Sizin arafta bıraktığınız durumlarda sığınır ya hani kadın o papatyanın yapraklarına, "seviyor, sevmiyor" diye diye umut biriktirir kalbinde...
Papatyayı sevmenin nedeni masum, narin görüntüsü olsun. "Seviyor, sevmiyor" testi için heba edilmesin, en sevilen adamlardan alınsın bembeyaz güzellikler.
O kadar emeğimizi bir çırpıda silip atacaksan, hayat önümüze engeller çıkardığında savaşıp kalmak yerine çekip gitmeyi tercih edeceksen; ne sen yorul ne de ben kendimi kasayım.
Sevdiysek adam gibi sen de seveceksin. ibneliğin lüzumu yok.
Düşün ki o alevi gencin yerinde sen, senin yerinde de o vardı? Sağcı - solcu, milliyetçi - vatan haini, atatürkçü - akpci ne zaman bunları bırakıp ülkede olanları göreceğiz merak konusu. Eğer sen tek suçu alevi olmakta görüyorsan, önce kişiliğindeki çirkefliği geliştir, sonra aleviliği eleştir. Herkes bi şapkasını önüne alsın ve farkına varsın şunun:
Bakıyorum da bazılarınız Beşiktaş'ı karalama politikası başlatıp, imza toplar olmuşsunuz. Pardon da ne oldu da o ay-yıldızlı formanın uğrunda dökülen gözyaşlarını, akıtılan terleri anlamayacak kadar "siyah beyaz" düşmanı oldunuz?
" En güzel olanı değil bize en güzel güleni severiz. 'Beşiktaş' gibi! "
insan bazen sevgisine yenik düşüp, öbür yarısı olduğunu sandığı insan uğruna benliğinden ödün verip kendisi gibi davranmayabiliyor. Sonra bi bakıyorsun aslında kendin olmamaktan kastın kendini onda bulmakmış. Bundanmış yaşadığın gel-gitler, bundanmış tüm yaşanmamışlıklara inat aşkına sahip çıkmak isteyişler. Peki ya sevdiğin, "diğer yarım" dediğin aslında yarın değil de yaransa?
"Yarın daha mı güzel olacak" dediğimiz gün bugünümüz değil miydi aslında? Dün de "yarın daha mı güzel olacak?" Sorusu ile başlamadık mı aslında bugünümüze?
Her gün bir gün öncesinden daha güzel olacaksa, bugünün anlamsızlığının farkında olmamak neden?