günümüzde hemen hemen her camide hoparlör sistemi mevcuttur. dolayısıyla ses sistemi mevcuttur. bu ses sistemi gerekli bağlantılarının yapılması olsun, tiz ve bass ayarlarının yapılması olsun uzmanlık gerektiren bir iştir. islamiyetin doğduğunda bulunmayan bu sistemler sonradan dinimize katılmıştır. ve müezzinlerimize farklı görevler edinmeyi gerektirmiştir. en son cuma namazında yaşanan olay sonucu bazı müezzinlerin bu uzmanlık eğitimini daha iyi alması gerektiğini göstermiştir. çünkü alt katta namazını kılmaya çalışan insanlar, sesin gitmesi sonucu mahsur kalmışlardır. ve en sonunda sivri bir arkadaş çıkarak "sessiz namaz olmaz allah affetsin haftaya kılarız artık" diyerek cemaati aydınlatmıştır. cemaat namazını kılamadan dağılmıştır.
bahsettiğimiz erkek tipi, erkek erkeğe ortamda olmasındanmıdır ya da karakteri gereği normal davranışlarını sergilediğindenmidir bilinmez. sesi oldukça yüksektir ve etrafdanda rahatça duyulabilir. ama aynı arkadaşımız sevgilisinin yanında çok kısık bir sesle konuşur. genelde sessiz konuşmasının sebebi sadece özel konular değildir. yaptığım analizlere göre ya sevgilsinin kendisine sokulmasını arzu etmektedir, ya da romantik ve daha gizemli olduğunu zannetmektedir. tabi yaptığı esprilere sevgilsinin kahkahalarla gülmesi ve sevgilisinin yanına sokulması, arkadaşımızı aynı ritimde devam etmeye teşvik etmektedir.
Bu bataryalar vinç, yük taşıyıcı ve özellikle denizaltı gibi elektrik motoruyla çalışan araçlarda kullanılırlar ve orta büyüklükte ki bir akımı sürekli olarak verirler. Yapıları otomotiv bataryalardan çok daha sağlamdır ve bu nedenle çok uzun ömürlüdürler.
insanların abartma sanatını kullanarak değişik hallere getirdiği eğlendirici ve güldürücü hikayelerdir. özellikle dertli zamanlarda bakılıp gülünmesi tercih edilmelidir.
Mehmet ile Handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar. Bir gün Handan ve Mehmet, Mehmet'in annesini yemeğe davet ederler. Mehmet'in annesi akşam yemeği süresince Handan'ı uzun uzun süzer ve aslında Handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup,olmadığını merak eder. Aklını okumuşcasına Mehmet annesine der ki: Ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok. Akşam yemeğinden sonra Mehmetin annesi evine döner. Aradan bir iki gün sonra Handan der ki: Mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum. Mehmet yanıtlar: Annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım. Oturur ve yazar: Anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum, ama almadın da demiyorum. Fakat konu şu ki: Sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp. Sevgiler oğlun Mehmet. Bir hafta sonra Mehmet'in annesinden mektup gelir: Sevgili oğlum: Handanla yatıyorsun demiyorum, ama yatmıyorsun da demiyorum. Fakat konu şu ki: Handan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu. Sevgilerle annen...*
kol saatini yanlızca saati öğrenmeye yarayan alet değil, aynı zamanda güzel bir aksesuar olarak gören bir insanın içinde olabileceği durumdur. aynı insan cep telefonunu yanlızca haber alma aracı olarak kullanır ve özelliklerine hiç dikkat etmez. birçok kişi tarafından eleştiriye uğrasada zevklerine sadık kaldığından dolayı takdir edilesi insandır.
(bkz: adamın dünya umrunda değil ya)
(başlıkta bahsedilen karaktersizler anlamaz diye, 5 yaşında ki çocuğun anlayabileceği şekilde anlatıyorum)
türban takan var, takmayan var.
herkes birbirine saygılı. hatta bu iki kesim komşu, akraba, kimi zaman ana-kız.
son zamanlardaki olaylar yüzünden türban takmayan kesimin bizzat kendisi, ya da kocası, ya da oğlu, türban takmamalarını ya da takmayan yakınları bir suç gibi algılayıp, karşı saldırıya geçmekte, türbana saldırmaktadır. işte karakter meselesi tam burada ön plana çıkmaktadır. birazcık karakter sahibi türbansız bir kızımız, yada kocası-abisi, her zaman birlikte yaşadığı türbanlı insanlara laf atmaz, yadırgamaz, köstek olmaz destek olur. ama karakter sahibi olamamış zavallılar işbu sözlük gibi ortamlarda iğrençliklerini kusmaktadırlar. olmayan karakterlerini birleştirip voltranı oluşturmaya çalışmaktadırlar.
kahve sporları özellikle ülkemizde vatandaşlarımız tarafından kıraathanelerde, kahvelerde, çay ocaklarında ve evlerde kağıt veya taşlarla oynan çeşitli müsabakalara tarafımca verilen addır. bu sporlar özellikle yerinde oturarak oynandığından dolayı oldukça ilgi çekicidir.* bu sporları yaparken yemek içmek küfür etmek kavga etmek ve bilimum keyfi hareketler yapmak serbesttir.* bu sporların amacı genelde vakit öldürmek ve muhabbet ortamının daha iyi oluşmasını sağlamaktır.*
(bkz: okey)
(bkz: batak)
(bkz: pişti)
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın sözlerini değerlendirirken, ''PKK her yerde olabilir ama ben Meclis'te pek rastlamadım, genel kurul salonunda rastlamadım'' dedi.
--spoiler--
koca ak parti genel başkan yardımcısının bu facia ötesi cümleyi kullanması bu kadarda olmaz dedirtiyor. malum pkklı dediğimiz AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın sandığı gibi elinde keleş, kafasında poşi üzerinde yırtık pırtık elbiseler olan insanlar değil ya sadece. sizinde gözleriniz öyle insan arıyor ise buyrun hakkari'ye demek istiyorum. şunu söylemek gerekir ki; o insanlar düşünceleriyle meclisteler görüntüleriyle değil, emellerini gerçekleştrimek için ordalar eğlenmek için değil. ama sizin bunu çözemeyipte meclis te pkk ya rastlamadim demeniz gerçekten kimlere kaldık dedirtiyor insana.
sanki dünya kupasını kaldırmışcasına, sanki memleketi düşmandan kurtarmışcasına, sanki oynayan oyuncuların maddi durumu çok kötüymüşcesine, sanki milletimiz para içinde yüzüyormuşcasına verilen bu primi kabul etmek mümkün değildir.
-baba 12 milyon ytl büyük para mı?
+evet oğlum çok büyük para.
-senin var mı o kadar paran?
+hayır oğlum yok olamazda zaten.
-neden baba onların nasıl oluyor?
+oğlum onlar futbolcu çok kazanır onlar.
-ozaman ben doktor olmaktan vazgeçtim futbolcu olayım.
bu baba çocuğuna ne cevap verse yanlış olur. çünkü çocuk televizyonda şu buluşu yapan ekibe 12 milyon ytl prim verildi diye görmüyor ki! bosna herseği yenip avrupa finallerine giden takımımıza 12 milyon ytl prim verildi diye görüyor. oğluna yeni ayakkabı almayı düşünen babamız ne yapsın? ay sonunu getirmeye çalışan memurumuz ne yapsın? yada asgari ücretle çocuk okutup ev kirası ödemeye çalışan işçimiz ne yapsın?
insanın doğudaki askerlerimizde milli formayı giyiyor onlara kim prim vericek diyesi geliyor. insanın hakkımız varsa o 12 milyon ytl de haram olsun diyesi geliyor.
-bengüsu sen benim hanımım ol
+tamam ama aynı yatakta yatmıcaz
-senin annem baban ayrımı yatıyor
+olmaz mertcan çocuk falan olursa naapcaz
-haa tamam ozaman yatmayalım
selçuk üniversitesi rektörlük seçimlerinden bir süre önce öğretim görevlilerine dağıtılan laptop kampanyasına öğrenciler arasında verilen isimdir. yaklaşık 1200 toshiba a-200 laptop doçent ve yrd.doç hocalarımıza hediye edilmiştir. rektörlük seçimlerindede oy verecek olan hocalarımızın laptopları almanın mutluluğuyla oy vermeye gittikleri şahsımca görülmüştür. değerli tez hocamda sınıfa eski laptobunu sattığını söylememi istemiştir. diğer hocalardanda aynı duyurular dikkatle beklenmektedir. yurdum hocaları pek bir uyanık demeden edemiyor insan.
