son dönemlerde çok moda olan ve iyice laçkalasan bır olay. bir kızı kendilerine bağlamak ve ciddi olduğunu kanıtlamak amacı ile "pastane sözü" için alınan parmağa takılan ayrılınca atılan bır cisim
"Ben Almanya da aslan avınayken... Allah allah aslan 10 metre "
"Ziyaaa"
"Tamam 5 metre"
"Ziyaaa"
"Tamam ya aslan kadar aslan işte."
(Şener Şen_ Minür Öskul)
"Ben kör genç bir dilenciyim , sokak sokak gezeriğim ,beni gören zenginlerden birazcık yardım isterim"
(Süt kardeşler)
"Öyle kalkışmı olur be... yukarı yukarı ... Ben koskoca boıngı Ankara asfaltına indirdim"
(vecihiii)
"Arap sen içme bokunu çıkartıyosun"
(Kemal Sunal)
Sinemadan çıkarken filmin bittiğini anlamayan çok kişi vardı. Sanırım kızla çocuğun kavuşmalarını bekliyorlardı.Her Türk filmi gibi mutlu son beklentisi vardı. Olmadı ve çokta güzel oldu. Standart dışına çıkarak farklı bir film yaratmışlar. Yalnızlıklarını ,hayatı gönlünce yaşayan iki adam... Çoğu kişinin yapmak isteyip cesaret edemediği,filmden çıkan herkesten "abi tam benim hayalim" demeleri" demeleri.
Okumaktan zevk aldığım tekrar tekrar sıkılmadan okuduğum büyük usta...ifade edemediğim bütün duygularımı şiirlerinde rahatlıkla bulabiliyorum. Sevdiğim insana büyük bir zevkle şiirlerini okuyorum.Aşk ve yurt sevgisi ancak bu kadar güzel anlatılabilir.Nazım Hikmet bir çok kişiye aşık olmuştur.Hapisteyken asılma ihtimali olduğunu mektupla Piraye'ye söylemiştir.Piraye ise çok üzülmüş mektubunda "ben senden evvel ölmek isterim"der."Beni yaktırırsın küllerimi de bir kavanoza koyup çalışma masanın üstüne koyarsın...".Nazım Hikmet bu yazdıklarını şiirine dökmeye karar veriyor ve şiiri yazıyor. MAvi Gözlü DEv kitabın da bu
şiirin altında: PiRAYE , NAZIM HiKMET yazıyor.
ince bir ipin ucuna bağlı yaşıyoruz.Bazen ölmek için yalvarmak bazen de yapmak istediğin her şey için ölmemeği arzulamak.Sevdiklerimizi de yanımızda istiyoruz.Hiç ölmiycekmiş gibi sonu yokmuş gibi yaşıyoruz.Biraz ölüme yaklaşınca her şeyin ne kadar anlamsız, ne kadar garip, ne kadar boş olduğunu anlıyoruz. Bir sürü soru sıralıyoruz arka arkaya... Bu geçici dünyada neden her şeyi bu kadar kafana taktığını ölümün nefes kadar yakınken nasıl bu kadar dünya zevklerine kapıldığını, sevdiklerine bu kadar yakınken neden onları kırdığını illa ki mezarında mı ağlaman gerektiğini düşünüp dururuz.Sonra ölüm korkusu geçer ve bir daha ölüme yaklaşana kadar bu düşündüklerimizi unuturuz.
Biryerin ağrıdığında "üşütmüşsündür.incecik çıkıyorsun,hastalık havası bunlar kızım/oğlum.içine falinada giymiyorsun hep ondan ağrıyor"
ikinci olarak bir kez telefonu duymazsan "o telefonu boşuna mı aldık? arkadaşların arayınca duyarsın hemen..."
Bir de sigara içtiğinden şüpelendiyse yandın sürekli bir dedektif peşinde dolaşır.