eski, internet kafe günlerinde sıkça görülen olaydır. veletin biri n'apıyorsunuz diye arkanızda belirir. kızarsınız gitmez, kovarsınız gitmez, yok efendim! "yavrum git, oyun yok burada!" anlamaz.
daha sonradan öğrendim ki bunlar milleti rahatsız ettiğinde, bazıları bunlara para veriyormuş, git oyun oyna diye, tabii mahalle içerisinde birbirlerini tanıyorlar.
müslüman olmasına bişey demiycem, ne isterse onu olsun.
lakin, samimidir. "annesi babası müslüman" diye müslüman olan birisine göre daha rasyoneldir. en azından, araştırdığı için, neye niçin inandığını biliyor demektir.
bunlar, yolda çevirip de, köyden geldim iş yok, para ver yemek yeyim, diyen dilenci kesimdir. (ki onlar dilenci olduklarını düşünmezler nedense)
bir gün şöyle bir olay oldu;
zeytinburnu'nundayım, akşamüstü kazlıçeşme tren istasyonuna giderken stadın orada iki genç beni durdurdu;
- abicim bi dakkanı ayırıp bizi dinlersen çok memnun oluruz.
+ (bu dilencilerin yaklaşımının bu olduğunu biliyorum fakat bozmadım) peki anlatın.
- köyden yeni geldik, iş var diye getirdiler, bulamadık. kalacak yerimiz bile yok, bize bu akşam yemeği için bi çorba parası verirsen çok mutlu oluruz sana dua ederiz.
+ gelmeseydiniz köyden!
- gelmiş olduk abi dönemiyoruz da bari karnımızı doyuralım, çorba parası verir misin?
+ (o zamanlar çorba bir milyondu, çıakrttım 2 milyon verdim)
- abi, şimdi bizi rencide etme bu kadar parayla, biz senden bi ricada bulunduk.
+ iyi işte arkadaşım ben de gönlümden kopanı verdim, gerisini de başkasından alın!
- (tehdit geliyor) bak abicim, abi dediğimsin iyiyken kötü olmayalım.
+ olalım! olalım bakalım n'oluyormuş!
- bak abicim uyarıyorum.
+ derdin iki milyon daha mı? al git!
- (gurursuzca) teşekkür ederim abi allah razı olsun...
yani bazen dilenciler parayı beğenmediklerinde tehdit de ediyorlar...
finaliyle rahatsız eden bir film, nelson ve sara nın bir daha birbirlerini görmeyeceklerini ve sara nın öleceğini bilmek, film bitiminde çok rahatsız ediyor. izledikten sonra daha fazla üzerine düşünmemek için doğrudan yatağa gidip uyumak lazım, zira bana kafayı yedirmek üzereydi. **
ama yine de özgün bir senaryo, kesinlikle sıkmıyor ve çok akıcı. film boyunca ufak bir tebessümle izliyorsunuz, fakat keşke öyle bir finalle seyirciyi germeselerdi. *
çocukluğunuza şahitlik eden ve siz büyürken size eşlik eden aşktır.
tribünde yerinizi almışsınızdır, yanınızdaki arkadaşınıza, "olm yarın nöbetçi öğrenciyim, gizemlerin son ders boş, kesin kızla konuşçam" dersiniz. ve o heyecanla, o maçın coşkusunu aynı anda yaşayıp özel anlarınıza takımınızı işlersiniz. gizem kabul etmez, bir sonraki hafta da seni sevindirmek için o takım yine orada olucak ve sen tribündeki yerini alacaksın.
yaşınız ilerler, takımınızın eski yeri artık yoktur yaşantınızda, ama o sarı kırmızılı renkler, hayatınıza tanıklık eden ve ortak olan, onu her gördüğünüzde, yine bir ömürlük hayatı size bir saniyede yaşatır.
galatasaray aşkı budur, bir anı bir ömür gibi yaşamak...
zaten aşklar hep yalan dolan,
sonu hep acı hüsran,
bize her sevdadan geriye kalan,
sadece galatasaray.
korku olup olmadığı tartışılabilecek bir konudur. kişinin kendini keşfetmesi neden korkunç olsun ki? zaten korkuyorsa büyük ihtimalle değildir. ancak kendinin farkına varmak kadar güzel birşey var mıdır? eşcinselliğe, korkunç olarak bakmak, ve eşcinsellerden korkmak da ayrı bir tuhaflıktır. korkmayın ısırmazlar!
5. nesillerin bunu söylemesi oldukça ironiktir, zira 5ler geldi, sözlüğün de tadı kaçtı. ha sen nesin diyenlere; puandorg, 5. nesil görünümlü 4. nesil yazar. sevgiler.
telefon sapığımın numarası, sürekli arayıp arkadaşlık teklif ediyor ahlaksız tekliflerde bulunuyor canıma tak etti en son 150.000.000 torba kömür teklif etti boyu posu devrilsin.
patolojik düşünceleri ve anormal beklentileri ve bunlarla beraber en kötü kombinasyonu oluşturabilecek olan(ki bu var) ısrarcı savunmacı tutumuyla bize bişey anlatmak isteyen yazar.
anamız bacımız okuyor bu sözlüğü ayıp lan, geçen dayımın oğlu ilanı aşk etti bana!
şaka bir yana, kavram kargaşalarının bütünü olan yazar, midemiz bulanarak okumaktayız...