sadece yaz aylarında kullanılabilen, hatta yaz aylarında da güneşin altında gitmesi zor olduğundan akşamları ortaya çıkan süper karizmatik, ilgi çekici otomobillerdir. sebring convertible
bir öğrenci, öğretmenin bütün iletilerine dikkat etmesi ya da öğrenciyi engellemesi suretiyle ancak rahat edebileceği msn arkadaşıdır.
'okulda verdim bir kişi eve geldim bin kişi eklemiş' dedirten durum.
dondurmalar için üretilen, sanki bedavanın o yediğiniz 10 taneden daha tatlı bir dondurma vereceklermiş gibi yaptıkları kampanyalardandır. ve 10 taneyi nötr bir şekilde yiyerek bedavaya ulaşmak üzere kasılır.
sandıklar açıldıkça hissedilen durumdur. yapılan onca cumhuriyet mitinglerinin sebebi bir durup düşünülmez mi hiç? tarih tekerrürden ibarettir cümlesi bir durup düşünülmez mi? başa dönmek bu kadar mı kolay?
en başta güle oynaya dönülür. sonra bir hafta geçer iki hafta geçer.. ve bunun her zamanki gibi olmadığını artık gideceğin günün bir türlü gelmediğini anlarsın. sonra öğrenci evindeki eşyaların evde yerini almaya başlar. öğrenci evinde her birinin bir anısı olan boş şarap şişelerini çöpe atmaması, eski sevgilinin aldığı eskimiş tişörtü toz bezi yapmaması için tembihlersin anneyi.. botlarımı boya ama parlatma dersin babaya..eskiden hoplayıp zıpladığın şarkıların sözlerine dikkat eder ve hüzünlenirsin..sözlüğe içinde bulunduğun psikolojik durumla ilgili başlıklar açar entryler girersin..
yazarlara yönelik başlıklara karşı herhangi bir yazarında üstüne alınıp zaten saçma olan konu üzerine saçma bir cümle kurarak kendini aka çıkarma hissi suretiyle kurduğu cümle.
tüm öğrencilerin başına toplaşması sonucu çocuğun aptala dönmesine sebep olan durumdur. çok sevimli de olsa çok itici de olsa öğrenciler tarafından yavruya gösterilen hayatlarında gördükleri en sevimli yavrucak muamelesinin içinde bir parça öğretmene yalakalık bulunmaktadır.
eskişehir osmangazi üniversitesi eğitim fakültesinde prof.dr. olan ayhan aydın gelişim ve öğrenme psikolijisi gibi psikoloji derslerine girer *ve varoluşçu görüşü ile osmangazi üniversitesinde ki bir öğrencinin dersine giripte kendi damgasını vurabilen belkide tek öğretim görevlisi olabilir. üniversitehocası dediğin benim gibi olur tavrının arkasından hakkatten de böyle olmalıymış dersiniz. o nun dersindeyken fikrinizi söylerken ya heycanlanırsınız ya da söyleyemezsiniz. aynı zamanda davranış bilimci olmasından da kaynaklı, konuşurken bir yandan da hareketlerinizi kontrol etmeye çalışabilirsiniz. 9 tane kitabı yayınlanan aydın, kitap okumayan üniversiteli gençliğin seviyesinde ders işlemeye çalışırken bir çok kere kendini tekrar etmek zorunda kalır. ikinci saatten sonra ayhan baydın olduğu doğrultusunda birçok yorum gelir sınıftan. tamamen gelişim ve insan psikolojisinin işlendiği derslerde gerek güncel konularda olsun gerekse hiç birşeyle ilgili olmasada sadece bir fikir olsun bazen kendi fikirlerini çok saldırırcasına söyler ayhan aydın ve siz kalkıp kendi görüşünüzü veya aynı tepkiyi görme şüphesiyle konuşamazsınız. ama hayatınızın kült karakteri olması büyük ihtimal olan bir şahıstır kendisi. saygı duyulasıdır, çok şey öğrenilesidir.
çoğunlukla ergenlikte olmak üzere sivilce problemiyle karşılaşan insanların sivilcelerini kurcalayıp kültür mantarı haline dönüştürdükten sonra karşı tarafı tiksindirmemek veya karizmayı bozmasına izin vermemek için cerahat üzerine yara bandı yapıştırmaları.
istemsiz, insanın kendisini yansıtan cama yaptığı muameledir. genellikle kafelerde cam kenarında otururken yoldan geçenlerin bazen komik duruma düştüğü bazen de içeridekileri tanışıoruz galiba diye düşündürten bakışlardır. gün gelir o camın dış kısmında ve gün gelir o camın iç kısmında olunabilir.
orta yaş bunalımına girmiş, üretken dönemini verimli yaşayamayan, rock barda gençlerle muhabbet kurmak suretiyle orta yaş kişisinin ortaya attığı cümle.
maymunlarda olduğu gibi sağlam bir dala tutunmadan ötekini bırakmayı istememe olayını açık açık dile getiren henüz evrimini tamamlamadığı anlaşılan insan canlısı sorusudur.
(bkz: evrim teorisi)
ya herşey çok güzeldir ya da bir felaket. yanınıza öğrenci kendinizle öğretmen kendinizi alır girersiniz derse. öğrenciyi sıraya oturtur öğretmenide tahtaya koyarsınız. ikisini izlemekten derse konsantre olabilirde öğretmen kendinize dersi anlatması için güç ve irade verebilirseniz ne mutlu size. öğrenci siz, tüm eleştirisel ve önyargıcı tutumuyla açık yakalamak üzere pür dikkat öğretmen size bakar. hele yanlış bir şey söyledi veya dili mi dönmedi öğretmen sizin..nolucak şimdi, zaman nasıl bu kadar yavaş ilerler... ikisine de bakarsınız. bir gün ilk derse girilen günün anlatılıp gülüceğiniz günlerin sabırla beklendiği gündür.
bu otobüs kampüse gidiyorsa şayet okul yolu herzaman uzun yoldur gidilmesi zordur mantığıyla durak kalabalık olur. bu otobüsler hergün ayakta yolcu taşıma rekorunu kırarlar. duraktakilerde düşeyazdım, sıkışayazdım, ezileyazdım şeklinde merdivenlere dizilirken bir önceki durakta binenin poposuyla yüzyüze okula doğru yola çıkılır. durakta kalıp binemeyenlere dil çıkarılır o sırada kapı kapanır dil kapıya sıkışabilir çok tehlikelidir.
iki üç yaşlarında başlayan bir durumdur ki önce farkı görünce kendindekine daha sonra karşı cinsinkine hayretle anlam verilememektedir. Sonraları madem ben böyleyim deyip olayı sahiplenmeye geçilir, en iyi şekilde temsil etme çabası başlar. örneğin kızlar kısacık saçlardan nefret ederken erkekler külotlu çoraba uyuz olurlar. renklere bile cinsiyet koyulur.
müzik dinlerken şarkının sözleri sanki birini anlatır. hiç akılda yokken coşup telefona sarılıverir insan ve bir mesaj çeker. cevap gelir ya da gelmez...ama çok zaman geçmez ki yavaş yavaş yapılan saçma gelir, gereksiz gelir.