istanbul un ilk modern ve popüler tarihçisidir. feci araştırmacı olup, karmaşa içindeki osmanlı arşivinde belgeler aramış ve el yazmalarını incelemiştir.amacı ise tarihi o soğuk ve kendinden uzaklaştıran tarafından kopartıp, popüler ve ilgi çekici hale getirmektir.
1933 yılında yapılan darülfünun reformu ile üniversitedeki işinden atılmış ve sonrasında parasal sorunlardan dolayı kütüphanesini kısım kısım satmış ve yoksulluk içinde ölmüştür.
cahiliye devri olarak bilinen islamiyet öncesi zaman dilimi içerisindeki insanların düşüncelerini, davranışlarını yaşayan, yaşatan insandır.
üzülerek söylüyorum, güzel ülkemde halen bu devri yaşayan ve yaşatmaya çalışan bir takım insansılar mevcut. vaziyet o kadar vahim ki kendilerini müslüman olarak nitelendirirler, bu insanlar.
zira heyula ile yaşayan, menfi milliyetçiliği (ırkçılığı) hayatının en büyük gerçeği yapan ve abdullah öcalan gibi pek çok masumun canına kıymış veya sebep olmuş birisini peygamber ilan edebilen, hümanistim deyip fırsat bulduğunda şüpheli gördüğü her kişiyi katledebilen insanlardır.sonuç, güya bağlı oldukları dine göre kafirlerdir.
van merkezde bulunan iki adet öğretmenevinden bir tanesidir. merkeze en yakın olanıdır ve yürüyerek çarşıya, pazara ulaşabilirsiniz. sitesinde fiyatları yazmaz ama an itibariyle;
-büyük suit oda: 65 TL
-küçük suit oda: 55 TL
-tek kişilik oda: 45 TL
-iki kişilik oda (tek kişi için): 25 TL
-üç kişilik oda (tek kişi için) : 25 TL
yüzünüze bakmadan konuşan, cevap veren insandan dolayı, resepsiyonun önünde çok defa üşüdüğüm olmuştur.
ayrıca iki kişilik veya üç kişilik odalarda kalan insanların tamamına tek bir anahtar düşmekte olduğundan, örneğin siz başka bir arkadaşınızın odasındaysanız, kendi oda arkadaşınız saatlerce kapıda, lokalde bekleyebilir.
akp nin kendini hançerlemesi demektir. kitleler için uygun gördüklerini kendilerine yapmayacakları açıktır. insanın kendi için istemediğini halkı için istemesi ne büyük bir haksızlık ve adaletsizliktir.
ama gerçek şudur: şu an görevde bulunan bakanların ve başbakanın resmiyette olmasa bile insanların kalbindeki yeri budur.
ayrıca (bkz: emekli milletvekili maaşları)
sözleşmeli personele isteğe bağlı yer değiştirme (tayin) hakkı demektir.
yıllardır sözleşmeli personel çalıştıran hükümet, görmezden geldiği özlük hakları sorunlarını tam da seçimden önce görmeye başlaması çok manidar.
-aile bütünlüğü anayasal hak olduğu halde, eş özrüne bağlı yer değiştirmeyi engellemek,
-eğitimde liyakat anayasal hak olduğu halde, eğitim özrüne bağlı yer değiştirmeyi engellemek,
insanlara zulmettikleri konular arasında.
özellikle sözleşmeli öğretmenlik konusunda insanlara söylenilen, kadrolu ile sözleşmeli arasında hiç bir fark olmadığıdır. doğrudur, sadece maaş açısından fark yoktur. özlük hakları açısından sizi öğretmenden bile saymamaktadırlar.
milli eğitim bakanlığının hukuki işlerini halletmeye ve yürütmeye çalışan birimdir.
an itibariyle sitelerine bakıp kusasım gelmiştir.
3797 sayili kanunun 29. maddesi ile belirlenmiş görevleri :
--spoiler--
1. bakanlığın diğer birimlerinden sorulan hukuki konular ile hukuki, mali, cezai
sonuçlar doğuracak işlemler hakkında görüş bildirmek,
2. bakanlığın menfaatlerini koruyucu, anlaşmazlıkları önleyici hukuki tedbirleri
zamanında almak, anlaşma ve sözleşmelerin bu esaslara uygun olarak
yapılmasına yardımcı olmak,
3. 8 ocak 1943 tarih ve 4353 sayılı kanun hükümlerine göre idari ve adli davalarda
gerekli bilgileri hazırlamak ve hazineyi ilgilendirmeyen idari davalarda
bakanlığı temsil etmek,
4. bakanlığın amaçlarını daha iyi gerçekleştirmek, mevzuata, plan ve programa
uygun çalışmasını temin etmek amacıyla gerekli hukuki teklifleri hazırlamak ve
bakana sunmak,
5. bakanlık kuruluşları tarafından hazırlanan veya diğer bakanlıklardan ya da
başbakanlıktan gönderilen kanun, tüzük ve yönetmelik tasarılarını hukuki
açıdan inceleyerek görüşlerini bildirmek,
--spoiler--
ilköğretime veya ortaöğretime devam eden kişi sayısı, diploma sahibi olan insanların sayısı gibi ölçütler üzerinden eğitimimizin değerlendirilmesidir.
özellikle zorunlu eğitimin 8 yıla çıkması ardından çok daha fazla önem verilen bir durumdur. mesela ilköğretimde öğrencilerin sınıfta bırakılmaması gerektiğine dair bakanlık her sene sonunda yazı gönderir. yani çocukların nitelik olarak hangi seviyede oldukları veya olmaları gerektiği çok önemli değildir.
bu durumun en acı sonuçlarından birisi de lisede okuma yazma bilmeyen öğrencilerin bulunmasıdır.bu niceliksel yaklaşım milli eğitim bakanlığının sitesinde "ilköğretime erişim ve devamda 10 yıl - türkiye deneyimi" isimli belgede de açıkca görülebilmektedir.
okula devamın sağlanması konusunda özellikle doğudaki illerimizde okula giden öğrenci başına para verilmektedir.
ayrıca, (bkz: haydi kızlar okula)
her ne kadar doğru bulmasam bile şu an için okula devamlılık önem arz etmektedir. fakat sonuçları, çıktıları sadece istatistiki verilerdir.
aytaç durak ın yargılanması ile ortalığın karışmasının ardından koltuğa oturmuştur. zihni aldırmaz ile aytaç durak ın çok sıkı kanka olduklarını adana halkı pek bilmez. ama görüntüde ikisi birbirlerine düşman gibi görünürler.
bu kankalık durak inşaatı beraber yönetmelerinden ileri gelmektedir. durak inşaat her ne kadar gökhan durak ın gibi görünsede, bina yapmak istedikleri arsaların satın alınması veya arsa sahibi ile anlaşmaya gidilmesi gibi işlemleri zihni aldırmaz yürütür.
hatta adana da bir tabelada "ortak akıl, ortak başarı" yazar ki bu çok anlamlıdır. kankisi aytaç durak a mesaj niteliğindedir.
terörden madur olup, köylerinden göç etmek zorunda kalanlara verilen mağduriyet parasıdır.
insanları çok feci tembelliğe alıştırır.
şu şekilde alınır :
-öncelikle (hiç gidip görmemiş olsanız bile) köyde toprağınızın olması gerekmektedir,
-sonra bu toprağın üzerinde sanki birşeyler ekip biçmiş gibi gösterirsiniz.
-sonra bunu onaylayacak ve hatta sizin söylediğinizden daha fazlasını gösterecek imza yetkili kişi ve bu işleri iyi anlatan bir avukata vekalet verilereke anlaşılır, paradan onlara da pay verilir. bu sayede elinize binlerce lira geçer.
devletim feci biçimde kazıklanır, ama ankara dakiler sağırdır, kördür.
paraların ele geçmesinin ardından araç satışları katlanır, son model arabaları görürsünüz ve ardı sıra kazalara şahit olursunuz.
her eylül ayında milli eğitim bakanlığı nca öğretmenlere verilen, 2010 yılında 540 tl olan ödenek.
2011 yılından itibaren, kadrolu öğretmenleri bilmiyorum fakat sözleşmeli öğretmenlerin eğitim-öğretim odeneklerinden bir kesinti (muhasebecimiz %40 olarak hesapladı) yapılması konusunda milli eğitim müdürlüklerine yazı gönderilmiş. bugün okudum, dumur oldum.
başka bir mevzu, hükümet referandumda evet oyu çıkması için sendikalara sözleşmelerden ve dolayısıyla sözleşmelilerden kesilen damga vergisini artık almayacağını taahhüt etmişti. sizce sonuç ne oldu? ben kendimi saf zannederdim, sendikalar daha safmış.
kpss puanını almış, tercihlerini yapmış ve ülkemin herhangi bir yerinde herhangi bir okula atanmış, görevlendirilmiş öğretmendir.
-eğer doğuda bir yere atanmış ise kendi yaş grubundan çok insan görür. fakat batı için bu tam tersidir.
-atanmış olduğu yere gitmeden önce okul müdürüne telefon açabilir. çeşitli sorular yöneltir:
+okul mevcudu kaç? öğretmen sayısı kaç?
+orada nasıl yaşıyorsunuz?
+bayanlarda gelip çalışıyorlar mı?
+yemek işini nasıl hallediyorsunuz?
+evde mi kalıyorsunuz?
+tezek kokuyor mu?
-ilk gittiği günlerde öğretmenler odasında kimselerle konuşmaz, hatta bazıları öğretmenler odasına girmezler. öyle kişilikler var ki çalıştığı okulda hiç kimse ile muhabbet etmemiş olabilir ve o şekilde tayini çıkar gider.
-bazen, atanmış bir öğretmen feci halde kendi kalıplarından sıyrılarak, farklı hallere bürünebilir. bunlardan birisi, kişi ile evli olduğunu bile bile (eşi yanında olmadığı için, belki ekonomik özgürlüğün verdiği güç ile) flört etmek ve hatta yatmaktır. ben buna 'hayat boşluklarını doldurmaca' oyunu diyorum.
-ortama yabancı olmasından dolayı, her şeylerden korkma evresi geçirirler. öğrenciler, halk, hayvanlar, sokaklar, arabalar, hatta polis korkutucu olabilir. hatta bu korkunun yıllarca sürdüğü görülebilir.
-fakat (kişilere göre değişebilen) belli bir süre sonra hemen hemen her öğretmen monotonlaşmaya, işe nasıl gitmem ayaklarına, öğrencilerle konuşurken heyecanı gitmiş sabit bir ses tonuna sahip olmaya, okula giderken aslında ruhunu evde bırakmaya başlar.
hayat boşluklarını doldurmaca olarak tarif edebileceğim dumur olay :
+ya hacı sen bu kızla çıkıyor musun şimdi?
-evet çıkıyorum.
+peki sen evlenmedin mi bu kızla çıkıyorken ve o bunu bilmiyor mu?
-evet biliyor, hatta bir ara eşim yanıma geldi, çok sıkıntı olmuştu, eşimin öğrenmesinden korktum.
+peki bu sevgilin denilebilecek zat-ı muhterem, eşinin varlığını bile bile nasıl devam edebiliyor?
-bana göre hava hoş, ister devam eder ister bırakır. benim için iyi oluyor, mesela geçen ay kredi kartımı ödeyemedim, eşim yarısını gönderdi, sevgilim diğer yarısını verdi, ödedim.
+vay a.q.
sözlerinin insanda ayrı bir çelişki yarattığı, dumura uğratıcı, muhteşem parça.
yüreğime attığın çizikleri
bir bir yerleştirdim allayıp pullayıp
cümlelerin altına
anlamların ardına doğru
yüreğime attığın çizikleri
bir bir yerleştirdim allayıp pullayıp
cümlelerin altına
anlamların ardına doğru
sözcükler davullu zurnalı şimdi
çelişmeler el emeği göz nuru
hanidir her düğünle ben,
senden uzaklara gelin
hem ağlar hem giderim
senden....
hakkarili vergi rekortmeni iş adamıdır. hakkari ve ilçelerinde özellikle okullara ettiği yardımlarla tanınır. şu sıralar yüksekova anadolu lisesinin inşaatını finanse ettiği bilinmektedir.
toplumsal gösterilerde, polislerin attığı gaz bombasının etkilerini gideren limonu üzerinde taşıdığı için gösterici olarak kabul edilen kişinin vahim durumudur.
mahkemeye çıkarılmıştır, fakat sonucunda tutuklanıp tutuklanmadığı bilinmemektedir.
bakışlarıyla can yakan, arap kökenli kızlardır. hatta düğünlerde ve kına gecelerinde siirt in kızları ile ilgili arapça ağırlıklı şarkılar söylenir.
bunlardan biri şöyledir :
siirte vardım yağmur yağıyor
siirtin kızları camdan bakıyor
siirtin kızları güneşten güzel
bakışlarıyla yürek yakıyor.
23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 inci dönem Bitlis milletvekilliği ve 1926-1933 yılları arasında Bitlis belediye başkanlığı yapmış, azeri kökenli muhterem kişi.
kendisine aynı zamanda arif-i bitlisi de denilir.
şahsıma ait olan, bardakta mısır olursa tabakta kısır niye olmasın şeklinde bir soru üzerine adana da acayip tutabileceğini hayal ettiğimiz apikujik fikir.
her döneminde öğretmenler günü yaklaşırken siyasetçilerin, sendikacıların öğretmenler için bol keseden yalanlar söylemesidir. milli eğitim şurasının da kasım aylarına denk gelmesi ve şurada öğretmenleri ümitlendiren yalanların alınması ilginçtir.
örnek; kasım 2010 itibariyle yapılmış olan milli eğitim şurasında ek ders ücretlerinin 12 TL olması talep edilmiş ve sözleşmeli milli eğitim bakanımız nimet çubukçu buna olumlu bakmış mış..mış..mış..masal tadında!
bunun sebebi çok olabilir.
-öğretmenlerin, vicdani sorumluluk duyması olabilir.
-ama bir o kadar birbirine güvenmemek fiiliyatı da öğretmenler arasında yaygındır. mesela, öğretmenler odasında müdürün yaptıklarına kızan üç öğretmenin, müdürün karşısında bir öğretmene düşmesidir. diğer öğretmenler direk satıştır.
-tembelliğe yatkın bir hallerinin olması da olabilir. yeni başlayanından, tarihi eser kıvamında olanına kadar gördüklerimin hepsi hayat enerjilerini üniversite bitiminde bırakmışlardır. bu, umursamaz bir tavır geliştirmelerine sebep olur.
-bu düşüncemi ispatlayamam fakat şöyle: öğretmenlerin uğraştıkları kitlelere benzemeye başlaması neticesinde aynı bir sınıf gibi dizginlenebilir, höt diyince susabilir bir hale girmeleridir.
ayrıca ülkemdeki öğretmenlerin değersiz görülmesinin de sebepleri vardır:
-öncelikle sayıca çok olmalarıdır. 600 bin ile 700 bin civarında çalışan öğretmen bulunmaktadır.
-yaptıkları işin değersiz görülmesidir. sürekli az çalıştıkları söylenir ki 'hiç olmazsa öğretmen olursun' cümlesi buradan gelmektedir.
-yasalarda devlet memurlarına yasaklanan durumların, öğretmenlere gelince daha fazla yasak olmasıdır. öğretmenini eylemde gören veli, bilinçli değilse onu kınar.
sonuç olarak, öğretmenler kendi özlük haklarının daha iyi olabilmesi için topluca eylem yapmazlar ya da yapamazlar. iş bırakamazlar. mesela, yaz tatilinde, öğretmenlerin eylem yaptıklarını hayal edin..sadece hayal işte! haklarını savunamazlar ve zaten farkında da değillerdir.
yakın gelecekteki seçimlerde 70 bin sözleşmelinin yüzde bilmem kaçı, kendileriyle dalga geçilmesine, kendilerine yalan söylenmesine rağmen akp ye oy verebilecekler.
bu haftalarda, hakkari ve ilçelerinde şahit olduğumuz olaydır.
öncelikle bir grup insan dükkana gelir, ellerinde bir makbuz koçanı bulundururlar, dükkan sahibini karşılarına alıp baştan aşağı süzerler ve makbuza bir sayı yazarlar. sonra makbuzu dükkan sahibine uzatıp ellerini açarlar. isterseniz o sayıyı para olarak vermeyebilemezsiniz. çünkü karşı çıktığınız an, kesinlikle dükkanınızın başına bir bela gelir. mesela roket atılabilir ya da bomba koyulabilir. polise de haber verebilemezsiniz. çünkü polis o gün sizi koruyabilir fakat her gün koruyamaz.
üniversitenin yenişehir yerleşkesinde bulunan fakültedir.
genelde ölçme değerlendirme ile rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümleri arasında dekanlık ve fakülteye hükmedebilme yarışı vardır.
tuvaletlerini pislik götürür ve öğrenciler çoğu zaman tıp fakültesinin tuvaletlerini kullanırlar.
yarı kürtçe, yarı türkçe bir ifadedir. bu tip genç, trafik lambalarına zarar vermez. hindistan daki insanlar için inek ne ise onun için de trafik lambası odur.
ülkede iç savaş çıkartmak isteyen bilindik kesimlerce, kışkırtıcı, yanıltıcı bilgi ve haberlerle kürt vatandaşların temiz vicdanlarını, yüreklerini, zihinlerini kirletmek üzere yıllardır planlı ve mükemmel sürdürülen örgütsel hareket.
mükemmel olmasının en büyük sebebi, herhangi birşeyi yıkmanın, yapmaktan çok daha kolay olmasıdır. evet, bu halin yapıcı tek bir yönü yok. fakat cehalet gibi çözümü zor bir hastalığın yanına siyaset gibi pis, yalancı ve içerisinde bulunan halkları sadece bir piyon olarak gören yapıyı koyarsanız, körü körüne bağlılığın getirdiği cehennemlik intiharlar gelir. insanlar birbirini öldürür, bilebildikleri cümlelerin hepsi onlara öğretilen sloganlardan ibarettir.
askerliğin, en azından acemilik döneminin, nerede yapılacağının öğrenildiği çok sıkıntılı andır.
-şahsen, açıklanacağı sabah saat 10:00 da kalkıp meraktan bilgisayarın başına geçtim. internet sayfasına girip neresi olduğunu öğrendiğimde, önce sayfayı komple kapatıp yeniden açtım, yine aynı bilgi çıkınca, bu sefer bilgisayarı komple kapatıp yeniden başlattım ki tek umudum bu idi ve şiddetle farklılaşmasını ve değişmesini istiyordum. fakat nafile, her defasında şırnak 23. tümen komutanlığı yazıyordu.üzüldüğüm nokta, hakkari de çalışan bir insanı neden şırnak a askerliğe verirler?
Türkiye de ilk olarak 11-14 Mayıs 2010 tarihleri arasında istanbul Kültür Üniversitesi'nde, Ankara ve istanbul Geogebra Enstitülerinin organizasyonu ile gerçekleşen çalıştaydır.
daniel goleman ın duygusal zeka adlı kitabında geçen, duygulara ve dürtülere hakimiyetin geleceği nasıl şekillendirdiğini ortaya çıkartan, okuyunca insanın kendisine 'acaba bana 4 yaşında iken bu testi uygulasalardı,bir tane lokumu mu alırdım,yoksa bekleyip iki tane lokum mu alırdım?' sorusunu sormasına sebep olan testtir.
sonraları daha iyisi, farklısı ve cezbedicisi çıkınca sönecek olan, fikrimce kendimi ve kendimle ilgili olanları yazmak için yeterli yeri ve özelliği veremeyen bir siteye bağımlılığın feryadıdır.
