malum tercih zamanı yaklaşıyor tercih etmek isteyen ya da etmeyi düşünen arkadaşlar vardır.
eğer yapılan haksızlıklara göz yumabilecekseniz yazın bu fakülteyi.yok ben dayanamam böyle şeylere diyorsanız sakın amasakın gelmeyin.öyle bir fakültedir ki burası 50 alırsınız geçemezsiniz 36 alır bir başkası geçer.neden böyle oldu dersiniz ama açıkcası kimseninde umrumda değilsinizdir öyle uzata uzata okursunuz sonra.
sınav sonuçları belli olur,öğrenciler ona göre memleketlerine tatillerine gideceklerdir ama boşuna, açıklamazlar..öğrenciyi peşinden köpek gibi koştururlar.
asistanlar ordinaryus sanar kendilerini.bir de hocalarını düşünün ki içlerinde öğrenciyle muhattap olmayanlar bile vardır.öğrenci yanındadır ama öğrenciyle direk iletişim kurmaz önce asistana söyler asistanda hocanın yanındaki öğrenciye hocanın söylediklerini tekrarlar. öğrenci işleri deseniz ayrı bir dünya..genelde hiçbir şeyden haberleri olmaz siz onlardan daha çok şey biliyorsunuzdur.
- abla x dersin notları açıklanmış geldi mi öğrenci işlerine?
+ aa notlar mı açıklanmış hiç bilmiyoruz.
bu zamana kadar işe yaradıkları tek şey öğrenci belgesi vermeleridir, o kadar.
ayrıca maddi durumunuzun da iyi olması şart okumak için çünkü alınan malzemeler olsun aletler olsun pahalıdır.
sovyet rusya'sında stallin 1924 yılında iktidara gelmiş..yardımcılarını, bakanlarını toplamış. "biz bu halkı nasılyönetelimki, bize daha fazla bağımlı olsun, bize daha fazla muhtaç olsun?" diye sormuş.. yardımcılarından kimi, "hizmet götür...elim" demişler. kimisi de "demokrasi verelim" demiş. kimisi "maaşlarına zam yapalım" derken bazıları da "eşitlik verelim,okul yapalım,yol yapalım" demiş.hatta kimileri "halkı kandırmayalım, dürüst olalım, şeffaf olalım, halkın karnını doyuralım, hiç bir insan aç kalmasın" derken, kimisi de "halkı sevelim" demiş..tam bu esnada stalin "yoooo siz işi bilmiyorsunuz" diyerek garsonu çağırmış. "bana bir canlı tavuk getirin" diye emir vermiş. bir süre sonra canlı tavuk gelmiş. herkes stalinin canlı tavuğu ne yapacağını merak ederken, stalin herkesin gözü önünde başlamış canlı tavuğun tüylerini yolmaya..tavuk, tüyleri yolundukça cıyak cıyak bağırıyormuş..tavuğun tüyleri cıyak cıyak canlı canlı yolunurken, bir süre sonra tavukta tüy kalmamış ve tavuk kıpkırmızı kesilmiş..aynı zamanda tavuğun sesi de kesilmiş.. bağıramaz olmuş.. ama ölmemiş. stalin tavuğu yolduktan sonra yerinden kalkmış, büyük masanın diğer ucuna geçip oturmuş. ardından tavuk da sessiz sedasız gelip stallinin dizinin dibine oturmuş. sonra stalin ordan da kalkmış, salonun başka köşesine geçmiş. tüyleri yolunmuş tavuk bu kez de sessiz sedasız yerinden kalkarak stalinin yanına gelmiş ve dizinin dibine oturmuş.. stalin nereye gitse, tüyleri yolunmuş tavuk da orda.. yardımcılar hayretler içinde bakakalmışlar.. ve sonra stalin dönmüş yardımcılarına ve şöyle seslenmiş.. "beyler, gördünüz mü halk nasıl yönetilir...
evet bizim milletimizinde canını yaktıkça daha fazla oy verir oldu akp'ye..
ne yani ismail yk marketi soyup o güzelim(!) şarkıları söleyince daha mı çok yeniliyor namlı peynirleri?
boys anılar ağaçtan sucuk toplayınca namli sucuklarının satışı artıyor mu?
sanat dünyasından bir başka isim market soysa ve şarkısını söylese namli peynir yenmeyecek mi?
bir başkası ağaçtan sucuk toplayamaz mı?
onlar gibi olmayanlar oynasaydı namli şarküteri batacak mıydı?
niye özellikle onlar?
namli şarküteri almancı gençleri oynatarak reklam dünyasında yeni bir çığır açmıştır.
ilk olarak uzakdoğuda haberleşme aracı olarak kullanılmış, daha sonra inanışlarına göre kutsal saydıkları günlerde dilekdileyerek uçurmuşlardır. halen uzakdoğuda geleneksel olarak festivaller organizasyonlar düzenlenmektedir.
yanımda oturuyor şuan.
pc başında birşeylerle ilgileniyordu aman tanrım o da ne ! biri entry giriyor :o
oha dedim sen yazıyor musun ?
evet dedi.
yazdığını birkaç dakika önce öğrendim.
ilk nickaltını da ben gireyim dedim *
cem adrian'nın kayıp çocuk masalları albümden söz ve müzik cem adrian'a ait olan muhteşem şarkı...
.
elleri üşüyordu
kalbi sanki karda
aldım sardım sarıldım ona dedim ki artık hiç korkma
durdu sustu dokundu saçlarıma
bi kirpik düştü yanağına
özledim özledim
saçlarımda oysa hala ellerin
özledim çok özledim
o kirpik hala bende sevgilim.
elleri üşüyordu
kalbi sanki karda..
bu gece şehre yağıyor yine usul, usul binlerce kelime
bir çocuk duruyor yine o pencerede can çekişen bir kalp ellerinde
özledim ...özledim
saçlarımda oysa hala ellerin
özledim çok özledim
sımsıkı kapalı gözlerim
özledim çok özledim
bileklerimde oysa hala izlerin
özledim çok özledim
sanki hala yanağımda nefesin
özledim çok özledim
saçlarımda oysa hala ellerin
özledim çok özledim o kirpik hala bende sevgilim
"bir çocuk iki yaşındayken babası ölmüşse, onunla ilgili anıları varlığıyla değil, yokluğuyla ilgili oluyor. yine de iki tane anı parçacığı kalmış bende. birinde, ben gece yarısı uyanmışım, sen koşup kucağına alıyorsun beni; diğerindeyse, salonda hazırlanmış bir yatakta bitkin yatıyor ve sürekli öksürüyorsun. ikişer saniyelik iki hatıra... anı niyetine kalan birkaç kitap var yine de. ve bir de; almaya başladığın meydan larousse fasikülleri. büyüyünce çok işime yarayacağını söylemişsin anneme.
senden sonra biz biriktirdik, 12 cilt oldular. evde bıraktığın hüzün, senin nasıl biri olduğunu sormaktan alıkoyduğu için beni, ben de onları okudum ilkokula başlar başlamaz. bergman'ın "yedinci mühür"ü, goethe'nin "faust"u, senin yüzünden yedi yaşımda girdiler hayatıma. anladığımı sanmıyorum o yaşta; ama amaç seni tanımaktı nasılsa. bir de resimlerine baktım hep. şimdi benim boylarımda -aynı boydaymışız zaten- esmer, zayıf, güleç, zarif bir adam. evde senden bahsedildiği ve ağlanıldığı zamanlarda içeriye kaçtıysam da bir kulağım orada oldu hep. onları da kattım tasvirine. mavi gömlekleri sevdiğini, günde iki kere tıraş olduğunu, inatçılığını, zekiliğini ve nasıl tüm ailenin göz bebeği olduğunu öğrendim yan odadan. ve ölümüne yakın, bana ayakkabı almak için mağazaya girdiğinde yürüyecek gücün olmadığından, nasıl bir koltuğa çöküp tezgâhtarlardan tüm çocuk ayakkabılarını ona getirmelerini rica edişini...
adımı koyarken de zorlanmışsın. türk dil kurumuna gidip günlerce isim aramışsın bana. hatta adım önce alper'miş, nüfus cüzdanımı çıkarttıktan sonra teoman ismini çok beğenip değiştirmişsin ismimi. adımı çok sevişim ondan.
büyüyünce öğrendim bazı detayları da. azıcık kalan paranızla halam yemek almaya çalışırken, 'n'olur sigara alalım' deyişini, yatılı okuldan çıktığın cumartesi günleri gezmek yerine yeğenini alıp cerrahpaşa'da yatan yahya kemal beyatlı'yı ziyaret edişini, âşık veysel'le tanışmak için giresun'dan sivas'a gidişini, sonradan öğrendim. aynı sana çekmişim, böylece anladım. ama çok kızdım sana ve tanrıya küçükken. 'niye ben?' diye sordum ona. sana da kendine dikkat etmediğin için kızdım. şimdi, senden yaşlıyım. öldüğün yaşı çoktan geçtim. sana ve ona kırgınlığım da çoktan geçti zaten. annem geçenlerde, sakladığı bir yerden benim büyüyüşümü kaydetmek için aldığın 8 mm kamerayı verdi bana. yepyeni. içinde kullanılmamış ham filmler bile var. 38 yıldır öylece beklemişler. ölüyor olduğun için vaktin olmamış kullanmaya.
bir şey daha söylemek isterim. seni tanıyan herkesin, geçen onca yıla karşın adını söylerken sesleri titriyor ve gözlerinde hep bir sevgi ve buğu var. azıcık zamanda herkesin kalbine girmiş ve çıkmamışsın. ölerek beni çok üzdün; ama böyle bir adam olduğun için hep gurur duydum seninle. beni tanısan, sen de gurur duyardın, eminim.
varlığınla ve yokluğunla beni var ettiğin için teşekkürler. nur içinde yat..
konuşuyoruz diyor ki bahçeli reyiz " teknoloji manyağıyım, ha bi de seren serengili çok beğeniyorum, evlensem onunla evlenirim" diyordu.
" reyiz bir fotoğraf çektirebilir miyiz " dicektim ki o ara annemin " kalk artık bişiler ye de sonra tekrar uyu, açlıktan ölceksin " sesleriyle uyandım.
ah anne tam zamanında uyandırmayı nasıl başarıyosun ?
40.yaşımda birşeyler mi olucak? 40.yaşımda devlet bahçeli cumhurbaşkanı falan mı olucak?
nolucak lan ? neye işaret bu rüya?
yoksa benim g*tüm açıkta mı kaldı?
bugün hem referandumda "evet" çıkmasıyla hemde 2010 dünya basketbol şampiyonasında amerikanın 1. olmasıyla recep tayyip erdoğanın ve tüm evetçilerin çifte zafer yaşama durumudur.
vedat özdemiroğlu'nun uykusuz dergisindeki köşesidir.
işte o köşedeki güzel tespitlerden birisi:
süperman niye kostüm giyiyo, başka uçan yok ki!.. ha, ceket hızını kesiyosa, bağlarsın beline adnan şenses gibi, sıvarsın kolları da, edebinle uçarsın... artist!..
tanım : survivor yarışmasındaki merveye sorulan sorudur.23 doğum gününü adada tek başına geçiren merveye acun ılıcalı süpriz yaparak cheese cake getirmiştir.bir de yanında panamalı biri.
- ıssız bir adaya düşsen yanına alacağın 3 şey ne olurdu?
+ cheese cake, acun ılıcalı ve panamalı bir adam.
"are you alright?
all the sudden you went away.
are you alright?
i hope you come back around someday.
are you alright?
i haven't seen you in a real long time.
are you alright?
could you give me some kind of sign.
are you alright?
i looked around me and you were gone.
are you alright?
i feel like there must be something wrong.
are you alright?
'cause it seems like you disappeared.
are you alright?
'cause i been feeling a little scared.
are you alright?
are you sleeping through the night?
do you have someone to hold you tight?
do you have someone to hang out with?
do you have someone to hug and kiss you,
hug and kiss you,hug and kiss you?
are you alright?
are you alright?
is there something been bothering you?
are you alright?
i wish you'd give me a little clue.
are you alright?
is there something you wanna say?
are you alright?
just tell me that you're okay.
are you alright?
'cause you took off without a word.
are you alright?
you flew away like a little bird.
are you alright?
is there anything i can do?
are you alright?
'cause i need to hear from you.
are you alright?"
testico isimli bir şirketin deneylerinde kobaylık yapmayı kabul eden 2 ev arkadaşın başına gelenleri anlatan, espirileriyle gülmekten kıran eğlenceli, komik dizidir. ev arkadaşı rolünü jeff kassel ve steve markle üstlenmektedir.
nihat doğan' ın baş rolünde oynadığı bolulu hasan usta'nın yeni dondurması dosido' nun tanıtıldığı olağanüstü reklamdaki repliktir kendileri*. bir insanın dondurma konusunda nası kırmızı çizgileri olabiliyor bize gerçekten çok iyi anlatıyor.
