gece gece akla gelmiş yılmaz erdoğan oyunu. içinde harika bir demet akbağ tiradı barındırır,
"Tanrım seninle biraz konuşmak istiyorum.
Yalnız Türkçe konuşabilir miyiz? Üzgünüm, ben Arapça bilmiyorum da. Kürşat dayım senin yalnızca Arapça bildiğini düşünüyor. Ama sen bizim Tanrımızsın ve bütün dilleri bilirsin. Tanrım, ben babamı yanına alışın konusunda konuşmak istiyorum. Kızmazsın umarım. Çünkü senin bu çeşit konuşmalardan hoşlanmadığını söylüyorlar. Ama bu işte biraz aceleci davranmadın mı? Babam biraz daha bizimle kalabilirdi bence. Ama onu yanına aldığına göre, bir bildiğin vardır mutlaka. Tanrının neyi niçin yaptığına aklımız ermezmiş bizim, öyle diyorlar. Senin adına konuşan ne çok insan var Tanrım, hiç dikkatini çekti mi? Yani çekmiştir mutlaka da.. Tanrım ona iyi bak olur mu? Biliyorsun o ticaretten anlamaz. Kendisi mutlaka aksini iddia edecektir ama sen yine de onu ticari bi işte kullanma. iyi bir memurdur aslında. Masa başı bir iş verirsen mutlaka başarılı olacaktır. Özür dilerim Tanrım, işine karışıyor gibi oluyorum ama. Tanrım, o çok iyi bir insandı. Ve herhalde onu cennetine alacaksındır. Bu da benim onu bir daha göremeyeceğim anlamına geliyor. Çünkü ben deliyim ve cennete giremem herhalde. Çok uzattım biliyorum çok uzattım ama hemen bitiriyorum. Son olarak, kendimle ilgili bir şey sormak istiyorum. Belki kızacaksın ama sormak zorundayım.
Tanrım, ben şimdi ne yapacağım?
babamın hayatta olmasına şükrettirir ve bunu yaparken ağlatan cinsten bir oyun.
bir ilişki daha başlamadan, önceden birini sevmiş, aşık olmuş, unutmak istiyor ama arada aklına geliyor gibi ihtimalleri düşünmek ve bunu kendine yedirememek ne zor bi şey yahu. nasıl beceriyorsunuz siz. sanırım benim için her şey kabullenememekle başlıyor. ya da başlayamıyor.
bir zamanlar vapurda çalan çok sevdiğim özer atik şarkısı.
istanbul'a gidip galata'nın karşısına oturup böyleyken böyle diye dert yakınıp, sokaklarında sevdicekle gezme isteği uyandırır.
sıcak edit: o ejderhayı konuşturuyorsun ya peter orda film kopuyor benim yapma peter.
beğenmeyen arkadaşlara edit: "kötü diyorlar ya öyle değildir umarım" diye diye başladım izlemeye. hiçte düşündüğüm kadar kötü değildi hatta gayet tatmin ediciydi. nasıl bi şey bekliyordunuz henüz çözemedim. şimdi kitap mitap bi şeyler deme ihtimaliniz yüksek de kitaba bağlı kalınmayacağı aylar öncesinden söylendi.
ben bu insanları anlamıyorum sözlük.
üzgün edit: en sevdiğim atkımı koltukta nasıl kaybettiğim hala merak söz konusu. yeni sahibi ona iyi bak goodbye my lover.
çok sevdiğim hatta gecenin şarkısı olan levent yüksel şarkısı.
"sustu haykıran şehir, son kuşlar havalandı
oysa ben seni seni seni bekliyorum
eksildi ömrümüzden kim bilir kaçıncı gün
oysa ben seni seni seni seni hala seviyorum."
ege üniversitesi biyoloji mezunu fadime çelik kitabı. fadime çelik izmir ruhsal araştırmalar derneği ve bilyay vakfında seminer ve konferanslar vermekte aynı zamanda makaleleri ruh ve madde dergisi'nde yayınlanmaktaymış.
şimdilerde ruhsal şifacı ve regresyon danışmanı olarak çalışmalarını sürdürmekte.
kitaba gelince psişik korunma, imgeleme yeteneği, aura, topraklanma, şakra, enerji alanını güçlendirme gibi kavramlarla yeni tanışan bireylerin başlangıç olarak okuyabileceği kitaplardan biri aslında. ilk olarak beş duyu organından daha fazla duyularımızın olduğuna inanmakla başlanacağını güzel bir şekilde işlemiş. günlük hayatta uygulanabilecek egzersizlere de az biraz yer vermiş, karşılaştığı deneyimlerin birkaçını paylaşmış kitabında. benim için kendisiyle tanışma isteği uyandırdı doğrusu.
iki üç gün önce gerçekleşen, hissettiğim merkezi ege denizi olan depremler yüzünden deprem konusunda ilk defa paranoyak biri oldum. sürekli uykumdan uyanıp ev mi sallanıyor acaba diye düşünüyorum. son depremlere girip olmuş mu diye bakıp ardından sözlüklere giriyorum. umarım bu durum çabuk geçer.
sınavların, quizlerin, ödevlerin daha bugün bitmiş. oturmuş finalleri bekliyorsun. bu saatte uyku gelmesi nedir abim?
yarın sınavın olsa, o dizi senin bu şarkı benim, o film senin bu sözlük benim bir modda takılırsın güzel güzel. saçmalama canım kalk yüzüne su mu serpiyorsun yemek mi yiyorsun ne yapıyorsan yap. gün sabahlama günüdür.