köpek özelinde değil tüm sokak hayvanları için ve de hayvanat bahçeleri için çözüm doğa parkları yaratmaktır. şöyle ki hayvanların doğasına uygun geniş araziler koruma altına alınarak doğaya tekrar kazandırarak ve uzman kişilerce yıl boyunca takip ederek doğal popülasyon korunabilir. ayrıca gönüllülük programları hayvanların bakımına insanlar dahil edilerek empati sağlanabilir. uygun koşullar sağlandıktan sonra okullara konaklamalı ücretsiz safari doğal yaşamı küçük yaşlarda tanıtılması sağlanır. ilgili bölümlerde ki öğrencilerin bu alanlarda staj yapması sağlanarak mesleklerinde kalifiye olmasını sağlanır.
not: eksik ya da yanlış düşünüyor olabilirim ben ne bir biyolog ve zooloğum ancak doğa hayatının hayvanlara iyi geleceği kesin
kedi ve köpeklerin sokaklarda başıboş bırakarak
vahşi hayvanlarında kafeslerde tutulması ile bir şey elde edilemez.
yaşasaydi, toplumun buyuk kısmı tarafindan kendisine en az bir kez kin, nefret ya da küfür kusulacaktı.
yasadigi donemde de olmus olabilir ama günümüzde hayat cok farkli malesef. mutlaka bir tarafın adamı olmak zorundasınız. aslında siz böyle bir zorunluluk hissetmiyor olabilirsiniz ama "tahammülsüz" ve "sevgisiz" öfkeli kalabalıklar sizi buna zorluyor ya da sizi anında ötekilestirebiliyor. hiç konuşmasanız bu sefer de bi'taraf olmakla suçlanıverirsiniz. şarki sözleriniz üzerinden bir kısım darbe şakşakciligi anlamı çıkarır, bir kısım dine hakaret ettiğiniz anlamını çıkarır, bir kısım gezdiği gördüğü yerlerden dolayı amerikan ajanı olduğunu ortaya atar, fetocu olduğunuz zaten çoktan kabul görürdü.
bazı insanların olumu de güzel oluyor, henüz kirletilememis oluyorlar. gidisi erken oldu ama o sebepledir ki hala toplumun en buyuk birleştirici figürlerinden birisi kendisi, çok şükür. ayni durum kemal sunal için de geçerli.
ada'da bulunan heykeller moais diye adlandırılır bu heykellerin bir bölümü ahu denen platformların üzerlerine yerleştirilmiştir, bir bölümüde gövdelerinin yarısına kadar toprağa gömülmüş halde durur. bu heykellerin burada daha önceden yaşayan "uzun kulaklılar"ın tanrıları olduğu ve onları tehlikeli ruhlardan ve en önemlisi de egemenlikleri altına almış oldukları "kısa kulaklılar"dan korumak amacı ile dikildikleri düşünülüyor. rapa-nui adı ile de bilinir bu ada.
30 Haziran 1908 günü sabah saat yaklaşık 7 sularında Sibirya'nın orta kesimlerindeki Tunguska Irmağı yakınlarında gökyüzünde çok büyük bir patlama oldu. Bu patlama atom bombasından bin kat daha büyüktü. Ortaya çıkan ısı sonucunda ren geyiği sürüleri, binlerce hayvan ve milyonlarca ağaç kül oldu, binlerce kilometre karelik bir çevrede patlamanın sesi duyuldu. Patlamanın ışığı on binlerce kilometre öteden bile görüldü. Işığın parlaklığı sebebiyle Londra’da insanların gece karanlığında gazete dahi okuyabildikleri iddia edildi.
wow sinyali, 15 Ağustos 1977'de SETI projesi kapsamında uzaydan tespit edilen radyo sinyali. 74 saniye süren sinyal Jerry Ehman tarafından Ohio Devlet Üniversitesi’ne ait Big Ear radyoteleskopunda dar bantlı bir radyo sinyali olarak tespit edildi. Sinyal, dünya dışı, hatta güneş sistemi dışı kökenli sinyallerden beklenen tüm özelliklere uyuyordu. Medya tarafından büyük ilgi gören sinyal, tüm çabalara karşın tekrar tespit edilememiştir.
Sinyalin yıldızlararası sinyallerden beklenen özelliklere tamı tamına uymasına şaşıran Ehman, bilgisayar çıktısındaki izini daire içine almış, sayfa kenarına wow yazdı.
kefen tarihinin 1357'de, Charney'li II. Geoffrey'in Fransa'da Lirey'de sergilemesiyle başladığını düşünmektedir. Ancak isa'nın görüntülerinden daha önce de söz edildiği bilinmektedir. 4. yüzyılda bir kaynak Thaddaeus ya da Addai'nin urfa'da, seçme boyalarla isa'nın bir resmini yaptığını nakletmektedir. 6. yüzyılda bir başka kaynak, isa'nın yüzünü bir havluya sildiğinde üstünde görüntüsünü bıraktığını bildirmiştir. isa bu havluyu, Edessa Kralı Abgar'ın bir elçisine vermiştir. Edessa'da isa'nın resmi olduğu hikâyeleri, Bizans ordusunun görüntüyü istanbul'a götürdüğü 944 yılına kadar devam etmiştir. Resim burada 1204'e kadar kalmış, o yıl Dördüncü Haçlı Seferi şövalyeleri kenti yağmalamışlar ve bu arada resmi de almışlardır. Kefenin 14. yüzyıl Fransa'sında sergilenebilmesinin açıklaması bu olabilir.
Bir şifre bilimi olan Kriptoloji bilginin belli bir sisteme göre şifrelenmesi ve bu bilginin güvenlikli bir ortamda alıcıya iletilmesiyle uğraşır. askeri kurumlardan, kişiler arası veya özel devlet kurumları arasındaki iletişimlerden, sistemlerin oluşumunda ve işleyişindeki güvenlik boşluklarına kadar her türlü dalla alakalıdır.
Ünlü korsan Kaptan William Kidd´in gizli hazinesi, Shakespeare'in Bacon tarafından saklanan el yazması gerçek oyunları, ingilizler´le savaşan Fransızların ya da ingilizlerin Amerika´ya sakladığı hazineler, Vikingler´in gizli üssü, korsanların bankası, Avrupalılar´dan kaçan inka veya Mayalar'ın altın stokları ve daha birçok uçuk kaçık iddia. Bütün bunlar Meşe Adası´ındaki garip Para Çukuru´nun sırrını açıklayamıyorlar. Ama Çukur orada duruyor ve 203 yıldan beri sürdürülen tüm çabalara rağmen içine girilemiyor. Para Çukuru öylesine aşılmaz ki, 2000´lerin eşiğindeki güçlü teknoloji bile yeterli olamıyor.