http://www. timeturk. com/tr/2013/03/05/erdogan-i-terorist-ilan-eden-afisler-otobuslerin-ustune-asildi. html
--spoiler--
Amerika'da Radikal islama ve Şeriata karşı mücadele veren israil'e yakınlığı ile bilinen * American Freedom Defense initiative'in son kampanyasında Erdoğan'ın da posterlerini kullanmaya karar verdiğini açıklamıştı.
AFDI bu kararı "Medeniyetler ittifakı" konferansında Erdoğan'ın Siyonizm'i insanlığa karşı suç olarak gösteren konuşması üzerine almıştı.
Örgüt, geçen yıl ABD'de birçok şehirde otobüs ve metrolarda Cihada karşı hazırladığı posterlerle gündeme gelmişti.
Bu yılki afişlerle donatılan otobüsler ABD sokaklarında dolaşmaya başladı. Otobüsler Washington dahil birçok şehirde gezmeye devam ediyor.
Örgütün hazırladığı kampanya afişlerinde bazı Filistinli direnişcilerin, El Kaide Lideri Usame Bin Ladin'in, ABD'de Fort Hood Askeri Üssü'nde 13 kişiyi öldürmek suçlamasıyla yargılanan Nidal Malik Hasan'ın ve Başbakan Erdoğan'ın fotoğrafları yer aldı.
Erdoğan'ın posterinde, ünlü Siirt Mitingi'nde söylediği "Camiler kışla, Minareler süngü, Kubbeler miğfer, Müminler askerimizdir.." sözlerinden sonra, "Onun cihadı bu, ya sizinki?" cümlesi yer alıyor.
--spoiler--
TDK ye göre aptal, alık, sersem demek. Sanırsam güney marmara köylerinde veya mudanya, gemlik, iznik civarında duyulan bir ifade. Yerinde kullanıldı mı güzel bir etkisi var:
Rivers and Tides ve Touch the Sound adlı güzide belgesellere imzasını çakan yönetmen. Mütevazi bir tarzı var. Anlatımı hiç sıkmıyor. Ustalığı, belgesel/döküman herhangi bir konuyu dramatik bir film gibi işleyebilmesi.
2001 yapımı, Thomas Riedelsheimer imzalı harika belgesel film. Aslında tam olarak belgesel tadında değil. Çünkü Fred Frith'in mükemmel uyumlu müzikleriyle dingin bir sanat filmi olmuş. Tabii ki yönetmenin de bunda payı büyük. Touch the Sound' u seyredince adamın tarzına hayran kalınmıştı zaten.
Film Andy Goldsworthy adlı doğa sanatçısının eserlerini yaratırken geçen süreci anlatıyor. Çok güzel bir insan bu Andy. taşlar, yapraklar, otlar, buz gibi doğal malzemeleri kullanıp onlardan sanatsal şeyler yapıyor. Adamın atölyesi doğa. Ben seyretmekten dört köşe oldum. Hem hayret ettim, hemde çocuksu yanıma dokundu film... Şehirde kaybedilen zamanları hatırlattı.
Kimin aklına gelir... beş metre boyunca küçük yaprakları sıra sıra birleştiricen, dereye suyun üstüne bırakıcan salına salına akıp gidecek.
Yada aynı ağacın renk değiştirmiş kırmızı, sarı ,turuncu, yeşil yapraklarını toplucan onları bir su birikintisinin üstüne renk renk dizicen.
Veya kocaman taşları teker teker üstüste koyarak, yapıştırmak için birşey kullanmadan yaptığı insan boyundaki kozalağa ne demeli...
doğadan ne kadar uzaktaysak o kadar özlem çekiyoruz. bu film onu söyledi. doğada çok güzel vakit geçirebileceğimizi de ekledi..
tales from the Golden Age (altın çağdan öyküler) isminde çevirilen, Romanyanın son komünist devlet başkanı Çavuşesku zamanında geçen altı öykülük, 2009 yapımı 'efsane' film. Çavuşesku rejiminin son on beş yılı Romanya tarihinin en berbat dönemi olmasına rağmen, devletçe ters propaganda yapılarak bu döneme "Altın Çağ" denmiş. Filmin ismi buradan geliyor.
Filmde altı öykünün her biri bir efsane üzerine kurulu, ilginç kendine özgü öyküler. Aynı zamanda komik ve hüzünlü. Filmi seyredince türkiyenin 70'li yılları akla geliyor. Orada da bir tüpgaz sıkıntısı varmış deniyor. Filmi seyretmek, başka bir ülkedeki yaşamlar hakkında çok güzel bir deneyim. Son öykü (bence en güzeli), Köstence(Constanta) şehrine tavuk ve yumurta taşıyan bir kamyon şöförü efsanesi. Bir guguk kuşu durumu var ki sormayın, yuvadan atılmakla kalmıyor.
Sadece ateistlerin yaşadığı ütopik şehirdir. Aslında başlangıçta inanan-inanmayan bir arada yaşar. Yavaş gelişen bir yapılanmayla şehirde ate-demiler* kurulur. Bu ate-demilerde tanrı bilmez-tanımaz-inanmaz ama ahlaklı, doğayı, kendini dolayısıyla tüm canlıları seven, barış içinde yaşayan ve bunu yapabilmek için insandan üstün bir varlığa gerek olmadığını bilen bireyler yetiştirilir. Kentte mezhep, ritüel, kutsal gün, kutsal kitap, "gelen giden" hiç bir şey olmadığı için, yaşayanlar arasında benim mezhebim, benim kitabım, benim dinim kavgası yaşanması imkansızdır. Zamanla tanrıların, dinlerin ne kadar gereksiz olduğu anlaşılır.
Bir süre sonra şehirde barış hakimdir. Tüm hayat savaş değil barış üzerine kuruludur.
1960 doğumlu, Amerikalı caz gitar/vokali. kırka yakın albüm kaydetmiştir. albümleri klasik caz tarzındadır. 2007' de, 17. Akbank caz festivalinde John Pizzarelli Quartet olarak bulunmuştur.
abartılı tasarımlarıyla neredeyse ibadet yerini anımsatan, temizliğine özen gösterilen, nedense saygınlığı olan saçma mobilya gurubu. ışıklar, ledler, gösterişli süs eşyaları, entel kitaplar vs... üniteyi mi seyredicez, tv' yi mi belli değil.
2006 yılında yaşanan ilginç bir dolandırıcılık hadisesi.
--spoiler--
Kendisini Allah olarak tanıtan Hakan Ö., aradığı vatandaşın cep telefonunda Mekke'nin alan kodunu gösterecek teknik bir düzenleme yaptırarak, " Ey kulum 45 dakika sonra yanındayım " dedi.
Daha sonra aynı vatandaşı arayan Hakan Ö. bu sefer de " Sana kimi istiyorsan göndereyim. Söyle hangi peygamberimi istersin? " diye sordu.
--spoiler--
Uluslararası ve yurdumuzun bol ödüllü karikatürcüsü. Tiplemeleri bir o kadar sade bir o kadar da enfes. hicivleri şahane, az çizgiyle çok şey anlatan, düşündüren, güldüren çizgilerin sahibi. Cumhuriyet gazetesinde çizittirmeye devam etmektedir.
Bir de 1994' de aynı isimle bir stüdyo albümü daha bulunur. Kapağında bucketheadland yazar, karışıklık olmasın diye değil tabi ki ayrı bir albümdür. albümdeki star wars düzenlemesi dikkat çekicidir. Parçalar şöyle:
1. Doomride
2. Welcome to Bucketheadland
3. I Come in Peace
4. Buckethead's Toy Store
5. Want Some Slaw?
6. Warweb
7. Aquabot
8. Binge and Grab
9. Pure Imagination
10. Buckethead's Chamber of Horrors
11. Onions Unleashed
12. Chicken
13. I Love My Parents
14. Buckethead's TV Show
15. Robot Transmission
16. Pirate's Life for Me
17. Post Office Buddy
18. Star Wars
19. Last Train to Bucketheadland
Daha az diyalog olsaymış yada ingilizce bilseymişiz dedirten bir albümdür.
1999' da kurulmuş norveçli progressive rock grubu. hinterland (2005) ve afterglow (2009) adında iki albümleri bulunmaktadır. albüm tarihlerine bakmayın, 70 ler progressive rock yapma güzelliğine sahip şahane bir gruptur. 27 dakikalık eser hinterland çalmaya başlar başlamaz 70 lerin 2000 lerle harmanlanmış hali ruhunuza siner. arasıra Gentle Giant dinliyorum hissine kapılırım. Bitiş parçası "Clair Obscur" epey kasvetlidir, norveçten olsa gerek.
Bu gruptaki önemli bir şey norveç' in kendi geleneksel müziğini, yaptıkları müziğe çok iyi bir şekilde yedirmeleridir. Yani farklı bir tat almak isteyen, farklı bir yörenin müziğini rock formunda hissetmek isteyenler bir baksın dinlesin derim. Özellikle afterglow albümlerini.
Davulda Emrehan Halıcı, gitarda Jeff Beck hemde Türkiyede çalmışlar hiç haberimiz bile olmadı. canlı izlemek isterdim:
&feature=related
2009 yılında projede yer alan bazı müzisyenler:
Rauf Arısoy, Kemal Ayvalık , Murat Bağcıoğlu, Süleyman Bağcıoğlu, Gürbüz Barlas, Mert Bekişoğlu, Kemal Çiftçi, Alp Dündar, Uğur Ersoy, Hakan Ertek, Bilgehan Erten, Artun Ertürk, Emrehan Halıcı, Koray Işıldak, Fatih Korkmaz, Murat Köselioğlu, Murat Kuşçu, Cem Malak, Vecdi Mayda, Fethi Okutan, Şevki Öztürk, Levent Solakoğlu, Ahmet Tekneci, Merih Tevs, Serdar Yimsel
Bilimum çeşit pil satan Hollanda menşeli firma. Her türlü elektronik cihaza uygun pilimiz var diyorlar. Kargoda bedavaymış.
Sitede şöyle yazıyor :
BatteryUpgrade.com dünya çapında batarya satmada çok deneyimlidir. Neredeyse her cihaz için size batarya sağlayabiliriz (PDA, smart phone, GPS, MP3 çalar, dijital kamera, dizüstü bilgisayar ve daha fazlası için).
Olay televizyonunda bizzat gördüğüm, ama internette bir tek haberini bulamadığım garip haber. Hangi mahalledendi unuttum, çeşmeden şeffaf pembe renkte su akıyordu resmen. Haberde mahalle sakinleri ile yapılan konuşmalardan durumun üç dört gündür sürdüğü, yetkililerin ilgilenmediği anlaşılıyordu. Yanlışlıkla içenler zehirlenme şüphesiyle hastahaneye koşmuşlardı.
Arşivlerden silinen bir haber mi oldu kuşkulandım şimdi...
Gitar virtüözü Eric Visser'in 1978' de kuruculuğunu yaptığı Hollandalı müzik topluluğu. Müzik stilleri folk müzik, caz ve klasik oda orkestrası müziğinin harmanlanmasıyla şekillenmiştir. işin içinde gitarda olunca Blues' a da dokunmaktan kaçınmamışlardır.
Topluluğun ismi ingilizce flair (sezgi, yetenek) ve Hollandacası vlerk' in birleşiminden türetilmiştir. Bu yetenekli insanlar önceleri Endonezya, Japonya, Avustralya, Amerika gibi birçok ülkeyi kapsayan konserler vermiştir. Sonra iki senelik bir hazırlıktan sonra 1978' de ilk albümleri "Variations on a Lady"' yi kaydetmişlerdir. Albümün başarısıyla Hollanda müzik ödülü olan Edison da üç ödül almışlardır. Günümüze kadar 17 stüdyo albümü yayınlayan topluluk müzik yolculuğuna devam etmektedir.
Merak edenlere başlangıç olarak 1980 yılındaki LP albümleri "Gevecht met de engel" i tavsiye ederim. Prog Folk severler, klasik veya folk müzikten hoşlananlar da mutlaka bu topluluğa bir göz atmalı.
1970 lerde kurulan italyan progrock* grubu. 1972' de Storia di un Minuto adlı ilk albümleriyle progrock sayfasında yeni bir sayfa açmış, italyancayla rock müzik yapılabileceğini kanıtlamışlardır. Aynı yıllarda kurulan bir çok italyan progrock grubu sayesinde rock progressivo italiano dalı ortaya çıkmıştır. öncüleri New Trolls, Il Mucchio, Banco Del Mutuo Soccorso, Area gibi gruplardır.
italyan klasik müziğinden etkilenen, akdeniz geleneksel müziğinin sıcaklığını rock ile harmanlayan bu dalın, en iyi en faal gruplarından birisidir PFM. sanatsal olarak başyapıt niteliğindeki ikinci albümleri dinlendikçe mest eder. değişik gitar partisyonları, piyanonun asilliği, yan flüdün sıcak ezgileri, davulun yerine göre yumuşak yerine göre sert vurguları, estetik italyan vokali, kemanlar... daha ne desem. tüm müzisyenler ruhlarından birer parça harcamışlar sanki.
Bu albüm yayınlandıktan sonra ilginç bir şey olur. ELP' den Greg Lake bu grubu italya turunda keşfeder ve bu albümün yeniden kaydedilmesini önerir. 1972 yılında italyada yayınlanan bu albüm, Photos of Ghosts adıyla, ingilizce yeni sözlerle ve ufak tefek müzikal bazı değişikliklerle Londra'da tekrar kaydedilmiş, 1973' de de yayınlanmıştır. Bu sayede Billboardlara girmiş, Avrupada, Kuzey Amerikada, Japonyada ilk kez bir italyan rock grubu başarıya ulaşmıştır. 1974' de Live in USA albümleri yayınlanmıştır bile. Bundan sonrası malum... başarı başarı başarı.
Grubun şimdilik son stüdyo albümleri 2006' yılında çıkan Stati di immaginazione. Ve hala güzel müzik yaptıklarını ispatlıyorlar bence. Bu sene içerisinde ise yeni stüdyo albümleri çıkması bekleniyor. Bekleyelim bakalım.
progressive rock tarzında 7/24 yayın yapan internet radyosu. yedi senedir vazgeçemediğim, hala bilmediğim grupları bana dinleterek ufkumu açan, keyif veren yüce radyo.
1959 doğumlu Arjantinli film yönetmeni, senarist. 2006 yılında kalp krizinden vefat etmiştir.
Kısa sayılabilecek hayatında, kısa ama güzel bir filmografiye imza atmıştır. Hem yazıp hem yönettiği El Aura, ve Nueve Reinas 'ın izlenmesi tavsiye edilir.
ilk defa zeytinli rock festivalinde tadılan kızarmış dilim ekmek.* Sadece kızarmış değil ama.
Bir kere mangal ateşinde kızartılıyor. Ekmek normal ekmek değil, köy ekmeği. Güzelce kızartıldıktan sonra mangaldan alınıp üzerine kekik serpiliyor. Ardından zeytinyağı gezdiriliyor ve domates sosuyla biraz da tuz eklenerek yenmeye hazır hale geliyor. afiyet olsun.
Evde denedim şahane oldu. Mangal yoktu, biz de ekmek kızartma makinesinde yaptık ne yapalım.
Bir ara Cumhuriyet gazetesinde sanat yazarı olarak görev yapan şahıs. Sanat tarihi, çağdaş sanat eleştirisi, ekonomi, güncel siyaset, felsefe konularında araştırma, eleştiri ve söyleşileri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. blog siteside şöyle :
80' li yılların sonuna doğru kurulmuş pop-rock tarzda bir grup ve kurucusunun ismi. passion crimes isimli tek albümleri vardır. d. cruel çeşitli müzik işlerinde çalıştıktan sonra 2000' li yıllarda oluşturduğu gregory darling projesi ile müzik hayatına devam etmektedir. eski videolarını izlediğimizde anlıyoruz ki şimdilerde kendini bulmuştur.
Filmde, Nazilerin yaptığı askeri törende bir marş çalınmaya başlar. Herkes hazır olda dinlemektedir. Oscar, askeri müzisyenlerin olduğu platformun altına sinsice saklanır. Marş çalınırken trampetiyle eşlik eder. Ama onun aklında başka bir şarkı vardır. Oscar çaldıkça, orkestranın ritmi bozulur, aksar ve ona uymaya başlarlar belli belirsiz. Sonra marş, vals haline gelir, herkes dans etmeye başlar. Başkomutan isyan eder, ama tam o sırada yağmur başlar ve tören iptal olur. Filmden eğlenceli bir sahnedir.