aynı yola düşmek isteseler de kaderleri yüzünden farklı yollara düşecek olan insanlardır.
tutmak istesen de o elleri, sarmak istesen de ufacık bedenini, o, gidecektir. gitmek zorundadır. ve sen de tam tersi yola gitmek zorundasın. keşke her şey eskisi gibi olsa. keşke her şey o esmer kızı ilk öptüğün gün gibi olsa. düğümlenir şimdi boğazın. tek kelime daha edersen onun için akıttığın göz yaşlarına yenilerini eklersin.
tek çare susmak ve kadere razı olmak. çünkü ikiniz de biliyorsunuz ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. hadi git. güle güle. yolun açık olsun... *
tam on sene once... habersiz bir veletken ne yaptigimi bilmeden gecirdigim ve benim gibi binlrce insanin cok buyuk bir umarsizlik icinde gecirddigi gundur.
fakat kendisini takip eden gunle beraber yuzbinlerce insanin hayatini mahveden, binlercesine yeni bir hayat sunan gun olmustur. sansli olanlar hayatta kaldi. daha sansli olanlar bolgeyi terkedebildi. simdi tam on sene oncesine bakiyorum da "dunyadan bu kadar haberdar olabilir miydim??" diye dusunuyorum. ben tum dunyayi ogrensem olenlerin tek nefesine esit olur muydu?
benim yasimi gormeden kac cocuk, benim yasima gelebilmis kac genc veda etti bu gunden sonra hayata.
kelimelerle anlatilmayacak kadar büyük bir aymazlık içinde olan ailedir. bunlar "küçücük çocuklara din öğretiyorlar yiivreeenncccc. gençler istekleriyle yapmıyorlar kiii " diyen ailedirler. *
ilginç bir insandir. kendisine selam eder tarih dolu günler dileriz.
edit: milli mücadele görevini mustafa kemal'e sultan vahideddin'in vermediğini bilmeyen salaklara da selam olsun. bu mantıkla milli müccadeleyi sultan vahideddin başlatmıştır.
bir ekmegin -ki kendisi su aralar kimi bolgelerimizde 50 kimilerinde ise 60 kurustur. 75 kurus olan bolgelerin varligi ise aldigimiz duyumlar arasindadir.- insan evladinin getirebilecegi durumlar silsilesidir. bense size en guzel olanini anlatacagim;
salona gectim annem patates soyuyor bir yandan da televizyon izliyordu. " bak bak dinle. maranki hoca neler diyor. sen hala o seytan (cep telefonu) koynunda yat" dedi. hic umursamadim. sonra da ekmek almam gerektigini soyledi, biraz homurdandim, halbuki alacagim ekmeklerin beni hayatimin askina goturecedini nerden bilebilirdim?
evden cikisim gorulmeye degerdi. dizimin ustune gelen astarsiz mavi bir sort, hatta baksirim bile kendisinden sadece 2 cm daha kisaydi. ve siyah, kirmizi, sari cizgileri olan burusuk bir penye, bir terlik... gozler mahmur sallana sallana firina gittim. bilseydim giymez miydim en guzel bayramliklarimi???
yolda bakkal salih amca'nin orda gazetelere bakan o mahallede daha once hic gormedigim biri vardi. hemen son transferlerin benim icin ne kadar onemli oldugunu dusundum, kosarak gittim. gulsah'ti adi. kolyesinde yaziyordu. kumral saclari yesil gozleri vardi. incecik dudaginin yaninda minicik bir ben vardi. adi gulsah... gulum...
--spoiler--
hic hissetmedigin hissi hissi hissettigin an hissettigin his asktir
--spoiler--
bakislarimi alamiyordum. kafasini kaldirdi bana bakti. aman allah'im su halime bak!!! utandim kendimden. ne yapacagimi bilmez haldeydim. tekrar ona baktim hem bir gazeteye bakiyor hem de gulumsuyordu. "olurum lan ben o guluse." ancak bana mi guluyor yoksa baska birseye mi tam anlayamadim. kizi daha fazla rahatsiz etmemek icin gittim. fanatik aldim eve dogru yurudum. sonra ekmek almayi unuttugum aklima geldi. kosar adim firina gittim. o da oradaydi. firinci amcaya - kendisinin adinin mehmet oldugunu 16 yasindayken ogrenmistim. 17 yildir yasadigim mahallede- 3 ekmek istedigini soyluyordu. heyecanlanmistim. kalbim yerinde durmuyordu. ben de hemen 2 ekmek aldim o para ustunu beklerken. tum cesaretimi toplayip "merhaba" dedim.
bana bakti. incecik dudaklari gerildi. gulumsedi... "merhaba" dedi bana. adimi soyledim. ben de "gulsah" dedi. "gordum" dedim kolyesini gostererek. guldu. sevdicegimi guldurmustum. onun evi bizden 2 sokak otedeydi. konusa konusa gittik. benden bir yas kucuk oldugunu, baska bir okulda olugunu ogrendim ama bunlar engel degildi. gorusecektik soz almistim ondan.
eve giderken ekmegin ne kadar da kutsal bisey oldugunu dusundum. eve girdigimde annemin sorularini ( gec kaldigim icin) duymazdan geldim. aklimda sadece gulsahim'in gulumseyen gozleri vardi...
nostradamus'un 2010 yili icerisinde gerceklesicegini bildirdigi kehanettir.
ilk once sozlukten baslayacak olan harekattir. sozlukleri ve sozlukler uzerinden turk internet alemini ve sonra da kucukcekmece'nin yarisini ele gecirecekler. ardindan da dunyayi....
ve ilk icraatlari icimdeki denizi sozlukten ucurmak olur heralde.
oncelikle belirtmeliyim ki bu ask durumu tamamen heteroseksueldir. ilerideki entrylerde diyalog komikligi yapacak arkadaslara duyurulur.
tanim: y.rak gibi bir ruh halidir.
ayni okuldaydilar 3 yildir. 1. sinifta pek muhabbetleri yoktu ama kafa egerek selam verme durumlari vardi. ne kiz ne de erkek birbirlerini hic dusunmuyorlardi. aslinda dunya uzerindeki varliklari birbirleri icin hic birsey ifade etmiyordu. kizin yillardir sure gelen bir ilisikisi, erkegin ise mevcut sevgilisini nasil becericegine dair planlari vardi. ikisi icin de hayat guzel, dunya guzeldi.
2. sinifa geldiklerinde ayni sinifa dusmuslerdi. erkek onun kadar zeki bir kiz nasil olur da onunla ayni sinifa sinifa gelir diye dusundu. ama kizin idealleri vardi hedefine ulasmasi icin bu yoldan gecmesi gerekiyordu. aldirmadilar once birbirlerine. erkegin kiza olan hayranligi her gecen gun artiyordu. kizin zekiligi, durusu, asaleti erkegi alip goturuyordu. keske onunla evlenseydi kiz. ama oyle bir dunya yoktu. dusundu bu hayranlik basina bela acmadan kendine gelmeliydi...
artik iyi birer dosttular, birbirlerinden haberdardilar oyle ki kiz gece vakti oldugunda 'abiii beni eve biraksana' gibi sevimlilikler yapiyor erkek de artik bastirmaya calistigi hislerini dusunmemeye calisarak kizin bu ricasini yerine getiriyordu. orada burada beraber takiliyorlardi...
ancak bir gun erkek kizin mesajlarini okurken kizin sevgilsinden gelen mesajlari gordu. eleman kizi uzmustu, aglatmisti. o anda erkek kizdigini hissetti. ne yapacagini bilmiyordu. kizin zaten uzgun oldugu belliydi. gidip ona sarilmak onunla beraber aglamak istedi ancak ya insanlar ne olacakti??? kendini tuttu. bir kitap aldi. fransiz yazar bir ask tanimi yapiyordu " yaklasik 20 dakikalik bir hazza olan ozlemdir" adama da kufur etti. cunku bu kadar basit degildi.
artik kiza alismis ve bir takim rezil hallerini gordukten sonra ona olan aski sonmustu. aslinda oyle olmamisti kendisi gonlunu baska bir kiza kaptirmisti. ya da artik oyle yapmasi gerekiyordu. bizim kiz da zaten sevgilisiyle arayi duzeltmis, bunu bizim oglanin da bulundugu bir ortada kutlamisti. belli ki cok seviyordu kiz sevgilisini. ve bizim oglani da gercekrten abisi olarak goruyordu. hatta bizimkinin kiza bazi kisitlamalar getirmesine bile musaade ediyordu.
kiz, erkegin kardesi olmaliydi. eger hisleri aciga cikarsa adi bir adam olacakti. iste bir ask daha "en yakin arkadasa asik olunamaz" kurali yuzunden gomuluyordu. erkek sevmedigi kizlara sehvetle dokunarak kendini tatmin etmeye calisiyordu. arada sovuyordu duzene. kiz ise sevdigi bir erkekle olmaktan ve cok sevdigi abileriyle olmaktan cok mutlu gorunuyordu...
bir insan nasil birine onu tanimadan asik olabilirdi ki? yakin arkadasina asik olan serefsizdir. haysiyetsizdir....
7 ile 11 yaslari arasi yapilan ve tamamen karsi cinsi etkileme amaci guden davranis bicimidir. bu hareketleri yapan kimselerin ileride sozluk yazari olup bu davranislarini aktarmasi ( yine tamamen bayan yazarlari dolu bir cocuklugum var mesajiyla etkileme amaci guder) muhtemeledir.
o zamanlar nazilli'de yasiyorduk ve benim zamanimin cogu turkocagi caddesinde top oynamakla geciyordu. annem butun bu aymazligima son vermek icin beni koca camiinin kur'an kursuna gondermeye karar vermisti. bense hal-i hazirda orda takilan arkadaslarimla beraber olacagim icin bu teklifin ustune atladim. ve o siralar kankam olan kucuk kardesmle beraber sabahlari camiide aksamustu olunca da mahallede top kosturmaya basladik.
gunler gunleri kovaliyor artik kur'an kursu canimizi sikiyordu. kursa yeni bir soluk yeni bir heyecan getirmenin zamani gelmisti. bir arkadasimin agabeyi olan insan da (benden sadece 2 yas buyuk) yanimiza geldiginde kendini oralarin komutani olarak goruyordu ki imamin sag kolu olmasi nedeniyle bu sanrisinda oldukca hakliydi. hasili bu insan evladi bizi eglendirmek icin kisiyi havaya atip tutmak suretiyle bir oyun gelistirdi ve sira 3. atilacak olan bana geldiginde mubarek camiinin icinde olmamasi gereken seytan bu dallamanin aklina girmisti. beni havaya atip tutmayacaklardi (ben bunu yere dustukten sonra ogrendim). beni 1 kez havaya attilar ve tuttular. 2. de de ayni sey oldu ancak ucuncude bizim dallamanin simdi demesiyle kendimi yerde buldum ve dusmeden kolumu yere dayadigim icin sol kolum dirsekten burnuma dogru bur harekat baslatti. artik dirsegimi yalayabiliyordum...
kolumda bire anormallik oldugunu hemen farketmistim ( cok zeki bir cocuktum) ancak kotu olduguma bir turlu ikna olmuyordu temiz yuzlu hoca. "biraz hava al" dedi ki eminim gunes isinlarinin kemikleri gelistirecegi dusuncesiyle bunu soyledi. aldim biraderimi eve gittim. camiiden ev oyle boyle degil bayaa bir mesafe sayin okurlar ve yazarlar. annemin tabiriyle "bizim evden mevlude'nin oraya kadar" var yani. gittim eve benden once 2 cocugununda dirsekten kolu kirilmis olan tecrubeli annem hemen saglik karnemi bulup ( cok sukur sigortaliydik) beni hastanye goturdu ancak cakal doktorun muayenehanesine gidip paranin para zamani 80 lira bayilmayi da ihmal etmedi.
kolumun alciya alinmasinin ustunden 1 hafta gecmisti. artik memleketim sakarya'ya gidebilirdim. oldukca zararli bir insan olan kuzenimin cinslikleri ve kucuk kardesimle kavgalari bizi bekliyordu.
adapazari'na indigimizde aksamdi. teyzemlere gittik televiyonda bir kemal sunal filmi vardi kuzenim ben hic siklemedi, peynir ekmek yiyordu. karanlikta film izlemeyi seven kuzenime "karanlikta yeme cin carpar" dedim. yasca benden buyuk oldugu icin bazi ozgurlukleri vardi artik mesela bana kocaman bir " hassiktir lan" demek gibi. bunu sineye cekmistim cunku ben de yasima gore cok firlamaydim ve kuzenimin oyuncak tabancasini eve girer girmez cantaya atimistim ve kerizi uyandirmamam gerekiyordu.
bi ara kuzenim "lan yarin sapancaya gidelim mi?" dedi. "gidelim aminiym" dedim. hazirlik yaptik. sabah olmasi icin dua ederek uyumustuk. kuzenimin beni yataktan atmasiyla uyandim. yataga isemistim. annemden de yedigim dayakla tam olmustum kafam bi dunya sapanca yolunu tutmustuk.
bilen bilir sapanca golu bi boka benzememesiyle meshurdur. komohtiler orada cok oldugu icin asayis problemi yasanmaz, hic silah sesi duyulmaz oralarda. benimde kolum alcida tabii. suya giremiyorum. ancak gozumu kararttim ve suya girdim tabii kuzenimin suda yaptigi eksantrik hareketlerle yan taraftra olan kizlari etkileme cabasi da beni tetiklemisti. daldim suya bir alcidaki kolum yukarda diger kolum topragi eseliyor iste bu yuzuyordum. (bir ara gercekten yuzdugumu sanmistim.)
kizlar da bana bakmaya baslamisti ki annem maxi etegini dizinin biraz altina kadar cekip bana yaklasti ve kafama bir tane kodu. bu darbeyle kendimi suda buldum. ama kolumu disarda tutarak aliciyi kurtarmayi basarmistim...
not: bu hikaye %95 gercek olup firat budaci'nin gecen haftaki hikayesinin canlandirdigi bir ani oldugu icin yazilmistir.
hasibe eren'in sunduğu pek iyi programın adıdır. babalarımızın gençliğinden, çocukluğumuza iz bırakan olayların, insanların hikayelerinin anlatıldığı nostaljik program.
bir fenerbahçeli olarak "bunu bana söyletenler utansın" diyorum. çok net bir şekilde hatta eşşek gibi önümüzde duran acı gerçektir bu.
yapılan transferlerin takıma yeterince yarar sağlayamıyacağı gerçeği bizleri acılara gark ederken bilmem yönetimi harekete geçirecek mi? ancak böyle giderse fenerbahçe bu sezonu oldukça kötü bir biçimde geçirecek ve iddia ediyorum şampiyonluk elimizden akıp gidecek. aziz başkan bu işler şov işi değil arda için 15 milyon ayağı yapasın...
bakalım. görelim. allah bana bu entrymden ötürü utanmayı nasib etsin.
manu chao'nun kıpır kıpır şarkısıdır. sadece sevincimi paylaşacak kadar ispanyolca bilen * biri olarak söyleyebilirim ki hüzünsel bir aşk da hissedilir bu parçada.