memlekette yarım dinli insanların en çok kullandığı malzemedir. eğer allah bütün duaları kabul etseydi beni zengin yapardı, yok en güzel kızı bana verirdi, yok beni bilmem nereye alırdı.
şimdi burada önemli olan kaidelerden biri şudur ki; allah bütün duaları kabul eder. yani senin dua ettiğini ne istediğini bilir ama hepsine cevap vermez. yani senin istediğini sana vermeyebilir. bu eğer senin için hayırlısıysa sana bunu vermez/ yapmaz. şimdi diyeceksin ki aslında zengin olmak benim için hayırlısı bence; buna da cevap şudur allah her şeyin en iyisini bilir.
burada bir örnekle genişletmem gerekir. bir zamanlar musa peygambere bi adam yardımda bulunur ve musa peygamber de karşılığında ona bi iyilik yaapcağını allah'a istediği bi konuda dua edeceğini söyler. bu adam dinini yaşayan temiz insandır. sonra hz. musa'dan zengin olması için allah'a dua etmesini ister. hz. musa da isteği kabul edip allah'a (hayırlısıysa demek yerine) o kulu zengin etmesini rica eder ve allah da kabul eder.
sonunda herif zenginlik sarhoşu olur, dünyasını da ahiretini de kaybeder. sonunda musa peygambere de uyarı gelir. hayatta her zamna her şeyin hayırlısını iste! diye.
şimdi bu da böyledir. eğer birisi sizin için allah'ım onun için hayırlısını ver demişse. allah onun duasını kabul etmiş bu yüzden de sizin duanıza cevap vermemiş olabilir. velhasıl-ı kelam. allah dualarımı duymuyor diye serzenişte bulunmak, allah yok olsaydı bu dediklerimi yapardı gibi uyanıklık yollarına kaçmak ancak zavallıların başvuracağı bir yoldur. allah hepimizi ıslah etsin.
bunların ırkı sanırım 68 kuşağına dayanır. kendileri memleketi kurtarma edasıyla sürerler otobüsü. yol boş olsa da yavaş gider, kapalıysa hakkına razı olup sol şeride geçip basıp gitmezler. otobüse arka kapından binen "kendisini uyanık" sanan gerizekalının akbil basmasını saalerce bekler, basmazsa uyarıp koca otobüste cıngar çıkarır, sanki iett o biletle zengin olacaktır. hiç düşünmez işine geç kalanı mı var, dersine geç kalıp yok yazılacak olanı mı var!
sonrasında, ki beni en çok sinirlendireni, yaz aylarında o lanet klimayı son ayar açmazlar. sanki otobüste klimayı serinletmek için koymamışlar! aç lan şunu neyse verelim parasını dersin, "zaten çalışıyor şu anda" der. lan içeride millet sucuk olmuştur ama o hala yanacak 3-5 litre benzini düşünür. sanki cebindne çıkıyor dürzünün. velhasıl-ı kelam, yoldaki yolcu diyaloglarıyla olsun, yaptıklarıyla olsun adamı çileden çıkarırlar.
edit: kimse beni sallamıyor, sözlük artık beni sevmiyor * sanıp silmiştim. geri döndüm özür dilerim.
son zamanlarda sözlükte başlayan moda akımıdır bu efendim. şöyledir: adam yazarken sözlüğün bir sürü kuralını, dil bilgisi kuralını çiğner geçer, ihlal eder. birilerine küfür eder, hakaret eder, sonra da bilir ki birazdan birileri gammazlayacak ve bu başlık+ entry silinecek. kafasınca * bi çözüm bulur. "başlığı silenin ta ..", "başlığı silersen atatrük düşmanısın" "başlığı silersen fetocusun"
ne alaka şimdi. sadece bir kesim için değildir lafım. herkes için. ben bile yapsam kendimedir bu serzeniş. arkadaşım açık açık sözlük kurallarını çiğnemişsin. ne diye çemkiriyorsun ki! biz bunu çocukken yapardık. "lan bilyemi alanın taa..." diye. ancak bu kadar çalışıyor işte beynin.
an itibariyle okuyup mutlu olduğum haberdir. osmaniye'ye vali olarak atanmış. osmaniye için üzgünüm ama en azından istanbul kurtuldu. (bkz: hadi osmaniyeliler size kolay gelsin) ha kötü bi haberim var size; akşamları kızlarınız dışarıda dolaşırsa gelir kapı kapı fırça atar "ne gezio bu kızlar dışarıda diye".
durumu kısaca anlatmak gerekirse; durum şudur. arkadaşlarınızla başlarsınız pişti * oynmaya, maksat zaman geçsindir o yüzden çok ciddiye almaz, oyunu takip etmezsiniz. sonradan oyun içinde bi bakarsınız adam kesmiş. şimdi ne bok yiycem derken o el hiçbir zaman renkli kağıtlara gitmez. illa 3-5 sayılarını atarsınız. halbuki takip etsen bütün papazlar çıkmıştı. ama yok, illa renkli kağıdı sona saklayacaksın. sanki son ele bırakınca papaz gelip bizi öpecek. başımıza bela olacak da haberimiz yok...
ibb'nin ota boka astığı afişlerin başlangıç cümlesi.
aynen şöyle oluyor; "x * başbakanımızın katılımıyla hayırlı olsun"
şimdi doğal olarak ben de bi kaç ekleme yapmak istiyorum.
830 bin yeni işsiz başbakanımızın katılımıyla hayırlı! * olsun.
zaten kriz de teğet geçmişti. ama aynaya kıçımızı dönünce izler görüyorum, sanki teğet geçmemiş....
edit: hadi artı vermiyorsunuz bari eksi verin de okunduğumu düşüneyim ayıp oluo ama. *
zall'ın gelişmeler bölümünde yolladığı mesajları her okuduğumda aklıma gelen hikayedir. evet lan berbat türkçesi var. son yolladığı iki mesajda da anlatım bozukluğu iyelik eki eksiklikleri... hep var."bu saldırılar sırasında moderasyon olarak açık verdiğimizi ve yazarlarımızın hoş olmayan görüntülerle karşı karşı bıraktığımızı kabul eder" burada şimdi yazarlarımızın demişssin zall kardeş ama öncesindeki ve sonrasındaki kelimeler dolayısıyla orda "yazarlarımızı" olmalıydı.
sonrasında bi önceki mesajında; "yeni gelen yazarlar üzerinde gammazların da kontrolü olmasını sağlamak " bu ne lan! açıklama bile yapamadım. kontrolü olmasını sağlamakmış. kontrolünü sağlamak de. başka bir şey de. denetim diye bir kelime var mesela mis gibi oturur bu cümleye. hem kullanımı da basitmiş tdk dedi.
bu da isimleri doğru yazın mesajından; "herhangi bir hukuki sorun durumunda" sorun durumdan olmaz arkadaşım. hukuki sorun olduğunda olur, hukuki sorunlarda olur. ama bu olmaz! bi de milletin entrysini silersin türkçesi bozuk diye...
bluevelve entryleri ile dolmuş sol frame e belki çözüm olur diye elimdeki tek kozu kullanmak üzere sık sık başvurduğumda butonun yanında oluşan ibareden sonra içimde oluşan histir. ** efendim biliyorsunuz ki nerde boş, saçma başlık var açılıveriyor. önceden bi bulamazsın bilmem ne vardı, onu yıldırdık çaylak oldu. sırada bu arkadaş var. sık sık eksi veriyorum ama seoviler yüzünden konulan sınır beni zorluyor. illa 30 saniye beklemem lazımmış. ama bekleyemem illa vermeme lazım milyonlarca eksi o entarilere...
şu an itibariyle çok ama çok istedğim haktır. bir kere verin bu hakkı bana. rica ediyorum belki yalvarırım bile. *
insanın kendine soktuğu şeyler deyince aklıma gelenleri ona mesaj olarak atabilmek istiyorum. bir kere sadece. bir kere istiyorum. belki akıllanmayacak ama istiyorum bunu işte. o adam bu kadar başlık açıp sözlüğün içine sıçma hakkına sahipken ben de ona bi kere giydirebilme hakkını istiyorum.
(bkz: çok mu şey istiyorum be sözlük)
edit. mesaj atma şeklinde de olur. hiç sorun değil. illa başlık açma hakkı olmak zorunda değil.
malumunuz liseli bebeler artık bizim zamanımızdaki gibi değiller. *
neyse konudan sapmayalım. bu kızlarımız artık diz üstünü geçtim, direk donun biraz altı etek giyiyolar. sonrasında ise bi yere oturunca da sanki 3-5 yaşındayımış da; daha ayıp nedir, abaza erkek nedir öğrenmemiş gibi davranıyolar efendim **.don meselesine gelince gördüm, valla gözümle gördüm. ****
başımdan geçen olay da şu; *
kız iett'nin yeni yeşil otobüslerinde arka taraftaki 4 lü koltukta karşıma oturdu. son derece rahat tavırlar sergiliyodu, bi ara ben kasıldım artık. sonra akbilini saatlerce *, uzun bi süre gözüme soktu, adını öğrendim tuğçeymiş. ayrıca 93'lü biraz küçük yani. sonra dedim, kızım gözüme sokma sen bana olmazsın * akabinde kızımız yukardaki tarife uygun olmak üzere eteğiyle oynamaya başladı, ben ne mi yapıyorum, bakmıyorum dışarıyı kuşları, böcekleri, diğer otobüsleri izliyorum *. sonra kızımız işi abarttı etek iyice sıyrıldı. e yapma diyorum halen yapıyo.
arada etraftan gözler de süzüyo görüyorum. sonra içimden bi ara dedim sanırım, lan şoför bile dikiz aynasından dikizlerken, ben niye bakmayayım erkeğim ben de sonuçta! **
o arada kız bi daha sallandı ve ben de harekete eden nesneler dikkat çeker kuralına binâen bi baktım ki o da nesi...
evet orda bi şey var yakında.** yapmayın etmeyin güzellerim. akşam akşam günaha sokuyorsunuz.
neyse her halükarda o kız bana olmazdı hacım. *
edit: buu entry çok iyi oldu biraderler. liselilerin zoruna mı gitti ne eksi veriyorlar. birazdan tam sayıyı veririm kaç liseli varmış sözlükte öğreniriz. *
radikal yazarı murat yetkin tarafından bugün yazılan köşe yazısının başlığıdır.tamamen olmasa da düşündüklerimi yazmıştır. ellerine sağlıktır. akp yenilmemiştir ama iyi bi mesaj vardır okuyabilene.
ve erdoğan yenilgiyi tattı
portakal, orada kal diye bir çocuk tekerlemesi vardır. portakal rengi parti amblemiyle ak partinin 29 mart seçimlerinde aldığı sonucu o tekerlemeyle anlatmak belki işi biraz hafife almak olur, ama türk seçmeninin başbakan tayyip erdoğan ve ak partiye çok açık bir mesaj verdiği kesin.
başbakan erdoğan seçim kampanyasını başlatırken mecliste yaptığı konuşmada ve birkaç gün sonra sivasta yaptığı konuşmada hedefini 22 temmuz 2009 genel seçimlerinde aldığı oy oranı olan yüzde 47yi aşmak olarak ilan etmişti. o olmadığı gibi, ak parti 2004 yerel seçimlerinde aldığı yüzde 42 oy oranını tutturamadı. seçmen, moda deyimiyle ak partiye sarı kart gösterdi.
kurulduğundan beri her seçimde oyunu biraz daha artıran ak parti, dünkü seçimle ilk defa yenilginin buruk tadıyla tanıştı. ak partinin bir daha yüzde 47 oranına ulaşması, onu aşmasının artık çok zor olduğu görülmeli, hâlâ birinci parti olmasıyla başbakan bu aşamada övünebilir mi bilemiyorum, bugünden itibaren şapkasını önüne koyup ben nerede yanlış yaptım diye düşünmesinde fayda var.
başbakanın kriz teğet geçti söyleminin, seçmeni teğet geçtiği, seçmenin başbakanın bu söylemine fazla itibar etmediği ortaya çıktı bir anlamda.
!!gülsüz ilk seçimdi!!
chp ve mhpnin merkeze açılma siyasetleri bir ölçüde başarıya ulaştı. chp de mhp de oylarını ciddi oranda artırdı. ancak ak partinin dünkü yenilgisinde chp, mhp ve diğer muhalefet partilerinin başarısından çok, hükümetin başarısızlığının payı var.
başarısızlık yalnızca ekonomik krizi hafife almaktan ve hazine bakanı mehmet şimşekin milyonlarca işsizin durumuyla alay edercesine şsizlik aslında yok demesi gibi gerçeküstü yaklaşımlarından kaynaklanmadı.
başbakanın son aylarda giderek sertleşen söylemi, ak parti yöneticileri arasında bile yüzde 50yi aşarsak ne yaparız? endişesine yol açıyordu. bu durumda başbakanın, kimilerince peronizm olarak da tanımlanan çoğunlukçu/otoriter söylemi iyice tırmandıracağı kaygısı dile getiliyordu. bu türkiyenin hem iç, hem de dış politikasını iyice sertleştirebilirdi.
şimdi seçmen erdoğanı ciddi şekilde frenlemiş oldu.
frenden söz edince gül etmenine değinmek lazım. 29 mart, başbakan erdoğan ve ak partinin abdullah gül cumhurbaşkanı seçilip aktif siyasetten ayrılmasından bu yana yaşadığı ilk seçim oldu.
partili-partisiz çoğu siyaset gözlemcisine göre, gül hem hükümette, hem partide bir denge-fren unsuruydu ve onun çankayaya çıkışından sonra başbakanın söylemi sertleşmeye başladı.
...
türk halkı başbakan erdoğana ona olan desteğinin kayıtsız şartsız olmadığını ve bir sonu olabileceğini acı bir şekilde hatırlatmıştır. erdoğanın daha gerçekçi bir siyaset hattına çekilmesi kaçınılmaz olacaktır. aksine davranıp, seçmenin üzerine gitmesi, gerileme eğilimini artırabilir çünkü. türkiye dün akşamdan itibaren yeni gelişmelere gebe, ilginç bir döneme girmiş sayılmalı.
öncelikle başlık sözlükteki erkekleri toplamak için yapılmıştır. evet aynen okuduğunuz gibi. hep mi hatun düşürmeye çabalayacağız. neyse konumuza dönelim. bi erkek gözüyle sadece türk kadınlarına indirgemeden yazılmasını istediğim başlıktır. genel olarak kadınlar çilenin temsilidir. her ay bir hafta eziyet çeker duygusallaşırlar. o süreçte çektikleri karın ağrısına şahit oldum. cidden çok üzüldüm. sıradan bir ağrı kesici yetmiyor. sonra zaten doğum sancıları ayrı bi dert. **. cidden dün bir kez daha gördüm ki ne kadar zormuş o ağrılar! sonrasında bi erkekten hoşlanırsınız ama söyleyemezsiniz. en iyi ihtimal kesersiniz çocuğu ki anlasın gelsin benle konuşsun diye. yırtın şu kabuklarınızı. gidin, lan hırbo ben senden hoşlandım deyin. ölüm yok ya. eğer sizi kaşar sanacaksa zaten işiniz olmaz. siktir edin gitsin! elbet sırada birileri vardır. sonrasında biz erkekler ayrıntılarda boğulmayız. bir şey söylenecekse hemen söylenmeli laf dolaştırılmamalı. yani bi olaya kafan bozulduysa. lan bak kafamı bozuyosun diyebilmelisiniz. diyememenize üzülüyorum. ama iyi yönlerine gelirsek; erkekler doğuştan yardımcınız. eşya mı taşınacak gelir birileri. çantanızı bile taşırız. aslında bu doğştan geliyor bence. düşünsene küçüklükten beri böyle benim için. bana annem babamdan daha değerlidir. annem babam kavga etse ben annemi tutarım. kızlar da babalarını tutar. neyse uzattım. böyle bir şey işte. aslında belli etmesek/edemesek de biz erkekler o zor zamanlarınıza üzülüyoruz ama *keyfini de bol bol sürdüğünüz zamanları kıskanıyoruz...
edit: bana aramaya inanmak falan yazmayın ben böyle bir başlık açmak istedim. müstakil başlığım olsun dedim.
başlığını açması bana nasip olmuş cânım bölümümdür. türkiye'de muadilleri arasındaki en üst olanıdır. bünyesinde özcan kalenderli, serhat şeker gibi piyasada sözü geçen hocaları barındırır. mezunları da üst düzeydir.
(bkz: turgut özal) ve daha birçok tam olarak tanımadığım elektrik müh. her sene ortalama 120 öğrenci alır. mezunlarının iş bulma sıkıntısı yoktur. * ama eksik kısmı da itü elektrik- elektronik fakültesinin en düşük puanlı öğrenci alan bölümüdür ve öğrencileri genelde dersleri sallamaz ve ortalamaları düşüktür. hatta fakülte içi havuzumsu derslerde çanı düşüren tayfa hep bu bölümdedir. *
memlekette etrafında gördüğü ve sinir olduğu durumları anlatması için, bi nevi anket usulü de denebilecek şekilde yazmasıdır.
ben ilk olarak bugün * ağız ve diş hastalıkları hastanesinde yaşadıklarımı anlatacağım sevgili seyirciler. bugün sabahın 8'inde kahvaltısız gittim dişim için. hepsi hepsi bi' 20 lik diş * çekimine gittim. ve öğleden sonra olana kadar bi' şekilde oyaladıktan sonra randevu tarihi verdiler; 4 ocak 2010. evet yanlış okumadınız, şaka gibi. ben de şaka sandım ama kadın hayır ciddiyim dedi. bak saati bile belli sabah 8'de geleceksin dedi. hey allahım ne günlere kaldık. acil çekilmeli dediği diş için sekreter 2010 yılını veriyor. çok sinirliyim sözlük çok.
biraz önce televizyonda yanlışlıkla gördüğüm sonrasında da bakalım daha neler olabilir dediğim programda karşıma çıkan olay. ahmet çakar kıza 80 milyarda kaç tane 1 milyon vardır dedi. kız matematikle aram iyi değil deyince. ahmet çakar üçgenin iç açıları toplamını sordu. sonuçta kız üniversitede matematik görmedğini bu yüzden de bilmediğni söyledi. hey allahım! ne desem bilemedim
(bkz: ya neyse ben bişe demiyorum)
evet efendim bugün itibariyle gördüm ki mecidiye camii (bilinen adıyla ortaköy camii)nin arkasındaki tuvalet beşiktaş belediyesi tarafından satın alınmış ve halkın kullanımına sunulmuş. evet halkın diyorum çünkü eskiden 1,5 ytl idi taa ytl zamanlarında bir de düşün. halk oralar pek gitmezdi mesela ben hiç oraya gitmedim. yok lan gitim. evet bir kere bu şerefe erişmiştim. çok sıkışıp zorla girdim ve bir saat çıkmadım, maksat verdiğim paranın karşılığını almaktı. bugün ise girdim işimi bitirdim ve çıktım malum para vermeyince insana koymuyor işini bitirir bitirmez çıkıyorsun. velhasıl kelam müjdeler olsun artık işemek bari beleş oldu memlekette.
e1: kalemimi evde unutmuşum da...
hemen atlayan k1: bende var ben sana vereyim...
e2: yaa ucum bitti...
k1: dur dur benim çantamda var ben sana vereyim...
e3: off ya üstüme çay döküldü...
k1: al bende ıslak mendil var vereyim...
e4: yaaa şeyy ben senden bişi isteyecektimm de..
k1: msn mi istiosun bak ben sana vereyim sen beni eklersin...
velhasıl kelam doğru zaman ve mekanda istemeden bile bir şeyler alabileceğiniz insan çeşididirler..
tabi istencek ve alınacak başka şeyler de olabilir ama ben bu taraflarına değinmiyorum. swh
edit: nie eksiliyorsun arkadaşım ben mi veriyorum....
edit2:
k2: yaa duydum sen herkese veriyormuşsun, bana da versene...
yine k1: olmaz ben sadece erkeklere veriyorum....
gün itibariyle özhan canaydın'ın verdiği demeçtir. yarınki muhtemel demeci ise
DÜZELTME
dün bir ajansa yaptığım açıklama kasıtlı olarak getirmezdim şeklinde yazılmıştır, doğrusu getiremezdim şeklindedir...
edit: eksiler yağıyor ne diyim allah gs sevginizi daim etsin.
hesap günü geldiğinde sorgu melekerine olası cevapları:
çekilin aradan, cennet de benim cehennem de.
eğer beni cehenneme atarsanız kaos çıkar.
son istek olarak dünya da bi 10 sene daha muhalefetlik yapmak.
