Nasıl mı unutursun?
Ben burada geberirken sen nerede olduğun kimle olduğun belli değil bir halde eğlenirken.
Ben burada boğulurken sen sahilde şarap içerken.
Ben burada kendimi unutmuşken bana dair hiç bir şey yaşamıyorken.
Ben nefes alamıyorken sen gezerken...
Bana sevdiğini söylediğin yalanlardan daha iyi unutursun emin ol.
Sensiz yaşayamam diyip boynuma sıkı sıkı sarılırlenki yalanlarından daha iyi unutursun emin ol...
mehmet pişkin ve travesti eylül'ün videolarını izledikten sonra anladığım gerçek.
ya biri dünyada herşeyin sahibi olan, diğeri seçimi yüzünden hor görünen birey.
sonuç olarak ikisi de aynı kararı alarak hayata gözlerini yumuyor.
biri mükemmel bir hayat, biri berbat bir hayat. arasında kalan insanlar ise ordan oraya divane, ölümün hiç uğramayacağını sandığı gibi.
ölüm çok basit beyler. sadece bir şeyi çok iyi başarın ve ardından bütün başarısızlıklarınız gelsin.
mesela birine aşık olun, o da sevsin sizi, sevişin, koklaşın, dünya sizin olsun. ardından sizi terk etsin, aşk konusunda iş konusunda ders konusunda köpekler gibi başarısız olun. bu sizi ölüme itmeyecekse ne itecek?
bilekte çocukluktan kalma bir iz, sırtta ufak tefek su toplamalarını patlatmalar, parmaktaki kas yırtığı oluşturmuş olan bıçak izi bir de baldırda ince çivi izi.
her mutluluğun katlana katlana büyümesi, olgunlaşması dalında güzelken bir gün o ağaçtan düşer ve birkaç sokak çocuğunun tekmesini yer mutluluk. güneş vurdukça o mutluluk ağaç dalındaki gibi büyüyeceğini zanneder ama o artık çürür, acı tadına, ekşi kokusuna da hüzün denir.
yine yaptığım herşeye ara verip balkonda gözlerimi kapatıp kurmaya başladım hayalleri. aşağıdan zile bastı, kapıyı açtım, içeri girdi. "mesaiye kaldığım için kusura bakma hayatım, neler yedin" dedi yanağımdan öpüp içeri girdi. ben de anlattım o yokken ne yaptıysam, yorgun olduğunu ve uyumak istediğini söyledi. şimdi içeride uyuduğundan bilgisayarı salona taşıdım, klavye ses yapmasın diye. sabah yine erken kalkacak...
anneden şefkatini alıp,
babadan hakimiyetini alıp,
kardeşten iyimserliğini alıp,
arkadaşların tamamından dostluğunu alıp,
aşık olduğunu söyleyen birkaç kişiden sevgisini alıp,
sigaradan sakinliği alıp,
uykudan huzuru alıp,
biraz da kendi zekandan katıp;
bir insanmış gibi birleştirmeye çalışmak. oluyor mu? olmuyor. ama en azından bunu denerken ne kadar da aciz olduğunu hissedebiliyorsun ve acizlik gerçekten zevk veriyor.
hayata karşı dikiş tutturamamanın başladığının anlaşıldığı andır.
sen git sabah 9 akşam 7 çalış, bilgisayardan sadece 20 dakika kalkabilme imkanın olsun, günde 100'den fazla içerik yönetip 1 haftalık süreçte 4 proje, 2 yapı üret, 10 sitenin link konumlandırılmasını denetle, 3 siteyi anahtar kelimede ilk sıraya al ama işe üst üste 3 gün geç kalınca "gelme kardeşim bir daha" de. paramı da vermedi. yazıklar olsun.
Ülkede yaşanan bütün sapkın ilişkilerin merkezi olan, kaçakçılık, conoluk gibi şeylerin benimsediği yerde olan depremin şokudur. Allah haczi yollar yakında size.