ülkede yaşanan her olay sonrasında müziğin sesinin kısılması durumu. konserler iptal edilir ya da belirsiz bir tarihe ertelenir. ancak bu sektöre emek veren, bu işten ekmek yiyen, elektriğini suyunu ödeyen müzisyenin durumunu kimse düşünmez. aslında tam tersi olmalıdır. müziğin sesi daha da yükselmelidir. terörün yapmak istediği şey zaten tam olarak budur. ülkede hayatı durdurmaktır. müzik susamaz, susmamalıdır.
Senelerce seni sevdim senin haberin yok.
Senelerce ne hayaller kurdum sonu yok.
Kaderimde kara sevda varmış n'aparsın.
Senelerce ne dualar ettim yolu yok.
sözleri zeynep talu'ya, bestesi garo mafyan'a ait olan, Kerim Tekin'in ilk albümü Kara Gözlüm'de seslendirdiği şarkı. senelerce sevdasını içinde gizlemiş, farkedilmeyi beklemiş bi'çare aşıklara tavsiye olunur.
multitap'ın özel birisin isimli muhteşem albümünün şen şakrak şarkısı. özünde 'kaynanayı ne yapmalı, kaynar kazana atmalı' modunda olmakla birlikte, erkek bireyin, kaynana adayı olan kızın annesi ile ilgili sitemlerini dile getirdiği şarkıdır. sözlerini de yazalım.
deliricem, deliricem ben. böyle giderse kafayı yiyecem.
bize çift kişilik hayat yok. şöyle başbaşa rahat yok.
her dakka başı arar mı bi insan? hep tantana ve olay mı çıkarsam.
ben bunları ne yapıp da ayırsam. yok böyle bir taciz, yok !
kızın annesi bir garip, kızın annesi bir tuhaf.
kızın annesi bana takmış durumda, etmedi iki çift laf.
kızın annesi bir manik, kızın annesi bir panik.
kızın annesi klinik bir vaka gibi, yok bu kadar insaf.
insaf, yeter kadın. sen aşkı yaşadın. peki biz n'apalım?
söyle adım adım, burda bitirelim mi? hiç görüşmeyelim mi?
çaresiz bıraktın.
şarkıcı tarkan'dan bahsediyoruz anlaşıldığı üzere. deyimler kitapçığını yanından eksik etmiyor anlaşılan. son yıllarda uyguladığı taktik budur tarkan'ın. deyimlerimizi birleştirip şarkı yazıyor adam. bir şarkı sözü yazarı olarak bu durumu biraz eleştiriyorum aslında. hazıra konmak gibi bir şey bu. haa güzel olmuyor mu? oluyor evet. dinliyor muyuz? dinliyoruz tabii ki. ama bunu sürekli tekrarlayınca samimiyetten uzaklaştığı kanaatindeyim.
sözlerini zeynep talu'nun yazdığı türk pop tarihinin en güzel şarkıları arasına girebilecek güzellikte sibel tüzün şarkısı. sanatçının saten isimli son uzun çalarında yer almaktadır. bir kişiye bağlanmaktan korkan ve bunun farkında olduğu için can yakmak isteyen samimi yüreklere ithaf olunmuştur.
Sen beni bilmezsin, Ben duramam sakin limanlarda.
Fırtınalar kopmaları ruhumda, Acılar çekmeliyim. çektikçe sevmeliyim.
Sen beni bilmezsin, Ben duramam sakin limanlarda.
Fırtınalar kopmaları ruhumda ve bir gün gitmeliyim en olmadık zamanda.
Canımı yakmamak için senden kaçıyorum.
Ben ağlatırım seni kendimi tanıyorum.
Serseri bir rüzgar gibi esip geçiyorum.
Bir gün aldatırım seni maalesef biliyorum.
tamamen piyanist şantörün salaklığıdır. benim bildiğim, önce düğün sahiplerinden böyle bir liste alınır. takı merasimi bittikten sonra, kız ve erkek tarafı akrabalarından kimler oradaysa sırayla piste davet edilir. bu listeyi almadan kafana göre çağırırsan komik duruma düşersin. damat beyin ölmüş dayılarının piste çağırılması ile herkes birbirine bakar afallamış bir şekilde. sonra da müzisyenlere verilen sufle sonrası hayatta olan bir akrabanın çağırılması ile düğün devam eder. ölen dayıların kemiklerinin sızlaması da cabası.
filme göre değişiklik gösteren bir durumdur. film vardır, ev rahatlığında, kanepeye uzanarak izlenir. film vardır, sinema salonunda, tüm görselliği sindirerek izlenir.
hakkında henüz tanım girilmemiş olmasına şaşırılan sigur ros şarkısı. o halde gerekli tanımı yapalım. izlanda asıllı grup sigur ros'ın 1999 tarihli agaetis byrjun albümlerinde yer alır. tam bir kış şarkısıdır. dinlerken hissettiğiniz tek duygu huzurdur. sanırım anlamı dağlar dağlar imiş. kalabalık bir kabile eşliğinde dağlara çıktığınızı düşünün o halde bu şarkıda. izlandanın bembeyaz karla, buzla örtülmüş dağlarına...
ve şarkının sonunda flütlü bir bölüm vardır. yolculuk bitmiş, dağın zirvesine ulaşılmıştır. görülen manzaranın tarifi mümkün değildir. bende de ne hayal gücü var arkadaş. sözlerinden hiçbir şey anlamadığım şarkıdan ne anlamlar çıkardım.
insanın kime ya da neye isyan etmesi gerektiğini şaşırdığı durumlardan biridir. düne kadar herşey gayet güzel gidiyordur oysa. neşeniz pür, keyfiniz yerindedir. çevreye, arkadaşlara, tanımadığınız insanlara dahi gülücükler saçarken, gece görülen rüya, bir anda dünyayı zindana çevirmiştir.
gökyüzünde güneş parıl parıl parlarken, bu aydınlığı hissettirmez size. sanki her yer karanlıktır. sol yanınızda bir sızıyla bugünü de tamamlamak zorunda olduğunuzu bilmek daha da koyar. kelimenin tam anlamıyla, kurduğunuz bütün düzen bozulmuş, ördüğünüz bütün duvarlar tek bir hamle ile yıkılmıştır.
alt tarafı bir rüya değil mi yahu bu? benliği bu derece esir almasına izin verilmemeli. derhal toparlanıp, hayata geri dönülmelidir.
mağdurların mağduru olan şarkıcıdır. her halde bir şarkıcının başına gelmesini isteyeceği en son şeydir bu. düşünün, demet akalın sahnede şarkı söylüyor ama playback yaptığı için şarkı cdden çalıyor. ancak cdde bulunan ufak bir çizik nedeniyle şarkı bir yerde takılıyor ve aynı hece tekrarlanıyor. rezil bir durum. izmirde gittiğim bir mekanda sahne alan bir şarkıcının başına gelmişti de ne gülmüştük. yazık ya.
içinde harika tasarımlar olan, yardıkça yaran sitedir. acıların stencili, vücut galoşu, belasavar, parmax, destur ve bayandan temiz yardıkça yarmıştır.
rte'nin yaklaşan 2011 seçimleri öncesi uyguladığı acıtasyon taktiklerinden biri. yok efendim ikinci parti olursa genel başkanlığı bırakırmış, yollara düşermiş de bilmem ne. tamam, kendinden emin olmak güzel bir şey. bu ülkede kıbrıs'ın nerde olduğunu, milli marşımızın istiklal marşı olduğunu bilmeyen cahil fukaralar olduğu sürece yine birinci partisin. eyvallah ama bunu sürekli dile getirip duygu sömürüsü yapmak hoş değil.
9 şubat 2010 çarşamba günü görücüye çıkacak olan 7. deniz seki albümü. şu an için şarkı listesi ve künyelere dair herhangi bir bilgi mevcut değil. sanatçının cezaevi günlerinde yazdığı şarkılarından oluşacağını tahmin etmek zor değil. bu yüzden de fazlasıyla damar bir albüm geliyor.
arabesk denen müzik kültürünün barındırdığı en büyük mantık hatasıdır. 80'li yıllarda ülkemiz müzik sektörünü etkisi altına alan arabesk müziğe, pek çok hafif müzik sanatçısı karşı koyamamıştı hatırlarsanız. nilüfer, zerrin özer, yeliz gibi hafif müzik sanatçıları, ticari kaygı nedeniyle arabeske göz kırpmışlar ve daha ağır albümler yayınlamışlardı. ancak 80'lerde hafif müzik adı altında bizlere yutturulmaya çalışan sezen aksu şarkıları, sözünü ettiğimiz arabesk müzikten çok daha arabeskti. 'sen de benim kadar gerçekleri görüyorsun, beraber olamayız benim gibi biliyorsun' ile başlayan bu süreç, 'işte biz o gün tükeneceğiz', 'gitme dur ne olursun, gitme kal yalan söyledim', 'seni sevdiğimi unut sevişmelerimiz yalan', 'bırak beni yeter aldattığın yeter bırak beni' gibi şarkılarla devam etmiştir. ve bu şarkıları dinlerken şurasından bir parça kopmayan adamın kalbinden şüphe edilir. damarın kralı burda arkadaş.
nasıl anlatsam seni? 'hayatım boyunca dinlediğim en güzel şarkısın' desem. 'her dinleyişimde canımdan can koparsan da, senden vazgeçemiyorum' desem... yetmez sanırım. bu şarkıyı anlatmaya gerçekten kelimeler yetersiz kalır.
sözlerini zeynep talu yazmış. muhtemelen de evli bir adama. bu sözler hissedilmeden, sırf şarkı sözü yazmış olmak için yazılamaz, mutlak surette yürekten dökülen sözlerdir. platonik aşkın nasıl can yakan bir aşk biçimi olduğu tokat gibi vurulur bu şarkıda yüzümüze. sözlerini de yazalım, tam olsun.
yalnızca bana ait bir sır bu, gönlümün kuytu köşelerinde.
geceler benim. seni düşünmek için.
karışamaz kimse hayallerime.
bu delice arzuya karşı koymadım sanma.
biliyorum, anlatma. yasak bu sevda bana.
hiçbir şey sorma. ne olur sorma.
neden, neden bu imkansız aşka düştüm, bilmiyorum.
sen asla benim olmayacak kadar uzaktasın.
sen en büyük günahımsın.
hiçbir şey sorma. ne olur sorma.
neden, seni düşündükçe ağlıyorum, bilmiyorum.
sen dokunmaya hakkım olmayan bir yabancısın.
sen en büyük günahımsın.
en sinir bozucu durumlardan biridir. her sabah saat 10:00'dan önce işe gelmeyen adam, sizin işe 10 dakika geç kaldığınız gün, sizden önce damlamıştır bile. bu kadar mı denk gelir arkadaş? adam da sanacak ki; her gün geç geliyorsunuz. patrona görüntü olsun diye erkenden masanızın başına geçersiniz, bir türlü gelmek bilmez. bir gün işe geç kalırsınız, olanlar olur. sokayım arkadaş ben böyle şansa. kahrolsun işçilik. kendi işimin patronu olacağım.
başlık yanlış anlaşılmasın, kürt halkını eleştirmek ya da küçümsemek değil niyetim. işim gereği kürtlerle çok içli dışlıyım, nüfus cüzdanlarını yakından inceliyorum ve kürtlerin neredeyse büyük çoğunluğunun 1 ocak doğum tarihli olmaları dikkatimden kaçmıyor. bunu da ancak şu şekilde açıklayabiliriz. bu insanlar doğurduları çocukların doğum tarihlerini bilmiyorlar... evet bilmiyorlar. nüfus cüzdanı çıkaracakları zaman nüfus müdürlüklerindeki memurlara bir tarih veremedikleri için, memurlar da kafalarına göre 1 ocak yazıp geçiyorlar anlaşılan.
sözleri ve müziği zeki güner'e ait olan, zeliha sunal hanımefendinin de nefis yorumladığı şarkı. sözlük bu şarkıya kayıtsız kalmamalı.
Neden bu kadar karıştık, düğüm olduk, çözülemedik?
Nasıl bu kadar çok savaşıp gururdan taraf olduk?
Neden bu kadar yarıştık başkalarının yarışında?
Neden sevgilim biz duramadık aşkın arkasında?
Sen de benim kadar eğer hasar alsaydın,
Böyle kolay gidemezdin, kıyamazdın.
Sen de benim kadar eğer yara alsaydın,
Böyle kolay silemezdin, kıyamazdın.
Yazık ki aşk bitmek üzere.
Gözümüze baka baka gitmek üzere.
içimizi yaka yaka sönmek üzere.
Bi daha da yanmaz. Ayrılıyoruz bile bile.
29 ekim logosuyla göklere çıkarılan google'ın 10 kasımda sadece ufak kırmızı bir gül eklemesi durumudur. bir çoğunuz da farketmemiştir. saçma sapan kutlamaları gözümüze gözümüze sokan google'ın, bugünü hatırlamaması düşündürücüdür. hoş gerçi o logoları da sadece biz görüyoruz ama yine de görmek istiyor türk evladı.
annelerle hiçbir konuda münakaşaya girmememizi gerektiren durumdur. fikir ayrılıklarına düştüğünüz konular elbet olacaktır. ancak hiçbir zaman 'hayır anne, yanılıyorsun. ben haklıyım' demeyin. bu sözünüz üzerine iddiaya falan, sakın girmeyin. sonunda hep annelerin dediği çıkıyor çünkü. artık nasıl bir müneccim ruhu varsa bu annelerde, bilemedim ben onu. yılların verdiği deneyim ve insan sarrafı olma yolunda oscar alabilecek kapasiteye erişme diyelim biz buna.
günün tek şarkılık özetidir. anlatılmak istenen bir şey var belli ki ama bir türlü dillendirilemiyor. anlatmak için daha kaç takla atmak gerektiği düşünülüyor bir yandan da. işte tam o sırada başlayan şarkıdır.
atatürk'ün tamamen özel hayatıyla ilgili olup, bizi hiç ilgilendirmeyen durumları üzerinden rant sağlamaya çalışan atatürk düşmanlarının, uyanır uyanmaz ağızlarından çıkan ilk cümledir. çoğu zaman da aslı olmayan iftiralarla, atamızı lekemeye çalışmaktadırlar bu bok atıcılar.
geleceğe dönüş serisinde marty'nin en zor anlarında imdadına koşan kaykaydır. pembe renklidir. 2015'te küçük, sarışın bir kızdan almış ve geri vermemiştir.
pkk aptalının yaptığı şey tam olarak budur. türk askerleri pkk sayesinde cennetteki yerlerini alırlarken, kendileri cehennemi boylayacaklarından habersizler zahir. gerçi onlarda allah korkusu olsa, din-inanç olsa bunları yapmazlardı.
dün bir twitter sayfasında gördüm bu yorumu. 'bizim halkımız windowsta program yükler gibi karşısına ne çıkarsa bilip bilmeden evet deyip geçer' diyordu. referandumun da sonucu budur arkadaşlar. tv kanalları şehir şehir gezip insanlara sordular. 'neden evet' sorusuna 'başbakan öyle istiyor' diye cevaplayanlar da vardı, '12 eylül 1980'de işkence görmüş insanları dinleyip onlara hak verdiğim için evet diyeceğim' diyenler de.
bizzat karşı komşum olan kadındır. evet, az önce yine şahit oldum. ben balkonumda serinlemeye çalışırken, o içerde televizyon seyretmekle meşgul oluyor ve reklamlarda ne zaman 118 80 ya da 118 18 çıksa, televizyonun sesini açıp, başlıyor göbek atmaya. deli midir nedir? anlamadım ki.
muhtemelen türkiye'de taş üstünde taş bırakmayacak olan kozlardır. yoksa bu adama, neden bu kadar prim verilsin? 'nasıl olsa bu adamlar bana muhtaç' diyerek elindeki kozları kullanmaktadır ve bunca kayba rağmen hükümet de, tsk da bu adamın karşısında süt dökmüş kediye dönmektedirler.
salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk ya videosuna 'komik değil' dediğim için beni eksi yağmuruna tutan yüzlerce sözlük yazarına armağanımdır. gülmek istediğim zaman mutlaka bu videoyu izliyorum ve her izleyişimde çok gülüyorum.
çakmak reklamı için kutuplara gönderilen avam bir mankenin başından geçenler bu kadar mı komik anlatılır. videoyu çeken elemanın kahkahaları bile yetiyor sizi gülümsetmeye.