geniş bir çevrem var fakat, bu çevre zaafiyetimi gösterebileceğim bir çevre değil. hem erkek adam dert mi anlatır? bu da ayıp çünkü acziyet göstergesi. erkeklik gururu kabul etmiyor insanın.
o halde tek seçenek kendi arkadaş çevrenin dışından ve bir kız ile arkadaş olmaktan geçiyor. ancak insan anlatabilirse onu anlatır. peki bunu nasıl yapacaksın ?
sorumlusu paraya tapan babamdır. çok iyi bir konumda ve maddi güce sahip olmasına rağmen en güzel yıllarımı bana zehir etti. Kendimi geçindirmeye çalışarak daha doğrusu karnımı doyurmaya çalışarak üniversite okudum, mühendisliğin son senesinde bilgisayarım oldu - ancak para biriktirip alabildim-.
düşündükçe sinirim bozuluyor, en güzel yıllarım böyle böyle heba oldu. amk hayatı, bana bir gençlik borçlusun.
çok soğuk üşüyoruz.
buz pateni açılmış gidilir.
çok sayıda konferans söyleşi oluyor, katıl katıl bitmez.
ortak sosyal alan çok az şehirleşme kötü, yeni insanlarla tanışmak için stk, kulüp, dershane gibi biryere gitmek şart.
Kaz dağlarında toplam 3 yada 4 gün geçirdim muhteşem günlerdi. sanki 2 hafta gibi hissettirmişti, o kamp günlerini çok özlüyorum. mutlaka sevdiğiniz bir arkadaşınızı alın ve kaçın şu güzelim doğaya.
birkaç mekan var kafanız attığında, düşünmeye, kendinizle başbaşa kalmanız gerektiğinde yada aşık olduğunuzda mutlaka gitmelisiniz.
odtü üst geçidinin yanındaki taş: ayağınızı aşağıya sallayın ve akan trafiği izleyin
demirtepe metro durağı çıkışında köprü altındaki kahve: kürsüde oturup dalıp dalıp gidin. Kahveci abi harika bir insandır, dert anlatırsanız dinler fikir verir. sevinçli bir anınızda iseniz sizinle birlikte kutlar.
gençlik parkı renkli ışıkların altındaki banklar(akşam): harika bir mekan. kulaklığınızı takın ve anın tadını çıkarın.
eymir gölü (akşam): eymir de gece yürüyüşü inanılmaz bir deneyim.
1 yıl 8 aydır sözlükte yazmamışım, eski yazdığım entry lere baktım hiçbirini hatırlamıyorum ama hepsi çok güzel. O zamanlarda ilk işime girmiş hem gururlu hemde duygusal olarak kaybolmuş hissediyordum. Şuan ise biraz işe yaramaz biraz kel ve hala kaybolmuş hiçbir yere ait değil hissediyorum. Sanırım pek birşey değiştirememişim, keşke dediğim ve hayaller kurduğum ne çok şey varmış.
Yağmurlu bir istanbul gününde mesai saatleri kadıköy sokakları kalabalık değil. Karşıdan elindeki kitapları kafasına siper ederek sevimli birisi geliyor. Bu gelen hem aşık olduğum kadın hemde benim iş ortağım. Çok zeki, nazik ve sevimli bir hanım. Onu gördüğümde Dünya nın en şanslı kişisi gibi hissediyorum, parlak gülüşü gökyüzündeki kara bulutları adeta bir kılıç gibi yarıyor. Güzel yüzü sokağı aydınlatıyor.
Sarılıyor selamlaşıyoruz, şemsiyemin altına giriyor ve hızlıca güzel bir kafeye geçip oturuyoruz. Bir tatlı bir yoğun aromalı kahve ve sonrasında yeni iş fikrimiz. Geçen 2 başarısız 3 başarılı start up geçmişimizden dolayı hem ayaklarımız yere sağlam basıyor hemde o tatlı heyecanı kaybedecek kadar tecrübeli değiliz. Harika işler yoğun çalışmalar, hayallerle dolu gökyüzü seyirleri bizi bekliyor.
Bilmiyorum, yeni mezunlara göre yüksek bir maaşım var hatta artık arabam bile var. Ama mutlu değilim. Mutluluk peşinde koşmuyorum fakat bir boşlukta hissediyorum, kaybolmuş hissediyorum. Kötüyüm.