alpay - hayalimdeki resim
yazarların kendilerine armağan edilsin dedikleri şarkılardır.
evet sanırım çoğu kişi de vardır bu his ve istek. biz sevdiğimize şarkılar ithaf ederiz, içindeki sözler bak tam sana
uygun deriz. ama bazen bir şarkı dinleriz, sözlerini dinleyince aslında tam da bana armağan edilmesi gereken
şarkıymış neden armağan etmiyor deriz. en azından ben bazen öyle düşünüyorum *
ben kendimden hemen başlayayım, sevgilinin bana armağan etmesini istediğim şarkılardan biri;
nilüfer - sensiz olmaz
sözlerini de yazayım tam olsun;
Yok sensiz olmaz,
Dayanamam yokluğuna.
Yok sensiz olmaz,
Hiç zorlama beni buna.
Çok denedik bunu biz, başaramadık.
Ayrı ayrı yerlerde yaşayamadık.
Yok sensiz olmaz,
Nefes almadan yaşanmaz.
Yok sensiz olmaz, Bunu başkası anlamaz.
Ne güneşler doğar seni görmeyince,
Ne de şarkılar söylenir gönlümüzce.
Yok sensiz olmaz,
Hayatın bir tadı kalmaz.
Yok sensiz olmaz,
Nefes almadan yaşanmaz.
Çok denedim bunu ben, başaramadım.
Senden başka biriyle yaşayamadım.
Yok sensiz olmaz, Dayanamam yokluğuna.
Yok sensiz olmaz, Hiç zorlama beni buna.
Çok denedik bunu biz, başaramadık.
Ayrı ayrı yerlerde yaşayamadık.
Yok sensiz olmaz, Nefes almadan yaşanmaz.
Yok sensiz olmaz, Bunu başkası anlamaz.
Ne güneşler doğar seni görmeyince,
Ne de şarkılar söylenir gönlümüzce.
Ağzının, güzel dudaklarının kenarında bir gülümse yaratmak için, ne uzun yollardan geçiyorsun.
Kendinden veriyorsun ve durmadan eksiliyorsun.
Oysa bazı insanlar, oldukları gibi kalarak, elde ederler istediklerini.
Ben, kanımı damla damla süzerek veriyorum.''
(bkz: tehlikeli oyunlar )
bazen şarkının vurucu cümlesi yoktur, şarkının tüm cümleleri aynı etkiye sahiptir.
ne çıkar
bahtımızda ayrılık varsa yarın
sanma ki hikayesi;
şu titreyen dalların
düşen yaprakla biter
böyle bir kara sevda
kara toprakla biter
ağlama, olma mahsun
gülerek bak yarına
sanma ki güzelliğin;
o ipek saçlarına
dökülen akla biter
böyle bir kara sevda
kara toprakla biter.
iktidarda kim olursa olsun devam edecek sorunlardır.
ifade özgürlüğü olmaması.
hayat pahalılığı.
mahalle baskısı.
ölen gencecik insanlar.
ve tüm bunlar eşliğinde, ağızlarda hep bir kekremsi tat kalacak.
suriye sınırındaki çatışmalarda, seken kurşunun isabet etmesiyle yaşamını yitiren 17 yaşındaki ceylanpınar'lı bir genç.
do not make war make martinis : müzisyen
tam hali ''nickten meslek isim tahmin edilen başlıklarda kendi nickine kimse bişey yazmış mı diye bakmak'' olacaktı da, karakter sınırı malum. şimdi baktım da harbiden
çok uzunmuş ki bu başlık *
neyse efendim tanıma gelelim: aramak ama kendi nickini hiç bulamamaktır,kimse nickine dair bir tahminde bulunmamıştır. nedensiz bir hüzün kaplar içini, uzaklara
dalar gözlerin, bir derin of çekersin.
uludağ sözlükte hakkında yazılanları okusa, özgüven patlaması yaşayacak kızdır.
edit:imla
çok açım deyip, salata yiyen kızdan daha makbuldur.
yazılı ve görsel medyada öyle gereksiz yalaka tipler türedi ki son zamanlarda, onlardan birini idol olarak almasından
daha iyidir. nihat doğan'ı bile bir bakıma savunma ihtiyacı hissettim ya, ölsem de gam yemem.
10.5 yıldır gezi parkı olayları varmış diyerek aydınlandığım durum. tabii ya, başka ne olacaktı sanki.
bu tip adamların bir üst modeli vardır ki, uyuması için kafayı yastığa koymaları bile gerekmez. kanepede otururken
biraz kestireyim deyip 1 dakika sonra uyuyanı biliyorum.
yakışıklı olmadan, yakışıklı görünmenin ihtimali yoktur.
yakışıklı olmadan, cool görünmenin yolları vardır.
yakışıklı olmadan, karizma sahibi olmanın da yolları bulunabilir.
ancak yakışıklı olmadan, yakışıklı görünmenin imkanı yoktur. zenginlik buna dahil, yoktur böyle bir yol. nereden mi
biliyorum.
(bkz: ali ağaoğlu )
mülkiyet hırsızlıktır diyerek, pierre-joseph proudhon'a selam çakmış sanatçıdır. pierre-joseph proudhon mülkiyet nedir
kitabında, bu soruya mülkiyet hırsızlıktır der.
(bkz: pierre-joseph proudhon )
kendisinin onursuzca, kin ve nefretle öldürülmesi bazı '' yaradılanı, yaradandan ötürü severiz'' diye gezinenlerin dini
duygularını geçtim vicdan sahibi olmadıklarını bir kez daha göstermesine vesile olmuştur.
adam kim olduğu belli olmayan kişilerce sopalarla darp edilmiş, hastaneye gitmiş doktor geri göndermiş, beyin
kanaması ile ölmüş, olay anındaki kamera kayıtları ne hikmetse hasar görmüş bozulmuş! ama hala utanmadan
kendisini kara toprakta bile rahat bırakmayanlar var. 19 yaşında bir gencecik bir insandı, bir daha aramızda
olmayacak, benimle seninle onunla fikirleri ortak paydada buluşmasa ne yazar. sonsuzluğa gitti ve geri
dönmeyecek. hala bu gencecik insanı itibarsızlaştırmaya çalışanlar, olmayan vicdanınızla başbaşa kalın.
"sen ancak falanıma filan olursun, unutma kafamı çevirdiğim an yalan olursun."
(bkz: 404 not found )
"artık bana verecek mutluluğun kalmadı mı , ne çıkar? acıların var daha." sözünün sahibi bir deha.aşk hakkında bile
böyle bir tespitte bulunmuş, 500 sayfa kitapta büyük çoğunluk yazarın anlatamayacağını, tek cümleye sığdırmış.
ben dahil olmak üzere, şimdi dağılabiliriz.
bazı eften püften baftan adamların, başlıktan süper bir şey anladığını anlatmasına vesile olmuştur. tamam anladık
herkes okudu dediğini, aferin sana.
an itibariyle ramazan davulcularıyla, level atlayan köpeklerdir. müthiş bir ambiyans.
sabah mesaisi olan emekçilere saygısı olmayan köpeklerdir. diğer mahalleden gelen havlamalara cevap vererek
başlar, kısır döngü şeklinde devam eder. saat 4 e kadar devam ettiklerine şahit olmuşluğum var,alarm kurup
sözleşiyorlar mı, cidden şüpheleniyorum. hayır bir de madem konuşacaksınız ne uzaktan uzağa havlıyorsunuz,
buluşun bir yerde havlayın karşılıklı.
ayrıca serbest çağrışım
(bkz: abi seviyorsan git konuş bence )
çok çetrefilli, duruma göre cevabı değişen bir sorundur.
derin düşünebilme yetisine sahip kişi, mutlaka ayrıntılara dikkat eder. olayı bir kaç açıdan düşünür, her açıdan
sonuçları bulmaya çalışır. kimi zaman çok yorucudur, kimi zaman mutsuz eder bu durum. neden yüzeysel düşünüp
geçmiyorum der kendine, yüzeysel diye eleştirdiğim kişi bak mutlu görünüyor diye içinden geçirir. ama bazen de
yaptığı tahlillerle öngörüleri cuk diye oturur, karşıdakinin konuşmalarından bazen asıl niyeti anlar, bu özelliği niyet
okuyuculuk olarak değerlendirilse de gizli amacı bulmuştur aslında.
1 yıldır, firesiz olarak gözümü açtığım an o geliyor aklıma. bunun bir katkısı oldu mu sana dersen tabii ki hayır, kimse
taç falan takmadı.
otur sıfır.
gereksiz bir harekettir. zaten çekirdek çitlemek diye bişey var, yani çekici kılan detayı orda zaten.
daha fazla entry yükleniyor...