Şuan benim de yaptığım akraba- hısım bilumum insanların tek dertleri sizin 10 yıllık kariyer-evlilik-çocuk planlamanızmış gibi davranmasından sıkılma hali.
yenge baklava çok şekerli olmuş, fıstıklar da bayat galiba.
ülkemiz coğrafyası içerisinde her zamanki gibi tüm dünya üzerinde kabul görmüş kavramların kendi içinde değişmesiyle oluşturulan sosyal bir durum.
öncelikle homofobi ne demek ona bakmak lazım. Eşcinsellere ve eşcinselliğe karşı nefret, korku ve ayrımcı tutum. Kadın-erkek ilişkisi dışında yaşanan tüm ilişkilere karşı olunan hoşnutsuzluk durumu.
peki ya bizim ülkemizde homofobi nasıl baş gösteriyor? genelde homoseksüel denildiği zaman direkt *bne ya da g*tveren diye etiket yapıştırırlar. Bir erkeğin cinsel kimliğinden vazgeçip bir kadına dönüşmesini hazmedemez olabildikleri en iğrenç şekilde kınarlar. Bir erkeğin başka bir erkeği sevmesine asla saygı duymazlar.
Peki ya bir kadın homoseksüel eğilim gösteriyorsa...? Her zaman olduğu gibi halkımızın bu konudaki üstün ayrımını görüyoruz. Bir kadının lezbiyen olması nedense çoğu erkeğe ' çekici ' gelmekle beraber fantezilerinde bu kadınlarla birliktelik yaşamanın hayallerini yaşarlar. gayleri ölümüne kınarken elleri o üstün erkekliklerinde! porno sitelerinde lezbiyen videoları izlemekten geri kalmazlar.
çünkü size göre bir erkeğin cinsel kimliğinden vazgeçmesi 'aman tanrım, sen elinin tersiyle ne büyük bir nimetten vazgeçtiğinin farkında mısın ' durumuyken bir kadının erkek gibi davranması erkeksi bir cinsel eğilim göstermesi o iğrenç cinsiyetçi kafanızda 'onursal' bir durum oluşturuyor. kadınlığın kafanızdaki o düşük algılarının etrafa yaydığı pis kokudan mideniz bulanıyordur umarım.
hıı bir de şunu söyleyeyim. bütün homoseksüel insanlar sizin düşündüğünüz gibi sadece yiyip içip seks yapmıyor. onlara da fırsat verildiğinde bir bankada çalışan, kafede kahvenizi hazırlayan bir barista ya da bir öğretmen olabilirken, sabah ekmek sırasında beraber beklediğiniz aynı yerde yemek yediğiniz normal! insanlar. kafanız sadece sekse çalıştığından insanların birbirini sevebilmesinin altında sadece fiziki birleşim arıyorsunuz. rezilsiniz...
ataerkil hava şartlarının hüküm sürdüğü ülkem coğrafyasında yetişmiş olan! daha doğru bir tabirle yetişememiş olgunlaşamamış çok da sevgili olmayan türk erkeklerinin her daim fokurdayan hormanlarının yaz mevsimi dolayısıyla nirvanaya ulaşacağı önümüzdeki günlerde her türk kadınının da nasibini alacağı sınavlar bütünüdür.
malum sıcak günler kapımızda... bulutların arasından parıldayan güneş içimizi kıpır ettirmekle birlikte o güzelim çiçekli eteklere, kot şortlara, askılı elbiselere içimiz gidiyor bütün dolabı bunlarla doldurmak istiyoruz.
ammaaa,, bir sorun var tabi!!
sorun tabiki kadının her hareketini, her seçimini, saçının rengini, eteğinin şeklini, minisini midisini, saçını açmasını-kapamasını amanın şöööyle bir rüzgarda savurmasını, sürdüğü rujunu, regl ağrısından bahsetmesini, erkekler hakkında konuşmasını sadece kendisinin ilgisini çekmek için yaptığını sanan, neye dayanarak yükselttiğini anlamadığımız egolu türk erkekleri...
çünkü biz kadınlar ne yapsak aman ne desek de erkeklerinin ilgisini çekeriz diye uyku uyumuyoruz, gecelerce gizli toplantılar yapıyoruz! Çünkü erkekler böyle düşünmek istiyor! Çünkü benim giydiğim mini eteğin tek bir açıklaması var ' bakın bacağım var , hadi ona bakın, hadi benimle ilgilenin '
Çocukluktan beri süregelen ' göster oğlum pipini amcanlara ' tavrı ile ' kapat kız bacağını' tavrını anlamadım, anlamayacağım, anlamak dahi istemiyorum. Varsa bir mahremiyet algısı bu iki cins için de geçerliyken nedir bu erkeklere verilen ultra özgürlük ehliyeti nedir bu kadınlara verilen üstün sınırlayıcı haller bütünü!
olay yaz mevsimi falan değil aslında , olay kadının yaz sıcağından bunalıp giydiği etek de değil aslında, olay bir kadının kıyafeti hali tavrı da hiç mi hiç değil aslında.
olay eril düzenin kadın bedeni üzerindeki nahoş algıları.
olay cinsiyetçiliğin coğrafyamızdaki sert rüzgarları
biz kadınları içine aldığı çığları...
olay ne biliyor musun sayın o aklı yerine belaltı çalışan niteliksiz adam!
olay sizin o sahip olamadığınız iğrenç hormanlarız
o kapalı beyinleriniz
o haketmeden kazandığınız saçma egolarınız
üstünlük kurma çabanızın altında yatan özgüvensizliğiniz
aşağılık kompleksiniz...
şimdi aynaya bakıp yüzünüze tükürebilirsiniz, bunu hakettiniz...
erkek zihninin yine o ' ben her şeyin en iyisine layığım ' , ' ben erkeğim, liderim ' , ' ben erkeğim hep güçlüyüm ' tarzı angut fikirlerinden birinin reddiyesidir.
ne demek kadının doğasında erkeğe teslim olmak var! kadın dediğin erkek gibi özgür bir varlıktır, kimseye ihtiyacı yoktur, kimseye köle olmak gibi bir fıtratı yoktur.
siz kimsiniz de kadın size köle olsun, ne haddinize!
bunu genelde ise iki gülünce varını yoğunu kadının önüne dizecek abazan kitlenin savunması ise ironinin nirvanası.*
Eril toplumun dayatma şeklidir. Kadın deyince illa anne olacak başka türlüsü ne mümkün! Kadın sadece doğurmaya planlanan bir organizma çünkü! Anne olamazsa eksik kalır! Başka türlüsüne ne gerek var? Kadın düşünümez, çalışamaz, üretemez çünkü değil mi?
Kadınlar sadece doğum makinası değil bunu aklınıza sokun. ister astronot olur ister doktor olur ister avukat. Onun için en iyi mesleği siz belirleyemezsiniz.
Sevgilisi, arkadaşı, abisi, babası farketmez bir erkeğe çiçek hediye etme inceliğini gösteren kız kafasındaki sınırları kaldırabilmiş hediyeleri renkleri bile cinsiyetçiliğe kurban eden zihniyetten uzaklaşmış zarif bir kızdır.
Toplumdaki kadın erkek ayrımını bile bu küçücük detaylarla aşabiliriz. Bu kadar keskin ayrımlara gerek yok. Kızlar sadece çiçek beklemeyin, çiçek de verin.
Edit: bu başlıktaki seviyesiz entrylerle bile ne kadar gelişmiş bir toplum olduğumuz belli.
sözcük heybesinde karşısındakine laf anlatabilecek kadar söz bulunmayan aciz adam hareketleri. beyinlerini bacak aralarında taşıdıklarından o minik yerle düşünüp o minik yerden bahsetmeleri doğal tabi*
Bile bile kendini ölüme götüren insanların ölümüne üzülmeme hali. Her türlü ölümcül riskini göze ala ala televizyonlar, doktorlar, kitaplar bas bas bağırdığı halde kendine bunu yapan insanların ölümüne ' aa vah vah' demek samimi gelmiyor bana. O kişi zaten ölümü göze almıştır. Şimdi ' empati delileri ' bu durumu insanlığıma kadar götürür, sorun değil. Hayatta zorluklarla karşılaşan, depresyonlara giren tek onlarmış gibi olan , sadece onların canı acımış gibi davranan bencillerden nefret ediyorum.
Kafa bir duman gezip topluma zarar vereceğine ölmesi çok daha iyidir.
Her hata affedilebilir ve geri dönüşü olabilen şeyler değildir zayıf karaterli insanlardan da hayatım boyunca hazetmedim.
düşük kültür seviyesine sahip bireylerin başvurduğu yoldur. ağzından tükürük saça saça küfrettiği zaman daha doğal ve samimi olduğunu sanırken aynı zamanda ne kadar kabalaşıp, seviyesizleştiğini anlamayacak kadar da düşünemez.
sınırlı kelime haznesine sahip insanları kitap okumaya ve daha kibar olmaya davet ediyoruz.
eril dünya düzeniyle büyümüş, özgüven eksikliği yaşayan, kişisel gelişimini tamamlayamamış bir zavallıdır.
Özellikle bizim gibi ataerkilliğin artık lağım çukurunda olduğu ülkelerde kız çocuklarının yetiştirilme tarzı olarak ikinci plana atıldığı ve küçük yaşlardan itibaren ' evlilik ve çocuk sahibi ' olma dayatması ile beliren baskı ile evliliği bir kurtuluş olarak gören bu küçük kız çocukları büyüyüp yetişkin bir işi gücü olmayan, okumayan, okusa bile ' kocam bakar nasılsa' diyerek kendi hayatında edilgen olmayı göze alan vasıfsız bir birey oluyorlar. sonra da bir 'doktor karısı ' 'mühendis karısı' olmak hayatları üzerinde gurur duydukları tek başarıları oluyor.
kadın önce kendi saygınlığı bilmeli, kendine saygı duyurmalı, kendi başına bir birey olduğunun farkına varmalı. o zaman çok daha sağlıklı ilişkiler ve aileler olacaktır. her şeyin başı yine eğitim, yine bilinç...
dolmuşta ağlamaktan daha dramatik ve filmvari olandır. Hele gece yolculuğu ise kulaklığında ortaçgil çalıyorsa ' sensiz olmaz' diye. Sonra muavinin o boğuk sesi duyulur lambalar açılır mola yerine yaklaşılır yandaki teyzenin meraklı ses tonu duyulur ' ay kızıımm neyin var, miğğdeeen mii bulanıyor' evet dersen de bırakmaz çubuk krakerle koşar peşinden.
Günümüz klişesi bu ' ben doğallıktan yanayım ' bunu kullananların bir çoğu ise doğallığı kozmetik ürünlerini kullanmamak en azından yüze makyaj yapmamak ile tanımlıyor.
Peki doğal olmak sadece fondöten sürmemek, bordo ruju hayatından çıkarmak mıdır? Ya da bir çeşit ego okşaması, popüler kültür klişesi midir? En olmadı ' dayatılmakta olan güzellik algısına' karşıyım deme şekli mi? Bence hayır.
Evet bir şekilde insanlara imajın her şey olduğu dayatılıyor, sıfır beden olmak dünyadaki en önemli başarıdır algısı yaratılıyor ama ufacık allığını sürdü diye nedir bu ' vay makyak güzeli' tavrı?
Eğer doğallıktan yanaysan kaşın çıkınca kuaföre koşma doğal güzel kız. Madem doğal kızlar daha güzel bıyığı var diye ' ıy kezban ' deme çok bilmiş erkek. Çünkü o tüyün de çıkma amacı var ona bakarsan, epilasyon da bir çeşit güzellik dayatmasıdır çünkü...
Bırakın insanlar saçını kolay yoldan uzatmak istiyorsa kaynak taktırsın, takma kirpik taksın, botoks yaptırsın. Karakterine fondöten sürüp kusurlarını kapatacağına yüzüne sürsün, yapmacık sevgileri, duyguları olacağına dudağına iki gram fazla ruj sürsün de doğal olmasın size göre.
insanlar kendilerini nasıl güzel hissediyorsa öyle çıksın sokağa makyajlı ya da makyajsız. Önemli olan kişiliğidir.
Çoğu zaman hemcins olsa bile anlam verilemeyen durum. ' bebek gibi kız ' tabirinden yola çıkarak çocuk sevimliliği ve masumluğunu kullanmak adına içerisine girdikleri mantık dışı tavırları gördükçe acıyorum bu türlere.
Örnek verecek olursak eğer 20 yaşındaki bir genç hanımın ' ben hala dalinle yıkanırım gözlerimi çok yakıyor ' diye insan içinde ağlanması kadar saçma ve komik bir şey var mı? Ya da 25 yaşında işi gücü olan bir hanımın ' çikolatalı sütümü içmeden, çizgi film izlemeden uyuyamıyoyuum ' demesi. Bakın yazım hatası yapmadım direkt olarak ' uyayamıyoyum ' dedi. Bir de oyuncak ayıyla uyuma saçmalığı var ki girmiyorum ona bile
Diyeceğim odur ki sevgili hemcinslerin bebekken sevimli olabilirsiniz ama 30 yaşına geldiğinizde size mama önlüğü yakışmamaktadır. Az biraz olgunluk yahu!
imkan bulunsa hiç düşünülmeden yapılacak olan toplu temizlik yöntemi. Bir tane yararlı organizmanın varlığına inanmıyorum o topluluktaki. Size bayram da yok!
her türlü şarkı yarışmasında popstar bulma temalı varoş yarışmalarda görülen ahmet kayacılık oynama , yavşama ve yaşatma derneği üyesi kişilerin yaptığı komik davranış. son dönem modası bu zaten ahmet kaya yavşaklığı ile yapılan mağdur edebiyatı...
bir de herkesin yalandan hislenmeleri yok mu? o kadar yapmacık ve iki yüzlüsünüz ki.
Sözlük kızçeleri olarak artık yapmamız gereken aktivite. Kızlar gün birlik günü kapın pembe kramponları gelin sahaya. Azcık stres atarız nickaltı yerine sahada kapışırız. Pasta börek getirir yeriz kız sonra ne güzel.
Şanlıurfa'da evden kaçıp pkk'ya katılan inlerinde yaralanıp gelip türkiye cumhuriyeti'nin hastanesinde tedavi olup bir de mazlum ayaklarına yatıp düğününe başbakan'ı çağıran omurgasızın işidir. Malesef tek bir örneği de yok bunun.
Başbakan ise bu durumu çözüm sürecinin meyvesi olarak görmekte. Teröriste itibar tam çünkü. Dağdaki itlerden hiç bi farkı yok bu akp zihniyetinin.
O hastanenin bahçesinde sürüne sürüne geberseydin keşke , serum yerine zehir verselerdi sana keşke. Soysuz köpek!
her kafası attığında her siniri bozulduğunda kendisine hayali dünyalar yaratmak adına alkole, uyuşturucuya saldıran insanların hayata karşı güçsüz ve aciz insanlar olduğu gerçeğidir.
nedir bu ben hayatın sillesini yedim tavrı?
kim daha çok acı çekti diye yarış mı yapıyorsunuz?
marifet gibi orda burda anlatmanın manası nedir ayrıca?
hayatın gerçekleriyle yüzleşmek yerine ütopik kafalarınızda kral olmaya çalışmanız komik ve acınası.
edit: ahha 'derdi çeken bilir' klişesi de geldi. zavallısınız ama çektiğiniz sıkıntılar için değil bu güçsüz halinizden ötürü.
sen, ben, o... hepimizin ister istemez düştüğü kara delik bu. aldatan sevgilinin verdiği güvensizliği karşına çıkan gerçekten aşkı hakeden bütün kalbini verebilecek birinden çıkarmak, senin çocukluğunu çalan anne/baba'nın acısını aile kurumundan belki de doğmuş çocuklarından esirgemek, vefasız bir dostun ihanetini iyi niyetli 3. kişileri hırpalayarak dizginlemek...
neden yaparız bunu? neden ikinci bir şansı çok görürüz? başkalarının haksızlığını bir başkasına haksızlık yaparak mı ödeşmiş oluyoruz? peki ya affetmek? daha kolay değil midir her zaman kinden? affedebilmek... kendini affedebilmek, sana ihanet edenleri affedebilmek, sana acı çektirenleri bağışlamak... alıp bağrına basmana gerek yok sadece azad et artık onu. bırak sana verdiği zararla beraber defolup gitsin, ruhunun hapisliğinden iyi midir?
Florida'da yaşayan 6 yaşındaki otistik bir çocuğun doğum gününe davetlilerin hiç biri gelmeyince annesi bu duruma üzülerek facebook'da bir paylaşım yapmış. Paylaşımdan sonrası gayet duygusal ve insani. bölgede bunu gören bir çok kişi hediyelerle doğum günü partisine gelmiş.
gece gece gözlerim doldu. minnacık bir çocuğun doğum gününe gitmemek için ne kadar insanlıklarını kaybetti bu insanlar acaba?
Ciddi ciddi düşünülen durum. Bu kadar hırs, kin, öfke, ihtiras, aşk, tutku bu minyon bünyeye fazla. Kontrol edemediğin durumda dükkanı kapatıp gitmek lazım sonuçta keskin sirke küpüne zarar.
Blunted affect diye bir psikolojik rahatsızlık var duygu sığlığı... insanlar hiç bir insani duyguyu hissetmiyor. Kızmıyor, aşık olmuyor, nefret etmiyor, kin duymuyor... Mis gibi hayat yemin ederim. Böyle hastalık mı olur adeta cennetten bir bahçe.
Var mı böyle bir kürtaj şekli? Bu kirli dünyaya bir ruh hastası getirmek istemiyorum.
aynı evi paylaşan iki cinsin evlilik süreci içerisinde kendilerine ait bir özel alandan mahrum kalmasıdır. evlilik olsun beraber yaşamak olsun kişiler zaman zaman özel bir alan ve özel bir hayat isterler. sonuçta iki farklı birey ve bir evlilik bağı içerisinde olmaları hayatı siyam ikizi halinde yaşamaları gerektirdiğini düşünmüyorum.
ilişkiler içerisinde her zaman belli bir mesafe ve sınır olmasından yana olduğum için birbirinin her halini bilen çiftlerin zamanla gizem ve özel hayatın kısıtlanması bağlamında birbirlerinden sıkılmalara ve soğumalara yol açtığını düşünmekteyim. örneğin ortak yatak odası bile bu özgürlüğü kısıtlamakta. bildiğim kadarıyla kore japonya gibi ülkelerde çiftlerin ayrı yatak odaları da oluyor bu şekilde kişi kendi dünyasına çekilmek istediği zaman ayrı odalarına gidebiliyor.
evliliklerin uzun süreli olması adına karşılıklı saygı ve mesafenin olmasına inanmaktayım. kişiler birbirine nefes alacak alan bırakmalı.
zihinsel kabızlık yaşayan hardcore şeriat yanlısı über müslümanların! yaşadığı algı çukuru.
bayılırsınız tecavüz taciz gibi olayları laik düzene, modern yaşama bağlamayı... 5 yaşında çocuğu 80 yaşında adama verirken, 4. kadını kuran-ı kerimde geçtiği gibi ' bakabilecek ve koruyabilecek gücü ' olmadığı halde alırken, karısını kızını çarşafa sokup sokaktaki kadından gözünü ayırayamayan , beğendiğe kadını mutaa nikahı adı altında resmen satın alıp zevklerini dindiren din taciri, ahlak hırsızı, beyin fakiri adamların ahlak kurallarını bu denle umursaması düşündürü.
şeriat olsa tecavüz olmazmış, her şey batılı yaşam tarzındamış, pembe otobüsmüş, mini etekmiş...
bunlardan bir tanesini de' benim olmazsan taciz ederim ' diye şarkı yazan zekasız şarkıcı bozuntusu nihat doğan adlı gereksiz organizmadır. kendisi grup seks partisinde basılırken dün kalkıp ' mini eteği giyip laik düzende yaşadığında tacize uğradığında bas bas bağırmayacaksın ' demiş.
uçkuruna sahip olamayan adamın ağzına sahip olmasını beklemek büyük aptallık olurdu.
o çürük zihninize de çoşkun testosteronlarınıza da lanet olsun sizin!