öncelikle belirteyim ki türklük ve benzer kavramların belirleyicisi genler değil alınan ve benimsenen kültürlerdir. genleri %100 alman olan biri afirka da doğup büyüse hic alman kültü ve diliyle tanışmasa alman gibi mi davranır, afrikalı gibi mi?
gelelim konuya.
şimdi yapılan gen tetkikleri falan var malumunuz.
onda türklüğü belirleyen gen, dünyada sadece japonlarda % 100.
aslında insana uygun bir çalışma tarzı olmayan vardiya meselesinin bir yönü.
hadi 24:00 a kadar çalışmayı anlarım da. 24:00 dan sonra çalışmak hele bir de her hafta bunun değişiyor olması zor bir iş.
işi ciddi ciddi düşündüm. eğer cidden saldırmaya geliyorsa yani 10 m falan kaldıysa ilk yapmanız gereken sakin kalmak. sakin kalmazsanız aklınızın en az yarısı gider. aklınız olmazsa elinize kolunuza komut gönderemezsiniz.
sonra ellerinizi öne doğru uzatip boğazını yakalamaya çalışın. bu arada eliniz kolunuz tırmalanacak ama buna razı olacaksınız. sakin kalıpta boğazını yakaladıysanız. tamam. fazla yaralanmadan kurtuldunuz demektir.
şu da var ki kurtlar çok ekstrem durumlar dışında insandan kaçar.
videolarda görmüşünüzdür. çobanlar, bağırarak kurtları korkutabiliyor.
son 5- senedir falan kimseye yiyecekle ilgili hiç bir şey vermiyorum ve ısmarlamıyorum.
ciddi bir sebebi var. lan zehirlenme maalesef ciddi ve bir o kadarda kolay başa gelebilecek bi durum. adama vesile olursun. iyi niyetle bişeyler yedirirsin evinde ya da başka yerde ya da ne bileyim kurban eti götürürsün, helva götürürsün adam zehirlenir. sittin sene mahkeme mahkeme gezdirirler adamı. valla.
o yüzden ne gerek var aga.
iyilik yapayım derken uğraşmayalım.
açıklama:içki içen kadın başlığı gündeme gelmiş. ona yazdık ama sözlük kabul etmedi. buraya iliştirelim dedik. emeğimiz boşa gitmesin.
bir insan eğer çaresiz bir derdi yoksa ve içerek aklını anlık olarak kaybetmeyi seçiyorsa bu ya özentidir ya çayın verdiği keyfi bilmiyordur ya da topluma uyma kaygıları çok yüksektir.
keyiflenmek, neşelenmek, sohbet etmek çok önemli ama bunu bir süre sonra anlık akıl kaybetmesini göze alarak yapmak pek mantıklı değil.
çay dedik ya. çayda hatırı sayılır bir keyif verir ve aklınıza dokunmaz.
emin olun dini bağlarım oldukça zayıftır. yazdıklarım bununla asla ilgili değil tamamen realist yaklaşıyorum.
hatta çok sıcak yaz günlerinde nadiren bir tane buz gibi köpüklü bira fena gitmiyor ama sık yapmıyorum. neden çünkü adamı sıcak basıyor. nalet bişey bu alkol.
neyse konuya dönelim.
bu rakı sofrasının verdiği keyfi normal yemek sofrasında da alabilirsiniz. kurun sofranızı. yemekleri yavaş yavaş, sohbet ede ede yiyin. soğuk biieyler için aynı keyfi alırsınız. peşinden de harika, kaliteli bir çay. sonra uykunuz gelince vurun kafayı yatın. zıpkın gibi kalkarsınız. bundan güzel ne var.
alkol aldığınızdaki sabah kalkışları eziyettir. başın ağrır, vucudun bitkindir. öğlene kadar kendine gelemezsin. neymiş keyif yapmışız. böyle keyif mi olur aga. resmen eziyet.
ha içen içer kendi seçimdir. bizimkisi bir olayı amaç sonuç bakımından irdelemek.
amaç: keyif almak. amacın gerçekleşmesi 4 saat
sonuç: bıkkın ve halsiz ve de baş ağrılı bir sabah. keyifsizlik 5 saat.
eski bulgaristan macırlarından duyduğum bir cümle.
şöyle oluyor misal; "ya uğraştım şu musluğu yapın 100 lira vericem. yapmadılar, bin liara vericem dedim gene yapmadılar. o kadara kadar yani.
kısaca bekleninde üzerinde bir olayı ifade eder.
beklenmedik olayı anlatan da kullanabilir, olayı dinleyip şaşıran da.
tek sebep, olaya diktatöryel bakış açısında sahip olmaktır.
oysa ki özgürlük geliştirir.
format denilen ucubeler bütünü, kurucu ve yöneticilerin ego tatmini olayına dönüşünce, kullanıcılar kaçmıştır.
tamam sen formatı gene koy çünkü bir fark yaratıyor, forum tarzı sitelerden ama bunun için adam silme, kullanıcı kaybetme.
malum formatın içinde dil sorunlulukları da var. o yüzden de dünyada tr dışında kimsenin ilgisini çekmemiş olabilir, sözlükler.
bak twiter a aldı yürüdü. halbuki ilk twiter potansiyelini taşıyan ekşiydi, sonra ulu ydu. twiter aldı başını gitti. sözlükler hala iç piyasaya bakıyor.
ha twiter daki şu karakter sınırlaması da twiter ın altını oyan bişey. onu da söyliyim.
eski meslek olan fabrikacılıktan kalma alışkanlık.
aga benim evin;
üretim deparmanı var(ben)
kalite güvence departmanı(ben)
lojistik departmanı(ben)
satınalma, aklına gelebilecek her türlü departmanı var.
şu an lojistik departmanıyla sorun yaşıyorum. puştu git malzemeleri al, acilen dön diye gönderiyorum. o cafede, restoranda takılıyor.
akdeniz diyenlere bir avuç tuz ve en süper balık dedikleri kupkuru, yağsız dana eti kılıklı lagos balığı atıyorum.
lan bu denizin plajları bile çakıl taşlı. nesi güzel.
bizim olmasa da aynı şeyi söylerdim.
(bkz: dünyanın en güzel denizi).
hırçın değildir.
ılıktır.
balık çoktur.
kıyıları dantel gibidir.
boğaziçi gibi muhteşem bir yerin yarısına sahiptir.
şimdi size, işte kıymetini bilmedik, kirlettik vs vs gibi pek çok şey yazabilirim ama geçmiş gitmişle uğraşmayı ve karamsarlığı sevmediğimden demiyorum.
hala büyük bir umut barındırmaktadır. pırıl pırıl yapmak bizim elimizde.
hiç bir milliyet farkı gözetmeden saygı duyabileceğim, önünde eğilebileceğim bir insandı.
milliyet farkı gözetmezdim çünkü o doğuştan bir prensesti.
prenses olarak tanımasam, dışarıda herhangi bir yerde görsem aynı saygıyı hissederdim.
bazı özel insanlar vardır ya diana öyle biriydi.
çok güzel trakya hikayeleri canlandırıyor gözümde.
mesela, hurdacıda çalışan roman kız. kapalı yerde çalışamam demesi.
daha pek çokları var da aklıma gelmedi.
daha uzun hikayeler bekliyoruz.
hunların türk olmadığını iddia etmek de ne bileyim.
hunlar türktür.
tarihi ve bilimsel olarak böyledir. dil, yaşam tarzı ve isimler bunları ispatlar. daha ne olsun.
hunlara getirip bırakanlar var. ne kadar yanlış. hunlar da elbet birilerinin çocuklarıydı ve hunlar türkse babaları, anaları da türktü.
ben kısıtlı bilgimle ve sakalar a giderek en az 3000 yıl diyorum.
6000 yıl diyenlere de değildir diyemiyorum. mümkündür.