gündüz vassaf üzerine güzel yazmış: "kötümserlik; pısırıklıktır, korkaklıktır." ardından devam ettirmiş; lüferin, kedinin, orangutanın kötümser olabileceğine inanmıyorum.
türkiye öyle bir toplum. kendinizi iyi hissettiğinizde otosansür başlıyor. yalan söylüyorsunuz. Çok iyiyim, diyebilen kaç kişi tanıyorsunuz? hele mutluyum diyen? ülkede mutluluk, televizyon reklamlarında, tüketim patolojimizi tetikleyenlerin gülümsemesinde. "benden sonra tufan." diyenlerde. bana bir şey dokunamaz megalomanisinden muzdarip olanlarda. kötümserlik -ki gerçekçi olmaktan çok farklı bir şey- en etkili propagandadan, beyin yıkamadan güçlü.
insanların eylemlerini kısıtlamakla birlikte zihinlerini yoruyor bu ev eşyası. biraz da statü göstergesi. "ben sosyo-ekonomik durumu iyi olan bir ailenin ev eşyasıyım." diyebiliyor. ya da eve giren para miktarı arttıkça bunu çevreye bu şekilde gösterebiliyoruz. oysa insanlar birbirini ağırlar, eşyalar değil. tapıcı olmamak lazım.
kadın ve bazı erkekler için bir çeşit hobi. halk evleri ve kültür merkezlerinin ücretsiz kurslarından biridir. parayla daha uzun süreli profesyonel eğitim de alınabilir. ev hanımları gidebileceği gibi çalışan kadınların da hafta sonlarını keyifli bir şekilde dolduracakları hamur işi aktivitesidir. bunu meslek haline getirenler de ayrı keyifli.
can dündar'ın köşe yazarlığının belli bir çizgisi yoktur. kendisi gün gelir bir diziyi, bir şarkıyı bile köşesine alır. dolayısıyla posta'da yazar olsa şaşmam öyle olağandır.
ella fitzgerald ve louis armstrongun birlikte çıkardıkları ilk swing albüm. ella'nın sizi götürdüğü yoldan getirmez louis, onun sesi daha pütürlüdür. birinde asfalt yolda kayıyorsunuz diğerinde dağ yolunda yolculuk ediyorsunuz. öyle de güzel.
Can't We Be Friends
isn't This A Lovely Day
Moonlight in Vermont
They Can't Take That Away From Me
Under A Blanket Of Blue Tenderly
A Foggy Day
Stars Fell On Alabama
Cheek To Cheek
The Nearness Of You
April in Paris
kendine zulüm. tek çiçek, tek müzik, tek her ne varsa faşizmin filizleneceğine işarettir. duyuları çalıştırmalı insan. kulağına hoş gelen her şeyi dinleyen adamı, çoksatan kitapların takipçisi kadını rahat bırakmalıdır. bırak güvercin'i dövdürsün vücuduna ve savaşsın, bırak hem yeşil giysin hem kırmızı. özgürlük; arzuna, isteğine, hazzına yol vermenle mümkündür. neyse şöyle de bir film var;
nnekanın 3. albümü. lucifer ile size merhaba der. sonra restless ile devam edersiniz. biraz kum, biraz su, biraz şarap diyoruz bu albüme. ardından god of mercy'ye geçiyoruz. albümler arası geçişleri iyi ayarlamak lazım, gün ışırken dinlenecek parçayla, gün batarken dinlenecek parça farklıdır.
nneka şarkısı. concrete jungle albümünün en esaslı eseri. fransa'da düzenlenen Vieilles Charrues festivalinde kaydı yapılmış ki, hani neden orda değildim ağlamak istiyorum dersin işte tam o kıvamda.
amy winehouse un öldükten sonra çıkartılmış albümü. ailesi tarafından derlenmiş, öncesinde piyasaya sürülmemiş şarkılardan oluşmakta. tony bennett ile yaptığı düet; body and soul da albümün içinde. lakin the girl from ipanemayı yeniden düzenlemiş ki, hızlandırılmış haliyle parça orjinaline taş çıkarır nitelikte. günün aşk dolması, muhabbet olmak için dinlenilesi albümü;
jazzanovanın 2012 yılında çıkardığı jazz- funk tarzında albümünün adı. ı human adlı parçası var ki paul randoph sesiyle eşlik etmiş, bize ritme uymak kalmıştır. let it go için de aynı heyecanı duyuyorum elbet.
joan as police woman şarkısı. klibi sizi yolculuk için dürter nitelikte. sözleri;
I always felt a charge
When you and I were close
Couldn't make out what you'd done to me
My mind would not let it go
Cause inside of me
This side of me
Was saying, Oh no, he's got you girl
I think you've found the one"
Cause we've got chemmie
We got a naughty chemical reaction
Might call it love at first touch
I'm all struck down
Yeah we've got chemmie
An untamed animal attraction
And I'm finding it hard to keep away
From all that's you
So then we stopped this getting to know
And got to getting down
I felt the melt of space and time
make me cry
So easily
We found symmetry
And now my body's taking over
I've lost control, I blame my DNA
Cause we've got chemmie
We got a naughty chemical reaction
Might call it love at first touch
I'm all struck down
Yeah we've got chemmie
An untamed animal attraction
And I'm finding it hard to keep away
From all that's you
It doesn't happen every day phenomenon
I can finally safely say
I get along with you
We made it through the eighth dimension
The total ascension
We don't have to die to get to heaven
Cause we've got chemmie
We got a naughty chemical reaction
Might call it love at first touch
I'm all struck down
We've got chemmie
An untamed animal attraction
And I'm finding it hard to keep away
From all that's you
It's elemental
A force of nature
It's elemental
A force of nature
It's elemental
A force of nature
It's elemental
A force of nature...
soğuk bir günde, bir kahvede oturup birkaç saat geçirdiğin ve bir adamın zayıf, üzgün yüzü, bir başkasının çarpık ağzı, bir üçüncünün sıcak ve acıklı sesi dikkatini çektiği zaman duyduğun yumuşaklık ve insan sevgisi, bu gündelik acılara ve sıkıntılara karşı yüreğinin kabarması gerçek insan sevgisi değil, hoşuna giden bir gevşeme ve içedönüklüktür. böyle durumlarda parmağımızı bile oynatmayız başkaları için. hayat karşısındaki işe yaramazlığımızdan mutluluk duyarız sadece.