline getirmek, yalan söylemek sorun değil, ama namaz kılmamak sorun olduğu bir anlayışı değiştirilmesi gerekli...
    7 ...
  10. kredi borcunu ödeyemiyorsanız ne yapmalısınız

    4.
  11. Öncelikle bankanızla temasa geçip, ne kadar krediniz kalmışsa bunu uzun vadelere tekrar böldürerek yapılandırmanız gerekir. Bu durum bankanın da işine gelecek çünkü vade uzatmak onlar için yeni bir kar kapısı demektir. Diyelim ki bankayla anlaştınız ve kredi ödemeleriniz için yeni bir yapılandırma yoluna gittiniz. Bu durumla tekrar karşılaşmamak için gerekli tedbirleri almak zorundasınız. Gereksiz yere pahalı ve lüks harcamalardan uzak durmalı ve en önemlisi gelirinize göre harcama yapmalısınız.

    size tavsiyem kredi borcunuzu ödeyemiyorsanız mutlaka kredi yapılandırması yaptırmanızdır. Başka türlü aradığınız yollar veya çözümler daha da kötü sonuçlara yol açabilir.
    1 ...
  12. tl dolar karşısında ne yapacak

    1.
  13. sabah uyandığımız zaman paranız olsun veya olmasın herkes dolar kuru ne olmuş diye baktığı günlerden geçiyoruz. aslına bakarsanız, bu durum galatasaray - fenerbahçe derbisinden bile daha ilgi çekici ve eğlenceli.

    ve tabii ki elektriği, doğalgazı, petrolü ithal ederken sahillerimizdeki kumlarla ödeme yaptığımızı düşünen kişilerden olup bana ne dolardandiyen kesimden de olabilirsiniz. ama öyle değilseniz, yatırımcılar TCMB'nin bağımsız olduğunu, daha şahin bir politika izleyeceğini ve faiz oranlarının artırılacağını duymak istiyor.

    Ayrıca siyasi taraftan gelen müdahalelerle Liranın dolar karşısında daha da değer kaybediyor. Bu durum da TCMB'nin üzerinde çok baskı oluşturuyor.

    eğri oturup doğru düşünürsek; % 12'lik faiz seviyesi yeterli değil. Reel getiri sıfıra eşitlenmiş durumda. TL TCMB'den net bir mesaj gelmedikçe değer kaybetmeye devam edecek. ve hızlı değer kaybı ve yüksek volatiliteden kaçınılmalı çünkü yabancılar yüksek volatiliteli ülkelerden kaçınmak istiyor. TCMB ve diğer yetkililer müdahale edip piyasayı sakinleştirmeli...
    0 ...
  14. spor klüplerinden para kazanmak

    1.
  15. öncelikle iddaa diyenler bir kaybolsun

    şimdi Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’un hisse senetlerinin Borsa istanbul’a kote olduğu günümüzün spor dünyasında her türlü spor aktiviteleri, izlenebilirlik ve takip edilebilirlik düzeyleri arttıkça büyük ölçekte ekonomik bir sektör haline gelmiş durumda. Her ne kadar gerçek futbolseverler durumdan nefret etse de futbolun endüstriyel bir süreç içine girmesiyle beraber, futbol kulüplerinin hızla şirketleşmeye başlaması, futbolun geçirdiği yapısal değişimin de bir göstergesi durumunda. Çünkü futbola ilişkin her şeyin hem nitelik ve nicel anlamdaki değişim ve gelişimi, kulüpleri de şirketleşmeye zorlayarak, pastadan daha fazla pay alabilmenin bir yolu olarak görülmeye başladı.

    Futbol kulüplerinin gelişen endüstriyel futbol piyasasında daha etkin aktörler olabilmeleri, onların bu piyasadan daha fazla pay alabilmelerine bağlı olduğu günümüz koşullarında, rekabetçi piyasa içinde kulüplerin pastadan aslan payını alabilme mücadelesi, kulüpleri yeni gelir kaynakları yaratma yoluna itmiş durumda. Bu yüzden kulüpler daha değişik, daha uzun vadeli ve daha düşük maliyetli fonları sağlayabilmek için sermaye piyasalarına açıldılar.

    Bunun futbol açısından en büyük faydası, sermaye piyasalarına yönelen kulüplerin gerçek anlamda profesyonelliğe geçiş aşamasını hızlandırması oldu.

    şimdi zurnanın zırt dediği yere gelirsek yani, Maç sonuçları futbol takımlarının hisse senedi fiyatlarını nasıl etkiliyor?

    2008 ve 2010 yılları arasında Türkiye Süper Lig’inde borsaya kote olmuş futbol takımlarının yani Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’un hisse senetleri üzerine yapılan bir araştırmaya göre, maç sonuçlarının hisse senetlerinin performanslarını etkilediği sonucu ortaya çıkmış. Süper Lig’de alınan sonuçların yüzde 24, Türkiye Kupası’ndaki sonuçların yüzde 22 ve Avrupa’da Şampiyonlar Ligi ve UEFA maçlarındaki sonuçların yüzde 70 oranında hisse senedi performanslarını etkilemiş.

    sözün özü, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’un hisse senetlerinden para kazanmak istiyorsanız, maçları ve sonuçlarını takip edin.
    0 ...
  16. dolar ne olacak

    1.
  17. herhalde günümüzün, haftamızın, ayımızın en önemli sorularının başında "dolar ne olacak?" geliyor.

    bu işi bilene sorarsanız, size herkes farklı şeyler söyleyecektir. mesela UBS Varlık Yönetimi emtia ve Asya-Pasifik Döviz birimi yöneticisi Dominic Schnider denilen yavşak doların zayıflayacağını söylerken, UBS varlık yönetimi birimi emtia ve forex idari direktörü Wayne Gordon şerefisizi "dolar değer kazanacak diyebiliyor.

    eğer bu yavşak ve şerefsizin dediklerine bakıp, dolar ne olacak sorusuna yanıt arıyorsanız bulamazsınız. çünkü kısa dönedeki gelişmelere bakarsak:

    ABD'de ISM Hizmet Endeksi 12 yılın zirvesinde ve piyasaların Beklentisi 58.5'ti. Endeksin 50'nin üzerinde değer alması sektörde büyümeye işaret ediyor. Yeni siparişler endeksi 62.8 olurken istihdam endeksi 57.5'e yükseldi. Bu, Mayıs'tan beri en yüksek seviye oldu.

    Bu bize amerikan ekonomisinin en büyük kısmını oluşturan hizmet sektörünün güçlenmeye devam ettiğini gösteriyor.

    Şimdi bir de öteki gelişmeye bakarsak; ABD hisse senetleri, dolar önemli paralar karşısında güç kazanırken haftanın son işlem gününde dalgalı seyretti. Cuma günü açıklanan tarım dışı istihdam verisi ABD işgücü piyasasına ilişkin iyimserliği olumsuz etkiliyor.

    Şimdi ne olacak peki derseniz bana kulak verin: dolar trump abimizin dediği gibi, kısmen Çin’in kendi para biriminin değerini düşük tutması sebebiyle zaten “fazla güçlü”

    Bundan dolayı, Trump’ın ekonomik politakası mantıken reflasyonist yani vergilerin düşürülmesi ve para basma ile sağlanan büyüme gibi beklentileri karşılayamasa bile, ABD ücret baskılarında ve Çin’de üretici fiyatlarındaki artışta yansımasını bulduğu üzere, küresel ekonomide iyileşme bekliyorum. dolayısı ile ABD merkez bankası Fed'in son ekonomik verilerden sonra Aralık ayında faiz artırımına gitme olasılığı çok yüksek. Artışlar muhtemelen gelecek yıl kademeli de olsa sürecek. Gösterge ABD 10 yıl vadeli tahvillerin faizi yüzde 2.40 seviyesini aştı.

    ABD'de Fed'in başına şahin bir adayın getirilme olasılığı, vergi indirimlerinin geçme ihtimalinin artması, Avrupa Merkez Bankası'nın varlık alımlarını azaltmasının piyasalarda güvercin bir hareket olarak değerlendirilmesinin Euro/Dolar paritesini düşürmesi doların yurtdışında güçlenmesine neden oldu.

    Özetle beklentiler genel anlamda gelişen ülkeler ve özelde Türkiye için kötüleşiyor ve fon çıkışlarının artmasından endişe ediliyor.içeride ise enflasyondaki güçlü seyrin sürmesi ve TCMB'nin son toplantısında somut adım atmaması ve yaptığı sıkı duruş açıklamasının piyasaları tatmin etmemesi TL'nin dolar karşısında zayıflamasında etkisi oldu. Merkez Bankası son enflayson raporunda, çekirdek enflasyonda ana eğilimdeki yükselişin sürdüğünü kaydetti ve manşet oran çift haneli seyrini sürdürüyor.

    Öte yandan, yaz döneminden bu yana dolara talebin artmakta olduğu görülüyor. Genel bir gösterge olan döviz tevdiat hesapları Temmuz ortasından bu yana yaklaşık yüzde 4.5 arttı. Cari işlemler açığı da söz konusu dönemde yukarı yönlü eğilim gösterdi ve 5 milyar dolarlı seviyeleri gördü.

    Daha basit anlatacak olursak; Dünyanın ekonomik güç dengeleri Amerika ve Avrupa’dan Asya’ya kaydı. Batı artık dünyanın en büyük askeri ve ekonomik güç odağını oluşturmuyor. Çin ekonomik ve askeri açıdan dünyanın yeni öncü gücü haline geldi. Bu elbette dünyanın her yerinde ekonomik ve jeopolitik açıdan tansiyonu yükselten bir gelişme. Türkiye de bu noktada, Batı dünyası ve NATO’nun mu, yoksa Doğu’nun mu bir parçası olduğuna karar vermek durumunda. Diğer bir başlık ise, 2008’den beri Avrupa ve ABD piyasalarında gerçekleşen sıfır faiz oranları. Borsalar artık ucuz ve düşük kârla seyrediyor. Ve yakın gelecekte yüksek geri dönüşler vaat etmiyor.

    2010’dan beri Amerika, Avrupa ve Japonya parasal genişlemeye gitmişlerdi. Bu diğer para birimlerinin de güçlenmesine yol açmıştı. Ancak görüyoruz ki fed belli bir süredir faiz oranlarını yükseltmedi. Burada yakın bir zamanda doların yükselmesiyle sonuçlanacak bir artış beklenmeli. Bu olursa dolar daha da güçlenecek.

    Yanisi romalılar, yurttaşlarım dolar, Euro karşısında ve diğer para birimleri karşısında giderek daha avantajlı ve güçlü bir konuma gelecek. Ancak uzun vadede herkes bilmelidir ki, altın, gümüş ve platin gibi değerli madenler en güçlü yatırım aracı olacak.
    1 ...
  18. ponzi yöntemi ile adam bıçaklamak

    1.
  19. charles ponzi adlı sütü bozuk bir zat-ı muhteremin bulduğu finansal yöntem sayesinde, nice koçyiğit heder olmuş ve kendini bıçaklama seviyesine gelmiştir...

    ponzi yöntemi, aslında titan saadet zinciri ile bir benzerlik taşır. ponzi tipi finansman yönteminin ayakta kalabilmesi için sürekli yeni girişler olmalıdır, yeni girişler azaldığı taktirde sistem zayıflar.

    ponzi yöntemi, yatırımcılara kendi paralarından geri dönenle veya sonraki yatırımcılardan gelen paralarla ödemenin yapıldığı bir dolandırıcılık ile yatırım islemidir. ponzi yöntemi genelde yeni yatırımcıları çekmek için anormal yüksek kısa dönemli geri dönüşler teklif eder. ponzi yönteminin vaat ettiği ve ödediği yüksek miktardaki geri ödemelerin sürdürülebilmesi için yatırımcılardan sürekli artarak gelen bir para akısı olmalıdır ve böylece sistem devam edecektir. kazançlar genelde ödemelerden daha az olduğu için sistemin basarısız olması kaçınılmazdır. ayrıca kazanç elde edilmesi çoğunlukla mümkün değildir.

    ponzi, süphe çekicidir. düzenleyen kisinin kayıt dısı menkul kıymetler satma olasılığı yüksektir. ne kadar çok yatırımcı oyuna dahil olursa sistemin yetkililerin dikkatini çekmesi de aynı oranda artacaktır.

    bu gözle baktığınız zaman ponzi yöntemi ile dolandırılan birisinin bıçakla, allah ne verdiyse girmesini rahatlıkla algılayabiliyorum...
    1 ...
  20. emek hırsızı uber

    2.
  21. milliyet gazetesinde yazan mehmet tez, uber'in nasıl bir emek hırsızı olduğunu köşesinde belirtmiş.

    --spoiler--

    Uber olmasa eve yürüyerek dönecektik

    Taksim’den bizim ev aşağı yukarı 15 km. Gece yarısından sonra ilginç bir yürüyüş olabilirdi. Şanslıysak sadece soyulur, tecavüze uğramadan ya da öldürülmeden sabaha doğru evde olurduk aziz istanbul’da.
    Çünkü her tarafının birbirine yer altından köprülerle, tünellerle bağlandığı iddia edilen bu şehirde, “Şuradan şurası sadece 15 dakika” diye pazarlanan bütün hizmetler ve güya mümkün olan bu şehir içi seyahat, sadece ve sadece gündüz işi gücü olmayanlar için keyif verici bir seçenek.

    Sabah işe gidiyorsanız, akşam iş çıkışı saatinde eve ulaşmaya çalışıyorsanız, o saatte metroya bile binilemiyor kalabalıktan. Otobüs, minibüs ve metrobüs Allahlık. Şansınız varsa birkaç saate gideceğiniz yere ulaşıp işinize başlayabiliyorsunuz.

    Akşam evde çay demleyip dizisini izleyenler için de sorun yok. Zira geceleri evden çıkmazsanız ulaşım sorununuz da olmuyor.

    Lafı uzattım biliyorum. Geçen akşam eş dost toplandık, Cihangir’de güzel bir yemek yedik. O büyüleyici manzarayı, gece olduğunda istanbul’un bütün kirini günahını sihirli bir yorgan gibi örten karanlığı, şehrin sırtlarındaki mahallelerin Boğaz’a vuran ışığını, vapurları, tarihi yarımadanın masalsı siluetini iyimserlikle ve mutlulukla izledik lokantamızın penceresinden. Ardından Cihangir’de biraz yürüyelim dedik ve yolumuz maalesef Taksim’e kadar çıktı.

    Ortam berbattan da öte insanlık adına utanç ve endişe verici. Birkaç yıl öncesine göre değişmeyen tek şey Gezicilere ana avrat söven büfecilerin hiçbir şey olmamış gibi yine Gezicilere kıytırık hamburgerlerini satmasıydı. Suriyeli dilenciler çete halinde insanı taciz ediyor. Üstünüze atlıyor, bağırıp çağırıyorlar. Aldıkları sadakayı paylaşmak için de birbirlerini sokak ortasında tekme tokat dövüyorlar. Suriye açılımında son durum bu.

    Taksim açılımında son durum ise şöyle: Beton meydan, metronun da gece yarısında kapanmasıyla -çünkü gece evinde oturmayanlar toplu taşıma hizmetini hak etmiyor- uğursuz bir kalabalığa teslim olmuş. Yayalaştırma dedikleri şey, kaçacak yer olmayan bir cehennem.

    Taksiler her yanı işgal etmiş ve tam anlamıyla terör estiriyorlar. Her yerde durup kalkıp trafiği kilitlemekten başka, arsızca müşteri ve adres seçiyorlar. Çaresizlikten kapısını açıp binmeye hamle yaptığımız ilk taksi “Arap beklediğinden” bizi almadı. ikincisi ben sadece karşıya gidiyorum dedi. Üçüncüsü hiçbir şey demeden eliyle “yok” işareti yaptı.

    Yaklaşık 30 dakika boyunca taksi terörü, dilenci terörü, sarhoş terörü, birtakım arsız satıcılar, kavga eden insanlar, gerçekten tedirgin edici 8’li, 10’lu erkek grupları arasında taksi aradık ve bulamadık. Bizi kimse almadı ve beğenmedi.

    Cihangir’e doğru geri yürüyüp daha güvenli bir yer aramaya karar verdik. Firuzağa’da “sihirli uygulama” açıldı: Tabii ki Uber. Beş dakika içinde tertemiz bir araç geldi. Son derece saygılı bir şoför yolcu koltuğundan inerek bize kapıyı açtı. Memnuniyet ve minnettarlıkla içeri girdik. 15 dakika sonra evimizdeydik.

    Neymiş, Uber emek hırsızıymış. Hadi oradan!

    yazıya burdan da ulaşabilirsiniz: http://www.milliyet.com.t...sa-eve-yuruyerek-2542496/

    --spoiler--
    11 ...
  22. anapara com

    1.
  23. her ne kadar bir internet sitesi sıcaklığında olsa da, tıpkı anamız gibi, paranı biriktir, paranı düzgün harca, kazandığını çarçur etme, karşı komşunun oğlu geçende kendine araba almış, artık evlenme zamanın gelmedi mi, torunlarımı sevmek istiyorum gibi önerileri olan internet şeysi... ~http://www.anapara.com ~

    şimdi kelin ilacı olsa başına sürermiş mantığında olduğumdan geçende bunları gördüm hepsinin altında aston martin db9 vardı. (demek ki kelliğe çareyi buldular. bir gün bunu isviçreli bilim adamlarını ekarte edecek türk bilim adamlarının yapacağından emindim ama bu şekilde mi olmalıydı bilemedim)
    0 ...
  24. dönülmez noktayı geçmek

    1.
  25. Yıllar önce bir arkadaşımla konuşurken ölüm nedir diye sorunca “yaşamayı hissetmektir” demişti, o an hiçbir şey ifade etmeyen o iki cümle bugün hayatımın anlamı oldu.

    hemen işi entelliğe vurup "epikürcüler ne demiş?" desem, ne olacak ki?

    "biz varken ölüm yok; ölüm varken biz yokuz."

    öyleyse ne diye takıntı yapıp hayatını korkular içinde bir hiçlik denizine salıyorsun be kardeşim diye sormazlar mı adama? o lafı söyleyen salağa "ölüme ne kadar yaklaştın?" diye sordular mı acaba?

    takmayacaksın böle şeyleri. anı yaşayacaksın. ölüm geldiğinde de "hoş geldi sefa geldi" diyebilmektir hüner diyeceksin değil mi?

    Affedersin ama “nah” dersin…

    Ölüm kapıyı çaldığı zaman zaten hayata başlandığı anda belirlenen ve kesinlikle başarıyla ulaşılabilecek tek amaç olduğunu anlıyor insan. O an hayatın tek amacı ölmek olduğunu anlıyor insan.

    bir ömür boyu beklenen şey. her erteleme, bu tek amacın unutulması. her nefes alış bu amaca yönelik bir çaba. en kesin amaç ölümse, ve kesinlikle varsa, ne amaçlardan vazgeçilebilir ne de ölümden. öyleyse, ve yaşayacaksak böyle, ve hayat buna rağmen güzel olabiliyorsa bazen, neymiş, amaçlar ve beklentiler önemli değilmiş.

    Önemli olan ölümmüş

    Ve insan benim gibi bu kadar yakın olduğu an fark ediyor ölümün bir gerçeklik olduğunu, geride kalan ölümlüyü hasrete mahkûm eden olgudur; gerçekliktir ölüm.

    "mutlak son" olduğu, hasretin bir gün sona erip, bir şekilde kavuşulacağı bilinse de; parmaklıkları kalındır bu mahkûmiyetin. çünkü, içeride kalmış, tor-top olmuş; büyümek zorunda olan bir çocuktur acı.

    sağır bırakan bir uğultu vardır kulaklarda üstelik. o uğultunun bir sesi vardır; enseyi ürperten soluğu vardır. uğultunun elleri, ayakları, kolları vardır. her güne uyanışta biraz daha büyümek zorundadır çocuk. uğultu, sakin, anaç elleriyle besler onu. "o bugün de gelemeyecek..." der.

    "halâ aramadı, çünkü artık arayamaz..." der. çocuk biraz daha büyür her sabah, günün ilk ışıklarında. parmaklıkların arasında kalmıştır bir yerleri, çıkamaz hiç bir sabah ve hiç bir akşam dışarı...

    çünkü bir arap saçıdır artık zaman, o'na asla yardım edemez. sıçrayarak uyanılan her saat başı, biraz daha düğüm olur insanın saçları, kolları...

    düğüm düğüm büyür acı; bir daha çözülemesin diye atılan binlerce düğümdür çünkü büyümek...

    ve çocuk büyürken, içeriye gömülen; atılamayan çığlıkların, yakılamayan ağıtların adıdır seyrelmek.
    büyürken yavaşça ve usulca seyrelir insan, evet...

    seyrelir.

    amaçları sorgulamak, hayatın tadı denileni kahve tadı sanmak; sanmaya çalışmak nafiledir. teker teker dökülenler, sonbahar yaprakları değildir; sonbaharın ta kendisidir. ve ölüm; kara bir gömlektir, bir çocuğa asla yakışmayacak bir kara gömlek...

    ölüm bana yakışacak...
    1 ...
  26. 2020 istanbul olimpiyatları bütçesi

    1.
  27. TOKi Başkanı Ahmet Haluk Karabel, 2020 Yaz Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları için 25 milyar
    dolar harcanacağını açıklamış...

    Şimdiden bir şey söylemek elbette falcılık olur ama unutmayalım ki bugüne kadar kimse
    bütçelediği paranın içinde kalarak olimpiyat yapmayı başaramadı.

    Atina 2004 için 6 milyar dolar bütçelenmişti, 15 milyar dolar harcandı. Yunanistan hâlâ o oyunları
    düzenlemekten kaynaklanan zararını karşılayabilmiş değil.

    Pekin 2008 için 43 milyar dolar harcanmıştı. Londra 2012 için bütçesi 4 milyar dolardı ama
    oyunlar bittiğinde harcanan para 18 milyar dolara çıkmıştı.

    Bakalım bizim Ağaoğlu mantığındaki mütahitlerimiz ve taşeronlarımız 25 milyarı tutturacaklar mı, yoksa geçecekler mi?

    Şimdi diyeceksiniz ki “Geçerlerse ne olacak”?

    Hemen söyleyeyim, biz ödeyeceğiz tabii ki içtiğimiz sigaralar ile, arabamıza koyduğumuz benzin ile, harcadığımız elektirik ile, attığımız adım ile, zengin olma hayali ile oynadığımız sayısal loto ile yani attığımız adım ile...
    4 ...
  28. 03 30 olduğu halde hala çalışmak

    3.
  29. saat 6'ya gelirken hala çalışan adamın işlerini yetiştirip, kendini bir an önce uykunun kollarına bırakmak istemesiyle sonuçlanan bir hadisedir.

    yazık kere yazık bana...
    0 ...
  30. evde kalmış kızlara çağrı

    1.
  31. Burdan evde kalmış kızlara sesleniyorum: Hergün aynı evde kalmaktan sıkılmışsınızdır. Arada bi bizim eve de gelin, bizde de kalın.
    0 ...
  32. mutluluğun düşmanı

    1.
  33. Mutluluğun en büyük düşmanı düşünmektir. Çok düşünen insanlar, daha az mutlu olur..
    4 ...
  34. doğru düşünce

    1.
  35. Doğru olgunluğa geldiğinde düşünce; pazarlanarak değil, kendisine ihtiyaç duyanların arayışlarında YAŞANARAK çoğalmalı.
    0 ...
  36. pazar gecesi buhranı

    1.
  37. pazar gecesi, yarın yetişrmeniz gereken işleri yapmadan saçma sapan tavana bakar bir şekilde, aklınıza belkide bizi gerçekten sevenler, sevmeden takıldıklarımızdır diye bir cümle geldiyse aramıza hoş geldiniz.

    tavandaki çatlaklara bakmaya devam...
    1 ...
  38. muhafazakarların hoşgörüsü

    1.
  39. Muhafazakarlar, sanırsam Freud'dan habersiz. Bu sahip oldukları 'hoşgörü'yü başka türlü açıklayamıyorum.
    0 ...
  40. ihtiyacımız olan şey

    1.
  41. dünyanın hastalıklı tüketimden kurtulmak için zor beğenen ama işgüzar olmayan, huzursuz ancak yeise sürüklenmemiş kafalara ihtiyacı var...
    2 ...
  42. pornografi ile cinsel hayat arasındaki fark

    1.
  43. pornografi ne olduğunuzdan çok ne yaptığınızla ilgili...

    Cinsel hayatınızsa, maalesef ne yaptığınızdan çok ne olduğunuzla ilgilidir.
    3 ...
  44. umut fakirin ekmeğidir yanlışı

    1.
  45. Umut fakirin ekmeğidir. Peki ekmek neyden yapılır?

    Undan.

    Demek ki; umudun ham maddesi undur.
    1 ...
  46. biz erkekler

    1.
  47. Biz erkekler kadınlara ilgi gösterip çeker, ilgi gösterip çeker deli ederiz. Neden mi? Allah belamı versin ki bende bilmiyorum.
    0 ...
  48. her sabah 5 mekik çekmek

    1.
  49. Her sabah 5 mekik çekiyorum. Böyle söyleyince az gibi gelebilir ama bir sabahta ancak o kadar eğilip alarmın ertele tuşuna basabiliyorum.
    3 ...
  50. yukarıya aşağıya yana bakmak

    1.
  51. insanlar sınav sırasında ilham için yukarıya, umutsuzluk için aşağıya, kopya için de yan taraflara bakarlar.
    0 ...
  52. daha iyi olmanız gereken insan

    1.
  53. Daha iyi olmanız gereken tek insan, yine kendinizin dünkü halidir.
    0 ...
  54. hayatınızın ters yüz olduğun an

    1.
  55. Her şeyin iyi gittiğini sandığınız bir anda hayatınız tepe taklak olur. Üzücü bir haber alırsınız, o üzücü haber bambaşka üzücü şeylere neden olur

    o üzücü şeylerde sizin hayatınızı tepetaklak ediverir.

    vücudunuzda saçma sapan şeyler olmaktadır. ve sizden başka bunu fark edecek kimse yoktur.

    sizde önemsiz gibi gelir, nasıl olsa ya ters bir hareket yapmışsınızdır ya da yediğiniz bir şey dokunmuştur. zaten uzun zamandan beri sigarayı içmiyor yiyorsunuzdur.

    ama bir gün gaza gelip doktora gidersiniz

    ve size o meşum haberi verir, akabinde koşa koşa içmeye gidersiniz. "nasıl olsa ben bittim, nasıl olsa ölücem" diye düşünüp barmenden bir tekila istenerek başlarsınız. sonra garip bir sevinç kaplar içininiz. "artık ne istersem yapabilirim" diye düşünürsünüz.

    fakat sarhoşluk artınca bu sevinç durumu nefrete dönüşür. kadere bağırılır, garson sizden sakin olmanızı istediğinde "ben kanserim ulan!" diye ağlanılır. sonra orda nerden çıktığı belli olmayan eski arkadaşlarınız sizi toparlar.

    ertesi gün başka bir doktora gidersiniz.

    o, yapılan testleri beğenmez. daha değişik testler yapılması ister.
    sonra bir başka doktora.

    ama

    her uyandığınızda beyninizi kemiren "acaba kanserden ölecek miyim" sorusundan kurtulamazsınız

    her kanserli diğer bir hastadan bahsedildiğinde söylenilenleri dikkatlice dinlemek.benzerlikler,farklılıklar aramak.sevdiklerinizi özellikle de ailenizi daha çok düşünmek.en çok da var ise çocuğunuzu...

    sürekli korku,endişe ve şüphe içinde yaşamak.tabi eğer kişi şanslıysa.şanslı ise ne şekilde olursa olsun yaşar.herkes şanslı olamıyor malesef...

    ve zorlu süreç başlar;

    artık hayatınızda oturmayı düşünmediğiniz ve hatta düşünemeyeceğiniz kemoterapi bekleyen insanların oturduğu koltuktasınızdır.

    bilmem ne kemoterapi ünitesinde, daha önce pek merak edip de içinde ne var acaba diye okumadığınız o şeffaf poşetteki beyaz ve kızıl sıvılar sağ elinizin damarından şimdi kendi bedeninize kaymaktadır. öyle görünüyor ki saatler alacaktır.

    ilaçları vermeye ne kadar da çabuk başlamışlardır. henüz öğreneli bir iki hafta olmuştur. almak isteyip istemediğinizi bile bilmemektesinizdir. ölmek istemiyorsunuz evet, ama kemoterapi kurtarabilecek midir? gerçekten kanser miyim? kendi kendine durabilir mi? düşüncelerimle yayılmayı engelleyebilir miyim? sorularınıza bile cevap bulabilmiş değilsinizdir.

    her konuda mı böyle, yoksa insan kanser olduğunu öğrendiğinde mi tüm cevaplar bu kadar bulanıklaşmakta? arkadaşlara nasıl söylenecek. belki de uzaklaşacaklar, kimse kendisine acınmasını istemez, ben de istemiyorum, lanet olasıcalar, nasıl da sağlıklı yaşamaya devam ediyorlar, onlar arayıp sormayı kesmeden en iyisi herkesle ilişkiyi koparmak.

    neden! oysa hepsinden daha iyi kalpli olan siz değil misiniz? sevgiliniz görüp üzülmesin diye cam kenarında bulduğunuz ölü serçeyi özenle gömmemiş miydiniz? bally çeken sokak çocuklarını kaç kez doyurmuştunuz, hepsini boşver, herşeyi daha iyi gören bu kafa mı hakederdi kanseri yoksa şu hiç bir şeyden anlamayan, karşıdan karşıya geçebilmekten aciz kız mı? hepsinden nefret ediyorum, evet! allahın cezası saçlar bu kadar herşeyi açık etmek zorunda mısınız? kim artık benden bir çocuk yapmak ister ki... bir kere çıplak ayaklarıyla betonda pıtı pıtı koşarak gelseydi bana, bir kere. hepsinden nefret ediyorum...

    ama en merak ettiğim şey kimin ahını aldığımdır? artık nasıl bir beddua ettiyse arkamdan, çok iyi tutmuş

    acaba olamaz mı, gündelik hayatın hızlı akışlı zamanında son bir iyilik, son bir iyi ders anlatış, son bir kasiyere gülümseyerek alışveriş, bisikletinden düşen bir çocuğun yarasına pansuman her şeyin düzelmesini, eskisi gibi olmasını sağlayamaz mı? lütfen.

    evet, biraz acıtıyor kızıl serum damarımdan içeri doğru akarken ve susuyorum çok. litrelerce su içmek zorundayım bu yüzden. yediğim hiç bir şey eskiden olduğu gibi tat vermiyor. oysa beyti ne kadar güzel bir yemekti. kağıt çiğner gibiyim. hiç bir şey istemiyorum, arkasında pazar kurulan bir caminin avlusunda, pazarın kurulmadığı, serin bir günde oturmak istiyorum. hiç bir şey düşünmeden, ben de dahil hepimizin umudu kestiği bu bedenden nasıl olsa kimse bir şey beklemediğinden, ertesi gün derdi olmadan... oturmak, güvercinlere yem atmak ve orada öylece susarak durmak istiyorum.

    çocukluğumun hasta ziyaretlerinden burnumda kalmış hasta evi kokusu olsun istemiyorum kendi evimde ama bitkinim çok. çoğu kez camı açacak gücüm olmuyor. kolonya var yanımda hep ama bu o kokuyu daha da çok var ediyor. uyumak istiyorum. uykuda ölmek istiyorum. hakkımın geçtiğini sandığım herkesten helallik almıştım. yıllardır uyuyamadığım o huzurlu uyku sakince üstüme çöksün istiyorum
    0 ...
  56. azad etmek

    1.
  57. Kendilerine fazla bağlanmamış olduğunuz şeyleri azad etmek zor olmaz. Asıl, kendilerine bağlanmış olduğunuz şeyleri azad edin de, göreyim sizi!
    2 ...
  58. örnek olmak

    1.
  59. Hiç kimseyi herhangi bir şeye inanmaya zorlayamayacağımızı, ancak örnek olabileceğimizi, örnek olmayı da başkalarını çekmek için değil, samimiyetle ve kendimiz için yapmamız gerektiğini öğrenelim. Temsil, tebliğden önce gelir. Ha inançlarını veya ilkelerini hakkıyla temsil edemiyor musun, olabilir, insanız.

    Ama hiç değilse nasihat ederken biraz mahcup ol!

    Bu da yeter!
    1 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük