bu tarz müziği sevmesem de, müziği ve anlattıklarıyla olağanüstü bir parça. özellikle sonunda, martin luther king'in ölüm haberinin verildiği bölüm etkileyici. ahanda link;
an itibari ile uludag sozluk e el koyan ve yönetim birimlerini fesheden piyade cavus tarafından sözlük ahalisine haber verilmesidir.
20.12.2008 tarihinde saat 02:18 itibariyle uludag sozluk e el koymuş bulunmaktayım. şahsım tarafından yönetime el koymanın kansız olması sevindirici olmakla beraber, bu acımasızlığımın dikkate alınmamasını gerektirmez.
sözlükte son zamanlarda meydana gelen anarşik olaylar, yüce sözlük kullanıcılarını derinden yaralamış, uuserler açısından kapanmaz yaralara sebebiyet vermiştir. sol frame de görülen dandik başlıklar, başlıklara girilen kısa bkz. lar, yazarların birbirine düşmesi, bilgilendirme amaçlı kurulmuş sözlüğün taşak geçme aparatı haline gelmesi, seviyenin yerlerde gezmesi nedeniyle geçici bir süre yönetime el koymuş bulunmaktayım.
aşağıda belirteceğim maddelere uyulması hususunda tüm yazarların dikkatini çeker, bu emirlere uymayan yazarların acımasızlığımdan nasipleneceğini müjdelerim.
1 - yönetime el koymuş bulunmakla beraber, mevcut yöneticilerin görevlerine benim kontrolüm altında devam edeceklerini ilan ederim.
2 - an itibariyle sözlüğe üye alımı durdurulmuş, çaylak olarak yazarlık bekleyenlerin üyelikleri iptalk edilmiştir.
3 - yazarların acımasızca kullandığı bkz: fasilitesi kullanımdan kaldırılmış olup, mevcut boş bakınızlar silinmeye başlamıştır. verdiği bkz; lı entariler toplam entarilerinin yüzde onunu geçen yazarlar gün içinde uçurulacaklardır.
4 - yazarların nick altlarında birbirlerini yalamalarına son verilmiş, yazarların nick altlarına yazmaları engellenmiştir.
5 - yazarların gün içinde girecekleri entarilerin yüzde ellisi bilgi içerikli olmalıdır. uymayan yazarlar uçurulacaktır.
6 - futbol başlıklarının sol frame e gelmesi engellenmiştir. ısrar eden yazarların üyelikleri iptal edilecektir.
7 - diğer sözlükleri övücü yazılar sözlüğe ihanet olarak kabul edilecek, övenler hakkında kanuni işlem başlatılacaktır.
8 - eksi ve artı oyları kimin verdiği konusuna açıklık getiren uygulama hayata geçirilecektir. en kısa zamanda seoviler sözlükte sallandırılacaktır.
cuma namazında hutbe sırasında süpersonik cep telefonuyla oyun oynayan mümindir.
gün içinde cuma namazında yakınen tanıdığım insandır ayrıca. tırto bi müslüman olaraktan cuma namzalarını kaçırmamaya, kaçırmaktan ziyade "bişey yapamıyom lan, en azından cumaya gideyim" düşüncesiyle camiden içeri girmem ve sözde müminin yanıma oturması arasında geçen zaman ben diyeyim otuz saniye, siz deyin bir dakika. dört rekatlık bireysel namazı kıldıktan sonra, dizlerimin üzerine oturamamdan ötürü bağdaş kurup, bu safın kralı benim lan mesajı vermem, yanımdaki müminin cep telefonunu çıkarıp kralına sokarım mesajı vermesi aynı anda oldu. neyse efendim müzezzin okumaya başladı, imam yukarı çıkana kadar lavuk oyunu bitirdi. sevgilisne "slms, cnm nie aramdın beni, bidi bidi" diye mesaj çeken liseli kızın tuşlara basması gibi, çakırt çukurt oyun oynayan mümin, oturuş şeklimle ters gibi düşse de gayet saygılı bir şekilde imamı dinleyen bendenizi zıvanadan çıkarmak üzereydi. islamın temelinde sabır yatar sözü kulaklarımda çınlarken, level üstüne level atlayan büyük mümin beni düşüncelere saldı.
"lan madem geldin, dinle pezevenk" gibi abdestimi zedeleyecek cümleler kafamdan geçerken, "banane lan herkesin günahı sevabı kendine" düşüncesi de beynimde dönüp duruyordu. en nihayetinde benim gibi diğer insanların da dikkatini dağıtıp, "insan sevgisi" ana temalı hutbeyi anlamamı zorlaştıran godiği "lan madem geldin dinle pezevenk" düşüncemle yargıladım.
ama ağzına ağzına vurmadım. islamda sabır önemli dostlar.
önemsediğin, değer verdiğin, uğrunda prensiplerini çiğnediğin kişinin hoşçakal demesidir.
zordur muhterem; onun gitmek istemediğini bilmene rağmen gidişini engelleyememek, hayatını ayaklarına sermene rağmen kalıyorum sözünü duyamamak. gitmesinin ardından dönmesini beklemek en zoru olsa gerek.
karizmatik yapısı nedeniyle dikkat çekici bir söz.
duymuştum bu sözü hatırlayamadığım bir zamanda. belki de küçüktüm, çekici gelmişti bu söz. rüzgarlı havada uzaklara bakıp sigara içen adam karizması yapmaya meyilliydim o zamanlar. hayal etmiştim; bı kızı sevicem, hem de deliler gibi. onunla yatıp onunla kalkıcam, onda uyuyacam, ondan uyanacam. sonra kız sebepsiz yere ben gidiyorum diyecek, ben de hiç umursamadan gelene git gidene kal demem diyecektim. gençlik işte, akıl bi karış havada, karizmayı nerden yakalarım düşüncesi hakim.
sonra o hayali unuttum, yıllar geçti aradan. nerden bilirdim bu gece hayalimin gerçek olacağını.
gidiyorum dedi, hiç sebepsiz, soru sormama fırsat vermeden.
gitmeden önce hayalini kurduğum o cümleyi kurdum. lanet olası o cümleyi. ömrümden ömür götüren o cümleyi.
bir türkçe sevdalısının dilimizi nasıl daha iyi kullanmamız gerektiği konusunda yaptığı çalışmaları görebileceğiniz, desteklenmesi gereken internet sitesi.
bir adet tencerenin dışarıdan müdahele edilmeden, kendisini tekrardan temiz haline döndürme süresini yaşamış, görmüş öğrencilerdir.
yıllar önce, öğrencilik yıllarımda bu deneyi beraber gerçekleştirdiğimiz değerli ev arkadaşıma saygılarımı sunar ve balkondaki bira şişelerini bozdurup, parasını çatır çatır karıyla kızla yediğini hala unutmadığımı bilmesini isterim.
neyse efendim gelelim deneyimize. deneyimiz için gerekli olan ana malzememiz bir adet tencere. yemek yapmaktan aciz kokoş üniversiteli kızların bile, tadına bakmak için evimizin kapısını aşındırdığı yüce kuru fasulye yemeği, bir inatlaşmanın, bir iddianın, bir deney sürecine dönüştüğü günlerin en yakın tanığıydı. sabah kahvaltısında ve akşam yemeğinde iki kişi tarafından mümkün olduğunca çok tüketilen kuru fasulye, midenin ve bağırsakların, "öhh mına koyim yeter lan, yimeyin lan" çığlıklarıyla tencerenin dibinde az da olsa mundar oldu.
bulaşıkları kimin yıkayacağı konusunda günlerce süren kapışmalar, kah pişti, kah counter da kim daha çok adam öldürdü şeklinde cereyan ediyordu. bu süreç esnasında kokusundan ötürü, kışın ortasında balkonda kaderine terkedilen tencere, bilim dünyasını ışık tutacak, öğrenciliğin kurallarını yeniden yazacak bir deneye imza atmaya başlamıştı bile.
baharın yüzünü gösterdiği günlerdi. güneş perdeden içeri süzülüyor, hormonlardaki bahar hareketliliği dışa vuruyordu.
iki aylık bir süreden sonra, kar, yağmur, çiğ, don, fırtına gibi doğa olaylarına şahit olan tencere, zorlu süreçten alnının akıyla çıkmış, iki ay gibi kısa bir sürede doğanın da yardımıyla tertemiz olmuştu. tencerenin bu mücadelesinin sonuçlarına ve bilimin gerçeklerine şahit olan iki tane maldereşanu, balkonda birbirlerine sarılıp, bu ölümsüz anı doyasıya yaşıyorlardı.
beyni damarlarla değil de örümcek ağlarıyla kaplı, sırf iktidardaki partiyi savunmak adına kriz olmadığını iddia eden kişiliksiz insandır.dünya üzerindeki mevcut ekonomik krizin "güzel ve yalnız" ülkemize uğramadığını, uğradı diyenlerin de, iktidarı yıpratmak amacıyla kriz çığırtkanlığı yaptıklarını iddia eden insandır.
3g ihalesine 2 milyar ytl verilmesini krizin olmadığına yoran bu göt yalayıcıları, sanayinin atardamarlarına gözucuyla bakmaktansa, oturdukları yerden ahkam kesmekteler. kriz olduğuna dair iddiamı ve yalaka şeklindeki "yaftalamamı" şu şekilde açıklayabilirim.
sanayinin atardamarlarından biri olan çerkezköy de yaşıyorum. çorlu ve çerkezköy ün ülkenin en önemli sanayi merkezlerinden biri olduğunu hesaba katarsak, burada meydana gelen olaylar kriz çıkarımlarımıza yardımcı olur.
babam minibüs şoförüdür, boş zamanlarımda gider dinlendiririm adamcağızı. kolay değildir sabahın yedisinden akşamın sekizine kadar direksiyon sallamak. günde onlarca insan inip biner minibüse, ki bu rakam beş altı ay öncesine kadar yüzlerce ile ifade ediliyordu. neyse efendim, dün de duraktan kalktım, arabada bir allahın kulu yok. tam hareket ediyordum ki bayanın teki geldi, arkama oturdu. telefonla konuşuyordu. üzgün bir hali, kızgın bir ses tonu vardı. telefonda konuştuğu kişiye, kardeşinin hakkari de asker olduğunu, anne ve babasının iki ay önce işten çıkartıldığını, kendisinin de yedi yıldır çalıştığı türkiye nin en önemli kumaş fabrikalarından birinden dün itibariyle çıkartıldığını, fakat kendisinden çok "x" e üzüldüklerini söylüyordu. geçen haftadan beri 50 kişinin, kendisinin de içinde yer aldığı 20 kişinin ise dün işten çıkartıldığını, gelecek haftaya kadar da 200 kişinin işten çıkarılacağını söylüyordu. "x" kişisinin ise iki ay önce ev almak için kredi çektiğini, evlerine taşındıkları hafta kocasıyla beraber işten çıkartıldıklarını, bu durumun yarattığı travmayı anlatıyordu. ineceği zaman söylediklerini duyduğumu söyledim ve geçmiş olsun dedim. geçmez dedi.
bu sadece duyduğum bir olay. yakın çevremde işten çıkartılanları ve bizzat gördüğüm manzaraları anlatmama gerek yok zaten.
organize sanayi bölgesinde çalıştığım haftalarda minibüste, iş aramaya giden, form doldurmak için fabrikaların kapısını aşındıran insanları taşırdım. şimdi boş gidip, boş geliyoruz. lan nasıl dolu gidelim? fabrikaların artık form doldurtmadığını geçtim, zaten bi çoğu işçi çıkartıyo. bi kısmı da fabrikayı güvenlik görevlilerine emanet etmiş.
sonuç olarak, kriz yoktur diyen yalakları sanayinin atardamarlarına gitmeye davet ediyorum. gidin lan, bi görün.
musa eroğlu nun dede korkut albümünde yer alan, sözleriyle ve özellikle müziğiyle insanı alıp götüren, iddia ediyorum yapılmış en iyi türkülerden biri.
seher yeli bizim ele gidersen
nazlı yare küstüğümü söyleme
ne hallara düştüğümü sorarsa
o yar beni sorarsa
bağrıma taş bastığımı ona söyleme
yare söyleme
ağrılar baş tutar ahuzardayım
mansur gibi çekilmişim dardayım
gezer dolaşırım da
bilmem nerdeyim
deli deli estiğimi de söyleme
belki bir gün çıkar gelir diyorlar
gönül muradını da alır diyorlar
seven sevdiğini bulur diyorlar
umudumu kestiğimi ona söyleme.
katıldığı banka sınavında insanları ve çevresini inceleyen insanın analizidir.
banka sınavlarına geceden kalma bir şekilde katılma prensibimi bozmayarak, sabahın ilk ışıklarıyla beraber düştüm maçka yollarına. şehir dışından gelmem sebebiyle, evlerinde misafir olduğum, içip sıçırmaları dolayısıyla metrobüs durağını zor bulmama neden olan yüce dostlara da selam ederim.
şehir dışından gelecek olanları hesaba katmayıp, sabahın körüne sınav koyan iş bankası yönetimini anarak geçirdiğim metrobüs yolculuğu sonrası mecidiyeköy den maçka ya yollandım hafiften. itü işletme fakültesi önünde biriken kalabalık, sanki girilecek olan öss sınavıymışçasına heyecanlıydı. kızlarının elinden tutup sınava getiren aileler, ellerindeki su şişeleri ve yumuşak uçlu kurşun kalemleriyle şirin mi şirin kızlar..
sınavın başlama saatinin yaklaşmasıyla içerisini dolduran çoğu işsiz genç insanlar, siktiriboktan bir maaş için üçbuçuk saat sürecek bir sınava girecek olmanın telaşı içindeydiler. görevlilerin içeri almaya başlamasıyla, alınan noktaya hareketlenen gençler, cuma namazında altı rekat kılıp, bir an önce dışarı çıkmak isteyen müminlerin kapıya hücum etmesi ve ayakkabılarını havaya kaldırarak kapıda sıkışmalarını anımsattı bana.
sınav salonunda görevli kızın uyarıları ve talimatlarının, sınav süresince tuvalete çıkılamayacağı noktasına kadar gelmesi, umut sarıkaya nın dünyanın en yüzeysel adamı karikatürüne nispet yaparcasına sınav salonuna sıçma isteği uyandırdı şahsımda. formların dağıtılması ve akabinde sanki hepimiz malmışız gibi yapılan açıklamalar küfür etmeme neden olsa da, arka sıralardan gelen sorular yapılan açıklamaların gerekli olduğuna inandırdı beni.
hakemin kronometresini çalıştırmasıyla başlayan sınav, çaprazımda oturan malın yüzünden eziyet oldu bana. hayatının en önemli sınavıymış gibi iki elini başının arasına almalar, sikindirik bir motivasyon sorusunu uzun uzun düşünmeler, bank arkasındaki görevliye uçma isteği gibi, çaprazdaki hatuna kafalama dalma hissi yaratmış olsa da sabrettim sevgili sözlük.
sınav sonunda dışarı çıkıp sigaramı tüttürürken, sınavdan çıkanların ailelerine kavuşmaları duygulandırdı beni. sınavın ne kadar zor olduğunu ve kafalarının allak bullak olduğunu söyleyenler nedeniyle sigaramı piç gibi ileri fırlattım ve saldım kendimi beşiktaşa.
farklı sebeplerden ötürü, yaptığı yemeği komşusu olan kızlara da götüren er kişidir.
değişik sebeplerden iki tanesini inceleyelim;
abazanlıktan: kızlara kendini beğendirme, onların sevgisini kazanma, cinsel planlarına onları da dahil etme gibi argümanları birleştirdik, abazanlık ana başlığı altında topladık. yemek yaparak ve yağtığı yemeği götürerek, "bakın ben ne kadar düşünceliyim, yetenekliyim de, en asil duyguların insanıyım" mesajı verir. çakal seni.
iyi niyetten: yemek yapmayı bilmeyen, bu sebepten ötürü hazır yiyen hatun kişisinin, bireysel makyaj malzemesi harcamalarına katkı olaraktan, "onlar da insan, sıcak yemek geçsin boğazlarından" düşüncesiyle aşını paylaşmaktan çekinmeyen gönüllerin insanıdır. fakat biz ona burdan hassiktir çekiyor, iyi niyetini abazanlığına bağlıyoruz.
aslında eğlence yerleri olan barları, cinsel arz-talep piyasası olarak gören erkeklerin, gelen kızlara bu gözle bakmaları sonucu ortaya çıkan durum.
kızları, mini etek giydi bu kesin orospu, türban takıyo bu kesin şeritçı diye ayıran beyinlerin, bara eğlenmeye giden kızları da verici olarak tanımlamaları doğal olsa gerek.
ha vermeye meyilli olanların oranı, normal ortamlardaki orandan daha yüksektir, bu da bir gerçek.
yıllarca katledilen sineklerin isyan edip örgütlenmesi ve ölen arkadaşlarının intikamını almak için, uykusal düzeni bozarak strese zemin hazırlama amaçlı saldırılarıdır.
bayram sebebiyle sabah erken kalkma zorunluluğu olmamasından dolayı, gece geç saatlere kadar film izleyen hedef, sabaha karşı 5 sularında yatmak için yatağına yönelir. kafamı vurdumuydu gittim düşünceleriyle ışığı kapatır ve yatağına uzanır. kafasını yastığına koyduğu gibi, özel harekatten sivrisinek kulak çevresinde vızıldayarak saldırıları başlatır.
doğal olarak rahatsız olan kurban kalkar ışığı yakar. üstün kamuflaj yeteneğine sahip sivrisineği beş dakika arar fakat bulamaz. bu üç kere tekrarlanır. sinirlenen kurban, "sok mına koyim, bütün gece yi beni, yeter ki vızıldama" nidalarıyla uyuya kalır.
gece 5 sularında yatmasına rağmen, sabah 9 da bankanın araması sonucu küfür dağarcığını kullanmaktan çekinmeyen kurban, tekrar uyumak için yatağına uzanır. fakat huzur olmayacaktır ona. katledilen sineklerin intikamı için gönderilen intihar komandosu karasinek, burun, göz, kulak gibi hassas yerlere salvolar atarak ve bu salvoları gıcık sesiyle birleştirerek hedefi kışkırtır. bu salvolara inat uyumaya çalışan kurban, "uğraşmayayım, nasıl olsa uyuduktan sonra duymam" düşüncesiyle küfür etmekle yetinir. uyumaya çalışırken, geceki sivrisinek, sabah arayan banka ve karasinek parçalarını biraraya getirdiğinde bir komplonun içinde olduğunu farkeder.
yerinden kalkar, ağır hareket eden ve kamuflaj yeteneği olmayan karasineğin cansız bedenini duvardan temizleyen hedef, kapının kapalı olmasından dolayı içerde kalan sivrisineği uzun aramalar sonucu bulur ve duvardan temizlenemeyecek hale getirir.
daha sonra sigarasını yakan kurban bilgisayarını açar ve bu yazıyı yazar.
şırnak fındık da mayın patlaması sonucu, 30 mayıs 2007 de gata da şehit olan piyade komando asteğmen. 1983 trabzon doğumludur. ktü inşaat fakültesi mezunudur.
9 temmuz 2007 de, şırnak besta da şehit olan piyade komando er. 1979 hatay doğumludur. uzaktan kumandalı el yapımı patlayıcı düzeneğinin patlamasıyla şehit olmuştur.