okunması giderek zorlaşan ve zorlaştırılan okuldur. pdö **sistemi kaldırılıp bir de sözlü sınav eklenmiştir üstüne üstlük. ama yine de sevilesi yanları çoktur, insanlarıyla ve tatlı hocaların hala inatla var olmasıyla, iyi ki bu okuldayım dedirtir.
bugün cranium nickli yazar arkadaşımın, hazırlık günlerini anmak için ziyaret ettikleri tandoğan hazırlık kantininde yaptığı ve kutupsal formun canlı bağlantı kurduğu eylemdir. olaylara tanık şekersiz çay ve mekanda gıyabında anılan ben deniz, entry imzalama gününün ekstraları olarak mevcut olmuşuzdur*, devamını diğer yazar arkadaşlardan da beklemekteyiz.
trafiğin iki yanından akmasıdır. ve hayatın... öyle ki biri geçmiş, biri gelecektir sanki. ne mutlu ki ikisi de dokunamaz o an sana. ama uzun sürmez yarattığı ferahlık ve kaçış. bi taraf mutlaka durulur ve geçmek zorundasındır o yana, çoklukla gelecek olur bu, en çok da ondan soyutlayamazsın kendini çünkü.
en çok ne için ve neyi vurguladığını bilmeden söylemektir şarkısını...kimin gölgesi, nerde kim, evet evet biliyorsundur o ayrılmadığın şeyi ama en çok da bir hayal olduğunu onun. gözünün önünde canlanır pek çok, bilirsinki tanıyacaksın onu ilk gördüğün anda, ama o kadar yoktur ki bu koca hiçlikte, sen de o hiçliğin bir parçası hatta öte birşeyi olursun. yokluğu yaşarsın, kocaman boşluğu, ve ayrılamazsın o senin olan şeyden.
dinlerken şarkısını, sevdikçe sevesi gelmek. bu bir hayal bile olsa, neye ne zaman ne amaçla söylendiği bilinmese de çıkar dökülür kelimeler, bakıp görmek, belki görüp de hissetmek istersin geçmişi, soluktur ne yazık, halbuki bir de gelecek vardır, ne tenler dokunacaksındır ama bakmak istemezsin ya da korkarsın, mutlu olacağına ihtimal vermekten bile olabilir bu korku. ne kadar da acıdır oysa geçmiş, ona benzememesi için beklersin her geçen geceyi, her üşüdüğünde biraz daha fazla çaba harcarsın ısınmak için, çünkü sen hep daha çok üşüyorsundur ama ne tezattır ki her geçen gün daha da yalnızlaştırıyordur seni, beklersin hala ve henüz fırtına geçmemişken, o şevkati...
ankara üniversitesi atatürkçü düşünce topluluğunun başlattığı ve türkçe tıp sözlüğü hazırlığıyla devam ettirdiği sesleniş.
arter değil atardamar
sensitif değil duyarlı
toksik değil zehirli
malign değil kötü huylu
kronik değil süregen
reseptör değil almaç
vital değil yaşamsal
turkche değil türkçe!
türkçe giderse (!) türkiye de gider
âçğıöüş
ciddi veya duygusal bir entry girdikten sonra yazar ismine gözüm kayaraktan entry'nin tüm etkisinin üzerimden akmasıyla sonuçlanan bir etkiye maruz bırakıldığım nickin sahibi yazar arkadaşım. (bkz: sevgilinin bakışı)*
ırak'ta iç savaşı körükleyen bir amerika projesidir. sözde demeokratik seçimlerde, etnik kökenli partiler seçime katılabilmiştir. kürt, alevi,şii,sünni, türkmen... herkes ait olduğu kökenin partisine oy vermiş ve bu şekilde hangi bölgede hangi köken egemen ortaya çıkmıştır. bundan sonra iş bombalara silahlara düşmüştür. bir yerde hangi gruba karşı isen saldıracağın yeri çok iyi bilir olmuştur insanlar. amerika orada demekrasi adı altında iç savaşı getirmiştir ki aidiyete ait oyların toplandığı bir seçimde demokrasiden söz edilemez, her kimse ait olduğu topluluğa o topluluğun başarısını fazlada sorgulamadan oy verecektir. mesela ırak işçi partisi kurulamamıştır orda, neden? çünkü ABD istememiştir. bir ABD projesi olarak iç savaş ırak 2005-? böyle başlatılmıştır.
lost'u yaşam fonksiyonlarından biri haline getirmiş bir kimsenin günlük hayatta kullanacağı kelime yığınları. *ne yapalım a lost'lar. *lost lost diye nicesine sarıldım.
ntv'de akşam kuşağında yayınlanan program. türkiye'nin günümüz koşullarını düşünür ve her gün kalkan şehit cenazelerini de hesaba katarsak, hangi sorunu nasıl dert etmeyelim, vatan millet olarak içimiz yanıyor, ötesi var mı dedirten program ismi.
ankara üniversitesi atatürkçü düşünce topluluğunun hazırladığı, fakültenin hocalarından prof. dr. m. hakan şatıroğlu'nun danışmanlığını yaptığı kemalist çizgide toplumun sorunlarını ele alan, iç ve dış haberler içeren, tıp fakültesini ilgilendiren sorunların da sağlık sayfasında işlendiği sanat mizah köşeleri de içeren aylık bültendir.
dönem itibariyle herkesin galeyana gelip yaptığı askerlik başvurularıdır.* merak edilesi konu; bu başvuruların kabulü dahilinde kaç insanın askere gideceğidir?
ankara üniversitelilerin dtcf fakültesinde toplanıp yaptıkları ve terörü lanetledikleri mitingdir. miting süresince hiçbir provokatif slogan atılmamış, şehitler anılmış, onlara saygı duruşunda bulunulmuş ve türküler söylenmiştir. daha sonra fakülteler anıtkabir'e yürümüştür. tıp kaültesine ayrı bir parantez açmak istiyorum. beyaz önlüklerle yürümüşlerdir, onların ayrıca bir amacı çanakkale savaşı sırasında 4 yıl boyunca hiç mezun verememiş olan istanbul üniversitesi tıp fakültesi öğrencileride anılmıştır. yol boyunca yürüyen gençlere halkda alkışlarıyla ve korna sesleriyle eşlik etmişlerdir. *
çekimleri 1973 yılında başlayan ve hala devam etmekte olan, televizyon tarihinin en uzun süren pembe dizisi olmasıyla guiness rekorlar kitabına şimdiden girmiş bulunan bir dizidir. benim kuşağımdaki çoğu insan muhtemelen anneleriyle birlikte izlerlerdi.*
tıbbi genetik dersinde bir yerden sonra olaydan kopup * ve içlenip dna'ya yazılan şiirlerdir.
*daha dün...
nükleotiddin
ne çabuk büyüdün
dnam benim!
*histonun olayım
gel sarıl bana
dnaaaaa
21 ekim günü verdiğimiz şehitlerden sonra, bir nebze olsun şehit yakınlarının acılarını paylaşmak ve artık bu gidişe son demek bu arzuyu dile getirmek için eskişehir'deki sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği bir "isyanımızı dile getirme topluluğu"dur. 12:30'da eskişehir vilayet meydanında yapılacaktır. katılım herkese açıktır.
devrimci insan. ne söylenebilir ki sana, süper zeka, ODTÜ'de kendisi için çok parlak bir gelecek var iken o halkının refahı için kendi rahatını bıraktı ve savaştı, bu öyle dolaysız ve gerçek bir savaştı ki, sonunda kaybetse de en çok ona ait olan şeyi canını yitirse de aslında çok fazlasıya kazandı, o bir kahraman! yakalanmış pusudayken bile hiç düşünmeden kendi ülkesinin evladının canını alabilen bir ülkenin düzeninin karşısındaydı, duramadı durdutmadılar, "savaş istiyoruz, en önce öldü bunu yazan"*dizelerinde anlatıldığı gibi, bunu yapanlar da, o gençlerin canlarına kastedenler de bu ülkede yaşıyorlar ve bu düzenin ceremesini onlar da çekecek.
yalnızlık kader değil insanın doğasında olan birşeydir, ki her kalabalığın arkasında yalnız kalır ve en çok kelimeyi kendimize sarfederiz, en çok kendimiz için üzülür ve her yalnızlığı kendimize mal ederiz. her birlikteliğin arkasında hesaplanmalıdır o yüzden yalnızlık, ömür boyu sürsede yinede bıkamayız kendimizden, çünkü o bizizdir ve can bedenden ayrılmaz, en büyük hazinemiz kendimizizdir, önce onu tanımalı ona sahip çıkmalı ve onun için çalışmalıyız, unutma sen yoksan hayatında yok, etrafındakilerde; yalnızlığa bakış açını değiştir oyüzden, öyle bakma mesela, kendinle vakit geçirmek olarak gör, ama nolursa olsun herzaman elinin uzandığında dokunabileceğin bir dostun olsun, yoksa bu sorunsal canını yakar, yalnızlık bile ilaç olamaz sana.
herşey yolunda gidiyor, kesin kötü birşey olacak diye devam eden söz dizininin başlangıç cümlesidir. allah korusundur, keşkedir ve mutluluğun baki olması dileğini dillendiren bilimum umut sözcükleri olsundur ki bozulmasındır mutluluğumuz.
tıp fakültesine başladıktan sonra, bunu konukomşu yakın çevreye çaktırmadan farkettirmek için yapılan uyanıklıklardır. örnekler isek; messenger avatarına beyaz önlüklü fotoğrafını koymaktır. *
gitmesine izin vermektir. hele ki korkularınsa seni engelleyen en çok da onun kaçıp kurtulmasını istemektir, senden mümkünolduğunca uzak olabilmesini sağlamatır. *
ankara üniversitesi tıp fakültesinin ilk günü öğrencilere izletilen film. doktorluğun sadece tıp kitaplarından öğrenilmediği, insanın kinetik bir varlık olup hiç bir şekilde yüzde yüz sınıflandırılamayacağı gibi; hastalık yoktur, hasta vardr mantığını yeni başlayan öğrencilere empoze etmek için seçilmiş bir filmdir. filmde patch adams'ın hastaları iyileştirmek için sarfettiği kişisel çabaları takdire şayandır. nasıl ki stress hastalıkları tetikleyicisiyse, aynı doğrultuda gülmek de etkili bir tedavi yönteidir. gülerek salgıladığımız bir takım hormonlar hastalık tedavisine katkıda bulunduğu bu filmde görülüyor. *ölüm kapımızda da olsa, erken gitmnin hüznü de sarsa içimizi biz yinede güleceğiz, çünkü en doğru en gerçek şey yaşamak.