facebook ta fake kız profillerinde standart olarak kullanılan kız resmidir. muhakkak sizinde karşınıza çıkmıştır ve belki de resmin altına ''özelde konuşalım, çok güzelsiniz, beyler adam gibi konuşun karşınızdaki bir kız'' gibisinden yorum bile yapmış olabilirsiniz. işte o resim;
bingol'de stand up gösterileri yaptığını öğrendiğim, aşağıdaki videoyada ki hasan kovancıoğlu'nu gerçek biri sanıp google de yapmış olduğun arama neticesinde bir skeç olduğunu öğrenmemle şaşırdığım yetenek sahibi adam. yolu açık olsun diyelim.
içmiş, sarhoş, hayattan beklentisi pek kalmamış yazar beyanatıdır. arkadaş aramasa unutmuştum doğum günüm olduğunu, sarhoşluğun üstüne bu çocuksu hassaslık kaldırılmıyor. regl olmuş bayanlar kadar hassasım şuan üstüme gelen olursa sikerim belasını. ayrıca;
artık bankaların şiirlerimizi bile kuşattığının acı bir göstergesidir. sezai karakoç'un mona roza'sı müzeyyen akkaya bu aşk için evlenmeyen sezai karakoç'un duygularının ve şiirinin nasıl paraya çevirebileceğini herkese göstermiştir. ''Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek.'' diyen şaire kendini acı bir şekilde bir reklam yüzü olarak göstermiştir.
bir duygu yoğunluğu yaşayıp başladığı şiiri, o şiire başlamasına neden olan his ortadan kalktıktan sonra devamını getirmeyen sözlük yazarlarının şiirlerdir.
içimdeki şiiri bir bilsen,
Bana boş bir sayfa gözüyle bakmazdın
Dilimin ucundaki şey
Bir mürekkeple ıslanmıyor öyle hemen.
tüketim toplumuna alet olmamak adına büyük bir fedakarlıkta bulunup sevdiğinden ayrılmayı tercih etmiş kişidir. işin aslı parası yoktur hediye alamamıştır 14 şubat geçip ortalık yatıştıktan sonra sensiz olmuyor:'( diye mesaj atıp ilişkiye tekrar kaldığı yerden devam edecektir.
buluşma yerine gelmeyen sevgiliyi bekler gibi uzun bir süre bekledikten sonra arkasına baka baka orayı terk edecek insandır. zira hayat beklentileri ya karşılamaz ya da o beklentiler umulan vakitte çıkmaz karşına.
devamı şu şekildedir; peşinde dolana, yakalayamayasın. duyduğum yaratıcı beddualardan biridir. ilerde anne olacak sözlük yazarlarının çocukları, kocaları ve bilimun sinirini hoplatan kişiler için tarafımca kullanımına açılmıştır. iyi günlerde kullanın efendim.
insan haricindeki diğer canlılarda türlerine göre gece veya gündüz aktif olan türler mevcut fakat insanda bu ayrımı yapamıyorum. insan türünün çoğu gündüz aktif olsalar da benim gibi gececil olanlarda mevcut. çocukluğumdan beri geceleri uyuyamam, sabah uyanmakta güçlük çekerim. aranızda benim gibiler var biliyorum. bunun sebebini merak etmekteyim niye böyleyiz la biz.
aslında gıcık kelimesi sözlük anlamı itibariyle bir kişinin sözlerinden yahut davranışlarından rahatsız olunduysa bu kişiler için kullanılan söz öbeğidir fakat yurdum kızları tarafından bu şekilde kullanılmaz. bir yurdum kezbanı eğer sana; ''yaaeee çoook gıcıksın seenn.'' dediyse bilin ki o kezban kızı sizden hoşlanıyordur. gıcık kelimesi kezban literatüründe sempatik, hoş, etkileyici, zeki gibi çeşitli anlamları barındıran bir kelimedir. eğer bir kezban size ''gııcııkk'' diyorsa bunu değerlendirin.
biliyorum belki anlatım bozukluğu barındırabilir bu başlık aslında tam olarak bilmiyorun ama az daha ölüyordum sözlük. baya bir içmişken ve baya sarhoşken aynı zamanda baya virajlı bir yola çıktım. virajı alamadım ve ölmeme ramak kalmıştı, aşağısı uçurum bu hayatın, ne diyeyim daha...
her hırsızlık olayından sonra söylenen söz öbeğidir. bu söz yüzünden yaşanan hırsızlık olayının ardından insanlarda bir paranoya başlar. çevresindeki herkesin hırsız olabilme ihtimalini değerlendirir.
çok beğenerek aldığım fakat alalı bir yıl dahi olmamışken kordonu kopan, kopan kordonun 70-90 lira aralığında olduğunu öğrendiğim ve işin kötüsü yeni kordon alsam bile 3-4 ayda tekrar aynı sorunu yaşayabileceğimi öğrendiğim dandik saat markasıdır. meğer bu konuda sorun yaşayan ben değilmişim. forumlardan yazılanlara baktıktan sonra dandik bir saat olduğunu kesin olarak kanaat getirdim. tipine aldanıpta almamak gerekir.
gereksiz ve itici adamdır. sevgilinin insanı çıldırtan yakın erkek arkadaşı genellikle bu tiplerden çıkar. gidip biriyle açık açık konuşamaz onun yerine her kızlarla arkadaşlık kurar, her kızı samimiyeti olsun olmasın hemen facebokta ekler. sadece kızlar için bu süreci işletmez dostu olmaz ama herkesi tanır. tanışır tanışmaz biraz samimi olduktan sonra numaranızı isteyen tiplerdir, hiç aramayacağını bile bile. 'geçenlerde pelinlerle oturuyoruz'' diye başlar söze ama peline yatağa atacak kapasiteden yoksundur, samimiyetsizdir. akbaba gibi tüner leş bekler herzaman. ömrüm boyunca olmaktan en çok korktuğum tiptir.
yusuf atılgan'ın aylak adam kitabında bu tipe yer verilmiştir:
''Biliyorum sizi. Küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. Büyüklerinden korkarsınız. Akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. Sizi bekleyenler vardır. Rahatsınız. Hem ne kolay rahatlıyorsunuz. içinizde boşluklar yok. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?''
yaşamakla arasına türlü sıkıntılar girmiş kişi cümlesidir. aslında sevilecek kişidir. dost olabilecek, sıkıntınızı paylaşabileceğiniz sizi anlayan insandır. hayatı tartmadan, sorgulamadan yaşayan gereksiz yere mutlu insanlardan yeğdir.
bu telefon şarjı bitmek üzere olan her telefon gibi bip bip diye uyarı veriyor buraya kadar herşey normal. bende bu kısa aralıklarla verilen uyarının telefonun şarjını daha çabuk bitirir düşüncesiyle sessize aldım bir baktım o bip bip in yerini en az 10 saniye süren titreşim aldı. bitmek üzere olan şarjın daha çabuk bitmesi üzerine tasarlanmış telefonumu tasarlayan mantığın mantığına sokayım.
edit: gerekli düzeltmeler yapılmıştır uyarı için teşekkürler.
düşünen, sorgulayan, mantıklı varlıklarız bir yerde! fakat ben nezamandır yeni bir şey öğrenmiyordum; yeniliğe, düşünceye, ıvır zıvıra kapatmıştım kendimi.
insanların bir önceki kuşaktan yahut birileri tarafından empoze edilmiş düşüncelerle kuşatıltığını gördükçe, aynı şeyleri farklı kelimelerle anlatmaya çalışıp modifiye ettiği düşüncelerin gölgesine sığınıp çevresindeki üç-beş kişiden ''aferin'' alma çabasını fark ettikçe bir konu üstüne fikir beyan etmenin veya o konu üstüne bana öğretilmiş doğrularla düşünmenin basit ve komik bir şey olduğu anladım. belki doğru bir yaklaşım olmayabilir ama mesela bir konu üstüne ateşli bir şekilde tartışıp tartışmada karşıdakini susturabilecek kadar bilgi birikimine ve düşünce kapasitesine sahip olduğumdan dolayı yaşadığım o orgazmik gurur; otobüste kulak misafiri olduğum bir tartışmada benimle aynı hissi taşıyıp aşağı yukarı aynı cümlelerle karşıdakini püskürtmeye çalışan birine tanık olunca o his 'kendine acıma duygusu' olarak karşıma çıkıyor. anlıyorum ki sadece kendini kabul ettirme çabası, üstünlük duygusuna hizmet etme ameleliği düşünmek yahut; ''düşündüğünü sanmak.''
''benim için özel'' dediğin veya ''bana has bir şey'' diyebildiğin ne varsa aslında yolda, otobüste, bir cafede karşına ''kendini karşıdakine kabul ettirme'' duygusu ile birilerine aktarıldığını gördükçe; kendi kendine 'demek bende bu hissi yaşamak için bu cümleleri kurmuşum.' diyorsunuz ve her şey gözünüzde birden basitleşiyor.
yalnızlıkta benim için böyle bir konu...
aslında evlenmek için her şey tamam. iş, askerlik, yaş vs. ama ben yalnız yaşayan, ev arkadaşına bile tahammülü olmayan biriyim. bu yüzden evlilik benim için bir türlü sıcak bakmadığım bir konu oldu, hatta ciddi anlamda korktuğum bir konu. arkadaşlarımın çoğu evlendi artık ve bu konuyla ilgili herkes düşünen, sorgulayan, bilinçli bireyler olarak fikir beyan ediyorlar. ama hepsi ''kendini kabul ettirme'' duygusu ile yapıyor bunu. ben cevap verdikçe dahada ateşli bir hal alıyor bu durum. o 'kendine münhasır düşünceleri' belirli başlıklar altında toplayabilirim. para biriktirirsin diyenler, evde yemeğin hazır olur; ütün yapılır diyenler gibi farklı başlıklar var. ama hiçbiri beni biriyle bir ömür geçirme düşüncesine yetmedi hatta daha da uzaklaştırdı diyebilirim. belki de onlar gibi olmaktan korkuyorumdur, kimbilir...
bugün daha farklı bir deneyim yaşadım diyebilirim. hava almak için dışarı çıktığımda benimle aynı sitede oturan arkadaşımla karşılaştım, o da kızıyla gezintiye çıkmıştı. öyle ayaküstü konuştuk biraz, sonra 4-5 yaşlarındaki kızıyla muhabbet etmeye başladım. bakkaldan çikolata alalım mı diye sordum, evet alalım diye karşılık verdi. neyse babası zahmet etme desede babasını orda bırakıp bakkalın yolunu tuttuk. sonra farkettim ki cüzdanım yanımda değil. allahtan ev bakkalın yanında hemen. eve geldiğimde sen kapıda bekle ben geliyorum desemde benden önce girdi eve. etrafa baktı bir, inceledi. sonra dediki; evinde kimse yokmu? yok dedim. sonra döndü bana şu sözü söyledi: ''biz evlendik çok kişi olduk(babam annem evlendi de demiyor), önceleri yalnızdık insan evlenince kardeşleri oluyor; sende evlen sende çok kişi ol.'' bildiğin gözlerim doldu. evliliğin anlamını 4-5 yaşındaki bir çocuk kadar kimse güzel anlatamamıştı bana. yalnızlığımı öyle acı bir şekilde yüzüme vurdu ki sadece sustum ve kendini kabul ettirme kaygısından uzak bu saf düşüncenin benim aradığım şey olduğunun farkına vardım. evlilik gerçektende ''çok'' olmaktı, insanın kardeşlerinin olmasıydı. bir düşünürün dediği gibi; ''insan 5 yaşında olgunlaşır sonra çürümeye başlar.'' bu küçük kız bugün bana, beni derinden sarsan bir nasihat verdi. sabahtan beri bu konu üstüne düşünüyorum kız haklı, evlilik artık beni korkutmuyor. evlenip 'çok' olursam bu küçük kız sayesinde olacak.
okumuş insanla okumamış yahut okuduğundan bir şey anlamamış bir insan arasındaki en önemli somut ayrıntılardan biridir bu 'ğ' harfi. özellikle internet ortamında insanlar engin bilgi birikimini paylaşırken, bir şeylere yorum yaparken dikkkat ediyorum mesela; 'değildir' yerine 'deyildir' yazıyor. bu aralar çok gözüme battı bu durum ve bu harfin tahsil görmüş insanla tahsil az buçuk görmüş insan arasındaki ayrımı gösteren somut bir gösterge olduğu kanaatine varmış bulunmaktayım, vatana millete hayırlı olsun.
o benim efendim. yıllardır duyduğum; 'ayy çook duygusalsındır sen' cümlesini 'değilim aslında' diye cevaplarken artık elimde tutarlı bir neden olmasından ötürü mutluluk hissi taşıyorum.
günlerin iç içe geçmesi ve her dakikanın bir önceki dakikadan kopyalanmış gibi gelmesi üzerine kişinin bu durumu sorgulaması üzerine kafasında kısa süreliğine oluşmuş kuşkudur. ayrıca götünü çimdikleyince hissettiği acıyla birlikte geçer bu kuşku.
okulları 24 saat açık bırakıp her yaştan mahalle insanın okulardan yararlanmasını hedefleyen ömer dinçer'in yeni projesidir. aslında tayyip erdoğan ''ananı da al git'' derken bu projeyi kasdettiği yetkili makamlarca dillendirilmiştir.
