biri güzel bir hikaye anlatsın, güzel bir düş gibi, sonra kalkıp gidip yatalım, tekrar o düşü görelim, ama birisi güzel bir hikaye anlatsın... ne olduğu önemsiz, sonu mutlu bitenlerden, öyle bir hikaye olsun ki sonunu bilerek dinleyelim... biri güzel bir hikaye anlatsın ama... yalan olsun, uydurma olsun önemi yok, inanacağız söz... biri güzel bir hikaye anlatsın yalnızca, sonu mutlu bitenlerden...
- sıra sende, sen anlat
-- sanırım 4 ya da 5 yaşlarındaydın, hatırlarsın, kaybolmuştun bir gün, sokaklarda koşarak evini arıyordun, çok korkuyordun, ilk o zaman tanışmıştık seninle, bu benim en saf halimdi o gün tanıştığın
- evet hatırladım, sonra daha sık görüşmeye başladık değil mi
-- öyle oldu, çünkü sen yavaş yavaş hayal kurmayı öğrendin ve tabi kısa zamanda da hayal kırıklıklarını... ama devam ettin, her seferinde daha çok yakınlaştın benle
- hatırlıyor musun ilkini
-- ha evet şu hikaye, seninle paylaşmamıştı çikolatasını oysa sen asla öyle yapmazdın, çok safça... önceleri çocukça kırıklıklar, sonra büyüdün tabi kırıklıklar da; basitlikler, sıradanlıklar hep seni bir adım daha yaklaştırdı bana, her seferinde yanındaydım, zaman zaman iyi dostlar da edindin, endişelendiğim bile oldu beni terkedeceksin diye ama senin öyle olmadığını biliyordum, hele ilk sevdiğinde yoksa demiştim
- biliyordun değil mi
-- tabi ki, o heyecanla çarpan kalbinde hissettiğin garip hüzün ve ağırlık vardı ya, işte o bendim, orada bekliyordum, tabi sen bilemezdin bunu
- söylemeliydin
-- duymazdın, zaten söylemezdim...
- unutmama yardım edemez miydin
-- aksine unutmamalıydın, onu unutabilseydin beni de unutabilirdin, bu kadar güçlü olmamalıydın hiç bir zaman
- peki ya hüzün, hep seninle birlikteydi değil mi
-- evet öyleydi... bak gördün mü aslında ben bile yalnız değildim hüzün hep yanımdaydı, o olmadan beni istemezdin zaten...
- neden
-- hüzündü beni sana sevdiren, tüm o şiirler, yansımalarıydı hüznün, onunla beni sevdin
- artık gidin desem, gider misiniz peki
-- biz gidersek tamamen yalnız kalırsın... uyu ve düşler kur, hatta onu da gör, ne istersen yani, orada hep rahat bıraktık seni, bunu sen de biliyorsun, hem bizim de dinlenmemiz gerek değil mi...
düşününce şöyle mutlu ve huzur içinde, sabah yapman gerekenleri, işi, gücü, okulu, problemlerini v.s. bişey düşünmeden, gülümseyerek hatta abartıp böyle yeşil kırlar, ağaçlar, börtü böcek hayal ederek uyunan gecedir, nadir olur, en son ne zaman diye düşünülünce direk akla gelir, bir huzur verir, nadirdir işte dedim ya... "düşler boş oturtmaz insanı"
bunalıp da keşke şu olsaydı, bu olsaydı diye hayal ettiğin bir anda; aslında o hayal ettiğin şeylerin hiçbir zaman gerçek olamayacağının burukluğunu hissederken derinlerde bir yerde; aklına izlediğin bir filmden bir sahne gelir; ne bileyim orada tam adam giderken kız son anda yetişmiş aşkını itiraf etmiştir ya da adam yetişip dur gitme diyebilmiştir kıza mesela; tam ihtiyacı varken arkadaşı yetişmiş ve kurtarmıştır onu; yahut o ihtiyaç duyulan çok para bulunmuştur; böyle daha birçokları bilirsin ki bazı şeyler sadece filmlerde olur
Bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
Ve bunun sebebini senden bildikleri zaman,
Eğer sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;
Eğer sana kimse güvenmezken, sen kendine güvenir
Ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;
Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan,
Veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
Ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
Bütün bunlarla beraber, ne çok iyi, ne de çok akıllı görünmezsen;
Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,
Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen;
Eğer zafer ve yenilgiyle karşılaşır
Ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;
Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin, bazı alçaklar tarafından
Ahmaklara tuzak kurmak için değiştirilmesine katlanabilirsen;
Ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yakıldığını görür
Ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;
Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
Ve bir yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
Ve Kaybedip yeniden başlayabilir
Ve kaybın hakkında bir kelimecik olsun bir şey söylemezsen;
Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
Onları işine yaramaya zorlayabilirsen
Ve kendine "Dayan" diyen iradenden başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;
Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
Ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;
Ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitebilirse;
Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;
Eğer bir daha geri dönmeyecek olan dakikayı , altmış saniye de
koşarak doldurabilirsen;
Yeryüzü ve üstündekiler senindir
Ve dahası, sen bir iNSAN olursun.
sabahtan beri loop'a alınmış şarkıdır, zaten herzaman basit, göze pek çarpmayan, gündelik, alışılmış olan detaylara dikkatin çekilmesi etkilemiştir beni bir şekilde, yani en yalın ve alışıldık olanın üzerinden anlatmak derdini, tıpkı bu şarkıda söylendiği gibi
"çaya kaç şeker alırsın?
diye bir ses sormalı ya ara sıra..."
dün gece seni rüyamda görmek için önce gözlerini hayal ettim, bakışlarını sonra, ellerini düşündüm, ama hepsinden çok gülümsemeni, gülümsedim ben de belli belirsiz odanın karanlığında, yanımdaydın yine, başını ellerine koymuş yüzüme bakıyordun önünde duran masaya yaslanarak, ne anlatıyordum bilmiyorum, sen ordaydın işte, dinliyordun, kalman için daha uzun hikayeler düşündüm, ne çok şey anlattım hatırlamadığım, uyandım sonra, rüyamda mıydın, hayalim miydi bilmiyorum, ne önemi var ki, oradaydın ya işte.
bir gün sarsarak uyandıracaklar, amma uyudun, tam 6 yıldır uyuyosun diyecekler, sonra baştan başlayacağım herşeye, rüyamda gördüğüm tüm herşeyi unutmuş olarak hem de, hem de zaman durmuş gibi olacak, bir gecelik bir rüya gibi, güneşli bir günün sabahında ama, amma uyumuşum ya diyip kalkıcam, gökyüzü güneş, bulut yok, zerre kadar hüzün de yok, başa sarmak gibi, yeniden yani, o garip burukluk hissinden kurtulmuş olarak, bir de boğazdaki o düğümden.
hepimizin hayatlarını sarmış bizi kendimiz olmaktan alıkoyan, aslolanı görmemize engel olan hislerimiz; oysa tüm bu koşuşturmaca bittiğinde, herşey durduğunda, düğüm çözüldüğünde, perde kalktığında ne yapacağız, bu muydu hayat, bunlar mıydı yani, üzerlerine bastığımız insanlar, bizden daha zayıf olanlar ya da daha güçlü olup bizim sırtımıza basanlar, bu muyduk biz, daha çoğuna olan hırsımız ve koşuşturmacamız içerisinde yitip giden bizler; huzuru nerede bulacağız.
önce bir kaç damla yaş,
gözlerimden süzüldü,
inanmadım yıkıldım,
senin miydi bu düğme,
hıçkırdım sendeledim,
bacaklarım çözüldü,
yoksa sen değil miydin,
o yerden topladığım...
Ne zaman yanlışlıkla yayınlandığı tv kanalını açsam bir kapı onünde itiş kakış sahnesine denk geldiğim dizi, kapının onünde birileri arkasında birileri böyle bir kargaşa, dizinin kurgusunda bu sahnelerden her hafta bir kaç tane var galiba.