- abi be.
- he
- falanca entryn çok güzel olmuş ya. çok güzel yazmışsın. gerçekten de aynı öyle oluyor. gerçekten bak.
- iyi sağol.
- abi be, bi e-imzanı alayım be. hadi be abim be.
- yahu bi sktir git. bela mısın kardeşim.
- sen yeter ki iste abi. istediğin gibi giderim abi. gene yaz abi olur mu?
- tbe tööbee.
fiyatına göre konuşacak olursak kalkıp 3 katı telefonlarla kıyas yapılmasını abes bulduğum telefondur. eh tabi, zaten ancak 13 yaş grubu olan ve ilk telefonlarını yeni alacak kardeşlere göre oldukça "kıyak". fazlası zarar.
dantel işlemeli mavimsi bir elbisesi vardır. gecelik ya da sabahlık(!) da olabilir. elindeki oklava g.tüne sokulası kadındır. ayrıca bir an önce de kilo vermesi gerekmekte.
tam kaybolduğu sırada insanlığa tekrar "vicdan" kelimesini hatırlatan kahraman. dikkat edin, romanın "ceza" kısmı (sürgün) kahraman için pek dert edilmemişyir. kendi iç muhasabesi sebebiyle işlediği "suç" un asıl "ceza"sı da budur.
--spoiler--
dostoyevski romanın sonunu herkesin istediği biçimde bitirerek bir nevi "toplumsal mesaj" kaygısı gütmüştür.
her ikisi de devrimcidir. her ikisi de türk halkı için sonsuz kutsallık ve değer taşır. her ikisi de kendilerinden sonra bazı kesimlerce yanlış anlaşılıp yine aynı kesimlerce tahrip edilmeye çalışılmıştır..
ancak..
hz. muhammed ve atatürk'ün karşılaştırılmaya çalışılması biraz gariptir. sonuç olarak hz. muhammed tüm zamanların, insanlık tarihinin en iyi devrimcisi, en iyi komutanı, en güzel aile reisi, en başarılı devlet reisi, en iyi dostu, EN AYDINLIK YOL, en iyi düşünce adamı,en hoşgörülüsü, kısacası kalemlerin onu yazmakla bitmeyeceği bir insandır işte. herhangi birisiyle değil, bir melekle bile karşılaştırılması abestir, hezeyandır, küfr!dür..
zaten allah(c.c) kendisi için "levlake levlake lema halaktü`l-eflak" (sen olmasaydin, hiç bir seyi yaratmazdim) demiştir.
laik bir devlet adamı olarak böyle bir karşılaştırmanın yapılmasını herhalde mustafa kemal de istemezdi.
demek ki neymiş, bazı karşılaştırmalar yaparken biraz da haddimizi bilmeliymişiz..
içlerinde ukte olarak kalan garip fantazilerini gerçekleştirmek için yanlış zaman seçmiş hasta ruhlu insanlar grubu. ancak en nihayetinde istediklerini gerçekleştirdikleri ve bunu fazlasıyla belgeledikleri(!) için mutlu olduklarına da bahse girerim.
aslında komikliğini karikatürleri güzel çizmesinde ya da esprileri yakalamasında olmayan karikatür insanı. onun bizi yerlere yatırtan komedi özelliğinin temelinde karikatürlerindeki doğal tiplemelerin en doğal tepkileridir. genelde en son balonda yer alan ve espri niteliği taşımayan bu sözler karikatür bir pastaysa pastanın tepesindeki çileği oluveriyor..
fenerbahçe'nin resmi sitesi. ancak hemen unutmadan eklemek isterim ki tasarımcısı her kimse acilen yönetim destekli olarak antu.com'a da bir göz atması gerekir. ayrıca tarz ve görünüş olarak hem orijinal(anlayana) hem de göze hoş geliyor.
eskiden ankara'da yetenekli ve tecrübeli ama aynı zamanda gençleri sıkmayan güzel hocaları vardı. hatta yanılmıyorsam bunlar yine aynı dershaneden kitaplar falan da çıkartıyorlardı. ancak bu aralar dershane savaşlarında yerleri ne, kaliteleri hala aynı mı bilemiyorum. ancak şurası kesindir ki dershanecilik işinde eski olan kurumlar genelde daha az hata yapıp daha çok öğrenciyi daha iyi geliştirirler. reklam yapmaktan nefret etsem de dershanecilik konusunda en azından ankara'da bir elin parmağını geçmeyecek kadar az olan dershanelerden birisidir. kaldı ki ankara dershane çöplüğü olarak bilinir ve onlarca sırf bu işi para için yapan kurumlar mevcuttur. profesyonellik gereği tabi ki para da önemlidir, elbette para kazanacaklar, her dershane ücret alır fakat biraz da işin sanatını, pratiğini, kolaylığını bilmek gerekir.
şu an için maalesef yetersiz kalan sitelerdir. burada youtube'un ne kadar çok mesafe katettiğini de görebiliyoruz bir bakıma. fakat yine de yetinmesini biliyorsanız dünya üzerinde global yayın yapan sitelerden tutun da yerlilerine kadar farklı tarz ve türde "çakma"ları mevcut. ha o da kesmez diyorsanız youtube'a illegal yollardan ulaşmayı deneyiniz. hem ne demişler, zor aşk güzel aşktır.
insanı msn'den soğutan, kızdıran, klavyeyi kırdıran talihsiz olay. muhtemelen forward maillerden edindiği(!) adresinizi ekleyip sabahtan akşama kadar sizi bekleyerek(aslında emin olun tek beklediği siz değilsinizdir) online olduğunuzda da ilk saniyede damlayıp "slm, kimsiniz?" mesajını atan 14 yaşında bir densiz tarafından gerçekleştirilse de o güne bomba bir başlangıç yaptırmaya yeter. eğer ki karşılık verip "lan sen eklemişsin işte sen de biliyorsun" falan derseniz kaybedersiniz.
tam olarak bu noktada da microsoft'a iyi ki block hizmetini verdiği için dua edebilir ya da akşama kadar işletebileceğiniz hoş bir geyik edinebilirsiniz.
vakti zamanında real sociedad'da oynarken nihat ve kovacevic ikilisini tek başına "parlatan" adam. kendisi ispanyol kökenli olmasına rağmen uzun ara pasları ve sert şutlarıyla ingiliz ekolüne de yatkındır ki bu yüzden çok geçmeden kendisi gibi düşünen bir takıma transfer olmuştur. (bkz: liverpool)
daha çok mağlup tarafın her şeye "kıl" olmaya başlama sürecinin bir göstergesidir. aslında bir yanılsamadır. öyle ki orada yenik psikolojisi olarak karşı tarafın her hareketi batacak, o insan o sırada dünyanın en gıcık insanı olacaktır. ancak oynananın nihayetinde sadece aptal bir oyun olduğu unutulmamalı, dostluk ilişkilerinde kalıcı hasarlar bırakmamasına izin verilmemelidir.
sokakta iri kalçaları olan esmer tenli latin hatunların hepsine fahişe muamelesi yapmayın, ya da en azından içinizden edin. evet genellikle birçoğu öyledir haklısınız fakat öncelikle doğal güzellikleri yaşamaya çalışın. asla mafyaya bulaşmayın, bulaşmaya çalışmayın. sao paulo gibi şehirler yerine daha egzotik ve güvenli rio, belo horizontelo(ya da böyle bir şeydi) gibi şehirlerde eğlenin.
ha unutmadan, eğer türk olduğunuzu söyledikten sonra türkiye'de hangi takımı tuttuğunuzu sorarlarsa da sakın fenerbahçe ve tarsus idman yurdu hariç takımlar saymayın, yazık olur.