pietros
243 (ilaç gibi)
dokuzuncu nesil yazar 1 takipçi 13.01 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    vedalaşırken sorulan bi isteğin var mı sorusu

    1.
  1. şimdi efendim, x kişisi uzun zamandır görmediği y kişisiyle karşılaşıyor ve 2 dakikalık yapmacık bir merasimle ''naber nasılsın görüşemiyoruz'' muhabbeti yaşanıyor.

    bu merasimin ardından vedalaşırken el sıkışıp kafaları tokuşturan bu x ve y kişilerinden birisi ötekine kati süratle ''bi isteğin var mı?'' sorusunu yöneltiyor, lakin dikkat ediniz ki ''şahıs'' belirtmiyor, yani x kişisi y kişisine ''bi isteğin var mı?'' derken ''benden, ondan, şundan, bundan'' diye isteme eyleminin gerçekleştirilebileceği kişileri kullanmadan soruyor bu soruyu.

    fakat y kişisi bunun farkına varmıyor ve kendisine bu soruyu soran x kişisine ''eyvallah canının sağlığı'' deyip ayrıldıktan sonra, ''lan sanki bi şey istesem yapıcan amk'' diyor.

    halbuki x kişisi ona sadece ''bi isteğin var mı?'' diyor ve y kişisinin 1 değil binlerce isteği var, x kişisi de bu cevabı istiyor sadece.

    yani y kişisi x kişisinin ''bi isteğin var mı?'' sorusuna ''evet, var'' dese yeterli olacaktır çünkü x kişisinin oksijen tüketmesi bile bir isteğin sonucu olarak gerçekleşmektedir. yaşamak isteyen x kişisi bunun gereği olarak oksijen tüketir. olay aslında bu kadar basittir.
    2 ...
  2. ölen birine üzülme kuralları

    1.
  3. -mümkünse sizin dininizden olsun.
    -daha da mümkünse aynı milletten olun.
    -sakın ola ki ideolojinize aykırı bir görüşü savunmasın.

    şeklinde olan, insanlarımızın geneli tarafından benimsenmiş kurallardır.
    3 ...
  4. fernandoya notlar

    1.
  5. uyandığımda telefon çorabımın içindeydi amuda kalkıp buzdolabına koyduğum tırnak makasını aldıktan sonra cüzdanıma mazot doldurup tekneye binmiştim ki aklıma ansızın fernando geldi. ah fernando ! başımın belası... uykusuz gecelerimin baş mimarı !

    tekneden aşağı bakarken aşağı yuvarlandım ve bataklığa düştüm, her yer çamurdu. düştükçe düşüyordum ve bu düşüşün sonunun ne zaman geleceğini bir hayli merak ediyordum. düşmekten sıkılmıştım artık, o halde neden düşüyordum ki ? hayır yani sıkıldığım bir işi yapmanın mantığı nedir ? o yüzden düşmekten vazgeçtim ve deneme odasına girerek kendime almayı düşündüğüm mandalinayı kulağıma sokup elimdeki şofbeni duvara vurmaya başladım. yan masadaki adam rahatsız olduğunu belirterek elindeki kaplumbağayı yüzüme attı.

    bu hareketin altında kalamazdım, bu adama yaptığının cezasını vermeliydim. deneme odasından sinirli bir şekilde çıkıp karşısına geçtim ki ne göreyim ! karşımdaki adam, az önce yüzüme kaplumbağa atarak sol ayağımda büyük bir acı hissetmeme neden olan bu adam O'nun ta kendisiydi ! O, evet O ! işte karşımda ! fernando karşımdaydı...

    O'nu görünce bütün sinirim yok oldu, derhal yerdeki gitarı alıp yoldan geçen zebraları kovalamaya başladım. fernando da arkamdan geliyordu ve onun arkasından da birileri geliyordu. herkesin arkasında birileri vardı ve en baştakini merak ediyordum, en baştaki, yani arkasında kimsenin olmadığı o adam kimdi ?

    o adam kimsenin tanımadığı biriydi, çünkü o adam bendim. beni kimse tanımıyordu... ben boş vakitlerini tornacıda mantı açarak geçiren, can sıkıntısını amuda kalkarak gideren bir adamdım ve kimse tarafından tanınmaya ihtiyacım da yoktu...
    0 ...
  6. felix magathla felix baumgartner ın akraba mıdır

    1.
  7. akıllarda soru işareti uyandıran durumdur, merak edilesidir.
    1 ...
  8. sıçmayı unutup tuvalete gitmek

    1.
  9. sıçmayı unutan insanın sıçma eylemi aklına geldiğine tuvalete sıçma eylemini gerçekleştirmek üzere dönüş yapmasıdır.
    0 ...
  10. tuvalete gidip sıçmayı unutmak

    1.
  11. insanın dalgın olduğu anlarda gerçekleşebilecek durumlardan sadece birisidir.
    0 ...
  12. çöpe çöp atmak

    1.
  13. çöpü layık olduğu yere atmaktır daha sonra bu çöpler büyük bir çöp kitlesi haline gelir ve çöp kutusuna doldurulur bu çöp kutusuna doldurulan çöpler ise büyük çöp sepetlerine atılır daha sonra çöp arabaları çöp sepetlerinden aldığı çöpleri çöplüğe götürür. ne olacak bu çöplerin hali diye kimse sormaz ve çöp döngüsünü yaşamaya ve yaşatmaya devam eder.
    0 ...
  14. galata kuledibi

    1.
  15. taksim-beyoğlu bölgesinde akşam saatleri yavaş yavaş yerini geceye doğru bırakmaya başladığı zamanlarda içki içmek ve eğlenmek için son derece elverişli olan yer. canlı müzik yapan çingeneler ortama ayrı bir güzellik katmaktadır. ortamın içki kültürü muhteşemdir.
    2 ...
  16. emlakçıdan dükkan tutup emlakçı açmak

    1.
  17. emlakçıyı muallakta bırakacak durumdur.
    1 ...
  18. sıcaklarla birlikte boxerıyla bütünleşen yazarlar

    1.
  19. bunaltıcı yaz sıcağının keyfini evinde don daşşak takılarak çıkaran yazarlardır. dışarı çıkıp ne yapsındır ?
    0 ...
  20. düşürülen uçak sonrası tayyip in olası açıklmaları

    1.
  21. uçağın düşmesi amaç değil araçtır.
    1 ...
  22. tr chan

    1.
  23. chan ortamlarından fazla anlamayan bir şahıs olarak her gün mutlaka ziyaret ettiğim, chan ortamına özgü bazı terimsel ifadelerini anlamasam da dönen muhabbetlerin genelinden memnun olduğum internet platformu.
    0 ...
  24. derneksizler derneği

    1.
  25. hiçbir derneğe üyeliği bulunmayan insanları bir dernek çatısı altında toplamak için açılabilecek olan dernektir.
    0 ...
  26. çevre tiyatrosu

    1.
  27. bu haftanın cuma ve cumartesi günleri leyla ile mecnun'un ismail abi'si serkan keskin'in oyunlarına ev sahipliği yapacak olan tiyatro.
    1 ...
  28. lan yesem mi ki ya

    1.
  29. gecenin yarısında midesi kazınmış bir vaziyette internette takılan insanın kararsız kaldığı bir durumdur. karnı açtır ama nasılsa uyuycam diyip yemek de istemez bir yandan.
    0 ...
  30. dahi anlamındaki de ayrı yazılır alex de souza

    1.
  31. dilimizin bir futbol dehası olan alex'e hediyesidir.
    9 ...
  32. fanatizm çıkmazı

    1.
  33. türk insanında sıkça rastlanılan, mantıksal olarak bakıldığında kişiyi zerre kadar ilgilendirmese de o ya da bu şekilde kişinin kendisini herhangi bir davanın savunucusu ilan etmesi sonucunda gerçekleşen durumdur.

    türk insanında fanatizm, genel olarak spor (kibarlık edip spor dediğime bakmayın, bildiğin futbol işte) ve siyaset alanında görülür. hiçbir şekilde herhangi bir aidiyetinin olmadığı bir spor kulübünü destekleyen insanlar, hayatlarını o takım uğruna feda etme konusunda tereddüte bile düşmezler ya da kendilerini düşmeyeceklerine inandırarak aidiyet duygusunu hissetmek isterler. bunu yaparken, aynı duyguyu farklı bir takıma karşı hissedenlere veya hissetmek isteyenlere ise, düşman kesilirler.

    siyaset alanında da durum futboldakinden farklı değildir. türk seçmeninde parti kavramı genelde aileseldir. oğulun partisini baba belirler, istisnalar hariç tabii. istisna diyorum çünkü çevrenize baktığınızda bu durumun aksine çok ender rastlandığını göreceksiniz. desteklenen parti liderinin her söylediği doğrudur ve rakip parti asla ve asla doğruyu söyleyemez, rakip parti haindir, seçimlerde hile yapmıştır, dinsizdir, faşisttir, teroristtir, şeriatçıdır, atatürk düşmanıdır vs vs. asla objektif olamayan bu insanlar, tarafsız bir bakış açısının ne demek olduğunu bilmeden yaşarlar ve başkalarının malı olmaya mahkumdurlar.
    1 ...
  34. evde sıcak çikolata yapma rezilliği

    1.
  35. sıcak çikolata pakedinin içinde haddinden fazla toz çikolata olmasından dolayı, pakedin içindekileri bardağa boşalttıktan sonra kaşıkla karıştırırken etrafa dökülmesiyle ortaya çıkan rezilliktir. bir türlü engellenemez, kurtulmanın tek yolu bir paket tozu iki fincanda kullanmaktır ki bu da sıcak çikolatanın tadını bozduğundan dolayı tercih edilmeyen bir yöntemdir.

    bu rezillik yaşandıktan sonra fayanslar kirlenir, altını silmeyi unuttuğunuz sıcak çikolata bardağı, koyduğunuz zemini kirletir. kısacası sıcak çikolata keyfinizi mahveder efendim.
    0 ...
  36. gannicus ve ahmet dursun benzerliği

    1.
  37. spartacus dizisinin şampiyon gladyatörü gannicus ve eski beşiktaşlı ahmet dursun arasındaki benzerliktir.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/239218/+
    23 ...
  38. bakışılan kızla konuşmak

    1.
  39. erkeğin cesaretsizliğinden dolayı oldukça zor bir hal alabilen durumdur. bakışma süresinin uzunluğunu abartmamak, kız kişisinde ''yok ya bu cesaretsizin teki'' imajı uyandırmamak gerekir.
    0 ...
  40. kaybolduğu yeri bilen adamın dramı

    1.
  41. hayatının monotonluğundan şikayet ediyordu murat. robot gibi her sabah kalkıp işe gidiyordu, mesaisini bitirdiğinde ise evinin yolunu tutuyordu. çok sıkıcı geliyordu bu hayat ona...

    yeni bir soluk arıyordu ama üşengeç bir yapıya sahipti. şikayet etse de yaşadığı hayatı kabullenmişti çünkü alternatifi yoktu. yine de hayatını renklendirecek maceralara asla hayır diyemezdi...

    bir gün haberleri izlerken kaybolan ve kendisinden 20 gündür haber alınamayan bir şirket müdürünü gördü. onu düşündü, 20 günlük keyfini hayal etti. iş ortamından uzak, kimsenin ulaşamadığı bir yerde geçirilen 20 gün. kafasındaki ''cennet'' buydu murat'ın...

    ve kaybolmaya karar verdi murat. yanına bir para destesi alan murat, gözüne siyah bir ip bağlayarak taksi durağına indi. beni şehirin dışına götür dedi şöföre, çok uzaklara. şöför için sakıncası yoktu bu durumun, uzun mesafeden alacaktı parasını...

    saatler süren yolculuğun ardından, nihayet taksici murat'ı arabadan indirmişti. ve artık, gözlerini açma vakti gelmişti murat'ın. kafasında tasavvur ettiği cennete kavuşmuştu artık...

    gözlerindeki ipi çıkardı murat. çıkardığı anda ise köyünü gördü. meğersem taksici bizim murat'ın kardeşiymiş, gözleri iple bağlı olan abisi kendisini göremediği için farkedememiş durumu. abisinin bu çılgın isteği karşısında da başına kötü birşey gelmesin diye köyüne bırakmış kardeşceğizi. bizim murat'a da cennet falan yok anlayacağınız...
    3 ...
  42. ortodontistiyle aşk yaşayan hasta

    1.
  43. ortodontistimle cinsel münasebette bulundum...

    ortodontik tedaviye başlayalı 2 yıl olmuştu. 2 yıldır her salı günü dişçinin yolunu tutuyordum. ilk başlarda zevkle iştirak ettiğim bu randevular, artık işkence gibi gelmeye başlamıştı. oraya gitmek için yeni bir nedenim olmasını istiyordum...

    yine bir salı günü daha dişçinin yolunu tutmuştum, fena halde canım sıkkındı. bugün, haftanın diğer günlerinde yaptığım gibi, evin yolunu tutarak pijamalarımla yalnızlığın tadını çıkaramayacaktım. bugün dişçiye gidecek, sıra bekleyecek ve tedavi olacaktım. ortodontistimin birbirinden klasik esprilerini içten küfretsem bile dıştan yapmacık bir gülümsemeyle yanıtlayacaktım...

    tedavimin bitmesinin ardından iyi akşamlar diyerek veda ettim o lanet ortama. çıkış kapısına yöneldiğim sırada, bir ömür boyu beklediğimle karşılaşacağımı, onunla ilk münasebetimizi yaşayacağımızı nereden bilebilirdim ? ...

    adı zeynepti...

    gözgöze geldiğimiz o anda kalbim küt küt atmaya başlamıştı, bana dişçinin kaçıncı katta olduğunu sorduğunda ise, gözlerimi acil serviste açana dek kapatmıştım...

    gözlerimi açtığımda, zeynep başımdaydı. ellerimi avucunun içine almış okşuyor, diğer eliyle de ateşimi ölçüyordu. heyecandan zeynebe cevap veremeden bayılmışım... zeynep bir yandan endişeli davranıyor, diğer yandan ise kıkır kıkır gülüyordu. gözlerinin içindeki ışık, yüreğime su serpiyordu...

    o akşam sabaha kadar beni bekledi zeynep. sabah olduğunda ise hastaneden beraber çıktık. kendisini kahvaltıya davet ettim, yedik içtik, birbirimize telefon numaralarımızı verip ayrıldık...

    zeynep aklımdan çıkmıyordu. elim her an telefona gidiyor, rehberden zeynebi buluyordu. yüreğim onu aramamı söylüyor, aklım ise yüreğime engel olmayı her seferinde başarıyordu...

    sanırım zeynep, hayatın bana güzel bir hediyesiydi. monotonlaşmış hayatımın renklenmesi için gönderilmiş, misyonunu tamamlamasının ardından hayatımdan çekilmişti. böyle düşünmeye başlamıştım, ta ki salı günü dişçiye gidene dek...

    salı günü gelip dişçinin yolunu tekrar tuttuğumda, ortodontistimin odasına girdiğim anda, zeynep karşımda duruyordu. bir an hayata küsmüştüm, onun ortodontistimin sevgilisi olduğunu düşünüp sinirden patlayacak dereceye gelmiştim...

    ayak üstü gerçekleştirdiğimiz sohbetin ardından, ''ortodontist bey nerede? '' sorusunu zeynebe yönelttim. zeynep kısa süreli bir kahkaha krizine tutuldu, ''ortodontist hanım var, beğenemedin mi ? '' diyerek beni de bir kahkaha krizine soktu. karşılıklı gülüşüyorduk, sevdiğinle gülmek ne güzeldi...

    meğersem zeynep, benim dişçinin yerini devralmış. çok sevinmiştim, hayatın bana neden bu kadar güzel süprizler yaptığını anlayamıyordum...

    o akşam zeynebin mesaisinin bitmesinin ardından, bir lokantaya gittik. çok güzel bir akşam geçirdik, ardından arabamla zeynebi evine bıraktım...

    artık her gün telefonlaşıyorduk, birbirimizi çok seviyorduk ama belli etmek için henüz erkendi...

    cuma akşamı zeynebi tekrardan yemeğe davet ettim, kabul etti. yine son derece güzel bir akşam yemeğinin ardından, arabamı sahile sürdüm. zeyneple sahilde çay içecektik, hem şu meşhur ''yanındaki bayana cekedini verme'' klişesini de gerçekleştirebilecektim bu sayede...

    çaylarımızı içerken, birden zeynep beklediğim hareketi yaptı ve silkindi. üşüdüğünü anlamıştım, zaten üşümesini bekliyordum zavallının. cekedimi çıkardım, zeynebin üstüne bir güzel bıraktım. gözlerinin içi gülüyordu, hafifçe bana yaklaştı, dudağıma ufak bir öpücük bıraktı. dünyalar benimdi artık, o an evren sadece ikimiz içindi sanki. etraftaki diğer bütün objeler görünmez, hissedilmez olmuştu benim için. evrenim zeynepti sanki. sadece onu görüyordu gözlerim...

    o akşamı bizde geçirdik, zeyneple muhteşem bir cinsel münasebette bulunduk. bombok hayatıma melekler müdahele etmişti sanki, yaşadığım ızdırap dolu günlerin ardından, çektiğim acıların mükafatını alıyordum resmen...
    7 ...
  44. kız ayarlamamak için yapılması gerekenler

    ?.
  45. bir erkeğin kız ayarlamaması için uygulaması gereken davranışlardır.

    1-)potansiyelinizin farkına varmayın.
    2-)sakın özgüven sahibi olmayın.
    3-)temizliğe özen göstermeyin, pasaklı olun.
    4-)kafa yapınızdaki birinin asla karşınıza çıkmayacağını ve herkesten farklı olduğunuzu düşünün.
    5-)illa kızlarla iletişim kuracam diyorsanız sadece bakışmakla kalın, sakın ola ki göz temasından sonra muhabbete girmeye çalışmayın.
    2 ...
  46. 31 aylık oynanılan zamanlar

    1.
  47. yaz tatilinin gelmesiyle birlikte her gün sokakta top oynamaya başlamıştık. arabalar olmadığı zaman çift kale maç yapar, sokaklarımız araba istilasına uğradığı zamanlarda ise bir duvar bulur ''alman kale'' veya ''31 aylık'' oynardık...

    oyun aralarında annelerimizin hazırladığı sandviçleri yer, topun peşinde aç karna koşmazdık. sandviçler bazen peynirli olurdu, bazen yumurta, bazen salça...

    bazen birimizin annesi karpuz alırdı, dilimler verirdi hepimize, buz gibi karpuzu kirli ellerimizle yerken kirlenmek ne kadar güzeldi...

    hastaların eksik olmadığı sokaklarda top oynama mücadelesi verirken, plastik toplar her zaman dışlanıyordu ve ''balon'' muamelesi görüyordu. futbol topu istiyorduk, vurmak istediğimiz yere gidecek, rüzgardan etkilenmeyecek güçlü bir top istiyorduk, ama almaya paramız yetmezdi... yoksulluk ne kadar acı bir gerçekti !

    taso oynamayı da ihmal etmezdik, her sene yenilenen kaldırımların müdavimleri olarak, birbirimizi keper, ''ayamaya eşeşinee''ler ile tasoya ilk kimin vuracağını seçerdik... ''kepmek'' ne kadar güzeldi...

    pantolonlarımızın dizleri yırtılırdı, anneler yama yapardı, taso oynamaktan parmaklarımız kanardı, anneler merhem sürerdi...

    bir şekilde büyüyorduk, yıllar geçiyor, top ayağımızdan uzaklaşmaya başlıyordu, tasoları çoktan bırakmıştık...

    ''ne olcam lan ben?'' kavgasının içinde bulmuştuk kendimizi, ''bu devirde ekmek aslanın ağzında'' diyen babalarımız vardı...

    yaz tatillerini babalarımızın arkadaşlarının yanında çıraklık yaparak geçirir, elimize para geçiyor diye kendimizi bir sik zannederdik, hayat ne kadar güzeldi...

    günler geçtikçe, hatırlamaz olduk birbirimizi, yolda görünce selam vermez, hatıraları yad edemez olduk...

    zillere basıp kaçmalarımızı, pazardan erik çalmalarımızı, su savaşlarımızı tarihin tozlu raflarına kaldırdık, bombok adamlar olduk...

    hayat bizimle dalga geçiyordu...
    2 ...
  48. telefon kulübesinde işe başlamak

    ?.
  49. şehir dışındaydım, cep telefonum da yoktu...

    ailemi arayarak hasret gidermek için yapabileceğim tek şey, telefon kulübelerini kullanmaktı. her gün telefon kulübesine gidiyor, kartımı takıp ailemi arayarak hasret gideriyordum...

    bunu düzenli olarak 3 ay boyunca yaptım, bir gün telefon görüşmemin bitmesinin ardından yanıma elinde çanta olan takım elbiseli, güneş gözlüklü bir adam geldi...

    bana bir iş teklifinde bulundu, telefon kulübesine çok yakıştığımı söyledi. telefon kulübelerinin hakettiği ilgiyi görmediğini, benim gibi telefon kulübelerini kullanan duyarlı vatandaşların az olduğunu söyledi...

    bana telefon kulübelerinde günün 5 saatini geçirmem karşılığında, 100 bin dolar teklif etti, çok şaşırmıştım...

    iş teklifini kabul ettim, telefon kulübelerinden soğumama neden oldu mesleğim. bir zorunluluk olarak geliyordu artık bana, telefon kulübeleri. artık evi arayamaz, ailemle hasret gideremez olmuştum... bu işi mutlaka bırakmalı, eski yoksul, işçi günlerime dönmeliydim...

    beyaz bir kağıt aldım ve istifa dilekçesini yazdım, işten ayrılmak için girişte aldığım 100 bin doları ödemem gerekiyordu...

    şimdi işten ayrılmış, gururu için yaşayan bir insan olarak, günde 18 saat çalışıyor, telefon kulübelerini de ailemle hasret gidermek için kullanabiliyorum...

    yoksulluk ne kadar güzeldi !
    4 ...
  50. mutlu olmanın yolu beklentileri azaltmaktan geçer

    1.
  51. insanın hayata karşı beklentisi ne denli düşük olursa, mutluluğa o denli yakın olur.

    kendine ulaşması fazla zor olmayan, potansiyelini zorlamayacak hedefler belirleyerek veya hiçbir hedef belirlemeyerek, plansız, programsız, geleceği düşünmeden bir hayat yaşayan kişi, her dakikasını bir plan ve program üzerine yaşayan, hayattan beklentilerini yüksek tutan, aile kurarak insanların arasına karışmayı planlayan, toplumda iyi bir statü kazanmak isteyen kişiye göre çok daha rahat ve mutlu bir hayat yaşayacaktır.

    örneğini verdiğim bu iki insanın sonlarına gelince ise, nasıl bir hayat yaşarlarsa yaşasınlar, sonları birbirlerininkinden farklı olmayacaktır. ikisi de ölecek, dünya hayatına veda edecektir. dünya hayatı, gerek insanlara sunduğu zevkler, gerek güç hırsı, gerekse dünyada yer alan bütün canlıların insanların hizmetinde olmasına rağmen, üzerine biraz düşünüldüğü zaman çok anlamsız ve sahte bir hayattır. ama yine de, insanoğlu kendi isteğiyle gelmediği şu hayatı, bir şekilde sahiplenir ve yaşamak ister, ta ki ölene dek...

    albert camus'un şu güzel sözüyle sözlerimi noktalamak isterim ;

    ''insan da, yaşam da saçmadır; boşunadır, rastgeledir, sağlam hiç bir şey yoktur; ama yine de yaşamak gerekir.''
    5 ...
  52. otobüste tanınmayan birine paso basmak

    ?.
  53. yerine paso bastığınız kişinin akbil veya paso sahibi olmaması ya da bakiyesinin yetersiz olması sonucunda karşılaşılabilecek olaydır.
    2 ...
  54. kale son her şey 1

    1.
  55. mahalle maçlarında oyunculara en büyük handikabı sağlayan sözdür. oyuncuya resmen bir ''dokunulmazlık'' kazandırır.
    1 ...
  56. evde dumbell ile vücut geliştirme

    1.
  57. vücut geliştirmek isteyip de spor salonuna gidecek vakit bulamayan veya gitme imkanı olmayan kişilerin başvurduğu vücut geliştirme yöntemidir. bu yöntem için 2 adet dumbell yeterli olmakla birlikte, http://ulu.li/u8iid3 linkteki hareketler evde vücut geliştirmek isteyen kişinin işine yarayacaktır.
    2 ...
  58. çocuğa ernesto cheguevara adını koymak

    1.
  59. http://www.radikal.com.tr...;CategoryID=77&ref=nf

    haberde de görüldüğü üzere, batman'daki çiftin 1 eylül'de doğan çocuklarına isim olarak ''ernesto che guevara'' adını koyması durumudur.
    1 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük