Kierkegaard'ın ironilerle dolu eseri. Eserde bireysel hakikat ve umut kavramlarını işlerken, teslimiyet, itaat gibi hususları ele alır.
ibrahim'in oğlunu kurban etme teşebbüsü ve oğlunun teslimiyeti eserde yer tutar.
Bu eser aynı zamanda nesnel idealizm ve özellikle hegel üzerine eleştiri niteliği de taşır. Hegel'i ve felsefesini bireyi unuttuğu gerekçesiyle eleştirir. Ona göre bireysel hakikat nesnel hakikatten daha önemlidir bireyin hayatında.
Yeni ontoloji olarak bilinen ama çok etki uyandıramayan felsefenin kurucusudur.
Hartmann, yeni kantçıları ve kant'ı tek yönlü bakışından ötürü eleştirir. Ona göre varlık felsefesi bilgi felsefesinden öncedir, çünkü varlık, bilgiden öncedir.
Fenomenolojiyi bir anlamda kullanır lakin husserl'i de takipçilerini de aynı tek yönlülükten ötürü eleştirir. Ona göre "tasarım" ve "bilgi" ayrılmalıdır. Felsefede tasarım, bilgiyle aynı olarak ele alınmıştır. Hartmann varlığın bilinçten bağımsız var olup olmadığını oldukça ayrıntılı bir şekilde ele alır.
Heidegger'in kant'ı eleştirmesine sevep olmuş imgelemdir. Kant temelde ve imgelemden ilk bahsettiğinde bir eleştiriye gerek yoktu. Fakat daha sonra ortaya bunu ontoloji yerine metafizik temellendirmek için kullanınca heidegger tarafından eleştirilmiştir.
Öyle ki bu imgemelemin zamanla ilişkisi ayrıca tartışmalara sebep olmuştur.
Plotinos'un taşma teorisi olarak da bilinir. Öncelikle plotinos'ta tanrı sadece "bir" olarak adlandırılır ve bunun dışında bir sıfat ya da tanıma gerek duyulmaz. Varolan her şey Bir olan tanrıdan taşma ile var olmuştur. Lakin bu taşmanın deistik/teistik bir taşma olup olmadığı onu yorumlayana göre değişiklik gösterir.
Kendisinden sonra gerek ortaçağ hristiyan gerekse Ortaçağ islam felsefesinde büyük etki yaratmıştır.
Descartes'ın epistemolojik ontolojisinde düşünen öznedir. Kavram "düşünen şey" anlamına gelir.
Descartes her şeyden şüphe eder ama kendisinden şüphe edemeyeceği sonucuna varır. işte bu kendinden şüphe edemeyen şey, yani özne "res cogitans"tır.
Bu Ortaçağ ontolojisi içindeki "ens creatum" yani yaratılan şeydir. Bu bağlamda descartes ortaçağ ontolojisinin bir anlamda tekrarına düşmüştür.
Platon'un idealar kuramını mağara metaforunun yanında desteklemek için ortaya koyduğu analojidir. Buna göre;
Düz bir çizgi çizer platon. Aşağıdan yukarıya gidildikçe gerçeklik artar, yukarıdan aşağı gidildikçe gerçeklik azalır.
Bu çizgiyi dörde bölen platon, çizginin ilk bölümüne en sahte ve en gerçek olmayanları ve en sonuna ideaları, yani gerçek olanları koyar. Bu dört bölüm şöyledir:
1. imgeler (hayaller)
2. Suretler (duyumsadığımız nesneler)
3. Matematik
4. idealar.