Allah'ın ayetleriyle dalga geçip peygambere iftira atan münafıklar ile hırsızlık, yolsuzluk yapıp milletin karısını, kızını ganimet olarak gören sapkınların "evet" diyecek olması.
şapka kanunu ile ulaşılmak istenen amacı bir tarafa atıyorum. Benim takıldığım nokta kendisini "kemalist" diye tanımlayan, fırsat bulduğu noktada islam dinine ya da müslümanlara bok atmaya çalışan, onları hakir gören insanların riyakarlığı.
Mütedeyyin çevre der ki "Çanakkale Savaşı inanç-yoğun bir savaştır". Bu kemalist arkadaşlar, yazarlar, düşünürler falan "Çanakkale'de savaşanların islamla falan alakası yoktu, strateji dehası atatürk sayesinde bu savaş kazanıldı v.s".. Bakıyorsun resmi verilere, en fazla şehit veren iller bursa, konya ve kastamonu. hatta çanakkale savaşı'na dair en bilinen türkü "çanakkale içinde vurdular beni" de bir kastamonu türküsüdür. aynı şekilde kurtuluş savaşı'nda da en fazla şehit veren iller arasında kastamonu vardır.
hal böyleyken karar verin,
kastamonu en mutaasıb, en yobaz şehir miydi?
çanakkale ve kurtuluş savaşı'nda en fazla şehit veren iller arasında baş sırada kastamonu varsa, savaşmak için "iman"ın ön planda olduğu doğru mudur? [bunun kabul edilmeyeceğini biliyorum elbette. çünkü bilgileriniz: atatürk yoktu, düşman çoktu. atatürk geldi, herkesi yendi'den maada bir şey değil. ]
Cemaat pisliğine bulaşmış herkes tek tek "kandırılma" kılıfını yanına alıp günah çıkarıyor. Bir de öyle büyük cümleler kuruyorlar ki, mesela Ahmet Hakan gibi aklı olmayıp fikri olan bir adam da bugünkü yazısında "Milletçe hepimizi kandırdılar" gibi bir savunma yapıyor. Herkesi kendiniz gibi beyinsiz mi sandınız acaba? Sahte demokrasi ve ülke aşıkları sizi. Biz yıllardan beri bu tehlikeyi söylerken kulaklarını tıkayıp bizleri öteleyerek hoyratça yataklarınızda orgazm yaşıyordunuz. Öküz öldü, ortaklık bitti, bu dengesizler de Fethullah düşmanı çıktı. Şimdi bizim 15 sene boyunca söylediklerimizi bize anlatıyorlar * Yaptığınız her şeyi atın bakalım cemaate. Siz hiç ortak değilsiniz zaten, sizin hiç vebaliniz, sorumluluğunuz yok, tertemiz insanlarsınız. Tek suçunuz kandırılmak değil mi? ÖSYM'nin yaptığı tüm sınavlarda mağdur olan insanlar, Ordudan, Maliye'den, Milli Eğitim'den, hülasa devletin tüm kurumlarından atılan insanlar. Ergenekon, Balyoz diyerek içeri attığınız askerler. Haksız yere verdiğiniz ihaleler. hasılı cemaatin yaptığı her pisliğe ortaksınız.
Bu arada "kandırıldık" denilince "kul hakkı" ortadan kalkıyormuş. Kesin bilgi, yayalım...
"nitelik"ten kastın ne olduğunu anlamadığım bildirgedir. altına imza atan, destekleyen yazarların "nitelikli" 10 tane yazısını gösterin ben de destek vereyim. evinizin önündeki pisliği temizlemeden, komşunun damındaki kardan müşteki olmak da süpermiş...
islamı "başörtüsü"ne indirgemek müthiş cinlikmiş. e tamam ben kendi adıma islamın tüm kaideleri yerine getirelecekse razıyım:
mesela hırsızlık yapanın eli kesilecek. tayyip ve avanesi ellerinin kesilmesine de razı olacak mı? önce buradan başlayalım, sonra başörtüsüne geliriz...
binali yıldırım'ın ya da iha editörlerinin arapça kökenli kelimelerle arasının iyi olmadığını anladığımız açıklamadır. "türküm demekten itina ediyor" ve "niye türklükten bu kadar itina ediyorsunuz" cümlelerinde"itina"nın işi ne? "imtina" olmasın o?
torunlarından hasan ve hüseyin'in neye göre "genç" ve "üstün" olduğunu anlayamadığım peygamberdir. islami kaynakların pek çoğuna göre erkekler, cennette 33 yaşında olarak haşr edilecek. orada genç, yaşlı gibi bir ikirciklik mi var ki "gençlerin" ya da "yaşlıların en üstünü" şeklinde tanımlama var?
Hasan vefat ettiğinde 44, hüseyin ise 54 yaşında [1-2 yaş oynayabilir ki ihtilaflı olması doğal]. bu kadar süre yaşamış kişileri "genç" diye nitelendirmek çok akilane değil. doğruluğu tartışılacak bir hadiste "cennet gençlerinin en üstünü hasan ve hüseyin'dir" denmiş ki gene bir tarihi-arka plan hatası var. eğer hasan ve hüseyin'in cennete gideceği kesin olarak peygamber tarafından biliniyorsa neden aşere-i mübeşşerenin içinde bu iki isim yer almaz? velev ki böyle bir hadis var ve en üstün gençler hasan ve hüseyin dendi, bunu ancak peygamber dönemindeki gençler arasında takva yönünden en üstün iki kişi olarak bu iki ismi kabul edebiliriz. ama biliyoruz ki peygamber vefat ettiği sırada Hasan 8, Hüseyin 7 yaşlarına henüz girmişken, yani "akıl baliğ" sayılabilecek yaş ile henüz tanışmışken peygamber nasıl olur da "gençlerin en üstünü" der? nereden tutsan elinde kalacak bir hadis, ki bu şekilde peygambere apaaçık iftira atılıyor.
Saat gecenin leşi... kızoğlankız bir sessizlik, hiçbir ağız tarafından bozulmamış ve ölü doğmuş güneş. ey sevgili, ruhumu tekmeleme artık n'olursun, içimdeki "ölü"yü düşüreceksin!
"Sana cok önemli bir şey ağlatacağım" dedi. Hüzün hüzün anlattı, "anladın mı" dedi. "ağladım" dedim, gözümden düşenleri göstererek... "Sen"liğimi yitirdim; düşüncelerin,düşüncelerimi asimile etti.
Ayrılık acısıyla ağladım. her gözyaşı damlası yere döküldükçe kırılan cümlelerimdi... ya da aslında ağlamak gözlerin terlemesidir ayrılığın sıcağından, ayrılığın hararetinden. gözlerim terledi. Gözyaşımın kaldırma kuvveti nefretimi ayağa kaldırıyor.
Ah be sevgili, ruhumdan bir tel kopardın ve bozuldu hayatımın akordu...
Bana biraz borç "hayat" versene tanrım, durumum iyi "ölürse" öderim sana geri...
ilham perisiyle ensest yapan şair... [ondandır seni seviyorlarımın sakatlığı]
"tanrının esenliği üzerine olsun" denilebilirmiş. e "esen" kelimesi de farsça kökenli.
"merhaba" diye önerenler olmuş, merhaba da arapça kökenli...
derdiniz ne aslanım, üç kuruşluk kelime bilginizle bir şeylerden müşteki oluyorsunuz. tiplere bak ya, "selam arapça bir kelime, bu topraklarda kullanmak aptalca" diyorlar, yerine önerdikleri kullanım ise ya arapça ya farsça kelimelerden oluşuyor. şaka mısınız, nesiniz..
ezanın sözleri girift ve farklı manalara gelecek sözlerden oluşmaz. normal zamanlarda bile kullanılan "allahu ekber", "eşhedü enla ilahe illallah" gibi basit cümleler vardır. gene basit bir yaklaşımla, bir insan 6 yaşından 36 yaşına kadar her gün beş ve toplamda 50.000 defa bu cümleleri duyup da ne manaya geldiğini öğrenememişse o kişinin beynini sikeyim. yani "ne manaya geldiğini bilmiyoruz" falan gibi bir karşı duruş sergileyerek bu durumu yorumluyorsanız, en hafif tabirle salak olduğunuzu ifşa ediyorsunuzdur.
sizi rahatsız eden şey:
türkçenin yozlaşıyor olması mı?
arapçanın empoze edilmesi mi?
islamın kendisi mi?
eğer cevap türkçenin yozlaşması ise, işe ülke adını değiştirmekle başlamalı. zira "türkiye" kelimesinin sonundaki -iye hatta -iyye takısı arapça son-ek, ya da latin menşeli dillerdeki -ya eki. yani daha ülke adı bile orijinal türkçe değilken "türkçe hassasiyeti"ne atıf yapmak dangalaklık...
eğer cevap arapçanın empoze edilmesi ise, böyle bir şey yok. Kur'an dilinin arapça olmasından mütevellit sadece böyle bir durum var. din-dışı konuların hangisinde arapça ile hasbihal ediliyor? kaldı ki dillerin kaynaşması zenginlik kazandırır. mesela "halbuki" kelimesinde "hal" arapça, "bu" türkçe ve "ki" farsçadır. böyle bir kelimenin kullanılıyor olması zenginlik göstergesidir.
eğer sizi rahatsız eden şey islamın kendisi ise, buna verecek herhangi bir cevap yok. zira herkes müslüman olmak ya da islamı sevmek, tasvip etmek zorunda değil. ama böyle bir düşünceniz varsa bunu direkt söyleyin, böyle ipe-sapa gelmez bir düşünce ile değil...
derdiniz "türk dili" ise önce şuradan başlayın: türk alfabesinde "ğ" hariç hiçbir ünlü harfin okunuşuna "a" sesi gelmez. hepsi "e" ile okunur. yani kısaltmaları okurken te-de-ke diye okuyup ona göre apostrof getirmelisiniz. şu halde tdk'nın değil, tdk'nin diye yazmanız gerekir.
çalışmalarını zerre beğenmiyor olsam da türk dil kurumu, dilde kullanılan bir kelimenin kullanım sıklığına göre her anlamını vermek zorundadır. "oğlancılık" diye bir tabir var mıdır, vardır. hiç mi osmanlı tarihi okumadınız? mesela osmanlıda eşcinsel erkekler "hiz oğlanı" diye bilinirdi ve hepsi defter-i hizan'a kaydedilirdi. hatta daha da ileri gidelim, bu hiz oğlanları askerlikten de muaf değildi ve "civelek taburu"nu oluştururlardı. yani bu tanımın tarihi arka-planı bile varken "türk dil kurumu'nun şok eden oğlan tanımı" diye başlık açmak, "şok edici bir cehalet" örneğidir. bu kadar mı kopuksunuz bu ülkeden ya hu!
Anadolu insanının kimi zaman kulakları tırmalayan, eğreti gibi gelen ağız dolusu küfürleri kimi zaman da çok naif bir şekilde tecessüm eder. Mesela Anadoluda bu durum üzerine şöyle bir söz kullanılır ki gayet de yerinde olur: "Bugün zina ile tecavüzü birbirinden ayıramayan, yarın anasıyla avradını birbirinden ayıramaz"...
pedofili peygamberden ümmete geçen bir hastalıktır
tamam, ayşe'nin, peygamber ile evlenmeden önce "nişanlı" olduğunu bilmiyor olabilirsin. bu "nişan" hadisesi "beşik kertmesi" gibi de değil ayrıca. yani sizin mantığınıza göre [bir de eleştiriniz her ne ise istikrarlı olun; ayşe 6 yaşında mı, 9 yaşında mı? hristiyanların iznik konsili'ne öykünüp "anti-islamcı"ların da kendi aralarında bir konsensüs oluşturup manifesto yayınlamaları gerekiyor ki temsilcileri de böyle 6-9 düalitesinden kurtulsunlar] ayşe, 5 ya da 7 yaşlarında nişanlıydı. buna da inanıyor olmalısınız. öyle ya, keyfine göre birine inanıp birine inanmamak olmaz...
siz muhtemelen o coğrafyanın sosyolojik yapısı hakkında da bilgi sahibi değilsiniz. zira orada kadınların yaşı regl olmaya başladıkları andan itibaren hesaplanır. bu cehaletinizi de bir tarafa atalım, benim asıl sorum şudur:
bana islamın içinde öyle bir "farz", öyle bir "tavsiye" gösterin ki beşer için, toplum için zararlı olsun. mesela "çocuk yaştakilerle evlenin" gibi bir tavsiye. böylesi bir şey sunun, söz veriyorum ben de anti-islamcı ve ahmak olmak için çabalayacağım...
#30683916 • 24.12.2015 19:28
sil
s16: başlık silindiği için entry'niz siliniyor.
s25: bu entry sözlüğü/yazarı yasal yönden zor durumda bırakabilir.
25.12.2015 11:31
aynı yazar yukarıda verilen tarihte gene bu başlığı açmıştı ve bu başlık silindi ki bizim entryler de silindi. belli ki yazar silüetine bürünmüş bu insanımsı kısa periyotlarda bu şekilde insanları tahrik edici başlıkları açabiliyor. bu başlık gene silinir ama bu yazar ceza almazsa yönetime kafam girsin!
Bugün itibariyle bir yazarın "beyaz futbol" programına benzettiği, ona cevaben üç farklı yazarın bir cümle halinde "beyaz futboldan daha eski" şeklinde Tanım yaptığı programdır.. Gerçekten merak ediyorum, hadi uzun entryi girilse okunmadı, gözden kaçtı falan denir de, bir cümlelik entryleri bile okumuyor musunuz arkadaş? Perde mi iniyor gözünüze, illa bir bok bildiğinizi mi göstermek istiyorsunuz ya da ben sözlükten çok kopuk Olduğum için bilmiyorum; malum entryi yazan arkadaşın anlağında sorun var ve bir şeyi üç defada anladığı için ona yardım mı ediyorsunuz?
dünya üzerindeki bütün ülkeleri gezmiş ya da en azından o ülkelerin sosyolojik yapılarını incelemiş/araştırmış bir insanın yaptığı çıkarsama(!) hani sorsan "fransa'da 1980 yılına kadar tecavüz suç bile sayılmıyordu, haberin var mı" diye, vantrilok gibi karnından konuşarak cevap verecek. bir de o müthiş gözlemleriyle "neden tecavüz olayları müslüman ülkelerde daha fazla, müslümanlar söz sizde" diye yazmaz mı. "tecavüz" ile "din" arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz acaba? ama tabii sizin kafanızdaki algı şu: "müslümanlar, akıl baliğ olmadan önce çocuklarına öyle baskı uyguluyorlar ki o çocuklar reşit olduğunda ergenlik döneminde 'tabu' olarak gördükleri cinselliği yaşamak istiyorlar ve sağa sola saldırıyorlar". anlağınız bu yönde ilerliyor işte. oysa tecavüz ile din arasında en ufak bir rabıta yok.
bak şöyle bir veri var, beylik laflar edeceğine biraz araştır:
almanya'da 240 bin kadın tecavüzden dolayı öldürülmüş ve resmi olarak 6,507,394 kişi tecavüz mağduru olmuş. yukarda yazdığım gibi 1980 yılına kadar tecavüzün suç sayılmadığı bir ülke olan fransa'da resmi rakamlar 3,771,850. gene ingiltere'de her sene tecavüz mağduru yüz binler var. buradaki tecavüzleri de müslümanlığa ya da hristiyanlığa mı bağlayacaksın? aklınız yok, fikriniz var anasını satayım. kendi kafanıza göre bir yargı uydurun, sonra da cevap bekleyin, ne güzel... bir de akp'ye bağlasaydın olayı tam olacaktı ama neyse ki daha fazla gerizekalılaşmamışsın...
şiirlerinden ziyade genç denilebilecek bir yaşta intihar etmesinden dolayı entellektüel (!) [evet çift l. tek l ile yazanların tamamı etimoloji , filoloji hatta fonetik ve morfoloji falan bilmez, uydurukça "entelektüel" diye yazıp dururlar] çevre tarafından ikonlaştırılmış bir isim üzerinden insanların bilgilerinin, zevklerinin, anlam dünyasının değersizliğini gün yüzüne çıkartmak adına açılmış bir başlık.
elbette namuslu [bunu libidinal anlamda kullanmadığım kesin], onurlu şairler, yazarlar modern zamanların peygambervari insanlarıdır. tabii ki imkan olsa da her birinin yazdıkları bilinse, insanların anlam ve duygu dünyasına bilgi, merak, hüzün, mutluluk v.s katılsa. ve fakat toplum tarafından bu isimlerin bilinmiyor oluşunu kışkırtıcı bir söylevle anlatmak size bir şey katmaz. şimdi ben de size "iki nezihe" diye adlandırdığım ve bana göre kıymetleri hiç bilinmemiş "yaşar nezihe hanım" ve "nezihe muhiddin" diye iki insanın varlığından bahsedeyim. kaç kişi vakıftır bu isimlere? bu isimleri bilmek, okumak, anlamak insanlara en az bir şey katar ama bilmiyor olmaları üzerinden çıkarsama yapmak, "siz ne anlarsınız zaten" tandanslı cümleler kurmak sizi sadece kur'ani tabirle "kitap yüklü merkep" yapar. ilk entrye ya da sonrakilere bir bakalım, "bu sözlükte anlaşılmaz", "ergenler bilmez"... zannedersin nilgün marmara'yı bilmek, tanımak bir kalite göstergesi...
nilgün marmara'nın tanınmamasından müşteki misiniz, insanlar tanısın mı istiyorsunuz, o halde tüm şiirlerini hatta bulabiliyorsanız makalelerini bıkmadan, usanmadan tek tek sözlüğe yazarsınız, ancak bu durumda bir faydanız olur. yoksa bu şekilde iticilikten maada bir şey kazanamayacağınız kesin.
çok güzel verilermiş. keşke biraz da inandırıcı olsaymış. biraz etimoloji ve filoloji bilgisi olanın götü geçtim, her yeriyle gülebileceği uyduruk veriler bunlar... ya hu basit kural vardır: "bazı yansımalar dışında c, f, ğ, h, j, l, m, n, r, ş, v, z ile başlayan türkçe kelime yoktur".
29 harften 12 tanesi ile başlayan kelimen yok ama türkçe (!) kelime oranın nerdeyse %86. kimi kandırıyorsunuz?
görmeyeyim, yazmayayım diyorum ama dayanamıyorum. müslümanlar dışında herkes "sapık" dermiş de, yok kendisine eleştirene ölüm emri vermiş de, sizin argümanlarınızı sevsinler. tamam o zaman, size bir teklif sunuyorum: bana islamın emri olan tek bir yanlış söyleyin, ben de din değiştireyim. ama tayyip'i, osmanlı padişahlarını, emevileri ya da sanki islamın bir temsilcisiymiş gibi davranan insanların edimlerini örnekleyip de gelmeyeceksiniz. ya da siyak ve sibak bilmeden kur'an-ı kerim ayetlerini cımbızla çekip goy goy yapmayacaksınız.
varsa bilginiz, zekanız, anlağınız buyrun yazın, hepsinin cevabını vereyim. yoksa "peygamber sapıktı", "pedofildi", "adam öldürttü" v.s gibi hangi şehrin arka sokağında şekillendiği belli olmayan akıl ile kendi mastürbatif düşüncenizi dile getirirsiniz.
amatör sporlarda "büyük" dediğimiz takımların etkin olması elbette güzel bir şey de, ülkede futboldan sonra en fazla takip edilen spor basketbol olduğu halde fenerbahçe - efes pilsen maçından sonra "taraftar sayısının azlığı"ndan müşteki olan obradoviç'in sözlerini nereye koyacağız? yani sen futbol-dışı branşlarda gelen kupalarla, şampiyonluklar övün ama basketbol maçına gitme, masa tenisi takımından bir oyuncunun ismini söyleyeme sonra gel burada "en başarılı kulüp biziz" diye sözüm ona üstünlük tasla, süpermiş... peki sana "tüm branşlarda dünya/avrupa şampiyonluğu gelecek ama futbolda galatasaray seni kadıköy'de yenip şampiyon olacak". bunu mu tercih edersin yoksa "diğer branşları siktir et, futbolda galatasaray'a yenilmeyelim ve şampiyon olalım" gibi iki uçlu soru gelirse hangisini tercih edersin? [aynı sorular diğer takım taraftarlarına da sorulabilir]
boşa goygoy yapmanın anlamı yok, amatör branşlarda kazanılan başarılar hiçbir takımı "büyük" yapmaz. mesela ben bir galatasaray taraftarı olarak içinde bulunduğumuz yüzyılın dünyadaki [başarı anlamında] en iyi takımı olan "galatasaray erkek tekerlekli basketbol takımı" yani taraftarın deyimiyle "engelsiz aslanlar"ın varlığından haberi olmayan, olsa bile umrunda olmayan milyonlarca fanatik galatasaray taraftarı olduğuna inanıyorum. adamların almadıkları kupa, kazanmadıkları maç kalmamış, maçlarını 50-100 kişiye oynuyor. hülasa boşa yırtınmayın, amatör sporları siz de siklemiyorsunuz. yoksa futbolda şampiyon olunamayan her sezon sonrası islam çupi'ye atıf yapıp "fenerbahçe'nin büyüklüğü kupa büyüklüğü değil ..." gibi sözler söylemezdiniz...
doğru bir çıkarsama ama ben başka türlü yaklaşmaya çalışacağım, "kavramlar" ve "kelimeler"in gerçek manasına yani etimolojiye atıf yaparak. "bakma"nın antik Yunanca karşılığı "theome". "Theoria" yani bizim dilimizdeki haliyle "teori", Yunanca "tanrı" anlamına gelen "theos" kelimesinden türer. Tıpkı bugünkü "tiyatro" lafzının evrim geçirmeden önceki hali olan ve "oturma/görme/görüş yeri" manasına gelen "theatron" gibi. Bu veriler ışığında tiyatronun çıkış amacının dini bir ritüel olduğu çıkarsamasını yapmak hiç de zor değil.
son tahlilde "teori", "tiyatro" ve "tanrı" aynı çarkın dişlileridir...
özel isimlere ek getirildiğinde apostrof kullanmalıyız. yani "izmirde" değil "izmir'de" olacak.
2. ders (siyaset tarihi)
özellikle demokrat parti döneminde, bugün chp'ye oy veren sahil şeridi komple menderes hükümetine oy veriyordu. anadolu ise chp'nin elindeydi.
3. ders (sosyoloji)
izmir halkı özgürlüğüne düşkündür ve ağırlıklı olarak iktidar partilerinin yapıbozumcu [hatta yapısökümcü) tavırlarına karşı muhalif cenahta yer alır. bugün hükümette chp olsa ve onların özgürlüğü kısıtlayıcı tavırlarını görse bir sonraki seçimlerde chp'ye de oy vermezler. her ne kadar yıllardan beri dalga geçiliyor olsa da cem uzan önderliğindeki genç parti'nin malum seçim döneminde en yüksek oy oranını izmir'den alması, izmir halkının [cem uzan'a oy veren seçmenin] salaklığını değil [elbette salakları da vardır], muhalif tavrını gösterir.