neden zaten olması gereken şeyleri/özellikleri çok imkansız şeylermiş gibi övüyoruz ki? kadın erkek fark etmeksizin herkesin bir kitap okuma alışkanlığı olmalı, belki çok sık olamasa da, zaman buldukça herkes kitap okumalı.
hayatta hiçbir şey olamamaktan korkuyorum, hiçbir işe yaramamaktan korkuyorum. kendi düşüncelerimin içerisinde boğuluyorum resmen. ya bi' boka yaramazsam?
götürün beni, günahlar işlediğim o şehre
şimdi bir afetin yokluluğundan sızlıyor ellerim, dirseklerim
mavili yeşili gözlere kanarak yaptığım devasa hatalar
bağışlasın, misyoner papazlar
kendi kendimi bağışlamadığım sürece
bir önemi yok, ötüşsün manifestolar
-olduğum gibi kabul edilmediğim yerleri nasıl özlerim
bir kalpte iki adam nasıl durur, savaşırlar-
cüsseli sessizlikte yemekhaneci er askeriyim
siluetsiz bakışlarım düşer çatışmalarımın ortasına
-düşman ateşine gülücükle karşılık verilir mi,
top atılan yangınlı çayırlara çıplak gidilir mi-
sevişmelerin hesabı kitabı
dursun orada, bu gece, dönsün yalnızlığım
aldanmayın kambur vücuduma, ruhum bir dal parçası
evrenler toplaşsın etrafında dağınık çarşafların
bir kan lekesi kadar basittir ve derinlere işlenir yaşanmışlıklar
kimi şiirler okunamayacak kadar güzeldir
iç dünyamdaki hayallerle dışarıdaki gerçekliğin savaşı yoruyor artık beni.
ben bu dünyanın maddiyatçılığını sevmedim.
sevdiklerimi, şiddet gören tüm canlıları da yanıma alıp yıldızlara doğru bir seyahate çıkacağım.
bu uzay gemisi hayallerden yapıldı, bombalayamazsınız.
bu mabet rüyalardan yapıldı, taşlayamazsınız
benim problemimden şöyle bahsedeceğim:
kayıp ruhların parlayan yıldızları! kutsal gecelerinizden birkaç saniyeyi bana ayırıp, o şarkıyı gözlerime bakarak söylediği an'a yollar mısınız beni?
ben intihara meyilli değilim, onlar çok neşeli ve arkadaş canlısı varlıklar! gül satan aç çocukları kovarken nasıl bu kadar neşeli olabiliyorsunuz, -ruhları dışında- saçma olan her şeyi paylaşan çiftler?
gece balkona çıkıp yıldızlara bakarak sigara içtiğim anlar çok özeldir benim için. bence böyle anlar yaşıyor olmanın hissedildiği anlardandır. özellikle de uzun zamandır tutsağı olduğunuz, mutlu hissetmediğiniz yerlerden kapıyı çekip çıktıysanız, esaretten kurtuluş hissi yüzünüze çarpan rüzgarların hafifliğiyle bile belli eder kendini.
insan olmanın hafifliğinin büyülü bir güzellikle hissedildiği anlardandır ayrıca. meditasyon yapılmaya, düşünceleri boşluğa bırakıp nefes alışverişlerine odaklanmaya oldukça müsait bir ortamı içeren güzel eylemdir.
bir de içtiğiniz küba tütünü ise, daha da güzelleşen eylemdir. iyi hafiflemeler.
her insan, kendini nasıl iyi hissedecekse öyle giyinme özgürlüğüne sahip değil midir? böyle konularda tartışmak yerine daha güzel şeylere odaklansak, dostluğa mesela?
kendi kendimi bağışlamadığım sürece
bir önemi yok, ötüşsün manifestolar, olduğum gibi kabul edilmediğim yerleri nasıl özlerim?
bir kalpte iki adam nasıl durur, savaşırlar?