girdiği entrynin niteliğinin farkında olan herhangi bir yazarın, herhangi bir endişesi herhangi bir moderatörün gözünden kaçmasın diye düşülmesi elzemdir.
bilindiği gibi insanlar üç ana asıl mutlak* gruba ayrılırlar. hikmete bakın ki sözlükte de üç farklı oylama butonu var. bu durumda arada bir ilişki kurmak kaçınılmaz.
hemen eşleştirme yapar isek;
eksi oyladım çünkü ibneyim.
artı oyladım çünkü meleğim ben.
eh işte diyorum kararsız bir kişiliğim var. geçen araba alıyorum sormayın. mavi mi olsun yeşil mi. alamadık arabayı..
bu arada elimizde sayfa sayfa ip kayıtları tutulmakta. oylayan şahıs aynı kişi bu kesin bariz belli.. entrylerimi ben bizzat kendim giriyorum. bende de bi problem olamaz. eksi oylanması imkansız o yüzden.
misal, bi yarışmamız var ve yarışmada 100 kişi arasından birine hediye veriliyor. yani kazanma ihtimalimiz yüzde 1. işte bu ihtimali elde etmeniz için ortada bir çekiliş/kupon biriktirme/kura olmadığını belirten slogandır.
japonca; acayip teknolojimiz var paramız çok biraz da fantezi yapalım anlamındadır.
adı üstünde insansı. şekli, hareketleri insana benzetilmeye çalışılıyor. teknoloji geliştikçe daha karmaşık daha zor hareketleri yapıyor bu robotlar. mesela başlarda sadece yürüyebilirken şimdilerde koşuyor zıplıyor merdiven çıkıyorlar. ama dedik ya insansı olacak. o zaman biraz da duysun, konuşabilsin, "öğrenebilsin".
şimdi terör falan bi yana, aklı olan her insan, devlet, güç buna karşı çıkmalıdır. bir robotun insansı olması kadar tehlikeli birşey olabilir mi?
teknoloji gelişmeye devam edecek ve robotların hareket kabiliyetleri ile birlikte yapay zekaları da geliştirilecek. şimdi iyice benzettik diyelim bunları kendimize. elimizde çok insansı bir robotumuz var. biz bu adamları bizlere hizmet etsin diye kullanıyoruz. bu adam kıllanmaz mı "niye bunlar bana değil de ben bunlara hizmet ediyom" diye. "aylık aldığımız da altı üstü bi şarj, onu da toplansak yaparız kendimiz hallederiz" "lan!?" al sana insansı. teknolojide son nokta. hatta öğrensinler bi de 'faşizm'i o zaman seyreyle cümbüşü.
böyle hızlı hızlı okurkene bazen 2-3 tane ard arda konulmuş akıllı bkz rastlarsın da okumadan geçemezsin ya. hah işte o zaman hemen hızlıca geçeyim diye durum çubuğundan okumaya çalışırsın. işte tam bu noktada belirtmeden edemeyeceğim -yıldızlı bkzlerin arasına boşluk koyma- durumu vardır ki beni ve tahminimce birçok yazarı rahatsız etmekte, keyif kaçırmaktadır.
şimdi getirdin mouseyi yıldızın üzerine ama gözün o sırada çubukta olduğundan diğer yıldıza el yordamıyla hamle edeceksin. ettin. nafile. aşağı mı kaydırdım lan biraz da yukarı ittireyim, göz hala çubukta, yok bi hareket. gözünü çevirirsin. imleç o ara saatin üstüne gelmiş. tekrar toparlayana kadar bi sürü vakit. küçücük bişey zaten.
neden konulur o boşluk niyedir bilmiyorum. bi kasıt yoktur tabi ama hakkaten rahatsız ediyor. rahatsız olmayan varsa onlar da bundan sonra olsunlar. araya boşluk koymayın. rica ediyorum.
bugünlerde herhangi bir vakit herhangi bir kanalda küresel ısınma ile haber bulmak mümkün. her gün araştırma/açıklama yapılıyor, avrupalı/amerikalı bilim adamları çıkıyor konuşuyor falan. ilkokul öğrencisi kardeşten altmışsekizlik babaanneye kadar bilmeyen de yok konuyu. bi de bizim milletin zaten felakete kaosa karşı bi sempatisi mi vardır nedir hep merak eder birazcık da abartırız böyle haberleri;
- bak bu ay deprem olacakmış beşyüz bin kişi falan ölecek diyorlar
- boşver olum küresel ısınma var sular yükseliyor haşlanacaz sonra eyvah eyvah!
şimdi bi beş altı yıldır biz küresel ısınma masalı dinliyoruz*. yıllardır dünya yok olacak falan diyorlar ama sadece araştırma yapılıyor ve sonuç "hımm ısınıyor bu" deniliyor.. evet dünyanın ısındığı doğrudur ancak sırf bu yüzden dünyanın yok olma ihtimali yüzde birlerden azdır. işin aslı perde arkasında dönmektedir. biz haberlerde natonun yanlışlıkla bombaladığı köyleri, amerikanın ırak'ta öldürdüğü sivilleri, israilin vurduğu çoçukları izledikten sonra güzel bi küresel ısınma haberi izliyoruz sonra bak yine bi araştırma yapılmış ve evet hala ısınıyormuşuz hadi gidelim tasarruf falan yapalım oluyor(eskiden afrika aç bakın ölüyorlar haberi olurdu o da iyi gitmişti bi ara). yapalım tabi tasarrufumuzu ama lütfen saf olmayalım. zaten biz tasarruf yapmasak bu araştırmaları yapan ülkeler de füzyon reaktörleri geliştirmeyi durduracak. o kadar düşünceliler.
not: şimdi diyeceksiniz barajlar kurudu kuraklık var. o konu ayrı. onun sebebi barajların kendisidir. istediğin her yere baraj kurup sonra akarsuyu elektriğine endeksleyip doğal su çevrimine çomak sokarsan bi yanda kuraklık olurken diğer yanda sel gider, gidiyor da..
aslında sadece sözlük içinde değil, kişinin* günlük hayatta da fikrini beyan ederken ön yargılı ya da sabit belirli bir düşünceye bağlı kalıp diğer fikir/düşüncelerle karşılaştırmaksızın hareket etmesidir.
(aslında bu cümle biraz geniş oldu başka tanımları da içerebilir daha da açmaya çalışacağım)
insanların değer verdiği insanlar, fikirler, olgular vardır. ancak insanların yedikleri içtikleri gibi bu da farklılık gösterir. aslında bu bir olumsuzluk değildir. tersine renkliliktir, tekdüzelikten kurtulmaktır. toplumların gelişmesi, insanların fikirlerini sunarak bunları tartışması ve aralarından en uygun olanları seçip buna bağlanarak yükselmesidir.
gel gelelim toplumlar her ne kadar gelişirse gelişsin bu fikir paylaşımını anlamayan kişiler ortaya çıkmaktadır. en basite indirgersek bu adam çıkar ve der ki
"ben ibrahim tatlıses'i çok seviyorum. iyi de söylüyor adam*. herkes bu adamı dinlemeli."
ya da;
"benim dinim islam. böyle düşündüğüm için bu dini seçtim ve haklıyım da*. diğer bütün dinlerin mensupları sapkındır"
ha, evet abarttım, niye? bunlar kişinin sözleri olarak karşımıza çıkmaz ancak düşünce işleyişi tam olarak bu şekildedir. radikaldir. kusursuzdur.
günlük hayatta ne der bu tür insanlar: kürtler teröristtir, hristiyanlar salaktır, şöyle diyen adamın dili kesilmeli, böyle yapan adam kazığa oturtulmalı, şu adam bu adam şerefsizdir vs. gibi söylemler.
kişi fikrini söylediğini sanmaktadır ancak açık açık ortalığı karıştırmaya yönelik hareket etmektedir ki aslında suç işlemektedir.
işte bu bireyler sözlükte de bulunmaktadır ve bilerek veya bilmeyerek olsun bu tür söylemlerle sözlüğün bokunu çıkarmakta, aynı mantıkla hareket edip karşıt görüşlü olan diğer yazarlarla saçma sapan bir kısır döngüye sürüklenmektedir.
gün içinde tartışma, bir vukuat ya da derin bir hüzün gibi sarsıcı olaylara maruz kalan uuserın sözlüğe gelip dert yanmak, veryansın etmek istemesi, ancak formatın böyle olmaz olmamalı, şurası şöyle hımm bak olmadı diye haklı olarak tanım niteliğinde entry girmeye teşvik etmesi, ancak galeyana gelen uuserin lan bi de senle mi uğraşacam diye bulunduğu duygusal duruma istinaden sarfettiği özlü cümledir.
kayseri'de sivas caddesi üzerindeki bir alışveriş merkezi. mcdonald's vardır. ufak tefek giyim, aksesuar, ıvır zıvır bulunabilecek dükkanları vardır. kayseri park ve ipeksaray açıldıktan sonra pek gideni kalmamıştır.
Take this kiss upon the brow!
And, in parting from you now,
Thus much let me avow-
You are not wrong, who deem
That my days have been a dream;
Yet if hope has flown away
In a night, or in a day,
In a vision, or in none,
Is it therefore the less gone?
All that we see or seem
Is but a dream within a dream.
I stand amid the roar
Of a surf-tormented shore,
And I hold within my hand
Grains of the golden sand-
How few! yet how they creep
Through my fingers to the deep,
While I weep- while I weep!
O God! can I not grasp
Them with a tighter clasp?
O God! can I not save
One from the pitiless wave?
Is all that we see or seem
But a dream within a dream?