bu şarkının girişindeki ilk 5 saniyelik bölüm 1,2 milyar ışık yılı uzaktan gelen bir tını. o nedir lan öyle bir tünele hızla girip çıkırtıyor insanı.
of of kısmını hızlıca geçiyorum. sonra paralel evrenlere yolculuk başlıyor.
yapay zekaya sordum. tuğçe tayfur dedi. haklılık payı var.
dünyadan kim dedim. celine dion dedi ve The Power of Love şarkısını önerdi. bilemedim. sanki bir oarça kalın tondan söyelese olabilir gibi geldi. https://youtu.be/Y8HOfcYWZoo?si=i_a7Cgi0yIyVh2Ih
yeniden söyleyen sanatçılara bi şey demiyorum. değer bilmedir lakin şunu söylemeden de geçemeyeceğim.
çın çın olan bir şarkıyı tekdüze bir hale getirmeyiniz.
bu şarkı çın çın tizler içerir. farkediverin bi zahmet. ondan sonra deneyin.
bu orkestradaki enstrumanları sayabilecek müzik bilgisi çok az kişide var.
dinliyorum sadece kontrbası anlıyorum o da zaman zaman değilmiş gibi geliyor.
gerisini zaten hiç anlayamıyorum.
acaip bir harmoni.
ferdi tayfur un başka alemlerden getirdiği bir şarkı. söz veriyorum artık içmek yok ve bu şarkı ilk iki sıradadır ama hangisi birinci bilemiyorum. sadece dinliyorum.
lütfen son ses. bas ve tiz sonda. orta ekolayzır sürgüleri yarım.
şarkıları için genel kanı yavaş, ağlamaklı falan derler de yanlış bir kanıdır.
ferdi söylerken çalan orkestranın kotrbascısı, kemancısı, bateristi kan ter içinde kalır. elleri kolları yetişemez şarkıların ritmine.
konserlerinde seyirci yerinde oturamaz.
ya ferdi?
ferdi konserde şarkı söylerken uçar uçar. başka alemlere geçer.
inanmayan aşağıdaki videoyu izlesin.
özellikle 26:50 de kısım güzel bir örnek.
ben uygulamalara bakıp tespit yapıyorum.
bekliyor muyuz beklemiyor muyuz.
devlet, toprakların korunması, bi yere kadar asayiş demektir.
gerisi insanların kendi başaracakları şeylerdir.
her ülkede iktidarlardan şikayet ediliyor da sanki o iktidarlar uzaydan geliyor.
bizim içimizden çıkmış insanlar. neyini şikayet ediyorsun. beğenmeyecektin madem daha iyi insanlar yetiştirseydin.
vergiler dünyanın her yerinde öncelikle kendi seçmen kitlesine ve destekcilerine harcanır. diğerleri bundan her zaman daha az faydalanır.
iktidar değişince bu sefer diğerleri az faydalanır.
hala vergi alıyorlar ya onu da yapacaklar diyen beğeniliyor. te allaam ya. bu beğeni kriteri, popiler söylemleri olan politikacaıları hemen iktidara taşıyor. siz hala anlamamakta ısrar edin.
her şey ortada ama hala bi tane adam haklı beyler diyen çıkmadı.
kendimizden başlamamız gerekiyor.
aramızda hayatında hiç torpil yaptırmayan var mı?
trafikte geçiş hakkı adamın diye durup bekleyen var mı?
adamın maaşına bakıp eğer fazlaysa haketmiştir mi diyoruz, kuyusunu mu kazıyoruz.
belediye de tanıdık bulup kaçak katları gölge adamlar mı yapıyor. ya babamız, ya dayımız ya da kendimiz.
kendimize dönmemiz lazım.
ha bunlara bugün başlasak oturması 10 sene sürer.
bunun için de o yaptı ben de yapıcam dememek lazım.
umut var. ufak ufak olacak.
bu sıralanan idealist istekleri hiç bir devlet yerine getirmiyor.
eminim ki gene istatistiğe bakıyorlar.
lan koca amerika da devletin girmek istemediği semtler var. bu nasıl olabilir akıl alıyor mu?
amerika güçsüz mü?
elbet değil ama istatistiksel olarak oraya girmenin bir alemi yok, onlara göre.
1 milyon ilçeden 10 tanesi tekin olmasa ne olacak diyorlar. soldaki sıfır sayısı fazla.
valla bak bunu siyasetten ötürü yazmıyorum. partilerle işim asla olmadı. olmaz. ben fikir üreticisiyim. iyidir kötüdür. üretirim. belki faydalanan çıkar.
bak şimdi güzel kardeşim. dünyanın hiç bir devleti vatandaşlarından bazıları ölecek ya da öldü diye oturup ağlamaz. devlet canlı değil, duyguları yok.
devlet bir mekanızma. hem de acaip bi mekanizma.
toprak üzerinde hükümranlık sürmek
vergilerle gelir elde etmek
bu geliri çeşitli görüşlere göre hak ettiğini düşündüğü insanlara dağıtmak.
devlet bunları amaçlar.
100 milyonluk bir devlette 10 bin kişi ölürse devlet ölenlere değil kaç kişi kaldı diye bakar.
bunu söylemlere değil de davranışlara bakarak siz de görebilirsiniz.
koca amerikada bi ilçe yok oldu.
nooooooldu.
ispanya yı sel bastı.
noooldu.
bizden örnek vermiyorum. siyasete girmesin.
peki ne yapacağız.
ailenizi, çocuklarınızı iyi , eğitimli yetiştireceksiniz.
hak kavramını öğreteceksiniz. (dinsel hak değil. insani ve ahlaki haktan bahsediyorum)
yani kısaca kendinizi kendiniz, zenginleştirip, iyi yaşayacaksınız.
başka yolu yok bu işin.
bu horoz bizim burda da horaz denen şanslı hayvan her erkeğin evet diyebileceği bir hayat sürüyor da hiç farketmiyoruz.
aga bak şimdi. erkek ne arar?
yemek: orada çöplükte bir sürü yemek var. daha taze istiyorsan biraz dolaş çimlerin arasında bir sürü taze taze nimet var.
şöyle düşün. bi kaç tane market var. giriyorsun içeri canın ne isterse alıyorsun. para öde diyen yok.
ayıptır söylemesi, hatun: en az 3 tane oluyor bunlarda. hiç biri de yok başım yok şudur budur demiyor. hemen oracıkta tık tık tamam.
iş güç yok: senden tek istenen sekiz yapman bi de canının istediği sabahlarda erken kalkıp ötmen.
süper değil mi?
gerçek eski kaşardır ve maliyeti yüksek olduğundan satış fiyatı ancak bu civarlarda kurtarır ama kilosu 300 tl olan kaşardan daha ucuzdur.
şimdi malum marketlerden alıyorsun bu 350 tl lik sözde eski kaşarı yiyorsun saman sanki eski kaşarla alakası yok. 100 gram yersen dilinde hafif bir eski kaşar tadı kalıyor.
git bu 800 liralık kaşardan al. bak yeminle söylüyorum. 25 gram ye. ağzında saatlerce gitmeyen bir eski kaşar tadı bırakıyor.
bir de cidden üzülüyorum lan. cips nesli, abur cubur nesli bu tatları asla bilemeyecekler. yazık valla.
ne bilirim ne gördüm ama eminim her türlü baharat eklenerek salata kılığından uzaklaştırılmış bir salatadır.
salata dediğin sade olur. baharat falan olmaz, olmamalıdır.
salata deiğin domates, biber, hıyar, belki soğan yağ ve tuzla yapılır.
bi de kıvırcık var. ona da yağ ve tuz dışında hiç bir şey eklenmez.
salatanın amacı et, tavuk ve balık gibi yiyeceklerin hayvansal kökenli yiyecekler olması sebebiyle dengeli bir öğün oluşurmaktır. temelde budur. elbet lezzet kısmı da var.
bu adını her yerde duyduğum ve çok itici bulduğum salatanın hükümranlığına bir son vermek lazım.
hele hele istanbul da hiç bir yerde satılmamalıdır. çok meraklısı varsa nerenin yemeğiyse oraya gidip yesin.
bıktık yav.
adını duyunca iştahım kesiliyor. ne berbat bir adı var. bundan rahatsız olmayan da ne biliyim.